30 Haziran 2016 Perşembe
Türkiye nin dış borcu
TÜRKİYE’NİN DIŞ BORCU !
Yanisi; doğacak çocuğun torunun borçu !
Hazine Müsteşarlığı, 31 Mart 2016 itibarıyla ’Brüt ve Net Dış Borç Stoku ile Hazine Garantili Dış Borç Stoku verilerini açıkladı. Buna göre; Türkiye’nin brüt dış borç stoku, 411,5 milyar dolar oldu, stokun milli gelire oranı yüzde 58,1 olarak hesaplandı.
Türkiye’nin net dış borç stoku da aynı dönemde 257,2 milyar dolar olarak gerçekleşti, stokun milli gelire oranı yüzde 36,3 olarak kaydedildi. Ayrıca, Hazine garantili dış borç stoku da 11,7 milyar dolar oldu.
Kamu net borç stoku, bu dönemde 162,9 milyar lira olarak gerçekleşirken, stokun, milli gelire oranı yüzde 8,1 olarak hesaplandı. AB tanımlı genel yönetim borç stoku 649,8 milyar lira, milli gelire oranı ise yüzde 32,3 olarak belirlendi.
**********************************************************************
Bu kadar borça karşılık ne kadar para Türkiye'ye girdi ?.. Bunun hesabını yapan yok ?.. Ya da bu hesap varsa neden açıklanmıyor ?..
Tıpkı Osmanlı'nın son dönemine yakın dış borçun 15 yıla sığdırılması gibi AKP iktidarı Türkiye'yi borçlandırdı. 700 milyarı geçen dış borçun ne kadarı Türkiye'ye girdi ? Ne kadarı halka yansıtıldı ?.. Halka yansıyan var mı daha doğrusu ?..
Sonuç ''Düyun-u Umumiye'' (borçlar kanunu- dış borçları yabancıların kontrol etmesi) gibi bir yasa ve ülkenin parsel parsel borç karşılığı parçalanması !.. AKP neden iktidarda kalmak istiyor sanıyorsunuz ?..
Borçlanılırken; yüzde ile cebe, geriye yüklü borç doğacak çocuğun torununa kalacak !.. Tabi böyle bir nesil kalırsa!.. Parayı cebe indirenler ise; yine Osmanlı'da olduğu gibi istedikleri ülkelere gidecekler, doğacak çocuğun torunun hakkını orada çatır çatır yiyecekler !..
Eşeğe binmesini bilmeyenlerin en güzel ve en pahalı 4x4 binmesi; öyle kolay bir iş mi ?..
25 Haziran 2016 Cumartesi
yaşar nuri öztürk rahman suresi
https://www.facebook.com/groups/ynozturk/?multi_permalinks=10157033224150484¬if_t=group_highlights¬if_id=1466716110759468
24 Haziran 2016 Cuma
taksim kışlası
AKP'Lİ DİNCİ OSMANLICI CAHİLLERE:
Başbakan şunu diyor:
Eskiden Taksim'de cami vardı.
Doğru değil.
Taksim'de cami yoktu.
Topçu Kışlası içinde cami vardı.
Başbakan şunu söylüyor:
Topçu Kışlası ecdat mimarisidir.
Doğru değil.
Topçu kışlası tamamı taklittir.
Hiçbir mimari özgünlüğü yoktur.
Yandaş yazarlar şunu yazıyor.
İnönü, Taksim Camisi'ni yok etmek için kışlayı yıktırdı.
Doğru değil.
Kışlayı Padişah Vahdettin, kaçmadan 5 ay önce Fransız sermayeli şirkete, üstünde apartmanlar, dükkanlar, deniz gören villalar yapılmak üzere, sattı. Kışla bakımsızlıktan yıkıldı.
Üstünde Gezi Park'ı doğdu.
Dostum Ahmet Arkan, Taksim Topçu Kışlası'nın bilinmeyen yüzünü” okumam için bana bir kitap gönderdi. Baştan sona belgelere dayalı ve o dönemin fotoğraflarıyla da desteklenmiş “Charles Harington” adlı bu kitabı Atilla Oral hazırlamış.
Kim bu Harrington!
1918 ile 1923 yılları arası “ülkemizin 5 yıl işgal altında kaldığı” günlerde İngiltere'nin görevlendirdiği İşgal Orduları Başkomutanı ve İstanbul'un sömürge valisi… İşte Türkiye'yi işgal eden orduların (İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan) en yüksek askeri temsilcisi olan bu Charles Harington, 73 yıldır nedense Türkçe'ye çevrilmeyen anılarında “Topçu Kışlası'nın satış öyküsünü” de anlatıyor.
Hint ve Rus mimarisinden çalıntı soğan kubbeler… Fas, Tunus, Cezayir mimarisinden çalıntı anahtar deliği biçimli pencere ve kapılar… Endülüs mimarisinden çalıntı sütun ve
kemerler… Barok ve Rokoko kopyası süslemeler…
Taksim Kışlası buydu!
Tamamı intihal ve kopya!
Taksim Kışlası'nın içinde Mehmetçik'in ibadet etmesi için bir cami de vardı.
Balkan Savaşı'nda Osmanlı ağır bir yenilgiye uğramıştı. Hazine tam takırdı. Dış borç da bulamıyordu. Devlet, İstanbul'un orta yerindeki gayrimenkulleri (Topçu Kışlası dahil)
askeri doyurmak için satışa çıkardı. Topçu Kışlası ve askerin eğitim yaptığı talimhane meydanı, Boğaz'a nazır evler, apartmanlar, villalar yapacak Fransız sermayeli bir şirkete satıldı. Satışın altında son padişah Vahdettin'in imzası yer aldı. Sultan Vahdettin İngiliz
gemisiyle Malta'ya kaçmadan birkaç ay önce “Topçu Kışlası içindeki cami satışını” da kabul etti.
Cami' nin satış tarihi:
23 Ağustos 1922'dir.
Caminin satış fiyatı:
7 bin liradır.
Necati Doğru
yaşar hoca
https://www.facebook.com/haydar.kurtar/posts/10208569503048067?notif_t=close_friend_activity¬if_id=1466717090571763
9 Haziran 2016 Perşembe
diploma
image
Taner Yıldız
~ Sevgi harmanlı Bilgi ~
Tanerce bloglarİletişim
Bu yazı Erdoğan’ı bile diplomasının olmadığına inandıracak !
ON 8 HAZİRAN, 2016 BY TANER YILDIZ
Gökçe Fırat bu yazısıyla Erdoğan’ın diplomasının “ipliğini pazara çıkardı ” !
“İKİ SAHTE DİPLOMALI CUMHURBAŞKANI “!
” Biri Tayyip Erdoğan’ın hazırladığı,
Diğeri Marmara Üniversitesi’nin hazırladığı iki ayrı diploması olan
Ve ikisi de sahte olan bir cumhurbaşkanımız var.
Ne kadar övünsek azdır.
Tayyip Erdoğan’ın diploması yine gündemde.
Yani olmayan diploması.
Diploma meselesinin önemi büyük.
Çünkü diploması yoksa, cumhurbaşkanlığı düşer, hatta düşmekle kalmaz, hiç cumhurbaşkanı olmamış kabul edilir.
Attığı her imza geçersiz olur, yaptığı tüm atamalar düşer, hatta onayladığı hükümet bile otomatikman düşer.
Dokunulmazlığı kalkar.
Silivri’yi boylar!
O kadar kritik bir konu yani.
Gazeteci Gökçe Fırat ayrıntılı ve somut gerekçelerle ispatlandırdığı ve yalın bir dilde yazdığı bu yazısıyla Erdoğan’ın diplomasının “İpliğini pazara çıkardı” !
İlkokul
İsterseniz Tayyip Erdoğan’ın eğitim hayatına daha yakından bir göz atalım.
26 Şubat 1954 doğumlu.
Kasımpaşa Piyale Paşa İlkokulu’nu 1965’te bitirmiş.
İlkokul Eylül ayında başlar. Yani 6 yaşında okula başlamış olsa 1960 yılının Eylül ayında ilkokula kayıt yaptırır.
1960-61, 1961-62, 1962-63, 1963-64, 1964-65 dönemlerinde okula devam eder.
Kayıpsız bir şekilde mezun olur.
Hiç belli etmiyor deseniz de demek ki ilkokul diploması var!
Ortaokul-Lise
1965’te ilkokulu bitirdikten sonra İstanbul İmam Hatip Lisesi’ne giriyor.
O yıllarda orta kısım 4 yıl, lise kısmı ise 3 yıl, toplamda 7 yıllık eğitim veriyor.
1965-66, 1966-67, 1967-68, 1968-69 dönemlerinde orta kısım
1969-1970, 1970-71, 1971-72 yıllarında lise kısmı.
Yani Tayyip Erdoğan’ın 1972 yılında İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden mezun olması gerekir.
Ama 1973’te mezun olmuş!
1 yıllık bir kayıp var, acaba Tayyip Erdoğan 1 yılı tekrar mı etti?
Yani sınıfta mı kaldı?
Lise yıllarında pek başarılı bir öğrenci olmadığını zaten arkadaşları da aktarıyor.
Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a kadar, tüm devlet liderlerinin ilkokul karnelerine kadar, aldıkları tüm notları biliyoruz.
Öyle ki Osmanlı döneminde okuyan Mustafa Kemal’in bile okul sicilleri, karneleri, ders notları elimizde.
Ama Tayyip Erdoğan’ınki yok!
Neden?
Kasımpaşa Piyalepaşa İlkokulu veya İstanbul İmam Hatip Lisesi, böylesine önemli bir mezun verdiğine göre, o talebenin tüm sicil defterini, karnelerini, okul notlarını, çerçeveletip okul girişinde neden sergilemez?
Biz cumhurbaşkanımızın ortaokul veya lisede sınıfta kalıp kalmadığını bile bilemiyoruz!
Üniversiteye nasıl girdi?
Aslında bu lise son sınıf devresinin üzerinde durmak gerek.
Çünkü o iki yıl çok kritik.
12 Mart dönemi.
1971-73 arası.
Artık lisede reşit bir öğrenci.
1973’te İmam Hatip’ten mezun oluyor ama üniversiteye girme hakkı yok.
Çünkü o tarihlerde, İmam Hatip mezunları İlahiyat dışında bir bölüme giremiyorlar. Girmek isteyen olursa normal bir liseden diploma almak zorunda.
Tayyip Erdoğan da, çok dini bütün bir insan olduğu için İlahiyat’ta okumak istemiyor, Ticari İlimler okumak istiyor!
Bunun için de önünde bir yol var. Lise fark derslerini verip, bir diploma alıp, üniversiteye girebilir.
Ortaokul-lise döneminde 1 yıl sınıf kaybı olan Tayyip Erdoğan, 1973 Haziran’ında liseyi bitirip eve kapanır, ders çalışır ve Ekim ayında Eyüp Lisesi’nden diploma alır!
Sonra bu diplomayı alır ve Aksaray Ticari İlimler Akademisi’nin yolunu tutup orada kayıt yaptırır.
Lise fark diploması neden yok!
1973 yılında Ekim ayında yine de üniversiteli sayılamaz.
Çünkü kayıt yaptırdığı yer üniversite değil Akademi’dir.
Bir tür Yüksek Okul ama üniversite değil!
1973’te kayıt yaptırırken Akademi’ye iki adet diploma sunmuş olması gerekir.
Birincisi, İstanbul İmam Hatip Lisesi diploması.
İkincisi, Eyüp Lisesi diploması.
Bildiğimiz kadarıyla İmam Hatip diploması var ama Eyüp Lisesi diploması yok!
Eyüp Lisesi, bu pırlanta öğrencisini mezunları arasında saymasına rağmen, diplomasını çerçeveletip okul girişine asmamış!
Kaldı ki Eyüp Lisesi’nde verdiği kaç fark dersi var, bu sınavlar ne zaman yapılmış, bu sınavlardan kaç almış, bu kayıtlar da ortada yok.
Eyüp Lisesi’ne ait öğrenci numarası ve sicil kaydı yine yok.
İnsan ister istemez meraklanıyor, nerede bu diploma?
Ya da var mı böyle bir diploma!?
Hadi diyelim Eyüp Lisesi bu kadar ihmalkar, Aksaray Ticari İlimler Akademisi’nde her iki diplomanın da orijinali ya da noter onaylı bir sureti olmak zorunda.
Eğer Aksaray Akademisi sonradan Marmara Üniversitesi haline dönüştü ise, o zaman da Marmara Üniversitesi’nde, Tayyip Erdoğan’a ait bir pembe karton kapaklı sicil dosyası olmalı. Burada da bu diplomalar olmalı!
Ama yok!
Sahi nerede bu Eyüp Lisesi diploması?!
Üniversite yılları
Sol tarafta Aksaray’daki aynı okuldan alınmış fotoğraflı ve mühürlü hakiki nir diploma ce sağ rarafta Erdoğan’ın fotoğrafsız ve mühürsüz sahte diploması…
Gelelim Akademi günlerine…
1973 yılında Akademi’ye girmiş.
Normal şartlar altında, 1976 yılında mezun olması gerekir. Çünkü okul 3 yıllık.
Ama mezuniyet tarihi 1981!
3 yıllık okulu 8 yılda bitirmek!
Hadi hakkını yemeyelim. Son yılı şubat döneminde bitirmiş, yani yarım sene eksiği var.
Ama sayalım:
1973-74, 1974-75, 1975-76, 1976-77, 1977-78, 1978-79, 1979-80, 1980-81.
Yine 7.5 yıl ediyor!
Burada hemen bir duralım ve 8 Aralık 2013 tarihine dönelim ve Başbakan Tayyip Erdoğan ne demiş okuyalım:
“Üniversitelilere sınırsız af diye bir şey tanımıyoruz. Çünkü bu öğrenciler üniversiteleri terör alanına çevirdiler. Hazırlığımızı yapıyoruz, 6-7 yıl içinde bitirdin bitirdin. Bitiremedin güle güle?” dedi.
Bak sen şu Tayyip’e!
Sen 3 yıllık Akademi’yi 7.5 yılda bitir ama 4-5 yıllık üniversiteyi 6-7 yılda bitiremeyen öğrencileri okuldan şutla!..
3 yıllık okulda 7.5 yıl öğrencilik
Lise döneminde 1 yıl kaybı olan bir öğrenci için, normal bir kayıp diyebilirdik belki.
Ama biliyoruz ki, Lise’de 1 yıl kaybeden Tayyip Erdoğan, 1973 yazından itibaren çok çalışkan bir öğrenci olmuştur ve fark derslerini bir çırpıda vermiştir!
Hadi diyelim tekrardan biraz tembelleşti.
Ya da rehavete kapıldı.
Ama 3 yıllık okulda, 7,5 yıl kayıt silmeden kimseyi tutmazlar!
Birinci ihtimal; kaydı silindi, diploması o yüzden yok!
İkinci ihtimal; kaydı silindi ama 1981’de afla geri döndü ve okulu bitirip diplomayı aldı.
Ama her iki halde de, kayıt silme belgesinin olması gerekir.
Nerede bu belge?
Afla döndü ise, başvuru belgesi nerede?
İki belge de yoksa, nerede bu öğrenci?
Arkadaşsız öğrencilik
Aslında bu da üzerinde çokça durulan bir konu.
Tayyip Erdoğan’ın üniversite arkadaşı hiç yok.
Onu tanıyan, bilen, gören, duyan kimse yok.
Düşünsenize, sizinle aynı sırada oturan, aynı sınıfınızdaki arkadaşınız, önce Büyükşehir Belediye Başkanı oluyor, sonra Başbakan ve şimdi de Cumhurbaşkanı.
Ama bir tane bile üniversite arkadaşı çıkmıyor.
Üstelik, İmam Hatip arkadaşları ile çok sıkı bağlarını onlarca yıl sürdüren vefalı bir arkadaştır Tayyip Erdoğan.
Ve yine tüm arkadaşlarını kollayan, iş veren biri.
Neden bir tane arkadaş çıkmaz şu Akademi’den
İki kritik yıl: 1971-1981
İsterseniz Tayyip Erdoğan’ın lise ve üniversiteden mezun olduğu, ya da mezun gözüktüğü veya gösterildiği iki yıla odaklanalım.
1972’de bitirmesi gereken liseden 1973’te mezun oluyor.
Yıllar 1971 darbesi dönemi.
MİT’in İslami kesimler içine sızdığı yollar.
Mümtaz’er Türköne 5 Temmuz günü şu satırları yazdı:
“70’lerin başına ait bir hikâye. Üniversitede okurken polisler sebepsiz yere Siyasî Şube’ye alıyor; iyi polis-kötü polis muhabbeti ile korkutucu bir sorgudan geçiriliyor. En nihayetinde üçüncü bir kişi ‘bize çalışacaksın’ diye meseleyi bağlıyor. İslâmcı dostum, ‘Ben reddettim, ama çevremde aynı tezgâha düşüp teklifi kabul eden çok sayıda tanıdığım olduğunu anladım’ diye bitirdi hikâyeyi.”
Ertesi gün Ali Bulaç açıklama yaptı. O kişi benim ve olay doğrudur diye…
1970’lerin başı…
Liseyi bir yıl uzatan bir isim, kendi ifadesine göre İslamcı hareketin içinde yer alan bir isim Tayyip Erdoğan!
Acaba?
10 yıl ileriye gidelim ve 12 Mart’tan 12 Eylül darbesi dönemine gelelim.
1976’da bitirmesi gereken Akademi’yi 1981’de bitiriyor.
Tesadüf yine darbe dönemi.
Her iki darbe döneminde de, Tayyip Erdoğan’a kimse dokunmuyor.
Kendi ifadesi ile İslamcı gençliğin en önde gelen lideri olduğu halde.
12 Eylül’ün en önemli nedeni olarak gösterilen Konya mitinginin başında olduğu, İstiklal Marşı okunurken oturma eylemi yaptığı halde…
Diğer İslamcılar hapse atılırken, Tayyip Erdoğan’a üniversite diploması veriliyor!
MİT ajanı mı?
Aslında diplomalardaki tutarsızlıklar, başka bir şeyin göstergesi.
Akademi’ye nasıl girdi?
Neden hiç devam etmedi?
Neden ve nasıl diploma alabildi?
Bunun ülkemizde tek açıklaması olabilir:
Ya Emniyet ya da MİT elemanı ya da personeli olmak!
Tayyip Erdoğan’ın okul yıllarındaki karanlık, ancak MİT arşivine bakılarak aydınlatılabilir.
Sahte geçici mezuniyet belgesi
Gelelim işin sahtecilik kısmına.
Tayyip Erdoğan’ın elinde 1981 yılında aldığı geçici mezuniyet belgesi var.
Ama bu geçici mezuniyet belgesi
Mühürsüz,
Resimsiz,
İmza sahte.
Bir belgede üç ayrı kalpazanlık!
Mühürsüz mezuniyet belgesi asla olamaz.
Mühürsüz hiçbir devlet evrakı olamaz.
Mühür varsa devlet vardır, mühür yoksa devlet yoktur!
Kaldı ki Tayyip Erdoğan’la aynı yılda ve dönemde geçici mezuniyet belgesi alanların evrakında mühür de var, fotoğraf da var.
Üstelik imzalar farklı.
Tayyip Erdoğan’ın geçici mezuniyetindeki dekan Doç. Dr. Sinan Arıtan’ın imzası ile diğer geçici mezuniyet belgelerindeki dikan Doç. Dr. Sinan Arıtan’ın imzası farklı.
Belli ki Tayyip Erdoğan, askerliğini yedek subay olarak yapmak için bir sahte belge düzenlemiş.
Belki kendi isteğiyle belki de üstlerinin yönlendirmesiyle.
1982 yılının askerlik belgelerine bakılarak, Tayyip Erdoğan’ın nasıl yedek subay olabildiği araştırılabilir. Askerlik şubesindeki dosyasında neler var. Askeri birliğindeki dosyasında ne evraklar var.
Yedek subay kantinci?
Kaldı ki burada da bir başka sıkıntılı durum var. Tayyip Erdoğan, kendi hayat hikayesini anlatırken askerliğini 1979 yılında yaptığını anlatıyor.
Ama askerlik kayıtları 1982’yi gösteriyor.
(Bu arada Soner Yalçın, Kayıp Sicil’de 1983 olarak belirtmiş)
Öyle garip bir durum ki, askerliğini 1979’da yaptığına dair gazete küpürleri ve bir de asker şapkalı bir resim var.
Hafıza yanılır.
Çünkü insan yanılır.
Ama bir insan askerliğini 1982’de yapıp da 1979’da yaptığını anlatamaz.
Basit bir nedeni var, 1980’de darbe oldu.
Tayyip hem 1979’da askerlik yaptığını iddia ediyor, hem de 1980’da darbede gözaltına alınıp Metris’e atıldığını.
Herkes Metris yalanına gülüyor, bir caka satma olayı diye.
Ama daha vahimi, Tayyip, Metris kurulduğunda Metris’i kuran ordunun yedek subayı!
Üstelik bunu da karıştırıyor.
Burada hemen askerlik parantezi de açalım derim.
Tayyip’in askerlikle ilgili de bir fotosu ve arkadaşı yok!
Tıpkı üniversite gibi.
Kantinci olduğunu söylüyor ama sadece tek başına çekilmiş bir fotosu var.
Piyade Recep !
Bu arada Ergün Poyraz’ın yayınladığı askerlik belgesinde kantin subayı değil takım komutanı gözüküyor.
Yoksa diyorum, bu belge de mi sahte?
Garip değil mi?
Hem hayalet öğrenci…
Hem hayalet asker…
Bu işte sizce bir MİT yeniği yok mu?
Tayyip Erdoğan’ın askerlik fotosu olmadığı için şüpheler oluşunca, Rize Müftüsü Yusuf Doğan bir foto yayınladı Tayyip Erdoğan’ın da olduğu.
Ama Yusuf Doğan askerliğini 1983’te Kıbrıs’ta yapmıştı!
Her yalanı kapatmak için başka bir yalan çıkıyordu piyasaya
Sahte diploma
Aslında üniversiteden diploma almanız şart değildir. Geçici mezuniyet belgesi ile de pek çok işleminizi yapabilirsiniz.
Prosedür şöyledir.
Okuldan mezun olduğunuz an, üniversite size bir geçici mezuniyet belgesi verir.
Ama hemen akabinde diploma da hazır olur ve diplomalar arşivinde saklanılır.
Siz okula gittiğinizde öğrenci işlerine gider ve ben diplomamı almamıştım dersiniz, arşivden çıkartıp verirler.
Yani zaten hazır olan diploma size verilir, yeniden bir diploma düzenlenmez!
Tabi verirlerken imzanızı alırlar, teslim tesellüm belgesi ile.
Tayyip Erdoğan, 1981’de mezun olduğunda Akademi mevcut.
O yıl içinde mutlaka diploma hazırlanmış olmalı.
1982 yılında Akademi Marmara Üniversitesi’ne bağlandı ise, bu diploma, arşivle birlikte Marmara Üniversitesi arşivine devredilmiş olmalı.
Yani Tayyip Erdoğan’ın elinde, üzerinde Marmara Üniversitesi yazmayan bir diploma mutlaka olmalı!
Ama yok!
Marmara Üniversitesi, eski diplomaları imha edemez. Saklamak zorundadır. Ama bir imha kararı alınacaksa, bu da üniversite karar defterinde yazılı olmalı.
Kararsız imha olamaz.
Ama böyle bir karar da yok!
Diploma ihtiyacı
Aslında Tayyip Erdoğan’ın bir diplomaya da ihtiyacı yok ki.
Bir dönem muhasebecilik yapıyor, sonra particilik. Ondan diploma isteyecek kimse yok. Zaten 1981’de mezun olan Tayyip Erdoğan, 1994 yılına kadar okula uğramıyor ve diploma da almıyor.
1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oluyor.
İşte o tarihte diploma gerekiyor.
Ya da kendisi öyle hissediyor.
YSK’ya bir diploma veriyor.
Dikkat edin tarih 1994!
Peki bu diploma nerede?
Evet bu diploma ortalıkta yok!
İki diploma ikisi de sahte
Ama Ergün Poyraz bu diplomayı yayınladı.
Ne zaman?
Tam da cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında.
26 Eylül 2015’te Oda TV haber sitesinde.
Ama bu tarihte başka bir şey daha olmuştu, Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olunca, Yusuf Halaçoğlu, Tayyip Erdoğan’ın 4 yıllık üniversite mezunu olmadığını, bu nedenle aday olamayacağını açıklamıştı.
Peki ne oldu?
Bunun üzerine Marmara Üniversitesi hemen Tayyip Erdoğan’a bir diploma düzenleyip verdi.
Artık diploması vardı!
Ama büyük bir hata yapmışlardı. Verdikleri yeni diploma ile 1994’te Tayyip Erdoğan’ın YSK’ya sunduğu diploma farklıydı!
Yani iki diploması vardı artık Tayyip Erdoğan’ın ve ikisi de birbirinden farklıydı.
İki sahte diploma!
Kim sahtekar?
Marmara Üniversitesi’nin bir kabahati yoktu aslında.
Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması gerekiyordu ama diploması yoktu.
Mecbur bir diploma vereceklerdi.
Yoksa hapsi boylarlardı.
Onlar da kendilerince bir diploma hazırladılar.
Ve tam da o dönemde İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Mahkemesi, Marmara Üniversitesi’nin diploma erişim linkine erişimi yasakladı.
Bir haltlar karıştırıyorlardı ve bu ortaya çıksın istemezlerdi.
Sadece bu karar bile, ortada bir kalpazanlığın olduğunun kanıtıdır.
Erişim engellendi, üniversite rektörlüğü sahte diplomayı üretti ve açıkladı.
Ama üniversitenin Tayyip’in daha önce bir diploma aldığından (ya da kendisinin hazırladığından) haberi yoktu ve şimdi iki diploma birbirini tutmuyordu.
Sıkıntı şuradaydı, üniversite bir kişiye 1994’te diploma verdi ise, bunu bilirdi.
Belli ki Tayyip Erdoğan, bu diplomayı üniversiteden almamış kendisi hazırlamıştı, o nedenle üniversitede kaydı da yoktu.
Eğer üniversiteden alınmış olsaydı, bu kaydı gören üniversite Tayyip Erdoğan’ı uyarır, siz zaten daha önce bir diploma almışsınız derdi.
Gerçekten de aldığınız diplomayı kaybedebilirsiniz, çaldırabilirsiniz vb. Böylesi durumlarda bir kayıp ilanı çıkartır, o ilanla başvurur, o kayıp ilanı üzerine üniversite size yeni bir diploma verir.
Ama işte bu prosedür de uygulanmamıştı.
Biri Tayyip Erdoğan’ın hazırladığı,
Diğeri Marmara Üniversitesi’nin hazırladığı iki ayrı diploması olan
Ve ikisi de sahte olan bir cumhurbaşkanımız var.
Ne kadar övünsek azdır.
Marmara’nın sahte diploması.
Marmara Üniversitesi’nin yeni hazırladığı diploma da baştan aşağı sahteydi.
Nasıl mı?
Diplomada 1981 Şubat mezunu yazıyor. Ama üniversitelerde Şubat bir dönem yoktur. Güz dönemi ya da yaz dönemi yazması gerekir.
Üniversitenin altında dekan olarak Prof. Dr. Ömer Faruk Batırel ismi ve imzası var. Ama o Ömer Faruk Batırel o dönemde ne dekan ne de profösör.
Geçici mezuniyet belgesindeki öğrenci numarası ile diplomadaki öğrenci numarası da birbirini tutmuyor üstelik!
Ve bir üniversite böyle abuk sabuk bir diploma düzenler mi?
Bu sahte diploma üzerine yazılar çıkmaya başlayınca, AKP’nin internet trolleri bir belge yaymaya başladılar internet üzerinde.
İngiltere’den Principal Forensic Service adlı bir adli kuruluştan, Anthony Stockton’un diplomayı incelediği ve doğruluğunu onayladığı iddia ediliyordu.
Sonra Nokta dergisi uzmana ulaştı, uzman çok şaşırdı, ne böyle bir belge incelemişti ne de böyle bir rapor vermişti.
Yani sahte diplomanın sahte olmadığını ispatlamak için sahte bir rapor düzenlemişlerdi.
Eee reislerine özenmişlerdi doğal olarak.
Diplomasız başkanlık
Diyelim ki üniversite diploması sahte.
Kim ne yapabilir ki mi diyorsunuz…
Yanılırsınız.
Hukuk sistemi, bir anda ters bir hamle yapabilir.
İşte o zaman Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı mevkiini yitirebilir.
Zaten o da bu riski görüyor, o nedenle Başkanlık sistemini istiyor.
Başkan olursa, Başkanlık yeter şartı olarak üniversite mezunu olmak aranmayacak.
Zaten 2007’den itibaren yaptıkları Anayasa taslaklarında cumhurbaşkanının ilkokul mezunu olması yeterliydi!
Tabii Tayyip Erdoğan yerine Abdullah Gül cumhurbaşkanı oldu ve o Anayasa değişikliğine gidilmedi.
Bu arada da sahte diploma ile Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı oldu, üstelik Anayasa değişikliği de yapılmamıştı.
İşte o nedenle üniversiteye erişim engeli kondu.
Diploma sahte dedi ölü bulundu.
Ama bu dönemde sadece erişim yasağı konmadı, bir de şüpheli bir ölüm gerçekleşti.
Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklayınca, onunla aynı dönemde Aksaray Ticari İlimler Akademisi’nde okuyan muhasebeci Ömer Başoğlu, “Recep Bey’in Diploma Kalpazanlığı” başlıklı bir video hazırladı ve facebook sayfasından paylaştı.
Sonra olanlar oldu.
Video ortadan kaybedildi.
Banka hesabına bile bloke konuldu.
Ve birgün Ömer Başoğlu evinde ölü bulundu.
Kimilerine göre zaten ölümcül hastalığı vardı ama zamanlaması pek manidardı.
Diploma kaydı yok!
Son olarak, Ankara’da görülen dava haber olunca, Oda TV muhabiri bir uyanıklık yaparak yeni bir haber yaptı.
Marmara Üniversitesinin diploma sorgulama bölümü vardı.
Link üzerinden ister isim yazarak, ister TC kimlik numarası ve okul numarası ile, diplomanız var mı yok mu sorgulayabiliyordunuz.
Muhabir Tayyip Erdoğan için arama yaptı, diploma kaydı yoktu!
Ne olur olmaz diye, bu defa videoya da kaydetti.
Bu haber üzerine 29 Mayıs tarihinde ben de aynı aratmayı yaptım, Tayyip Erdoğan’ın diploma kaydı yoktu.
Attığımız twitlerle olayı duyurunca, sahte diploma Türkiye’nin en çok konuşulan olayı haline geldi.
Ve bunun üzerine Marmara Üniversitesi, sorgu bölümünü değiştirdi.
Artık Tayyip Erdoğan’ın diploma kaydı var!
Sahte diplomayadava açmıyor!
Kısacası olay basit bir sahtecilik değil.
Organize ve ısrarlı bir sahtecilik sürüyor.
Ve her şeye dava açan Tayyip Erdoğan, bu sahtecilik iddialarına dava açmıyor.
Şimdiye kadar bana 7 dava açmıştı, diploma ile ilgili yazama dava açmadı.
Ergün Poyraz’ın iddialarına da dava açmadı, Yalçın Küçük’e de Yusuf Halaçoğlu’na da…
Garip bir durum değil mi?
Tayyip Erdoğan’ın diploması sahte mi değil mi, nasıl anlaşılır?
İlkokula kayıt olursunuz. Kayıt olduğunuz andan itibaren size bir ilkokul numarası verilir. Bu sizin ilkokul “kimlik” ya da “sicil” numaranızdır.
İlkokul’da her yıl sonu bir karne alırsınız. Bu karneler size verilir ama okul kütüğünde tüm karneler sizin sicil defterinize kaydedilir. Bu defterler atılmaz, saklanır.
İlkokulu bitirirken size bir diploma verilir. Diploma verildiği andan itibaren mezun olursunuz.
Bir işe başvuracak olursanız eğer, o diplomayı, aslını ya da fotokopisini, ya da noter onaylı bir suretini işyerinize sunarsınız.
Eğer orta eğitime devam edecekseniz bu diplomanın aslını gireceğiniz ortaokula teslim edersiniz.
Ortaokulda da aynı prosedür devam eder. Yeni bir numaranız, yeni bir sicil kaydınız olur. Ortaokuldan mezun olurken de yine bir diploma alırsınız.
Sonra lise hayatı başlar, liseye girerken bu defa ortaokul diplomanızı liseye teslim edersiniz. Yeni bir numara ve yeni bir sicil defteri.
Liseyi bitirirken de yine bir diplomanız olur. Üniversiteye girerken de o diplomayı teslim edersiniz.
O halde üniversiteye girerken mutlaka ve mutlaka bir diploma teslim etmeniz gerekir. Bu teslim edilen diplomayı üniversite saklar.
Üniversiteyi bitirirken üniversite size bir diploma verir.
Peki üniversite mezununun elinde ne kalmıştır.
Sadece bir üniversite diploması.
Peki lise diploması.
O hâlâ üniversite arşivindedir ve saklanılır.
Marmara Üniversitesi’nin diploma belgesi sunması yeterli değildir.
Tayyip Erdoğan’ın İstanbul İmam Hatip Diploması ve Eyüp Lisesi diploması şu anda Marmara Üniversitesi’ndedir. Üniversite acilen bunları da kamuoyuna sunmak zorundadır.
Yani orijinallerini.
Karbon testine sokalım görelim…
Ha tabi varsa böyle bir diploma.
Peki bu yeterli mi?
Elbette değil.
Tayyip Erdoğan’a ait tüm okul kayıtlarını da çıkartmak zorundalar.
Hangi dersleri almış, hangi dersten kaç puan almış bilelim.
Ama Lise diploması yoksa
Ders geçme belgeleri yoksa…
Diploma da yok sayılır”
Gökçe FIRAT
Ne diyelim ?
Gökçe bey her bir şeyi bir güzel söylemiş !
Erdoğan’ın anlı şanlı 4 yıllık Üniversite diplomasının hem görünen önyüzüne hem de gösterilmeyen arkayüzüne ayna tutmuş.
Bu zamana kadar Erdoğan’ın üniversite diplomasını, daha doğrusu diplomazlığını bu kadar ayrıntılı, açık seçik, hukuki gerekçeli, mantıklı ve kolay anlaşılır duru bir dilde açıklayan ve irdeleyen başka bir yazıyı okumamıştım.
Umarım siz de benim gibi bir çırpıda okumuş,aydınlanmış ve hayretler içerisinde kalmışsınızdır !
Kalın sağlıcakla !
Ama hakiki diplomanızla !
TANER YILDIZ
8 Haziran 2016 Çarşamba
vücuttaki zehirli maddelerin atılması
https://www.facebook.com/haydar.kurtar/posts/10208445566749737?notif_t=close_friend_activity¬if_id=1465336115973062
6 Haziran 2016 Pazartesi
vitaminlerin doğru kullanılması
VİTAMİNLERİ NASIL DOĞRU KULLANABİLİRİZ?
Vitamin kullanımı çok tartışılan konulardan bir tanesi. Ancak bilinmesi gereken çok önemli bir kural var, o da vitamin eksikliği tedavisinin mutlaka hekim kontrolünde yapılması gerektiği ve bilinçsiz vitamin tüketiminden kaçınılması gerektiğidir.
Bağışıklığın desteklenmesinde A, B, C, D ve E vitaminleriyle demir, çinko ve selenyum gibi mineraller rol oynuyor. Bu maddelerin besinlerden alınması, her zaman öncelikli tercihimiz. Ancak bunun yetersiz kaldığı durumlarda hekim kontrolünde kişiye özel destekleyici vitamin takviyeleri önerilebilir.
İşte vitaminler ve bize yararları…
A vitamini: Bu vitamini içeren gıdalarla beslenmenin, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kanseri önlediği bilimsel araştırmalarla desteklendi. Ispanak, kayısı, havuç, yeşil sebzeler, domates, portakal ve greyfurt A vitamini kaynakları arasında.
B12 vitamini: Sağlıklı bir sinir sistemi için B12’ye ihtiyaç var. Besinlerin vücutta emilimi, güçlü hafıza ve konsantrasyon açısından da büyük önem taşır. Eksikliği durumunda; zihinsel sorunlar ortaya çıkar, kansızlık görülür, el ve ayaklarda uyuşmalar meydana gelir. Kırmızı et, balık, süt ve süt ürünleri gibi gıdalardan alınabilir.
C vitamini: Kanserin önlenmesinden enfeksiyonlarla savaşmaya, damar pıhtılaşmasının engellenmesinden kötü kolesterolü dengelemesine kadar pek çok faydası bulunan C vitamini, stresle baş etmede de en büyük yardımcı. Eksikliğinde bağışıklık direnci azalır, diş eti kanamaları meydana gelir, yaralar güçlükle iyileşir, inme, kalp hastalıkları ve kanser ortaya çıkar.
Portakal, mandalina, greyfurt, limon, çilek, yeşil biber, taze kekik, brokoli, kivi, kavun, karnabahar, kara lahana ve ahududu, bezelye kaynakları arasında.
D vitamini: Kemik ve dişleri güçlendiren D vitamini, sindirim sistemi ve bağırsakların düzenli çalışmasında önemli rol oynar. Kaslar üzerinde de etkili olan bu vitamin, sinir sisteminin düzenli çalışmasına destek olur. Güneş ışınları, balık, tereyağı, kırmızı et ve sebzelerde bulunur.
E vitamini: Kanser başta olmak üzere kalp-damar hastalıklarını engeller. Güzel bir cilt ve sağlıklı gözler açısından da önemli. Tahıl, kabak, lahana, fındık ve cevizden alınabilir.
Koenzim Q10, son yıllarda üzerinde en çok çalışma yapılan vitaminlerin başında gelir. Çok güçlü bir anti-oksidan olup, bağışıklık sistemini destekler. Dozu, kişiye özel belirlenir.
Çinko takviyesi, kişide böbrek yetmezliği yoksa kür olarak verilmeli. Yara iyileşmesi, kan şekerinin düzenlenmesi ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde rol oynar.
Magnezyum desteği, saman nezlesi ve diğer alerjik durumlarda verilir.
Türkiye’de D vitamini düşüklüğü kadınlarda çok yüksek oranda bulunur. Kalsiyum ve magnezyumla beraber alınması tavsiye edilir.
GIDALARIN VİTAMİN KAYBINI ÖNLEMEK İÇİN
* Yenilebilen kabuklu sebze ve meyveleri kabuklarıyla tüketin.
* Sebze yemeklerini az suda ve kısık ateşte, mümkünse buharda pişirin.
* Çiğ olarak yenebilen sebzeleri pişirmeden tüketin.
* Meyve ve sebzeleri mevsiminde tercih edin.
4 Haziran 2016 Cumartesi
Türk düşmanı osmanlı
Veysi Tuncer Açıkgöz
2 Haziran, 16:13 ·
BU İZ DEVAM EDİYOR
• Hoca Saadetin Efendiye göre Türk; leş'ti.
• Naima’ya göre Türk; azgındı, çirkin yüzlüydü, kabaydı, cahildi.
• Nefi’ye göre Türk; Allah’ın irfan pınarını yasakladığıydı.
• Hafız Çelebi’ye gör Türk; baban bile olsa öldürülmesi gerekendi.
• Sadrazam Kuyucu Murat’a göre Türk; başı vurulması gereken pis’ti.
• Aksaraylı Kerimeddin Mahmud’a göre Türk; hunhar köpek ve kurt gibiydi, Türk eline fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirdi.
• Merzifonlu Seyit Abdurahman Eşref’e göre Türk; talanda ülke yakmakta eşsizdi, bir gaddar’dı.
• Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’ye göre Türk; soysuzdu.
• Çaldıran Savaşındak yazışmalarda Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’e “ Ben Sultan Beyazıt oğlu, sen ki ey eşek Türk” demişti.
• Osmanlı, Ermenilere “millet-i sadıka” ( sadık millet ) ; Araplara “kavmi necip” ( temiz ırk ) derken, Türklere “etrak-ı biidrak “ (idrakten yoksun) demiştir.
• Osmanlı bir hanedanlıktı, kulları arasında bir çok din-mezhep ve etnik mensupluk vardı. Neden bir tek Türk’ düşmandı? (Anaları çocuk yaşta ailelerinde vatanlarından koparılarak Padişahlara cariye yapılmıştı, bu nedenle Türk’e düşmandı, Türk değildi.
• Osmanlı Alevi’ye Türk diyordu, Türkmen diyordu. Aslında “Türk” dediği “kutsal düzenlerine” başkaldıran Alevi’ydi, şimdi çapulcu oldu. Tomalar, akrepler, zehirli gazlar, plastik mermiler ve katledilen gençler bu yüzden.
• Osmanlının Alevi düşmanlığının temelinde “Türk- Türkmen” düşmanlığı vardı.
• Temiz ırk(!) Araplar, Türk’e nasıl “kötü Müslüman” gözüyle baktı ise Osmanlı da öyle baktı. Ve bu bakış bir Türk Devleti olan Safeviler döneminde daha da arttı.
• O dönem, Osmanlı-Safeviler savaşının temelinde, Osmanlının Türk’ü kabul etmediği gerçeği yatar.
• O dönem Şah İsmail, “Şah Hatay’ı” mahlasıyla Çağatay Türkçesiyle yazarken, Osmanlı Hanedanı, Türkçeye Arapça ve Farsça sözcükler sokarak bozuyordu, adına da” Osmanlıca” diyordu.
• Son Padişah Vahdeddin’e göre Türk; dini, soyu sopu, yurdu belirsiz karmaşık bir cahiller sürüsüydü.
• Rumbeyoğlu Fahrettin Bey, 1920 yılında Damat Ferit Hükümetinde Milli eğitim Bakanlığına gelir gelmez ilk işi “Türk” sözcüğünü kitaplardan çıkarmıştı.
( Bu nedenle AKP’nin “Türk” adını çıkarma çabaları devam ediyor)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)