Emin Çölaşan
Sevgili okuyucularım, ülkemizde birkaç yıldan bu yana oynanmakta olan yüz kızartıcı bir oyuna tanık olmaktayız.
Suriye’de Esad’ı devirmek!
Günümüzün iktidarı bu amaçla Suriye yönetimine saldırıya geçti ve bu saldırı halen devam ediyor.
Bir süre öncesine kadar Esad’la al takke ver külah ilişkisi içerisinde olan Tayyip, günün birinde onu devirmeye (!) karar verdi.
Peki yerine kim gelecekti?
O belli değil.
Herhalde rejime karşı Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye tarafından beslenen Özgür
Suriye Ordusu isimli bir profesyonel teröristler güruhu gelecekti!
Tayyip iktidarı bu devletin ve milletin parasını onlara oluk gibi akıttı. Silah, cephane ve gıda gönderdi ama gel gelelim herifler yeteneksiz çıktı, Esad’ı devirmeyi başarmaları bir türlü mümkün olmadı!
Suriye’de Esad’ı devirmek!
Günümüzün iktidarı bu amaçla Suriye yönetimine saldırıya geçti ve bu saldırı halen devam ediyor.
Bir süre öncesine kadar Esad’la al takke ver külah ilişkisi içerisinde olan Tayyip, günün birinde onu devirmeye (!) karar verdi.
Peki yerine kim gelecekti?
O belli değil.
Herhalde rejime karşı Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye tarafından beslenen Özgür
Suriye Ordusu isimli bir profesyonel teröristler güruhu gelecekti!
Tayyip iktidarı bu devletin ve milletin parasını onlara oluk gibi akıttı. Silah, cephane ve gıda gönderdi ama gel gelelim herifler yeteneksiz çıktı, Esad’ı devirmeyi başarmaları bir türlü mümkün olmadı!
* * * *
Burada zaman zaman kendilerine sormuş olduğum sorular şimdi de geçerlidir… Ve bu sorulara yanıt veremiyorlar.
İşte bu yüzden, sadece ve sadece bunların Esad takıntısı yüzünden dünyaya rezil olduk, iki paralık olduk.
İran, Mısır ve Suriye ile ilişkilerimiz sıfırlandı. Zaten olmayan saygınlığımızın son zerrelerini de bu olay yüzünden yitirdik.
Şu soruları bugün de aynen soruyorum:
Esad ve Suriye şu geçtiğimiz yıllarda Türkiye’ye herhangi bir maddi veya manevi zarar verdi mi? Tehdit etti mi?
Onu devirmekle Türkiye bu Ortadoğu bataklığında ne kazanacak?
Esad’a karşı yapılacak bir askeri harekatın parası nereden karşılanacak? Dökülecek Mehmetçik kanlarının hesabını kim verecek?
Durup dururken sergilenen bu saldırganlık Türk ve dünya kamuoyuna nasıl anlatılacak?
Suriye’nin müttefiki olan, Lazkiye Limanı’nda çok büyük bir deniz üssü bulunan Suriye’yi her açıdan destekleyen dünya devi Rusya’nın tavrı ne olacak?
Yine Suriye’nin müttefiki olan bir başka dev, Çin Halk Cumhuriyeti ne diyecek? Herhalde “Madem Türkiye böyle istedi, o halde biz de Esad’ı feda edelim” demeyecekler.
İşte bu yüzden, sadece ve sadece bunların Esad takıntısı yüzünden dünyaya rezil olduk, iki paralık olduk.
İran, Mısır ve Suriye ile ilişkilerimiz sıfırlandı. Zaten olmayan saygınlığımızın son zerrelerini de bu olay yüzünden yitirdik.
Şu soruları bugün de aynen soruyorum:
Esad ve Suriye şu geçtiğimiz yıllarda Türkiye’ye herhangi bir maddi veya manevi zarar verdi mi? Tehdit etti mi?
Onu devirmekle Türkiye bu Ortadoğu bataklığında ne kazanacak?
Esad’a karşı yapılacak bir askeri harekatın parası nereden karşılanacak? Dökülecek Mehmetçik kanlarının hesabını kim verecek?
Durup dururken sergilenen bu saldırganlık Türk ve dünya kamuoyuna nasıl anlatılacak?
Suriye’nin müttefiki olan, Lazkiye Limanı’nda çok büyük bir deniz üssü bulunan Suriye’yi her açıdan destekleyen dünya devi Rusya’nın tavrı ne olacak?
Yine Suriye’nin müttefiki olan bir başka dev, Çin Halk Cumhuriyeti ne diyecek? Herhalde “Madem Türkiye böyle istedi, o halde biz de Esad’ı feda edelim” demeyecekler.
* * * *
Çankaya’ya zıplayan Tayyip şimdi aynı zamanda “Başkomutan” oldu ve Türk Ordusu’nu bütünüyle eline geçirdi.
Bir emir çıkartır, yürü ey ordu Suriye’ye!..
Dikkat ediniz, onların gözünde bu ordu artık Türk Ordusu değil, Türkiye ordusu!..
Çünkü onların dilinde “Türk” yok!
Bir emir çıkartır, yürü ey ordu Suriye’ye!..
Dikkat ediniz, onların gözünde bu ordu artık Türk Ordusu değil, Türkiye ordusu!..
Çünkü onların dilinde “Türk” yok!
* * * *
Sadrazam, Tayyip’in emrindeki gölge ve kukla başbakan Davutoğlu Ahmet yabancı televizyon kanalına kükredi:
“Eğer ABD Esad’ı devirecekse biz de karadan gireriz!..”
Bunlar akıllarını fikirlerini Esad’la bozmuş, ABD ile at pazarlığı yapıyor.
İnanılmaz bir takıntı, saplantı…
Kısa süre öncesine kadar hava atıyorlardı:
“Suriye geçmişte Osmanlı’nın vilayeti idi… İnşallah bir süre sonra cuma namazını Şam’da Emeviye Camisi’nde kılacağız!..”
Nah kıldırırlar sana…
Sıkıysa git de kıl.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir pespayeliğe, hokkabazlığa, laf
cambazlığına hiçbir zaman tanık olmadık.
Atatürk, Suriye toprağı olan Hatay vilayetini 1938 yılında, ölümünden çok kısa süre önce Türkiye Cumhuriyeti’ne katmıştı.
Sessiz sedasız, kimseye posta koymadan, bağırıp çağırmadan, cazgırlık yapmadan…
Devlet adamlığı işte budur.
Bir de şu zavallıların yaptıklarına bakınız!
“Eğer ABD Esad’ı devirecekse biz de karadan gireriz!..”
Bunlar akıllarını fikirlerini Esad’la bozmuş, ABD ile at pazarlığı yapıyor.
İnanılmaz bir takıntı, saplantı…
Kısa süre öncesine kadar hava atıyorlardı:
“Suriye geçmişte Osmanlı’nın vilayeti idi… İnşallah bir süre sonra cuma namazını Şam’da Emeviye Camisi’nde kılacağız!..”
Nah kıldırırlar sana…
Sıkıysa git de kıl.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir pespayeliğe, hokkabazlığa, laf
cambazlığına hiçbir zaman tanık olmadık.
Atatürk, Suriye toprağı olan Hatay vilayetini 1938 yılında, ölümünden çok kısa süre önce Türkiye Cumhuriyeti’ne katmıştı.
Sessiz sedasız, kimseye posta koymadan, bağırıp çağırmadan, cazgırlık yapmadan…
Devlet adamlığı işte budur.
Bir de şu zavallıların yaptıklarına bakınız!
* * * *
İşin ilginç yanı, bu Suriye olayında dünyaya rezil olmakla kalsak yine de iyiydi. Bir biçimde sineye çekip düzeltmeye çalışırdık.
Üzerimize bir de korkunç bir yük bindi.
Suriye’deki savaştan kaçan tam bir milyon 800 bin kişi Türkiye’ye sığındı.
Bunlardan yaklaşık 300 bin kişiyi şimdi Türkiye’de kurulan kamplarda ağırlıyoruz.
Türk insanı aç, bunları doyuruyoruz. Türk insanı hastanelerde yer bulamıyor, bunları beleş tedavi ediyoruz. Bizim çocuklarımız okul bulamazken bunlar için yeni okullar açıyoruz.
Sadece şu son Kobani olayında tam 180 bin kişi daha sınırı geçip Türkiye’ye girdi.
Devletin ve milletin parası tükendi, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere şimdi Batı dünyasına yalvarıyorlar “Aman bize acele para gönderin, tıkandık” diye!
Üzerimize bir de korkunç bir yük bindi.
Suriye’deki savaştan kaçan tam bir milyon 800 bin kişi Türkiye’ye sığındı.
Bunlardan yaklaşık 300 bin kişiyi şimdi Türkiye’de kurulan kamplarda ağırlıyoruz.
Türk insanı aç, bunları doyuruyoruz. Türk insanı hastanelerde yer bulamıyor, bunları beleş tedavi ediyoruz. Bizim çocuklarımız okul bulamazken bunlar için yeni okullar açıyoruz.
Sadece şu son Kobani olayında tam 180 bin kişi daha sınırı geçip Türkiye’ye girdi.
Devletin ve milletin parası tükendi, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere şimdi Batı dünyasına yalvarıyorlar “Aman bize acele para gönderin, tıkandık” diye!
* * * *
Dün yandaş gazetelerde yer almıştı… Bakınız AFAD başkanı olan Fuat Oktay isimli biri, bu kampları nasıl ballandıra ballandıra anlatıyordu:
“Buraları şirin bir mahalle gibi. Standartlar çok yüksek. Altyapısı, yolları, eğitim kampusleri, lojistik, gıda ve gıda dışı kampusleri, güvenlik sistemleri, bilişim altyapısı, her şey var!.. Sağlık Bakanlığı her türlü desteği veriyor. Kamplarda 160 kursumuz, 70 bin öğrencimiz, üç bin öğretmenimiz var… Umarız yeni göç olmaz.”
Bunları okuyunca bir an düşündüm:
“Keşke ben de o kamplardan birine gidip yerleşmiş olsaydım, ekmek elden su gölden rahata erseydim!..”
Adam yalan söylemiyorsa kendisine ve onun hükümetine sormalı:
“Bu olanakları yüzde birini olsun bölgede yaşayan bizim insanlarımıza niçin sağlamadınız? Onlar insan değil mi?”
“Buraları şirin bir mahalle gibi. Standartlar çok yüksek. Altyapısı, yolları, eğitim kampusleri, lojistik, gıda ve gıda dışı kampusleri, güvenlik sistemleri, bilişim altyapısı, her şey var!.. Sağlık Bakanlığı her türlü desteği veriyor. Kamplarda 160 kursumuz, 70 bin öğrencimiz, üç bin öğretmenimiz var… Umarız yeni göç olmaz.”
Bunları okuyunca bir an düşündüm:
“Keşke ben de o kamplardan birine gidip yerleşmiş olsaydım, ekmek elden su gölden rahata erseydim!..”
Adam yalan söylemiyorsa kendisine ve onun hükümetine sormalı:
“Bu olanakları yüzde birini olsun bölgede yaşayan bizim insanlarımıza niçin sağlamadınız? Onlar insan değil mi?”
* * * *
Sevgili okuyucularım, başımıza açtıkları bu Suriye belasını, mezhep kavgasını daha ne kadar yaşayacağımızı bilen yok.
Şimdi sınırda hem PKK, hem de IŞİD’le komşu olduk.
İkisi de eli kanlı terör örgütü.
Al birini vur öbürüne…
Davutoğlu Ahmet, ya da emrinde çalıştığı Tayyip günün birinde şöyle derlerse hiç şaşırmayın:
“Uyguladığımız muhteşem politikalar sonucunda PKK ve IŞİD’le komşu olmayı
başardık. Bu bize yeter. ABD Esad’ı devirecekse varız, yoksa yeni komşularımıza
dokunanın haddini bildiririz!.. PKK ve IŞİD’in arkasındayız!”
İnanılacak gibi değildi, dün gözlerime inanamadım!..
Tayyip Islahiye’deki Suriyeliler kampına gitmiş ve orada Suriyelilere nutuk atıyordu. Bizim karnımızın tok olduğunu bildiği için aynı masalları aynı sözlerle onlara anlatıyordu!
İnşallah punduna getirip Suriye’yi fethedecekler, Şam’a girecekler, Emeviye Camisi’nde Tayyip mayyip, Ahmet mahmet vesaire hep birlikte cuma namazını eda eyleyecekler!
Vay anam vay, ne günlere kaldık!
Şimdi sınırda hem PKK, hem de IŞİD’le komşu olduk.
İkisi de eli kanlı terör örgütü.
Al birini vur öbürüne…
Davutoğlu Ahmet, ya da emrinde çalıştığı Tayyip günün birinde şöyle derlerse hiç şaşırmayın:
“Uyguladığımız muhteşem politikalar sonucunda PKK ve IŞİD’le komşu olmayı
başardık. Bu bize yeter. ABD Esad’ı devirecekse varız, yoksa yeni komşularımıza
dokunanın haddini bildiririz!.. PKK ve IŞİD’in arkasındayız!”
İnanılacak gibi değildi, dün gözlerime inanamadım!..
Tayyip Islahiye’deki Suriyeliler kampına gitmiş ve orada Suriyelilere nutuk atıyordu. Bizim karnımızın tok olduğunu bildiği için aynı masalları aynı sözlerle onlara anlatıyordu!
İnşallah punduna getirip Suriye’yi fethedecekler, Şam’a girecekler, Emeviye Camisi’nde Tayyip mayyip, Ahmet mahmet vesaire hep birlikte cuma namazını eda eyleyecekler!
Vay anam vay, ne günlere kaldık!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder