30 Haziran 2014 Pazartesi

kürt aşiretleri hakkında bilgiler


Bir gece yarısı düşüncesi:
Araştırmalar olmadan yasalaştırma ve umut olabilir mi?
TÜRKİYE Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi kapsamımda bunalımda.
Daha önceki iktidarların çözemediği nice sorunlar gibi Terör Sorununu Akp de çözemedi.
Çünkü onu besleyen kaynaklar günden güne güçlenerek baskısını arttırıyor.
Sorunun çözümünü ilk iktidar yıllarında, diğer iktidarlar gibi asker ve polis vesayetine bırakan Akp 2005'te işgalci Abd tarafından K. Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin kurulması ve 2008'de Pkk'nın genişletilmesini içeren Kck yapılanması ile birlikte 'silahlı siyaset' de 'terör saldırıları' da baskılarını yoğunlaştırarak Akp'yi köşeye sıkıştırmayı başardılar. 'Ya müzakere ya da savaş' içerikli bu dayatmalar Akp'nin Terör Örgütü önde gelenleri ile bir dizi gizli kapaklı görüşmelere bağlı olarak terör örgütü ile siyasi uzantılarının bazı terör eylemlerine karşı 'eylemsizlik' ve 'kovuşturmasızlık' sürecine girilmesine yol açtı. Akp'ce Çözüm Süreci Pkk ile onun siyasi uzantıları olan Bdp ile Hdp'ce 'otuz yıllık savaştan sonra' olması gereken ve kendi zaferleri sonucu TC'nin boyun eğmek zorunda kaldığı bir Barış Süreci başlamış bulunmaktadır.
Yaklaşık bir buçuk yıldan bu yana Türk Güvenlik Güçleri ile geniş topluma karşı Pkk Terör Örgütünün sinsice düzenlediği silahlı ve bombalı saldırılar bugüne kadar yaşanıldığından çok aşağılara çekilse bile kaygılı bekleyiş devam etmektedir.
Bu yüzden kentlerde de yoğun bir örgütlenme içerisinde bulunduğuna inanılan terör örgütünün sık sık aba altında sopa göstermek içerikli asker ve polis vurulmaları, yaralanmalar, içerisinde kızlı erkekli gençlerin de bulunduğu adam kaçırma eylemleri ve Akp'nin Doğu'daki parti teşkilatlarına yönelik kimi ölümü saldırılar durdurulabilmiş değil. Bu gibi gelişmeler yüzünden, ayrımcılık eğilimlerini günden güne yaygınlaştığı toplum kesimlerinde gergin bir bekleyiş içerisinde bulunuyor.
Akp ile Pkk yetkililerince gizlice yürütüldüğüne inanılan 'müzakereler' için geçtiğimiz Cuma günü Tbmm’de Akp önerisi olarak tartışılan ve yasalaşan altı maddelik ‘Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun’ geniş toplumun yeni bir dönemece yönlendirilmekte olduğunu göstermesi bakımından büyük bir önem taşıyor. TC’nin eşitlikçi ilgili yasaları ve bu yasa ile geniş toplumu parçalamadan bir arada tutmaya yönelik bir çaba gibi sunulmasına rağmen Türk toplumunun, tıpkı Osmanlı Devletinin öncelikle Balkanlar’da dağılmasını önlemek içerikli elli yıllık ‘ıslahatlar, reformlar, yasalaştırmalar’ benzeri uzun vadede bir parçalanma yatırımı olarak da görülebilir.
Bu topraklarda köklü hiçbir ayrımcılık yapılmadan iç içe yaşayan Türk ve Kürt toplum kesimlerinin birbirinden ayrılmasına yönelik son doksan yıllık kimi yaklaşımlar ve propagandalar bağlamında her iki toplum kesimlerinin korkunç bir ‘ayrıştırılma, bölünme, çatışma’ içerikli bir gerginliğe doğru yönelmekte olduğunu hiç kimse yadsıyamaz.
Osmanlı'da ve TC'de Sosyolojinin kurucusu Ziya GÖKALP’in bu konuları da içeren1922’deki tespitlerine de bakmakta yarar vardır. Onun yaklaşımları doğrultusunda AKP CHP MHP bir kaç araştırma daha yaptırmış olsalardı AYRILIKÇILIK bu kadar yaygınlaşmaz... Gençler de TERÖRİST AYRILIKÇI KÜRTÇÜ GERİLLA ya da AKTİVİST (!?) olmazlardı!
Peki, bütün o bildik binlerce ortak değerlerimize rağmen Akp ile muhatabı olduğu silahlı siyaset peşindeki müsellâh (silahlı) kişiler ile onların siyasi uzantısı durumundaki kimi eş başkanlar kendileri için değil de ‘artık birbirinden ayrılması gerektiği’ düşünülen milyonlarca hısım akrabalar içerisinde kimler için ‘umut’ olabilirler?

hiç kimseye güvenme

BeğenBeğen ·  · 

ağaçların dili

Siz Hangi Ağaçsınız?
23 Aralık - 1 Ocak - Elma ağacı
1 Ocak - 11 Ocak - Köknar ağacı
12 Ocak - 24 Ocak - Karaağaç 
25 Ocak - 3 Şubat - Selvi ağacı
4 Şubat - 8 Şubat - Kavak ağacı
9 Şubat - 18 Şubat - Sedir ağacı
19 Şubat - 28 Şubat - Çam ağacı
1 Mart - 10 Mart - Söğüt ağacı
11 Mart - 20 Mart - Ihlamur ağacı
21 Mart - Meşe ağacı
22 Mart - 31 Mart - Fındık ağacı
1 Nisan - 10 Nisan - Üvez ağacı
11 Nisan - 20 Nisan - Çınar ağacı
21 Nisan - 30 Nisan - Ceviz ağacı
1 Mayıs - 14 Mayıs - Kavak ağacı
15 Mayıs - 24 Mayıs - Kestane ağacı
25 Mayıs - 3 Haziran - Dişbudak ağacı
4 Haziran - 13 Haziran - Gürgen ağacı
14 Haziran - 23 Haziran - İncir ağacı
24 Haziran - Huş ağacı
25 Haziran - 4 Temmuz - Elma ağacı
5 Temmuz - 14 Temmuz - Köknar ağacı
15 Temmuz - 25 Temmuz - Karaağaç
26 Temmuz - 4 Ağustos - Selvi ağacı
5 Ağustos - 13 Ağustos - Kavak ağacı
14 Ağustos - 23 Ağustos - Sedir ağacı
24 Ağustos - 2 Eylül - Çam ağacı
3 Eylül - 12 Eylül - Söğüt ağacı
13 Eylül - 22 Eylül - Ihlamur ağacı
23 Eylül - Zeytin ağacı
24 Eylül - 3 Ekim - Fındık ağacı
4 Ekim - 13 Ekim arası - Üvez ağacı
14 Ekim - 23 Ekim - Çınar ağacı
24 Ekim - 11 Kasım - Ceviz ağacı
12 Kasım - 21 Kasım - Kestane ağacı
22 Kasım - 1 Aralık - Dişbudak ağacı
2 Aralık - 11 Aralık - Gürgen ağacı
12 Aralık - 22 Aralık - İncir ağacı
22 Aralık - Kayın ağacı
Elma ağacı (Aşk)
Biraz sessiz, sakin ve utangaç olur. Cezbedici özellikleri vardır. Çekici bir tarafı da olan elma ağacı grubunun çapkın gülüşleri vardır. Maceracı ruhunu her zaman ön planda tutan elma ağacı, sevmeyi ve sevilmeyi de hayatının en önemli yerine koyar. Eşine sadıktır ve aynı saygıyı karşı taraftan da bekler, çocuklara da özel bir düşkünlüğü vardır.
Dişbudak ağacı (Hırs)
Çok çekicidir. Hayat dolu kişiliği olan bu kişilerin yetenekleri de her zaman ön plandadır. Eleştiriyi hiçbir zaman önemsemez ve zekasıyla alt karşısındakini alt edebilir. Ayrıca çok zeki, egoist ve güvenilir olurlar. Zaman zaman paranın cazibesine de kolayca kapılabilen dişbudak ağacı grubu, ilgiye her zaman ihtiyaç duyar.
Kayın ağacı (Yaratıcılık)
Lider olma özelliğiyle ön plana çıkar. Çok iyi hayat ve kariyer planı yapabilir. Gereksiz risklerden her zaman uzak duran bu grup, maddi konulara da yatkındır. Kendine çok iyi bakar. Spor, diyet gibi konularda oldukça hassastır. Yaratıcı yönleri ön plandadır.
Huş ağacı (İlham)
Hayat dolu bir kişiliğe sahiptir. Dost canlısı, alçak gönüllü, dürüst ve abartıdan uzaktır. Sakinliği ve doğayı çok sever. Yaratıcı yönü çok gelişmiş olduğu için hayalperest bir tarafı vardır. Hiçbir zaman hırslarına yenik düşmez. Bu yönden ayrı bir çekiciliğe sahiptir.
Sedir ağacı (Güven)
Hediyelere bayılır. Uyum sağlama konusunda gelişmiş yetenekleri vardır. Hiç utangaç değildir. Diğerlerine biraz yukarıdan bakmayı sever. Çok iyi konuşmacıdır. Kafasında konuları çok kolay organize ederek çevresindekileri etkileme özelliğine sahiptir. Çok sayıda yeteneği vardır. Optimisttir ve gerçek aşkı bulmak için çaba harcar. Hızlı karar verebilme yetisine de sahiptir.
Kestane ağacı (Dürüstlük)
Etkileyici bir yönü vardır. Adalet duygusu çok gelişmiştir. Plan yapmayı çok sever. Adeta diplomat olarak doğmuştur. Çevresindeki diğer insanların duygularına karşı çok duyarlıdır. Çalışkan ve lider konumdadır. Aile kurmayı seven bir yapısı olan kestane ağacı grubu,sevdiğine oldukça sadıktır.
Selvi ağacı (Sadakat)
Güçlü, kaslı ve sağlam bir görüntüsü vardır. Hayatın ona sunduğu şeyleri kabul eder fakat hiçbir zaman o kadarla yetinmez. Mücadeleci bir ruha sahiptir. Maddi olarak da birine bağlı yaşamaktan pek hoşlanmaz. Aşkı sever, yalnızlıktan hiç hoşlanmaz. Sevdiğine tutkuyla bağlıdır. Zaman zaman dikkatsiz ve tez canlı davranabilir ama bilgi sahibi olmak onun en sevdiği şeydir.
Karaağaç (Asalet)
Dış görüntüsüne çok önem verir. Zevk yönü çok gelişmiştir. Hataları affetmeyi pek sevmez. Kuralları koyar ama hiçbir zaman uymaz. Dürüst ve sadık bir eştir. Başkaları için karar vermeyi sever ve eli çok açıktır. Espri anlayışı oldukça gelişmiş ve pratik zekalıdır.
İncir ağacı (Duyarlılık)
Azimli ve kararlı bir kişiliktir. Dürüst, bağımsız olmayı seven ve aynı zamanda sadık bir karakteri vardır. Tartışmaktan nefret eder. Zıtlıklardan hoşlanmaz. Dost canlısıdır ve çocuklara bayılır. Hayvanları da aynı oranda sever. Aslında sosyal bir kelebektir diyebiliriz. Espri yönü gelişmiştir ve uzun çalışma seanslarının ardından tembellik yapmaya bayılır.
Fındık ağacı (Sıradışılık)
Espri yeteneği gelişmiştir. İsteklerinde ısrarcı davranır ama bir o kadar da anlayışlıdır. Sosyal ve toplumsal olaylar karşısında çok duyarlıdır. Bu konularda aktif olarak görev alır. Mükemmelliyetçi yapısı vardır ve dürüsttür.
Gürgen ağacı (Zevk)
Hayatını mümkün olduğu kadar kolaylaştırmayı sever. Zevklidir. Görsel ve tat algısı gelişmiştir. Karşısındaki kişiden nezaket bekler. Duygusal yönlerinin doyurulması onun için önemlidir. Sıradışı aşkların insanıdır. Duygu ve düşüncelerinden hiçbir zaman tam emin olamaz. Vicdan sahibidir ama çevresindeki insanlara hiçbir zaman tam güvenle bakamaz.
Ihlamur ağacı (Şüphe)
Zeki ve çalışkandır. Hayattaki kötü durumları iyiye döndürme konusunda çok başarılıdır. Kavgadan ve stresten nefret eder. Uzak tatillere bayılır. Özveride bulunmayı sever. Ailesi ve arkadaşları için birşeyler yapmayı sever. Çok yetenekleri vardır fakat hepsini kullanmak için zaman bulamaz. Liderlik vasıflarına sahiptir. Zaman zaman da kıskanç olabilir.
Çınar ağacı (Sıradışı)
Sıradan değildir. Hayal gücü geniş ve orijinal karakterdedir. Hırslı, biraz çekingen, kendine güvenen ve sürekli yeni hedeflere koşan bir yapıdadır. Yeni deneyimlere açıktır. Zaman zaman sinirli olabilir ama hayatı sever. Etkileyici olmak başlıca görevidir.
Meşe ağacı (Cesaret)
Doğa dostudur. Cesur, güçlü ve biraz da sağlamyüreklidir. Bağımsız olmayı sever. Duyarlıdır. Değişime çok açık değildir. Ayakları her zaman yere bassın ister. Kontrollüdür.
Zeytin ağacı ( Bilgelik)
Güneşi çok sever. Sıcakkanlılık ve nezaket olmazsa olmazıdır. Dengeli kişiliği her zaman örnektir. Agresif davranışlardan sakınır, sakin ve duyarlı bir yapıya sahiptir. Şiddeti hiç sevmez. Kıskançlık yapmak da adeti değildir. Daha sofistike bir kişilik yapısı vardır.
Çam ağacı (Barışçı)
Uyumlu kişiliğiyle çevresindekileri etkiler. Barışın ve iyi niyetin sembolüdür. Etrafındakilere yardım etmeyi sever. Şiir yazmaktan çok hoşlanır. Aşık olduğunda acı çeker. Başkaları tarafından korunmaktan çok hoşlanır. Duygusallık olmazsa olmazıdır.
Kavak ağacı (Kararsızlık)
Dış görünümüne çok önem verir. Yetenekleri oldukça gelişmiştir. Kendine çok güvenmez ama gerektiğinde çok cesur olmayı bilir. Seçicidir. Yalnızlıktan hoşlanır. Planlama konusunda oldukça iyidir. Felsefeye düşkündür. Her durumda güvenebileceğiniz bir yapısı vardır. İlişkilerini çok ciddiye alır.
Üvez ağacı (Duyarlılık)
Cazibelidir. Dikkat çekmekten hoşlanır. Hayatı ve dinamizmi sever. Birinie bağımlı da bağımsız da yaşayabilir. Tutkuyla sever. Artistik yönü gelişmiştir. Affedici değildir. Her konuda duyarlı bir karakteri vardır. İyi dosttur.
Ceviz ağacı (Tutku)
Zıtlıklarla doludur. Zaman zaman bencil ve egoist davranabilir. Merhamet yönü de çok gelişmemiştir. Geçinmek biraz zordur. Hırslarına yenik düşebilir. Beklenmeyen tepkiler de verebilir. Hayatını belli stratejiler üzerine kurar. Tutukuludur ama bir o kadar da kıskançtır. Uzlaşmacı değildir.
Söğüt ağacı (Melankoli)
Stresten hiç hoşlanmaz. Aile hayatını sever. Hayalleri peşinde koşmayı sever. Güzel olan herşeye ilgi duyar. Estetik yönü gelişmiştir. Dürüsttür ve başkalarını güldürmekten hoşlanır. Aşkta doğru insanı buluncaya kadar bıkmadan arayışını sürdürür. Asla yorulmaz. Egzotik yerler başlıca ilgi alanıdır.
Köknar ağacı (Gizem)
Stresle kolayca başa çıkabilir. Güzel olan herşeyi sever. Kıskançlık yönü vardır ve kendine yakın olan kimseleri korumayı sever. Dürüsttür, kötülükle mücadele eder. Çalışkan, yetenkli ve kendinden emindir. O'nun için cinsellik çok önemli değildir ama çevresinde çok insan bulunur. Oldukça güvenilir bir karakteri vardır.

28 Haziran 2014 Cumartesi

tantan paket hesabı verilecek diyor

Devlet kendini inkar ettimi? (yürütme) etti!..ne diyor? "bizim bunlarla(pkk) bir arada oturduğumuzu söyleyenler bunun hesabını verecektir!..biz pekaka ile hiç bir zaman masaya oturmadık. 21.ağustos.2010 kayseri. şi
mdi bu şerefsizik denen olayı gerçekleştirmiyorlarmı?...ne diyor sadettin tantan; " böyle bir yasayı çıkarmak suçtur. bu devletin kendini inkarı olur.ve bölücü örgütü özgürleştirmek anlamına gelir. ceza kanunlarına ve anayasaya aykırıdır.pekaka organize bir suç örgütüdür.dolayısıyla oslo görüşmeleri ile devlet ( yürütme ) SUÇ İŞLEMİŞTİR.yasa çıkarmakla sorumluluktan ve suç işlemişlikten kurtulamazlar. " birileri 34 yıl sonra hesap vermedimi?.gün gelecek bu aptıklarını hesabını mutlaka vereceklerdir. vesselam.

3. hava alanı rezaleti

Şu 3. hava alanı yalanını kaç kere paylaştık değilmi?..Nihat özdemir, müteaahit demişki;3. hava alanı inşaatının yerini altının bataklık olduğu doğrudur.bu bir MALİYET getirecektir!..hep yazdık. alan inşaatı bitince atatürk hava alanı iptal! toki rant için değerlendirecek!..yine istanbulda alan iki tane olacak! tamammı?.yani kısaca;4 terminal binası,
3 teknik blok, 
6 pist 16 taksi yolu, 
500 uçaklık park, 
6.6 milyon metre kare apron, 
kargo terminali, güç santralleri, oteller, otoparklar, vip salonları!, cami ve ibadethaneler yapılacak! ve 350 bin ton demir,10 bin ton aliminyum, 415 milyon milyon metre kare cam yükü, nü taşıyacak zeminin altı araştırılmadan temel atılmış!!!.. GÜNAYDIN ! anladınızmı? bataklık yeni farkedildi!....örnek bir değilki!..yalova üniversite kampüsü yoluda böyle!..yeterki inşaat başlasın. müteaahit boş kalmasın! yangından bir an önce mal kurtaracak!. proje arkadan gelir !..yanlışlılar ve maliyet !..fatura zenginleşen akepeli yandaşlara değil hızla çoğalan, fakirleşen VATANDAŞA ! kesilecek iyimi!?.

zeytinliklerin yok edilişi

Torba yasalar, zeytinlikler! bunu da yazdık paylaştık.Şimdide zeytinliklerin ıslahı kanunu hakkında değişiklikleri geçiriyorlar!..bu da Türkiyenin zeytin gücünün satılması ! demek...buna göre;
zeytinlik alanı 25 dekarın üstünde yapılıyorki! Türkiyedeki çoğunluk zeytinlik 10 dekarın altında.. 
zeytinliğin 3 km. yakınında sanayi ve madencilik açılmasına olanak sağlanıyor!.. ve..
zeytinlikler imara açılabiliyor!..
yürütmenin paraya ihtiyacı var demeyin sakın, gelecekte neslimiz, çocuklarımız ne yeyip içecekler? beyler.

18 Haziran 2014 Çarşamba

soğanın faydaları

Soğanın faydaları nelerdir?

Soğanın faydaları nelerdir?
Soğuk algınlığına ve bronşit ve öksürüğe karşı etkilidir, balgam söktürücü bir özellik taşır.
Ayrıca soğanın içinde bulunan sistetin maddesi birçok balgam söktürücü ilacın ana maddesidir. Öksürük için ezilmiş soğan, su ve bal karıştırılarak doğal bir ilaç elde edilebilir
Soğan, ağız ve diş sağlığında sıklıkla kullanılıyor.
 2-3 dakika kadar çiğnenen çiğ soğan, ağızdaki mikropları öldürmeyi sağlıyor, ağız yaralarını gideriyor. Kanser hücrelerinin yok olmasını yardımcı oluyor. İçerdiği kuersetin maddesi, idrar kesesinde kansere neden olabilecek zehirli maddeleri emerek kanser riskini azaltır.
Özellikle sigara içenler tarafından kanserden korunmak için bolca tüketilmelidir. Böbrek sancılarına, böbrek ve idrar kesesi taşlarına, ödeme, idrar tutkunluğuna iyi gelir. Böcek sokmalarına, yara, kesik ve yanıklara karşı etkilidir.
Böcek sokması sonucu şişen bölgelerin üzerine dilimlenmiş soğan konulur, yara ve yanıkların üzerine soğan suyuyla pansuman yapılır. Damar sertliğini gidererek ve kan dolaşımını hızlandırarak kalbe fayda sağlar.
Bal ya da zeytinyağıyla karıştırılan soğan suyu aknelerden kurtulmayı ve cildin parlamasını sağlıyor. Afrodizyak etkilidir, cinsel gücü arttırır. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor, vücut direncini arttırarak vücuda kuvvet veriyor.
internet Haber

tüm akepe dip. sahtemi?

İNGİLTERE'DE BİR EXETER ÜNİVERSİTESİ VARDIR.

25 Temmuz 2010, 20:55



Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Bakanlığın web sitesine göre 1993 yılında Exeter Üniversitesinde eğitim gördü. Bu listede adı yok.

ÇOK ENTERESAN BİR ÜNİVERSİTE...

İngiliz Üniversiteleri arasında "Kürt Araştırmaları Enstitüsü" olan tek yüksek öğretim kurumudur. Exeter Üniversitesi' nde ayrıca Arap ve İslami Araştırmalar Enstitüsü de bulunuyor! İngiliz istihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi' nde eğitim görür. Ayrıca Arap ve İslam Dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz ajanlar da bu üniversitenin hocaları tarafından eğitilir.

Üniversite yayınlarında, Irak'ın kuzeyinden "Irak Kürdistan’ı" diye söz edilir. İngiliz istihbarat servisinin bir yan kuruluşu olan Green Peace (Yeşil Barış) örgütü de Exeter Üniversitesi tarafından kurulmuştur. Exeter Üniversitesi'nden mezun olan veya doktorasını burada yapan kişileri, daha sonra özellikle İslam ülkelerinde önemli ekonomik ve siyasi kuruluşların başında veya devlet görevlerinde görmek mümkündür.

Mesela İslam Kalkınma Bankası'nın bütün önemli yöneticileri Exeter Üniversitesi'nde yüksek lisans veya doktora yapmıştır! Tabii buraya gönderilecek öğrencileri de kendi ülkelerindeki "İslami kuruluşlar" seçer! İngiliz tarihinde kullanılan işkence aletlerinden biri "Exeter Dükünün Kızı" olarak anılır. İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş seneler önce İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın kendisini Londra'ya ve güneye Exeter Şatosuna davet ettiğini, burada medyanın demokrasiyi tahrip etmesi üzerine bir beyin fırtınasına katıldığını bir Meclis konuşmasında açıklamıştır.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Exeter Üniversitesi'nde iki yıl eğitim-öğretim görmüştür. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da Abdullah Gül'ün bu üniversitedeki sınıf arkadaşıdır! Abdullah Gül, Prof. Dr. Nevzat Yalçınlaş ve Prof. Sabahattin Zaim gibi hocalarının teşviki ve sağladıkları Milli Kültür Vakfı bursu ile 1976-1978 yıllarında Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile birlikte İngiltere'ye gönderilmiştir.

Gül, burada İslam ülkelerinde ileride görev alacak olan doktora öğrencileri ile sıkı bir arkadaşlık kurmuştur. Dönüşte Sebahattin Zaim'in daveti ile Sakarya Üniversitesi'nde görev almıştır. Doktora tezi, "Türkiye ile İslam Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Gelişimi" başlığını taşır.

Tez hocası ise Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'tır! Abdullah Gül, 12 Eylül'den birkaç gün sonra evinden alıp götürülür ve İstanbul'da Metris Askeri Cezaevine kapatılır! Çıktıktan bir süre sonra 48 İslam ülkesinin üye olduğu İslam Kalkınma Bankası'nda diğer Exeter mezunu arkadaşları ile birlikte ekonomi uzmanı olarak görev alır. ( ŞİMDİ ÇANKAYA NOTERİ GÖREVLİSİ )

İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Exeter Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmalar yapmıştır. Harry Potter serisinin yazarı Joanne Rowling, Exeter Üniversitesi'nde, Fransızca ve klasik edebiyatlar okumuştur! Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tutulmaz Exeter Üniversitesi'nde kamu yönetimi yüksek lisansı yapmıştır.

Exeter Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ian Markham'ın "Said’i Nursî'nin başarısı: Hakikat ve hoşgörü" başlıklı bir makalesi vardır! Yani bu üniversite’nin "dinler arası diyalog" un kurgulanmasında da rolü vardır. Markham, Exeter'de ilahiyat dalında öğretim görevlisidir.

İçişleri Bakanlığı, birçok kaymakam adayını Milli Güvenlik Akademisi eğitiminden sonra Exeter Üniversitesi' ne göndermiş ve burada dil eğitimi almasını sağlamıştır. Halen Türkiye'de, özellikle Güneydoğu ilçelerinde görev yapan birçok kaymakam ve vali yardımcısı Exeter'de doktora yapmıştır! Yüksek yargı organlarından da tetkik hâkimleri Exeter Üniversitesinde yüksek lisans eğitimine gönderilmektedir!


http://www.panoramio.com/photo/14457892

http://www.panoramio.com/photo/14457964

http://maps.google.com/maps?oe=utf-8&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a&um=1&ie=UTF-8&q=Exeter+%C3%9Cniversitesi&fb=1&gl=tr&hq=%C3%9Cniversitesi&hnear=Exeter,+%C4%B0ngiltere&cid=0,0,13878108575210025123&ei=ynhMTO2qKIeMOOHetZYD&sa=X&oi=local_result&ct=image&resnum=2&ved=0CCEQnwIwAQ




DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK


Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, 1967 yılında Batman'ın Gercüş ilçesinin Arıca köyünde dünyaya geldi.
İlk ve orta öğrenimini Batman'da, liseyi de Gercüş'te tamamlayan Şimşek, 1988 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü'nden dönem birincisi olarak bitirdi. Aynı fakültede yaklaşık bir yıl araştırma görevlisi olarak çalışan Şimşek, lisan öğrenmek ve master yapmak üzere, bir Kamu İktisadi Kuruluşunun bursuyla 1990'da İngiltere'ye gitti. Şimşek, 1993 yılında University of Exeter'de finans ve ekonomi dalında yüksek lisans derecesini almaya hak kazandıktan sonra Türkiye'ye döndü.

ABD'nin Ankara Büyükelçiliğinde, yaklaşık dört yıl kıdemli ekonomist olarak Türkiye ekonomisi üzerine analizler yapan Şimşek, 1997'de New York'a yerleşti ve UBS'in hisse senedi analiz kısmında araştırmacı olarak çalıştı.

1998 yılında İstanbul'a dönerek Deutsche-Bender Menkul Değerler'de iki yıl çalışan Şimşek, dünyanın önde gelen yatırım bankalarından birisi olan Merrill Lynch'ten gelen teklifi kabul ederek İngiltere'ye gitti. 2000 yılı yazında başlayan Merrill Lynch döneminin ilk günlerinde Mehmet Şimşek'in sorumluluk alanında Türkiye, Yunanistan, Mısır ve İsrail'i içeren Akdeniz bölgesi bulunuyordu. 2001'in ortasından itibaren de sorumluluk alanına Rusya, Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti de eklendi.

Şimşek, 2005 yılı sonunda Merrill Lynch'in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Bölümü Başkanlığına getirildi.

AK Parti'den milletvekili adayı olmak için Merrill Lynch'deki görevinden ayrılan Şimşek, Gaziantep milletvekili olarak Meclis'e girdi.

http://www.kpss.com.tr/Cat-tr-pages-373/

CHATHAM HOUSE ÖDÜLÜ' NEDİR?

http://www.facebook.com/video/video.php?v=465621642519&saved


------------------------------------------------------

NOT: Ek olarak eklemekte fayda vardır, Mehmet Şimşek İktisatçı olarak ''Monetarist'' ekolün temsilcisi olarak biliniyor. Buna bağlı olarak AKP nin EKONOMİ POLİTİK yapısını ve bizi nerelere götürebileceğini siz söyleyiniz.

ekmeleddin uğur mumcu 1

Uğur Mumcu yazmıştı! Ekmeleddin İhsanoğlu kimdir?

17 Haziran 2014 Salı 16:10
Uğur Mumcu yazmıştı! Ekmeleddin İhsanoğlu kimdir?
Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli'nin Cumhurbaşkanı adayı gösterdikleri Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ismi, Uğur Mumcu'nun; şeriatçı örgütlerin bağlantılarını anlattığı Rabıta kitabında yer alıyor. Kitapta, Rabıtat-Ül Alem, yani "Dünya İslam Birliği" adlı şeriatçı örgütle bağlantılı dernek ve vakıflara yer veriliyor. İhsanoğlu da, İslâmî İlimler Araştırma Vakfı'nın yöneticileri arasında görülüyor.

Cumhurbaşkanı adaylığının açıklanmasının ardından tartışma konusu olan Ekmeleddin İhsanoğlu ismi, 1980'li yılların şeriatçı dernek ve vakıflarıyla da bağlantılı çıktı.

İhsanoğlu'nun ismi, usta gazeteci Uğur Mumcu'nun Rabıta kitabında yer aldı. Kitapta, 12 Eylül darbecilerinin, Özal hükümetiyle ortaklaşa Suudi sermayesini Türkiye'ye yerleştirmesi ve Almanya'daki Türkler arasında vakıflar aracılığıyla örgütlenmesi anlatıldı.

Kitapta; Rabıtat-Ül Alem, yani Dünya İslam Birliği adlı Suudi Arabistan merkezli şeriatçı örgütün Türkiye'deki faaliyetlerine yer verildi. Suudi krallığı tarafından desteklenen örgüt, Faisal Finans Kurumu üzerinden Türkiye'ye Arap sermayesinin girişini sağladı. Özal hükümeti çıkardığı yasalarla kuruluşun işlerini kolaylaştırdı.

Bu sırada elde edilen paralarla birçok dernek ve vakıf fonlandı. Bunların arasında, İlim Yayma Vakfı, İslâmî İlimler Araştırma Vakfı, Ensar Vakfı, Bereket Vakfı ve Türkiye Milli Kültür Vakfı gibi pekçok vakıf bulunuyordu.

Vakıfların yönetimlerinde ise Özal, Topbaş, Ülker gibi AKP'li ve AKP'ye yakın tanınmış aileler bulunuyordu.

Ekmeleddin İhsanoğlu da İslâmî İlimler Araştırma Vakfı'nın yönetiminde yer aldı. Yönetim Kurulu Başkanlığını Dr. Ali Özek'in yaptığı vakfın yönetiminde Prof. Dr. Asaf Ataseven ve Ekmeleddin İnsanoğlu da yer aldı.


(Görseli büyütmek için üzerine tıklayınız)

ekmeleddin uğur mumcu 2

eşitlik ilkesi.

kpss.jpg                          
AKP İÇERİSİNDEKİ “EŞİTLİK İLKESİ” !..
Bilim ve Sanayi Bakanı Fikri Işık, bir gazeteye verdiği mülakatta, F Tipi için “Devlete alternatif bir kurul oluşturmuşlar. İşe alımlarda hükümetin önerdiği kişiler bile paralel yapının ön elemesinden geçirilmiş. Kanada da yaşayan bir bilim adamını Pensilvanya'ya çağırıp, 'Seni hükümet tavsiye etti ama bize çalışırsan bu iş olur' diyecek kadar ileri gitmişler. Paralel yapının bu kuruma sızmasının nedeni stratejik önemi. Birçok milli projenin yazılımını TÜBİTAK yapıyor, güvenlik kodlarını o belirliyor.” demiş...
Bu itiraftan; hükümetin devlet güvenliği ile ilgili olarak yarattığı zaafiyeti bir tarafa bırakırsak, kamu hizmetlerine alınmada uyulması gereken “eşitlik ilkesi”nin ağır biçimde ihlal edildiğini anlamaktayız: Demek ki KPSS, hükümete yandaş olmayan yurttaşları oyalamak ve isyan etmelerini önlemek için yapılıyormuş... Görülüyor ki, kamu kurumlarına girecek olanları ya hükümet belirliyor ya da Cemaat. Bakanın itiraf gibi açıklamasından, sadece bu sonuç çıkıyor. Hükümetin bu konudaki şikayeti ise çok komik. Cemaat, hükümetin önerdiği adamları bile ön elemeye tabi tutuyormuş... AKP'ye oy vermiş milyonların çocukları ise, işe girebilmek için çırpınıp duruyor! AKP teşkilatlarından “hamili kart” alabilmek için bir takla atmadıkları kalmış. Onu da atanlar var tabii. KPSS sınavlarında kazanmanın yeterli olduğuna inanan saf yurttaşlar ise, çocuklarının yüksek puan alabilmesi için, bir de dersanelerde soyuluyorlar) ... Devletin Cemaat'e nasıl işgal ettirildiğinin itirafı, nihayet bir bakan tarafından yapılmış!..
Hükümet, “Taşeron ve maden torba yasa tasarısı”na bir madde ekleyerek; 28 Şubat 1997 döneminde yalnızca “kılık kıyafet” nedeniyle üniversiteden uzaklaştırılan ve afla dönen türbanlıları imtiyazlı yurttaş haline getiriyor. YÖK'ten “kılık kıyafet” nedeniyle işten atıldığına ilişkin belge alanlar, daha sonra eğitimi tamamlamış olmak koşulu ile, kamuda işe girmek isterlerse, yaş sınırına takılmayacaklar ve KPSS'ye girmeyecekler!.. Böylece türbanlılar için kamu hizmetlerine girmede “Türk Vatandaşı” olmak koşulu kaldırılmış oluyor!..
Anayasamıza göre, “eşitlik ilkesi”; (1) yasalar önünde bütün Türk vatandaşlarının eşit durumda olması gerekir... Ayrıca kişiye özel uygulama yapılamaz ve yasa çıkarılamaz!.. Türbanlılar hariç tabi!..
“Anayasanın 10. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen “eşitlik ilkesi”, bu ilkeden yararlananlar açısından bir temel haktır, yani eşit işlem görmeyi ya da ayrım gözetilmemesini isteme hakkını doğurduğu tartışmasızdır. Bununla birlikte eşitlik, aynı zamanda, muhataplarını yani devlet organları ve idare makamları anayasal bir buyruk ile devlet yönetiminde benimsenmesi gereken, egemen temel bir ilkeyi vurgulamaktadır.” (2)
Askeri kanattan, bu gelişmelerle uyum içerisinde bir de “makale” yayınlanmış. Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde görev yapan Prof. M. Kemal Irmak, “Journal of Religion and Healt” dergisinin Haziran sayısında yayınlanan “Şizofreni ya da Cin Çarpması” başlıklı makalesi ile bilim dünyasını şaşırtmış!.. Makalenin başlığından, halk arasında “cin çarpması” olarak bilinen olayın, “şizofreni” (3) olduğunu sananları, ters köşeye yatırmış! Prof. Irmak, beyne yerleşmişcinlerin şizofreni semptomları oluşturabileceğini savunarak, bazı üfürükçülerin hastalıkları tedavi ettiğini iddia ediyor... Doktorların “dini şifacılar”la birlikte çalışması gerektiğini söyleyen Irmak, “Şizofrenideki halüsinasyon, cinlerin gerçek görüntüsünden kaynaklanan yanılması olabilir” diyor... Artık cinlere ve onların gerçek görüntüsü olduğuna inanan bir profesörümüz de var!.. Umulur ki, bu makaleyi “gavurlar” okumaz!..
Ankara Hayvanat Bahçesi Müdür (4) Yardmcısının TÜBITAK'a uzman olarak atandığı (5) bir ülkede; Irmak gibi profesörlerin, bilim adamlarına üfürükçülerle çalışmayı önermesi hiç garip değil!.. TÜBİTAK'a atanan yeni “uzmanlar”ın ilk işi 17 ve 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturmaları dosyalarında yer alan dinleme kayıtlarının “montaj” olduklarını rapora bağlamak oldu!.. Ses uzmanlarından Erdem Helvacıoğlu, “Anlam, duygu, tonlama bütünlüğü olan ve arka seslerinde süreklilik bulunan böyle bir kayıt kelime kelime 'edit' ile yaratılamaz” diyerek, hazırlanan raporun ciddiye alınamayacağını söyledi... Cemaat'e çalışan elamanların görevden alınmasından sonra, yerlerine gelenler, Cemaat üyelerini bile arattı!..
***
Hükümet, devlet içerisindeki Cemaatçi yapılanmayı tasfiye etmeyi bahane ederek, kendi adamlarına devleti işgal ettirirken, Ağrı'nın yeni belediye başkanı Sırrı Sakık ise, ulusal kahramanlarımızın belleklerden silinmesi için ilk adımını attı. İşe Kazım Karabekir'in adını mahalle, cadde ve sokaklardan silme kararı alarak başlayan Sakık, Kılıçdaroğlu'nun daha önceden “Dersim” tartışması ile açtığı İnönü ve Atatürk'ü itibarsızlaştırma yolundan kolayca ilerleyebilecek gibi!..
Bütün bu gelişmeler karşısında; Cumhuriyet ilkelerine bağlı yurtseverlerin önünde duran acil bir görev var: O da; bu rezil iktidara karşı, nitelikleri Anayasamızda yazılı olan, ortak bir cumhurbaşkanı adayı için çalışmalara başlamaktır... “Nasıl bir cumhurbaşkanı arıyoruz?” sorusuna yanıt aramak, zaman kaybetmek ve RTE'ye Cumhurbaşkanlığını altın tepside sunmaktan farksızdır. Zira Cumhurbaşkanının nasıl olması gerektiği Anayasamızın 101 maddesinde “Türk vatandaşı” olmak koşuluna bağlanmış ve 102. maddedeki and metni içerisinde (6) en kalın kafalıların bile anlayabileceği açıklıkta belirlenmiştir... Dolayısıyla bu soruyu yeniden sorup, yanıt aramak havanda su dövmekten farksızdır!.. Başka hesaplar içerisinde olunduğunu gösterir!..
Av. Cemil Can
DİPNOTLAR:
1.) 1982 T.C. Anayasasının kamu hizmetlerine girme hakkını düzenleyen 70. maddesi; “(1)HerTürk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir.(2)Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.
2.) “Eşitlik ilkesi, şekli hukuki eşitlik ve maddi hukuki eşitlik olarak iki anlamda yorumlanabilir. Şekli hukuki eşitlikten kastedilen kanunların genel ve soyut nitelik taşıması, yani kapsadığı herkese eşit olarak uygulanmasıdır. Anayasanın 10’uncu maddesinin, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa “imtiyaz” tanınamayacağı yolundaki ikinci fıkrası da bu anlamda bir eşitliği hedeflediği anlaşılmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 06.07.2000 tarih ve E. 2000/21, K. 2000/16 sayılı kararında, Anayasa’nın 10. maddesinde belirtilen “yasa önünde eşitlik ilkesi” hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğunu; bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörüldüğü; eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu; bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesinin yasaklandığı; durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabileceği; aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmayacağı ifade edilmiştir. Ancak şüphesiz ki, eşitlik ilkesinin anlamını şekli hukuki eşitlikle sınırlandırmak mümkün değildir. Maddi hukuki eşitlik, şekli eşitliğin ötesinde, aynı durumda bulunanlar için haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde ve sorumluluklarda, fırsatlarda ve hizmetlerde eşit davranma zorunluluğunu içermektedir. Bu anlamda eşitlik ilkesinin ihlal edilmiş olup olmadığının anlaşılabilmesi için Anayasaya uygunluk denetiminde sadece kanunların genel ve soyut nitelik taşıyıp taşımadıklarının değil, onların içeriklerinin de araştırılması gerekir.” (AMK, 12.5.2004, E.2003/106, K.2004/59, RG: 3.11.2004-25632.)
(6) Cumhurbaşkanı
A. Nitelikleri ve tarafsızlığı
MADDE 101- (Değişik: 21/10/2007-5678/4 md.)
Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasî partiler ortak aday gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.
C. Andiçmesi
MADDE 103- Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer:
Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevitarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.

sen söyle ışid

bayrak.png Genelkurmay Başkanlığı, Diyarbakır'da 2. Hava Taktik Komutanlığı'nın etrafındaki 3 metrelik dikenli tel örgünün üzerinden atlayarak, bayrak direğine tırmanan, bayrağı yerinden söken ve 35 saniyede sırra kadem basan kişinin “çocuk” olduğunu açıkladı... Ardından İçişleri Bakanı o “çocuğun” 16 yaşında olduğunu söyledi..

Sanki “çocuğu” yakalamışlar ve kimliğini tespit etmişler gibi... Halbuki, “çocuk” hala kara kayıp!.. Peki, bizimkiler yüzü poşu ile kapalı, atletik, 35 derece sıcakta ellerine eldiven giyinmiş, dolayısıyla, önceden bu eylemi gerçekleştirmek üzere hazırlandığı belli olan o “çocuğun”, henüz yakalamadan yaşını neredenbilmişler?..

Sanki onu bu eylemi yapmaya onlar teşvik etmiş gibi... Ne ilginç değil mi?...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerine 2 aydan az bir zaman kala; memleketi Rize'de yaptığı konuşmada; açılım ortağı Öcalan'ın “zırva” olarak gördüğü (1) “Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan” söylemini yeniden öne çıkararak, milliyetçi kesimlere göz kırptı!.. Erdoğan, cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan etmeden propagandayı fiilen başlattı!..

***
Musul Konsolosluğumuzu basan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı terör örgütüne karşı NATO ve BM'den henüz ses çıkmamış!.. Konsolosluk ve Elçiliklerin ilgili devletin toprağı olduğu gerçeği karşısında IŞİD'in yaptığı, bir NATO üyesi olan Türkiye'nin topraklarına saldırıdır!..

"4 Nisan 1949 tarihli Washington Antlaşması uyarınca NATO’nun asli görevi, üye ülkelerin özgürlük ve güvenliklerini korumaktır... Kuzey Atlantik Antlaşmasının 5. Maddesi gereğince NATO, bir saldırı veya saldırı tehdidine karşı üyelerini savunmaya ve bu amaçla, bir üyesine yapılacak saldırının tüm üyelerine yapılmış varsayılacağı ilkesine dayanan bir örgüttür.” (2) Bu somut durum karşısında NATO'nun açık bir tavır takınması gerekir. Aynı şekilde Türkiye BM Daimi Konsey üyelerinden birine, (Örneğin; dost ve müttefik ABD'ye) rica ederek, BM Güvenlik Konseyi'ni (3) toplamasını isteyebilirdi. Mavi Marmara Baskınında bu yolu izleyen Türkiye'nin, şimdi hareketsiz kalmasını anlamak zordur!..

Obama'nın insansız hava araçları ile sınırlı bir müdahale yapabileceğini söylemesi inandırıcılıktan uzaktır. CIA'nın Afganistan'da Rus işgaline karşı kurduğu El-Kaide'nin işlevini Suriye ve Irak'ta IŞİD yapmaktadır. IŞİD'ın başlattığı hareket, Büyük Ortadoğu Projesi ile uyumludur... ABD, Ortadoğu'daki petrol kaynaklarını ve geçiş yollarını kontrol altına alma projesinden hiçbir şekilde vazgeçmez. Nitekim bunu gören Rusya, Çin ve İran Bağdat hükümetine destek vererek Irak'ın birliğini savunmaya çalışmaktadır. Buradan bakılınca asıl savaşın NATO ile Şangay İşbirliği Örgütü arasında olduğu anlaşılmaktadır... Türkiye ise, bu savaşta alt yüklenici görevini üstlenmiş terör örgütleri ile aynı kategoride yer almaktadır... Asli oyuncu değildir!.. Dolayısıyla Musul Konsolosluğumuzun basılıp, çalışanların rehin alınması, AKP'nin “sıfır sorunlu” diye yutturmaya çalıştığı “derinlikli” dış politikasının iflas ettiğinin de ilanıdır!..

Terör örgütleri ile iş tutan Erdoğan hükümeti de Atlantik cephesinde yerini almış olmakla, kendisine verilengörevi yapmak zorundadır. Kuzey Irak'ta kurulan Barzani yönetimini “Kürdistan” devleti olarak ilk tanıyan Türkiye'dir... Şimdi de rehineler yüzünden IŞİD ile ilişki kurmak zorunda bırakılacak ve kurulmakta olan yeni Sünni devleti yine ilk tanıyan Türkiye olacaktır. BOP'nin “eşbaşkanlığı”na düşen görevlerin en başında bu gelmektedir...

Bağdat yönetiminin “kaçakçılık” olarak değerlendirmesi karşısında, Türkiye-Barzani ortaklığının, Irak petrollerini uluslararası piyasalarda satmaya çalışması, zaten Irak'ın kuzeyinde kurulması planlanan “Özgür Kürdistan”ı, Türkiye'nin fiilen tanıdığını ortaya koymaktadır...

Bakalım Erdoğan hükümeti, Irak'ın üçüncü parçası olan meşru Bağdat yönetimini ne zaman tanıyacaktır?..

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a göre, güya “IŞİD'in hedefi Türkiye değil”miş! Bu açıklama karşısında 32 Türk TIR şoförünün kaçırılması ile Konsolosluk çalışanlarının rehin alınmasını “danışıklı dövüş” gibi değerlendirenler haksız sayılmazlar!.. Demek ki, bu suni olaylar nedeniyle IŞİD tanınacaktır!.. Yürütülen gizli görüşmeler sonunda, rehineler de burunları kanatılmadan “kurtarılacağı” için, Erdoğan'ın başarı hanesine birartı daha eklenmiş olacaktır!.. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde buna çok ihtiyacı vardır!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:


adım adım parçala

     
hashas.jpg
Erdoğan'ın ve C Planları olabilir mi?..
Suruye sınırını kontrolünde bulunduran ve MİT'le yakın temas içerisinde oduğu bilinen Suriye Devrimciler Cephesi (SDC), iki hafta içerisinde, mazot kaçakcılarına karşı opersayon yapan TSK birliklerine, araca monteli doçka uçaksavarlarla iki kez saldırdı. TSK birliklerine doğru 250 mermi atan örgütün başında, ABD'nin desteklediği Cemal Maruf bulunuyor... MİT kanalı ile Suriye içerisine taşınan doçka uçaksavarlarının hedefi sonunda TSK birlikleri oldu!.. ABD'ye endeksli Suriye politikası yüzünden, başımızı daha çok ağıracak…
Sınırın Suriye tarafında kontrol terör örgütlerinde!..
Irak tarafında ise; BM Güvenlik Konseyi'nin 1483 Sayılı Kararı da çiğnenerek akıl dışı ilişkiler kuruluyor. Irak'taki 101 ve 272 Sayılı Yasalara göre, Irak'tan petrol ve doğalgaz ihraç etme hakkı sadece Irak milli petrol şirketi SOMO'ya aittir. Irak'ta üretilen petrolün veya doğalgazın ihracı gerektiği takdirde, nerede üretilirse üretilsin, parası BM'in Newyork'taki hesabına yatırılır. Barzani yönetimi ilegizli bir anlaşma yapan AKP hükümeti, Kerkük-Yumurtalık hattı ile Ceyhan'da depolanan yaklaşık 2,5 milyon varil petrolü, Irak-Türkiye Petrol Boru Hattı Anlaşması'na aykırı olarak satmaya başladı... Irak hükümeti bu durumu kaçakçılık olarak değerlendiriyor. Bu nedenle merkezi Paris'te bulunan Uluslararası Ticaret Mahkemesi'ne başvurmuş!.. Irak hükümeti bu durumu ayrıca kendi iç işlerine müdahale olarak kabul ediyor!..
Bir anlamda hükümetimiz Barzani yönetiminin “bağımsızlık” yolunu kendi eliyle açıyor!..
Öte yandan, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bir Amerikan şirketine ihale ettiği Akdeniz'deki 6 trilyon ayak küp büyüklüğündeki doğalgaz rezervinin, Ukrayna üzerinden Avrupa'ya ulaştırılan doğalgazaalternatif olarak kullanılacağı anlaşılıyor. Bu planı uygulamaya koymak için ABD devreye girdi ve Kıbrıs'ta görüşmeleri yeniden başlattırmayı deniyor. ABD Başkan Yardımcısı Joseph Biden'in “Annan Planı”ndan çok daha kötü olan bu yeni girişimini ne yazık ki hükümetimiz de destekliyor!..
Anlayacağınız Kıbrıs'ta da ulusal çıkarlarımız korumasız!..
Sınırın bu tarafında durum çok farklı değil! PKK'nın Kürt çocuklarını kaçırmasından sonra, Başbakan adeta PKK'nın siyasal uzantısı olan HDP'ye yalvarıyor: “Bu annelerin yavrularını da alın gelin bakalım. Alıp geleceksiniz, alıp gelmediğiniz takdirde bizim B planımız C planımız devreye girer” diyor... Gerçekte Erdoğan'ın B ve C gibi planları yok. Bir kere elini PKK'ya kaptırmış. Şimdi kolunu da geri alamıyor. “Açılım” denen saçmalığın ülkeyi bu noktaya getireceği gün gibi ortadaydı..
Başbakanın PKK'dan ricası, bir başka gerçeğin de altını çiziyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesindeki bu yakarış, çaresizliğin itirafı olmaktan başka, Doğu ve Güney Doğu'nun PKK'ya terk edildiğini de gösteriyor!..
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürtlerin oylarına şiddetle ihtiyaç duyan Erdoğan’ın “Açılım” dışında bir planı olsa da bunu uygulaması imkansız... Bu gerçeği bilen PKK, kamuoyunu alıştırmak için eylem üzerine eylem yaparak otoritesini pekiştiriyor:
Diyarbakır'ı Bingöl ve Muş'a bağlayan karayolunu Kocaköy-Duru, Hani-Lice ve Lice Kulp arasında silahlı militanları ile kesen PKK militanları, olay yerine sevk edilen birliklere pusu kurup, uzun namlulu silahlarla ateş açtılar! Çevrede toplanan PKK yanlıları da, olay yerine gelen askerlere ses bombası ve molotof kokteyli ve havai fişeklerle saldırdılar... PKK'lılar Lice'de 2, Silvan'da 3 askerimizi yaraladılar!.. Onlarda zayiyat yok!.. Çünkü güvenlik kuvvetlerimiz savunmada!..
Genelkurmay'dan yapılan açıklamaya göre, PKK militanları, Siirt Pervari Doğan Üs Bölgesine erzak taşıyan askeri kamyoneti de yaktılar!..
Diyarbakır'dan sonra PKK militanları, Muş Erzurum karayolunu, Muş'un Varto ilçesi ile Bingöl'ün Karlıova ilçesi arasında bulunan Leylek köyünde kestiler. Yüzlerce aracın anahtarına el koyan militanlar, sürücü ve yolcuları kimlik kontrolünden geçirdikten sonra, olay yerine PKK ve HPG (PKK'nın askeri kanadı: Halk Savunma Güçleri. Kürtçe:Hêzên Parastina Gel) bayraklarını astılar!..
Muş İl Jandarma Alay Komutanı ile birlikte bölgeye giden Muş Valisi ise, Başbakanın yaptığı gibi yolun açılması için PKK'lılarla diyaloğa geçmeyi denemiş!.. Lice-Hani-Genç üçgeninde yaşananlar ise PKK'nın “özerklik kalkışması”nın provası gibi... 16 askerimizi yaraladılar. PKK'lılarda yaralı yok. Bölgedeki kaynakların yorumlarına göre; özellikle bu mevsimde derin vadilerde üretilen ve PKK'nın önemli gelir kaynağı olan hintkenevirinin hasat zamanı olması nedeniyle, dikkati başka noktalara çekmek amacı ile PKK'nın adam kaçırma ve yol kesme olaylarını artırdığı anlaşılıyor. Aydınlık'a açıklama yapan bir köy muhtarının anlattığı, PKK'lıların köylerini üs olarak kullandığını ve askerlerin müdahale edemediği gerçeği, işlerin çığırından çıktığını göstermektedir. Jandarma Komutanının kendisini arayarak; “Olay büyüdü, müdahale etmek istemiyoruz; PKK'lılara söyleyin bölgeden çekilsinler” şeklindeki diyalog durumun vahametini özetlemektedir…
Anlaşılan Doğu ve Güney Doğu'da güvenlik kuvvetleri kışlalarına çekilmiş, inisiyatif terör örgütü PKK'ya geçmiştir!..
Bu gelişmeler; PKK lideri Abdullah Öcalan'ın örgütüne gönderdiği “Herşeyi hükümetten beklemeyin, fiili durum yaratın” talimatı üzerine yaşanıyor... Bölgede görev yapan güvenlik kuvvetlerinin, “Açılım” sürecinde, “sadece kendimizi ve karakolları savunuyoruz” açıklaması, bu acı gerçeğin itirafı gibi. Hükümet ülkenin topraklarının bir kısmını kopartacak olan bu hain planın uygulayıcısı duruma girdi... PKK mevzi kazandıkça, devlet geri çekiliyor!.. Nereye kadar?!..
Görünüşe göre AKP hükümeti Kıbrıs'ı ve Güney Doğu'yu gözden çıkartmış!..
***
Yukarıdaki gelişmelere paralel olarak; yerel seçimler nedeniyle yapılan Tunceli mitinginde ana muhalefet partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da CHP iktidarında ”Açılım”ı sürdürme sözünü vermişti!.. Kılıçdaroğlu:“Çoğu yurttaşımız şunu söylüyor, ‘AKP giderse barış süreci ne olacak’ diye. Dersim’den sesleniyorum, barış süreci kimsenin tekelinde değildir. Bu ülkede barış sağlanacaksa bunu yapacak olan parti CHP’dir. Herkes çok iyi bilsin bunu. Bu ülkede barış süreci durmaz” diyerek “Açılım”ı sahiplenmişti!.. Gundi Kemal, “Açılım”dan yana olduğunu belirtmekle yetinmemiş, bütün fırsatları bu hain plana göre değerlendirmiştir. Tunceli'ye “Dersim” demeyi sürdüren kılıçların efendisi, yer tuttuğu safın karşı taraf olduğunu gizlemeye bile gerek görmüyor artık!.. Erdoğan'ın “Dersim tuzağı”na isteyerek düşmeye bayılıyor! Her şey o kadar açık yani!..
TSK'yı kışladan çıkmamaya mecbur eden ve “Açılım” saçmalığına mahkum olan Erdoğan'ın, bu noktadan sonra, zaten B ve C planları olamaz!.. Tayyip Erdoğan'ın Şirnak Valisi “Açılım” konusunda, “Çözüm sürecini bu aşamaya getiren Başbakanımız Tayyip Erdoğan'ı ve bu konuda ciddi gayretleri olanAbdullah Öcalan'ı takdirle karşıladığımı belirtmek istiyorum” dedikten sonra, başka hiç bir plan üzerinde kafa yormak gerekmez!.. Erdoğan için artık tek kurtuluş yolu kalmıştır. O da bir an önce iktidarı bırakıp, halktan özür dilemektir!.. Bunu da kendi iradesi ile yapamaz. Bu yüzden iş taraftarlarının başına düşüyor. Aksi halde, Erdoğan hem kendi başını yakacak, hem de ülkenin başına içerisinden çıkılması oldukça zor olan belalar saracak!.. Bu yüzden Erdoğan'ı seven taraftarlarının bu kritik durumu iyi değerlendirmeleri, duygusal nedenlerle hareket etmemeleri gerekir... Bu nedenle yapacakları ilk iş: Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin göstereceği ortak adayı desteklemek olmalıdır!..
***
        
Yeri gelmişken söyleyelim: “Açılım”ın hükümeti getirdiği PKK'ya yalvarma noktası karşısında, Kılıçdaroğlu'nun: ”Efendim neymiş, B planı varmış da C planı varmış da geçiniz bunları. Eğer siz yasa dışı örgütün yardımına muhtaç hale gelmiş ve bunu dillendiriyorsanız o başbakanlık koltuğunda oturamazsınız” şeklindeki sözleri de samimiyetten oldukça uzaktır... Zira “Açılım”ın ne şekilde yürüyeceğini, taraflara hangi görevlerin verildiğini, kimin nerede, ne zaman, ne yapacağına kararı veren kendileri değildir. “Açılım”ın bir sahibi vardır. Bir ABD projesi olan ve BOP ile paralel yürütülen “Açılım”da, tarafların bağımsız olarak kullanabilecekleri inisiyatif yok denecek kadar azdır!.. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin başında Kemal Kılıçdaroğlu da olsaydı, yapabileceği Erdoğan'dan farklı olmayacaktı…
Nitekim, Kemal Bey'in gerçek düşüncesi ve isteği “Açılım”dan yanadır. Yakın geçmişte, “analar ağlamasın” edebiyatının en hızlı savunucusu kendisi değil miydi? AKP'nin PKK ile yürüttüğü müzakerelere peşinen kredi açan Kılıçdaroğlu, Tunceli mitinginde; “Çoğu yurttaşımız şunu söylüyor, ‘AKP giderse barış süreci ne olacak’ diye. Dersim’den sesleniyorum, barış süreci kimsenin tekelinde değildir. Bu ülkede barış sağlanacaksa bunu yapacak olan parti CHP’dir. Herkes çok iyi bilsin bunu. Bu ülkede barış süreci durmaz” diyerek “Açılım”ı sahiplenmişti... Dolayısıyla, bu noktada Erdoğan'dan farklı düşünmediği açıktır. Hükümetin başında kendisi de olsaydı, çocuk kaçırma olayları karşısında farklı bir tutum izleyemezdi!.. ABD'nin yazdığı senaryoda rol isteyen oyunculardan hiç biri, sahne açıldıktan sonra, rollerinde değişiklik yapamazlar... Kaldı ki, iktidara geldiğinde, açılımın hukuki alt yapısını oluşturan “Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın, bölünmeye yol açacağı düşünüldüğü için çekince konulmuş maddelerinin tamamını, imzalayacağını vaat eden kendisidir... Aynı şekilde Doğu ve Güney Doğu'da “Özerk Kürt Yönetimi” kurulabilmesi için, hukuki alt yapının oluşmasını sağlayan “Bütünşehir Yasa”sına karşı çıkmayan da Kemal Kılıçdaroğlu ve Yeni CHP'sidir... Dolayısıyla Yeni CHP, AKP'nin Kılıçdaroğlu da Tayyip Erdoğan'ın bir yedeğidir!..
Ükeyi felakete sürükleyen bu iki liderdir ve hiç kuşku yok ki, tarih önünde işbirlikçi olarak anılacaklardır!..
Av. Cemil Can
karayolu_kesildi.jpg