27 Aralık 2015 Pazar
ATA NIN DEVLET ADAMLIĞI..
STALİN VE ATATÜRK
''İşte Atatürk ve işte bugün O'nun ismini unutturmaya kalkışanların zavallı durumları...''
Bu yazıyı burada, Ege Denizinde 156 Türk adasına Yunan bayrağı çekilmesine rağmen sesini dâhi çıkartmayan ve bu rezil durumu i içlerine sindirebilen AKP Hükümetine ve Sn. Erdoğan’a hitaben paylaşıyorum. Belki de kendilerinden çok şey bekliyorum.
Öyle ya Süleyman Şah’ın türbesini koruyamayarak kamyona yükleyip, Türk’e ait toprağı terk edenlere, Ege Denizindeki 156 Adamızdan söz etmek ve çare beklemek haksızlık olur!
ATATÜRK’E BAKARAK, BUGÜNKÜLERİ DEĞERLENDİRMEK!
Stalin’in Sovyetler Birliği’nin başında olduğu dönemde, Sovyetlerin Ankara Büyükelçisi ünlü bir diplomat Karakan’dı. Sovyet Devrimi’nin yıl dönümlerinden birinin sabahında Stalin son derece küstah, anlamsız ve onur kırıcı bir demeç veriyor.
BU DEMECİNDE AYNEN ŞUNLARI SÖYLÜYORDU:
“Herkes bilsin ki Rus milleti; Boğazlarla, Ardahan’ı ele geçirmekten asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davalarımızı halletmiş olacağımızı şimdiden müjdeliyorum...”
Aynı gece Ankara’da Sovyet Büyükelçiliği’nde de ihtilalin yıl dönümü kutlamaları yapılıyor. Cumhurbaşkanımız Gâzi Atatürk, gece yarısına doğru Stalin’in bu küstah ve saldırgan demecinden haberdar oluyor ve hemen emrediyor:
“Arabaları hazırlayın gidiyorum.”
“Paşamız bu saatte nereye gidecekler?” diye sorulduğunda, Atatürk, “Sovyet Elçiliği’ne.” der.
Atatürk’ün yanında bulunan ekibin etekleri tutuşur. Çünkü olayı kavrarlar.
İçlerinden birisi Atatürk’e sorar:
“Paşa Hazretleri nasıl olur?
Protokolsüz mü gideceksiniz?
Siz devlet başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?”
Atatürk;
“Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk. Stalin vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun. Hazırlayın arabaları” diye cevap verir.
Arabalar hazırlanır. Gazi ve ekibi, Sovyet Elçiliğinin kapısına dayanır. Atatürk, yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar ve o sırada elçilikte büyük bir balo vardır.
Atatürk, kendisini karşılayan Rus Büyükelçisi Karahan’ı görünce:
“Merhaba Karakan” der ve aynı sert ifadeyle devam eder:
“Rahatsız ettik ama sen benim şahsi dostumsun, kusurumuza bakmazsın. Bir hususu esasından anlamaya geldim.”
Rus Büyük Elçisi, “Emredin Sayın Başkan” der.
Atatürk, Büyük Elçiye, “Ajanstan öğrendiğime göre, Başbakanınız Stalin, Ardahan ile Boğazlar’ı istemiş, kararı katıymış... Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söylemiş. Tabii ki bu konuşmanın bir kopyası sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım.” Der.
Stalin’in konuşması getirilir. Atatürk, metnin o kısmını yanındakilere kelime kelime tercüme ettirir. Konuşma ajanstan geçen metin ile aynıdır.
Gazi sorar:
“Karahan, elçiliğin telsizinden derhal Stalin’i bulduracaksın. Bu beyanatından vazgeçip geçmediğini sorduracaksın. Sitalin tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim. Bu cevap bu gece gelecek çünkü benim Stalin’den çok daha önemli kararım var. İstediğim cevabı almadan elçiliğinizden dışarı adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim...”
Karahan çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve Atatürk’ün söylediklerini aynen nakleder. Stalin’den gelen cevap büyük önderimizi tatmin eder çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir:
“Stalin sürçü lisan eylemiştir. Boğazlar ile Ardahan’ı almak gibi bir arzusu kesinlikle yoktur...”
Atatürk, cevabı okuduktan sonra, Rus Büyükelçisi Karahan’a hitaben:
“Karahan seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et.” Karahan bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan hemen sonra bir telgrafla geri çağrıldığını açıklayarak:
“Teşekkür ederim. Sizi tanımış olmam bile yeterlidir. Ancak memleketinizdeki görevim sona ermiştir. Yarın hareket edeceğim’’
Atatürk, Karahan’a olan teklifinde fazla ısrar etmez ve Çankaya’ya döner. On gün sonra şöyle bir haber gelir. Sovyetler Birliği’nin eski Ankara Büyükelçisi Karahan fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir.
1 ARIBURNU, Atatürk’ten Anılar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1976, s. 205-208.
24 Aralık 2015 Perşembe
İNSAN RESET İ !
Sağlık
İnsanların da bilgisayar gibi ‘yeniden başlat’ tuşu varmış!
Tarafından Yorgo - 21 Aralık 2015
26k
26k
19
10
6
İnsanların da bilgisayar gibi ‘yeniden başlat’ tuşu varmış!
Babasından miras olarak çok değerli bir bilgi alan Zu San Li hakkında bir Japon efsanesi vardır: “uzun ömür noktası” veya “yüz hastalığın noktası”.
Babasının tavsiyesine uyarak Zu San Li her gün bu noktaya masaj yapmış ve onlarca imparatorun doğumuna ve ölümüne şahit olacak kadar yaşamış. Bu noktaya masaj yapmak, Uzak Doğu’nun binlerce yıldır uygulanan en eski tedavi metodlarından biridir. İnsan vücudunda bir yılın aylarını ve günlerini anımsatan 365 nokta ve 12 majör meridyen vardır.
Spesifik noktalara parmak baskısıyla uygulanan akupresur yöntemi belirli organlarla bağlantılı meridyenlerin ve kanalların öğretilerine dayanır. Çin tıbbında vücut bir enerji sistemi olarak görülür ve masaj organların fonksiyonel aktivitelerini ve enerji akışlarını etkileyebilir.
İnsanların İnsanların da bilgisayar gibi ‘yeniden başlat’ tuşu varmış! zusan2
Zu San Li noktasını aktive etmek yenilenme ve iyileşme etkisi yaratabilir, yaşlanmayı önleyebilir. Çin’de bu nokta “uzun ömür noktası” olarak bilinirken, Japonya’da “yüz hastalığın noktası” olarak adlandırılır.
Zu San Li Noktasını Nasıl Bulacaksınız?
Vücudumuzda Zu San Li noktası diz kapağının biraz altındadır. Bu noktayı doğru tespit edebilmek için elinizi parmaklarınız aşağıya gelecek şekilde aynı dizinizin üstüne yerleştirin. Avuç içiniz dizinizi kaplasın.
Örneğin sağ eliniz sağ dizinizin üstünde olsun. Zu San Li küçük tırnağınız ile yüzük parmağınızın tırnağı arasındaki noktadır. Eğer bu şekilde doğru noktayı bulamıyorsanız yere oturup dizlerinizi kendinize çekin. Ayaklarınız hala yerde olsun. Dizinizin altında daha yüksek bir alan fark edeceksiniz, parmağınızı onun üzerine koyup hafifçe bastırın. İşte bu nokta Zu San Li noktasıdır.
Japonlar Neden Bu Bölgeye “Yüz Hastalığın Noktası” derler?
Zu San Li noktası bedenimizin alt yarısındaki organların çalışmasını kontrol eder. Adrenal bezleri, böbrekler, cinsel organlar, sindirim kanalının uygun bir şekilde çalışmasından sorumlu bölümlerin içinden geçen omuriliğin fonksiyonlarını yönetir. Zu San Li noktasına masaj yaparak insan sağlığının koruyucusu rolünü üstlenen en güçlü salgı bezleri olan adrenal bezlerinizin (böbrek üstü bezleri) aktivitesini artırmış olacaksınız.
Bu bezler kandaki hidrokortizon, adrenalin ve diğer önemli hormonları salgılarlar. “Uzun ömür noktası”na her gün düzenli masaj yaparsanız bedeninizdeki adrenal bezlerinin fonksiyonlarını şu şekilde normalize etmiş olursunuz:
Kan basıncının dengelenmesi
2. İnsülin, glikoz seviyelerinin dengelenmesi
3. Vücuttaki inflamasyonun azaltılması
4. Bağışıklık sisteminin düzenlenmesi
Zu San Li noktasına masaj yapmanın diğer faydaları:
Sağlıklı sindirim sistemi
Bağırsak ve sindirim sorunlarının giderilmesi
Felç sonuçlarının tedavisi
Özgüven kazanılması
Stres ve tansiyonun üstesinden gelinmesi
İçsel denge
Bu noktaya masaj yapmanın cinsel güçsüzlüğe, hıçkırığa, kabızlığa, gastrite ve idrar kaçırmaya da iyi geldiği düşünülüyor. Hatta bağışıklık sistemini güçlendiren bu masajın daha fit ve sağlıklı bir bedene sahip olmayı da sağladığına inanılıyor.
Zu San Li noktasına ne zaman masaj yapmalısınız?
Bu masaj sabah saatlerinde, öğle yemeğinden önce yapıldığında daha etkilidir. Her diz için saat yönünde dairesel hareketlerle (parmağınızı yavaşça bastırarak ve bastırdığınız noktada bir süre kalarak) yaklaşık 10 dakika kadar yapılmalıdır. Başlamadan önce sakin nefesler alıp vererek ve hislerinize konsantre olarak kendinizi sakinleştirin. Masajı oturur pozisyonda yapın.
İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların İnsanların da bilgisayar gibi ‘yeniden başlat’ tuşu varmış! smdjs
Mümkün olduğunca masaja konsantre olun ve şifa sürecinin başlamasına izin verin. Bu masajın uyarıcı bir etkisi vardır.
Akşamları Zu San Li noktasına saat yönünün tersine masaj yapanların haftada 400-500 gr kilo verdikleri de söyleniyor.
Siz yine de uyarıcı etkisizliğinden dolayı uykunuzu kaçırmaması için yatağa gitmeden önce bu masajı yapmamaya dikkat edin. Yeni Ay zamanı masajın etkisinin arttığı da akupresur uzmanlarının iddialarından biri.
Zu San Li noktasına masajı Yeni Ay’dan 8 gün önce her sabah yapmaya başlarsanız yaşlanma sürecini yavaşlatması, bağışıklık sistemini güçlendirmesi ve yukarıda saydığımız faydaları sağlaması söz konusu.
Öğle yemeğinden önce bu noktaya yapacağınız masaj hafızanızı, kardiyovasküler ve sindirim sisteminizi de güçlendirebilir.
Öğleden sonra ise stres, baş ağrısı, huzursuzluk, uykusuzluk için bu masajı yapabilirsiniz.
Not: Saat yönünü ayarlarken masaj yapan siz olduğunuz için kendi açınızdan olmasına dikkat ediniz.
18 Aralık 2015 Cuma
EMİNE HN MEKTUP
CAN YÜCELSayfayı Beğen
14 Eylül ·
"HELAL OLSUN SANA CESUR YÜREKLİ KADIN"
Uzun yıllar TRT'de haber spikerliği yapan Gülgün Feyman Budak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'a bir mektup yazdı.
Mektubunda "Size bu ülkenin bir kadını olarak, kadın kadına dertleşmek için yazdım. Ayıp oluyor bu kadar müsriflik. Çok ayıp." diyen Gülgün Feyman Budak, Emine Erdoğan'a bir de Şah Rıza Pehlevi’nin dul eşi, Farah Pehlevi’nin yaşam öyküsünü anlatan kitabı tavsiye etti.
Budak'ın mektubunu Türk sanat müziği sanatçısı Onur Akay facebook adresinden şu notla paylaştı: "Diksiyonuna hayran olduğum spiker Gülgûn Feyman, Emine Erdoğan'a özel bir mektup yazmış. Daha önceki yıllarda olsa, bu mektup Köşk'e ulaşınca kesin yok edilirdi. Şimdi sosyal paylaşım siteleri sağolsun, yeni first lady mutlaka okur."
İşte Gülgün Feyman Budak'ın yazdığı o mektup:
Pek Muhterem Hanımefendi;
Uzun süredir beklediğinizi bildiğimiz Cumhurbaşkanlığı mertebesine erişmenizden dolayı eşinizi ve sizi kutlarız. Hayırlı uğurlu olur inşallah. Hem ailenize hem de ülkemize!
Atamızın mirasını, ona en küçük zarar getirilmesine izin vermeden koruyup kollama görevini seçmen size ve ailenizin diğer fertlerine verdi. Çok iyi bilirsiniz ki emanete hıyanet olmaz!
Seçmenlerin size verdiği bu kutsal emaneti koruma kollama görevini, hâttâ vatan nöbetini, ikbalinizin son gününe dek hakkıyla yapacağınıza adımız gibi emin olmak isteriz. Aksini düşünmek bize, hıyanet size yakışmaz yoksa!
Değerli eşinizin Başbakan olduğu yıllar içinde siz daima müspet bilimlerden yana olduğunuzu bu toplumdan esirgemediniz.
HASTANELERE OLAN İLGİNİZİ BİLİYORUZ
Özellikle modern hastanelere olan ilginiz ve değerli katkılarınızdan bu konuyu iyi biliyoruz.
Hastanelerin daha fazla kazanması için seçmen kitlenizin büyük bölümünü oluşturan üfürükçülere asla taviz vermediniz.
Ekonomi müspet bilimdir. ‘Beyler, özel hastaneler özel statü taşır!’ diye düşündüğünüzden eminiz. Ah Emine Hanımefendi ahh! Keşke sizin yönetiminde olduğunuz, hatta ortak veya sahip olduğunuz şık, modern ama ucuz hastanelerimiz, pastanelerimiz olabilseydi de yufka yüreğiniz sayesinde orada tüm seçmenleriniz, modern koşullarda sağlık hizmeti alabilseydi! Ahhh… Ahhh… Keşke! Neredesiniz Emine Hanım?
Size olan özlemimizden sonra gelelim devlette verdiğiniz ekonomi savaşına… Olur mu? Emine Hanım? Biraz kızabilirsiniz ama…
Emine hanım; bu ülke nereden nereye geldi, nasıl geldi, sanırım size pek anlatan olmadı. Bu bilgisizlik her halinizden pek belli oluyor. Aaa, durun kızmayın hemen. Cahiller hemen köpürür, siz aydınsınız biliyoruz… Vallahi… Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp! Oysa siz öğreniyorsunuz işte!
EŞİNİZ BEYEFENDİ DAHA CENİN BİLE DEĞİLKEN...
Hayrünnisa Hanımın hazinemizden devasa harcamalarla, vergilerimizle, dekore ettirdiği, hepimizin, lânet ne kelime, kem sözlerle kutsadığımız Cumhurbaşkanlığı konutunu kasvetli bularak, AK SARAY adını verdiğiniz Atamızın mirası topraklara yerleşme isteğinizi pek anlayamadık.
İstanbul’un bir zamanlar suç, fuhuş ve uyuşturucu baronlarının yaşadığı semtini anımsatan AK SARAY isminin siyasî mekânda ne işi var?
Bakın Hanımefendi, eşiniz Beyefendi daha cenin bile değilken kazanılan zaferlerin, yüce zaferlerin adresi olan bu güzel ülkeyi biz ATATÜRK’ÜN askerleri, kimseye peşkeş çektirmeyeceğiz. Bunu siz iyi biliyorsunuz.
Pek Muhterem Hanımefendi, eşinizin getirttiği uçağın bu ülkeye maliyetini acaba kendisine sordunuz mu? Biz biliyoruz ama sanırım size söylememişler. Emine Hanım, bu uçağın 400 milyon dolar olduğu belirtiliyor.
SİZ DUYUNCA KIZMADINIZ MI
Biz bu parayı duyunca düşüp bayılacaktık. Olamaz, bu ülkenin parasını böyle çar çur edemezler dedik.
Siz duyunca kızmadınız mı eşiniz beyefendiye. Kasımpaşa nireee Aksaraylar, köşkler, villalar, lüks otolar, sayısız uçaklar nireee?
“Recep, biz kimiz? Duyan bize sonradan görmeler, aç gözlüler, edepsizler derse çok üzülürüz” demediniz mi?
Yandaş gazetecilerin o uçaklara binebilmek, etrafa Recep Beyle seyahatteydik diyebilmek için alkış tuttuğunu unutmayın. İnanın Emine Hanım hepsi kan emici, kan. Yarın iktidar sizden gittiğinde yanınızda o yağcı tayfanın tozunu bile bulamayacaksınız.
AYIP OLUYOR BU KADAR MÜSRİFLİK
Gelelim konumuza...
Pek Muhterem Hanımefendi, çocuklarınızı ne büyük yoksulluklar içinde büyüttüğünüzü biliyoruz. Yoksulluk ayıp değil. Ama sonradan görmelerin görgüsüzlüğü hem ayıp hem de alay konusu yapar insanı. Bu duruma düşmek isteyeceğinizi hiç sanmayız.
Size bu ülkenin bir kadını olarak, kadın kadına dertleşmek için yazdım. Ayıp oluyor bu kadar müsriflik. Çok ayıp.
Gelin bizi dinleyin. Şakşakçılarınızı, kralın soytarılarını etrafınızdan kovalayın. Dost acı söyler.
Eşinizi uyarın. Harcadığı milyarlar, bizim paramız. Türkiye’nin kaynakları.
“Recep, bu ülkenin parasını babanın mirası gibi harcama” diyin.
“Bak tarih müsriflerin acı öyküleriyle dolu. Gel tarih okuyalım, öğrenelim” diyin.
“Bazen bir şeyler söylüyorsun tarih bilmediğin ortaya çıkıyor. Ayıp oluyor” diyin.
“Sen günah nedir biliyor musun? Bizi Allah affetmeyecek. Yazık olacak imam hatip eğitimine” diyin.
Ne derseniz diyin Emine Hanım. Bu kör yolculuğa bir son verin. İnanın o zaman ülkenin kahramanı olursunuz.
Size bir kitap bile önerebilirim. Şah Rıza Pehlevi’nin dul eşi, Farah Pehlevi’nin yaşam öyküsü. Bir çırpıda okunuyor.
Saygılar…"
15 Aralık 2015 Salı
İLK TL. FRANSIZCA
BU SALAK KIZA ve BENZERLERİNE BİRİ ANLATSIN;,
''YA TEORİK YADA NAZARİ''.
Atatürk portresiyle basılan ilk Türk Lirası'nın arka yüzünde Fransızca "LİYRES TURQUES" yazar, yani "TÜRK LİRASI" yazar.
Bazı yobaz, bilgisiz, cahil ve hainlik besleyen kesimler,
"Hani ülkemizi Fransızlardan kurtarmıştı, hepsi birer yalan"
tarzı cahilce ve yobazca konuşuyorlar.
Bu gördüğünüz Türk Lirası "5 Aralık 1927" yılında 1.000 Lira olarak piyasaya sürülüyor.
Tarihe dikkat ettiniz mi ?
5 Aralık 1927 yılında. O yıllarda Türkiye Cumhuriyetinin bir "Merkez Bankası" yok, en ilginç olanıysa Atatürk'e düşman kesilmelerine sebep olan ve o lanetledikleri "Harf Devrimi" daha yapılmamış!. Yani 1927 yılında basılan her ne olsun olsun üzerine Türk Lirası yazılamaz,
Çünkü Türkçe yok.
Daha netleştirelim, çünkü anlamak istemeyenler(!) olacak...
- İlk Atatürk portresi olan TÜRK LİRASI "5 Aralık 1927"de basılıyor.
- ATATÜRK, Bu tür sebeplerle milli benliğimize dönüş açısından büyük bir hamle niteliği taşıyan harf inkılabı'nı 1353 sayılı kanunla getiriyor.
Tarih "1 Kasım 1928'de" !.
- "3 Ekim 1931" tarihinde Merkez Bankası faaliyete geçmiş para basma yetkisi bu kuruluşa verilmişti.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kurulduktan sonra, harf devriminden önce basılan eski yazılı banknotlar, latin alfabesi ile basılmış yeni banknotlarla değiştirilmiştir.
Harf devrimi sayesinde "LİYRES TURQUES" gitmiş ve TÜRK LİRASI gelmiştir. Bu arada, Osmanlı topraklarının büyük kısmının çok uzun yıllar Fransızlar'da kaldığını bilmeyenlerle zaten bu konuları hiç anlatmayın.
Bırakın cahil kalsınlar.
Ülkenin para matbaası vardı'da,
Atatürk illede Fransa'damı basalım dedi cahiller..
Merkez bankası bile yoktu.
14 Aralık 2015 Pazartesi
ANANI ÖPEN KADI İSE! KİME ŞİKAYET EDECEKSİN?
Demirel'den,Tayyip için özenle seçilmiş bir fıkra! mutlaka okuyun.
Demirel'e ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş....
Demirel de soruyu yönelten kişiye:
- "Bak sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun" demiş. Demirel'in anlattığı fıkra şu:
Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var.... Karakuşi Kadı, fırıncıya:
- 'Ben bunu aldım' demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş:
- 'Hani bizim ördek?' Fırıncı boynunu büküp:
- 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinde kovalıyor...
Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış... Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş...
Ördeğin sahibi,
- 'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikáyet etmiş.
Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:
- 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'
Fırıncı
- 'Uçtu' demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış:
- 'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:
- 'Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla...
Davacı:
- 'Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?' diye sorunca Karakuşi Kadı
- 'Şimdi' demiş, 'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:
- 'Tamam' demiş, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye:
- 'Senin şikáyetin nedir bre?' Yahudi bir süre düsündükten sonra ellerini açmış,
- 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa Sen, e mi !'
Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek, kıssadan hisse:
- Ananı "öpen" kadı ise, kimi kime şikáyet edeceksin?.. Bugün ülkedeki durum bu! Agnadın mı
13 Aralık 2015 Pazar
KUBA DA NE YOK
Aybars Ay
22 Haziran ·
FATİH ALTAYLI: Küba'da patates bile yok.
BERNA LAÇİN : Bak, ben sana KÜBA'da neler yok anlatayım!
Küba’ya yaptığım yolculuk bir gezi değil, deneyim oldu benim için... Eşi benzeri olmayan tarihi ve yönetim sistemiyle, kimseye benzemeyen insanların ülkesi burası. Rom, puro, dans-müzik ve neşe... Buram buram “gerçek” zenginlik... Küba’yı anlamak için Küba’da neler yok bir göz atalım.
ÇOCUĞUM NE OLACAK' KORKUSU YOK
İnsanın çocuğu için endişelenmemesinden daha büyük zenginlik yoktur herhalde. Bu ülkede daha kadın hamileyken, devletin kurduğu hamile merkezlerine gitme zorunluluğu var. 70’li yıllarda, hamile pilatesi başlatılmış bu merkezlerde, ayrıca çocuk bakımı için eğitim veriliyor. Doğan çocuk, devletin sayılıyor. Her tür sağlık ve eğitim hizmetini devlet karşılıyor. Eğitim de tabii ki eşit.
SAĞLIĞIN İÇİN ENDİŞELENMEK YOK
11 milyon nüfusluk küçük bir ada olan Küba, tıp alanında dünyada en üst sıralarda. Çocuk lösemisini yüzde 80 oranında tedavi edebilecek kadar ileriler. 30 bin doktor çalışıyor. Sadece kendi ülkelerine değil, tüm Güney Amerika ülkelerine sağlık hizmeti veriyorlar. Tabii ücretsiz!
AÇLIK YOK
Devlet, karneyle her aileye ihtiyacı olan yiyeceği dağıtıyor. Tavuk, et, pirinç, patates, şeker... Kişi başı, karnı doyuracak miktar, devlet eliyle veriliyor. Elbette, çuval çuval değil. Örneğin; kişi başlı aylık 2 kilo kırmızı et veriliyor meselâ. Tavuk dersen o daha çok. Eh bizim ülkemizde asgari ücretle geçinen biri her ay kişi başı 2 kilo et yiyebiliyor mu acaba?!
İŞSİZLİK YOK
Devlet herkese iş veriyor. Ve maaşlar arasında yüzde 3’ten fazla fark bulunmuyor. Doktor olmuşsun, garson olmuşsun pek fark etmiyor.
SOKAKTA YATAN EVSİZ YOK
Bana en ilginç gelen bu oldu. “En gelişmiş” diye tanımladığımız ülkeler bile evsiz kaynarken Küba’da bir tane sokakta yatan insan yok.
KADINA ŞİDDET' YOK!
Zaten genel olarak kavga-dövüş-bağırış-çığırış yok. Korna çalan bile yok. Hani, belediye suyuna sakinleştirici karıştırıyorlar diyeceğim ama belediye suyu da yok. Her yer doğal kaynak ve su fışkırıyor. Dönelim şiddete; elbette ufak tefek olaylar oluyormuş ama bir kadına hafifçe dokunmanın cezası bile 5 yıldan başladığı için belki de, öyle şiddete filan rastlanmıyormuş. Hele “karısını öldüren kocalar var mı” sorusunu sorduğumda, bana sapıkmışım gibi bakmaya başladılar. “Nereden aklına geliyor böyle şeyler” dedi bana genç bir Kübalı kadın.
BOŞANMA YOK
Çünkü evlenme de yok. Kübalılar genellikle resmi evlilik tercih etmiyor çünkü ayrılmak isterlerse işlemlerle uğraşmak istemiyor. Resmi imzaya gerek duymuyorlar çünkü boşanma sırasında paylaşılacak mal, mülk kısaca nafaka-miras gibi kavramlar yok. Zaten her şey devletin.
TER KOKAN KİMSE YOK
Sabun-şampuan karneyle. Hepsi Küba malı. Fazladan almaya kalkarsan pahalı. Ama herkes tertemiz.
EĞLENCESİZ GÜN YOK
Müzik ve dans her şeyleri. Sanki ibadet gibi. Her ân her yerde eğlence var. Sokaklarda, meydanlarda toplanıp, dans ediyorlar.
TARLALARDA ORGANİK OLMAYAN GIDA YOK
Tavuk çiftliği yok meselâ. Bahçelerde yetişiyor tavuklar, ayağı toprağa değiyor. Tıpkı çocukluğumuzdaki tavuklar gibi lezzetli oluyor.
KAZIK YEMEK' KORKUSU YOK!
E her işletme devletin. Çalışanlar da devlet memuru. Ama bizdeki öğretmen evleri gelmesin aklınıza. Örneğin, Hilton Otel, Devrim sonrası olmuş Küba Özgürlük Oteli. En görkemli şovlar, en güzel caz kulüpler aslında hep devlet işletmesi. Ayrıca, Küba’da turistler de devlet koruması altında. Turiste zarar vermek en büyük suçlardan biri.
PARA YOK!
Evet para yok! Doktor, aylık 20 Euro karşılığı bir maaş alıyor. Hayır yanlış yazmadım; en yüksek maaş bizim paramızla aylık 60 lira. Az geldi değil mi! Şimdi “nasıl geçiniyorlar” diye düşünüyorsunuz. Ama işte elektrik de 0,50 kuruş. Ev kirası yok, sabundan yiyeceğe temel ihtiyaçlara para harcamak da yok. Hastane masrafı, eğitim masrafı yok! Çocuklara kalem almak bile yok. Lüks yok ama ihtiyaç da yok!
REKLÂM TABELASI YOK
11 Aralık 2015 Cuma
tarçın ve bal mucizesi
Bilinmedik BilgilerSayfayı Beğen
9 Aralık, 21:31 ·
TARÇIN ve BAL MUCİZESİ!
Tarçın ve Bal Mucizesi İlaç firmaları bu bilgilerin yayılmasından hoşlanmayacak, çünkü tarçınlı bal düzenli kullanıldığında pek çok ilaçtan daha sağlıklı ve daha etkili bir ilaç.
Hindistan'da bir geleneksel tıbbi tedavi yöntemi ile balın yanık tedavisindeki etkisin kıyaslandığını ve 1 haftanın sonunda balla tedavi edilen yanıkların %91, diğer yöntemle tedavi edilenlerin %7 oranlarında enfeksiyon riskinden korunduğunu biliyor muydunuz?
Tarçınlı bal tek kelime ile mucizevi doğal bir ilaç. Kanserden kilo vermeye, kalp hastalıklarından kolesterole, soğuk algınlığından cilt enfeksiyonlarına kadar iyileştiremediği hastalık yok gibi...
Bal ve tarçın karışımının pek çok hastalığı iyileştirdiği biliniyor. Bir yan etkisinin olmaması da cabası. Şekerli olmasına rağmen doğru miktarda alındığında diyabet hastalarına dahi zarar vermiyor. Batılı bilim insanlarının araştırmalarına göre:
► Kalp Hastalıkları
Bal ile toz tarçını karıştırın ve kahvaltıda kızarmış ekmekle yiyin. Kolesterolü düşürür ve muhtemelen kalp krizini önler. Tarçınlı balın düzenli olarak tüketilmesi kalp vuruşlarını güçlendirir. Yaşlandıkça atar damarlar ve toplar damarlar esnekliklerini kaybediyor ve tıkanıyor. Tarçınlı bal ise damarları yeniden canlandırıyor.
Arterit hastalar bir fincan sıcak suya iki yemekkaşığı bal ve bir çay kaçığı toz tarçın koyarak faydalı bir içecek hazırlayabilirler. Günlük olarak içilirse kronik arterit hastaları dahi iyileşebilir. Kopenhag Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada 200 hastalarını kahvaltıdan önce bir kaşık bala yarım çay kaşığı tarçın ile tedavi eden doktorlar 73 hastanın tümüyle ağrıdan kurtulduğunu, bir ay içerisinde ağrı yüzünden hareket edemeyen hastaların hemen hepsinin ağrı çekmeksizin yürümeye başladığını gördü.
► İdrar Yolu Enfeksiyonu
İki yemek kaşığı toz tarçın ile bir yemek kaşığı balı ılık suya ekleyerek için. İdrar yolundaki mikropları öldürür. Kim bilebilirdi ki?
► Kolesterol
İki yemek kaşığı bal ve üç yemek kaşığı toz tarçın 450 gram çay kolesterol hastasına verildiğinde iki saat içerisinde kandaki kolesterol oranunun %10 azaldığı görüldü. Günde üçkez alındığında kronik kolesterol dahi tedavi edilebiliyor. Günlük olarak yenen bal ise kolesterol şikayeterini azaltıyor.
► Soğuk Algınlığı
Sık ya da ağır soğuk algınlığı şikayeti olanlar bir kaşık ılık bal çeyrek kaşık toz tarçınla üç gün boyunca birer kez alabilir. Bu tedavi çoğu kronik öksürüğü ve soğuk algınlığını tedavi edebilir, sinüsleri temizleyebilir.
► Boğaz Tahrişi
Tarçınlı balın boğaz ağrısını iyileştirdiği ve boğaz ülserini kökünden kazıdığı söyleniyor.
► Gaz
Hindistan ve Japonya'da yapılan araştırmalar tarçınlı balın midede oluşan gazları önlediğini gösteriyor.
► Bağışıklık Sistemi
Tarçınlı balın günlük tüketimi bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve vücudu bakteri ile virüs saldırılarından koruyor. Balın düzenli tüketimi akyuvarları güçlendirerek bakteriyel ve virütik hastalıklara karşı direnci artırıyor.
► Sindirim Güçlüğü
İki yemek kaşığı bala serpilen toz tarçının yemek yemeden önce alınması asitliliği önlüyor ve en ağır yemekler dahi sindirilebiliyor.
► Grip
İspanyol bir bilim insanı baldakı doğal bir bileşenin grip mikrobunu öldürdüğünü ve hastayı gripten kurtardığını kanıtladı.
► Uzun Ömür
Bal ve toz tarçın ile hazırlanan çay düzenli olarak içildiğinde ileri yaşın etkilerini azaltıyor. Çay yapmak için dört yemek kaşığı bal, bir çay kaşığı tarçın ve üç fincan kaynamış su kullanın. Günde 3-4 kez 1/4 fincan için. Cildi taze ve yumuşak tutar ve yaşlanmayı önler.
► Boğaz Ağrısı
Boğaz ağrıdığında ya da gıdıklandığında bir kaşık bal yiyin. Boğazınızdaki raatlık geçene dek 3 saatte bir tekrarlayın.
► Sivilceler
Üç yemek kaşığı bal ve bir çaykaşığı toz tarçını karıştırın. Yatmadan önce sivilcelerinizin üzerine sürün ve ertesi gün ılık suyla yıkayın. İki hafta her gün uygulanırsa sivilceleri kökünden söker.
► Cilt Enfeksiyonları
Bal ve toz tarçını etkilenen bölgelere eşit miktarda uygulamak egzama, mantar ve her türlü cilt enfeksiyonunu iyileştirir.
► Kilo Verme
Her gün sabahları kahvaltıdan yarım saat önce, boş mideye ve geceleri yatmadan önce bir bardak kaynamış suyun içine bal ve toz tarçın koyup için. Düzenli olarak alındığında obezite sorunu yaşayanlarda bile kilo kaybı sağlıyor.
► Kanser
Japonya ve Avustralya'da yapılan araştırmalar mide ve kemik kanserinin başarıyla tedavi edilebildiğini gösterdi. Bu kanser çeşitlerinden muzdarip hastalar günde bir yemek kaşığı bal ve bir çay kaşığı tarçını üç parçaya bölerek bir ay boyunca almalı.
► Yorgunluk
Yakın zamanda yapılan araştırmalar gösteriyor ki baldaki şeker vücudun güç kazanmasına yardımcı oluyor. Bal ve toz tarçın tüketen yaşlılar daha zinde ve esnek olduklarını ifade ediyor.
Her gün diş fırçaladıktan sonra ve öğleden sonra 15.00'te alındığında bir haftada vücut direnci artıyor.
► Kötü nefes
Güney Amerikalılar sabahları bir çay kaşığı bal ve tarçın konmuş suyla gargara yapıyor böylece nefesleri gün boyu güzel kokuyor.
► İşitme kaybı
Günlük olarak sabah ve akşamları bal-tarçın ikilisini almak duyma kaybını giderebiliyor.
TARÇINLI BALIN HAZIRLANIŞI
Önce bir bardak suyu kaynatın, sıcak suya tarçın koyun ve demlenmeye ve soğumaya bırakın. Kaynar suya bal koymayın. Sıcak su baldaki enzimleri öldürür. Su oda sıcaklığına geldiğinde tarçının iki katı kadar bal ekleyin. Yatmadan bardağın yarısını için ve diğer yarısını sabaha bırakın.
Sevdikleriniz için lütfen paylaşın..!
6 Aralık 2015 Pazar
Ben de Mustafayım..banu avar
https://www.facebook.com/VARLIGIMTURKVARLIGINAARMAGANOLSUN/posts/10153656118940490?notif_t=close_friend_activity
5 Aralık 2015 Cumartesi
zeytin çekirdeği
Alaattin Karakoç
20 Ekim ·
ZEYTİN ÇEKİRDEĞİ
Yaşanmış bir hatıra:
"Hemeroid ameliyatı için gün almış ameliyat gününü beklerken o günlerin çabuk geçmesi ve bir an önce çektiğim acılardan kurtulmak için günün her saatini dua ederek geçiriyordum.
Midemde gasrtrit, bağırsak tembelliğine bağlı kabızlık ve buna bağlı olarakta hemeroid vardı ve bunlar çok ilerlemiş bir durumda idi...
Her ne yersem yiyeyim boğazıma kadar bir yanma ve çok şiddetli sancılar çekiyordum...
Bir gün arkadaşlarımdan birisi ile kahvaltıda buluştuk ve o iştahla çeşitli yiyecekleri yerken ben çay içerek her zaman olduğu gibi kahvaltıyı geçiştirmeye çalışıyordum...
Bu durumu görünce neden yemediğimi sordu bende ona detayları ile çektiğim sıkıntıları anlatınca bana zeytin çekirdeklerini çıkarmayıp yutmamı söyledi, önce şaka yaptığını sandım ama onun çekirdeklerin hiç birini çıkarmayıp yuttuğunu görünce inandım.
Bende kahvaltıya başlayıp çekirdekleri yutmaya başladım.
Çok ilginçtir yıllardır sabah kahvaltılarını çay içerek geçiştirdiğim halde boğazıma kadar yanmalar hissetmeme rağmen o gün midemde yanma olmadı kahvaltıdan yaklaşık yarım saat kadar sonra midemden saf zeytinyağı kokusu geldiğini hissettim..
Arkadaşıma midede çekirdeğin erimeyeceğini zaten rahatsız olduğumu söylediğimde bana mide özsuyunun zeytin çekirdeğini çok kısa bir sürede parçalayarak saf zeytinyağına ve şifalı yağlara ulaşıldığını geriye kalan posanın ise bağırsakları onarararak rahatlattığını dolayısı ile kabızlığın ve hemeroidinde tedavi olduğunu yanı sıra damar sertliğinden hazımsızlığa kadar bir çok derde şifa olduğunu söyledi..
İlk önce bütün bunların hayal olduğunu düşünmeme rağmen bu konuda şifa bulmak için katlandığım eziyetleri hatırlayınca bunun çok dah a kolay olduğunu düşünerek çekirdekleri yutmaya devama ettim ...
ilk 15 günde midemdeki yanmalar ve gastritin yumuşadığını ve yok olduğunu,hemeroidimin verdiği ızdırapların son bulduğunu gördüm. Her geçen gün onlarca zeytin çekirdeğini yutarak sağlığıma biraz daha kavuştum. Bu arada ameliyatımı iptal ettim ve halen bu mucizevi ve hiç bir yan etkisi olmayan ilacı yutmaya devam ediyorum. 3 aylık bir sürenin sonunda cildimdeki matlığın yerini bir parlaklık ve bütün ızdıraplarımın yerini bir mutluluk aldı.
Yaklaşık 6 seneden beri etrafımda bu dertlerden muzdarip olan onlarca kişiye tavsiye ettim ve hiç firesiz hepside şifa buldu, inanın benim 5 ve 11 yaşlarında iki oğlum var onlar bile yutarlar yedikleri zeytinlerin çekirdeğini.
Arkadaşlar sonsuz şifa kaynağı bir ilaç hiç bir yan etkisi yok ben yıllardır taştan sert şeyleri bile eritiyorum ve hiç bir sıkıntım kalmadı inanın migren ağrılarında bile çok mükemmel sonuçlar veriyor.
Yapmanız gereken şey yediğiniz tüm zeytinlerin çekirdeklerini yutmak sayı sınırı yoktur.
Yalnız zeytin meyvesini çiğneyip çekirdeğini yutun zira meyveyi olduğu gibi yutarsanız mide zeytinin dışındaki ince zarı eritemiyor ve olduğu gibi dışarı atmaya çalışıyor."
*
Zeytin çekirdeğinin yutulması günümüz insanları arasında yeni duyulan bir şey olmasına rağmen eskilerin birçoğunun yaptığı bir uygulamadır. Yani olumlu etki ve tesirleri senelerdir hatta asırlardır bilinmektedir.
1985′li yıllarda başlayan araştırmalar bugüne kadar devam ettirilmektedir. Yaklaşık 25 sene süren neticede karşılaşılan hadiseler hayret vericidir. Bu neticelere bin kişi değil belki yüz binlerce insan tarafından karşılaşılmıştır demek daha doğrudur:
Midesinde yanma olan herkes zeytin çekirdeğini yuttuktan sonra rahatladığını ifade etmiştir.
Zeytin çekirdeğini yutan kimseler sindirim yolu rahatsızlıklarının bittiğini(kabızlık gibi) ifade etmişlerdir.
Zeytin çekirdeği yutan kişilerde basur problemiyle karşılaşılmamış, hatta basuru olup ta yutanlar iyileştiklerini ifade etmişlerdir.
Zeytin çekirdeğini senelerdir yuttuğunu bildiğimiz insanlarda kanser hadisesine nadiren rastlanılmıştır.
Son günlerde gelen yoğun telefon trafiğinden dahi birkaç gündür zeytin çekirdeklerini yutmaya başlayıp ta yukarıdaki benzeri rahatlamaları hissettiklerini söyleyen onlarca insan vardır.
Zeytinyağını diğerlerinden farklı kılan bu madde veya maddeler en yoğun halleri ile zeytin çekirdeğinin içerisindedir. Herhangi bir zeytin çekirdeğinin her iki ucunu hafifçe törpülerseniz çekirdeğin içinin oyuk olduğunu ve içerisinde pıhtılaşmış veya çok koyu kıvamlı bir yağ olduğunu görürsünüz. Bahse konu olan maddelerin burada ki konsantrasyonu %80′lere varan miktarlardadır. Zeytin çekirdeği muhteviyatında ki bu faydayı elde etmek için ise zeytin çekirdeklerini atmayıp yutmak gerekir.
İnsan vücuduna faydalarını özetlersek;
-Ülser gastrit gibi mide problemlerini bitirdiği;
-Bağırsak ve sindirim yollarını düzenlediği;
-Basur ve prostatı engellediği;
-İç organlarda oluşabilecek kanserojen hücre riskini binde birlere indirgediği.
ÖNEMLİ NOT: Zeytin çekirdeklerinin ögütülmesine ihtiyaç yoktur
2 Aralık 2015 Çarşamba
Atatürkün soyu...
İŞTE ATATÜRK’ÜN SOYU
YA SİZİN SOYUNUZ BEYLER?
''Önemli bir bilgi; Atatürk'ün soyu hakkında Osmanlı Devlet arşivlerinde bulunan kayıtlara ulaşmak engellenmektedir. Sebebi, Atatürk'ün hakkındaki gerçekler öğrenilmesin ve Atatürk, yalan yanlış bilgilerle gözden düşürülsün diye herhalde''
Ey dedesinin ismini bilmediği halde Atatürk’e dil uzatıp salya döken İstiklâl Savaşının kılıç artıklarından olan şeceresi bozuk utanmaz nankörler!
Osmanlı arşivlerinde, Atatürk’ün dedesinin dedesine kadar uzanan ve sağlam belgelere dayanan bir şeceresi varken, bu gerçekleri inkâr ederek, Atatürk’ü soysuzlukla itham etmenizin sebebini söyler misiniz?
Emekli İmam Mehmet Ali Öz’ün, Osmanlı Arşivinde bulunan tarihi belgeleri esas alarak yazmış olduğu “GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN SOY KÜTÜĞÜ’’ kitabı, sizler gibi Atatürk düşmanı soysuzların ağızlarına çaput, beyinlerine ise balyoz gibi inecek bilgilerle doludur.
ATATÜRK’ÜN ANNE TARAFI;
Selânik’e ait nüfus defterlerindeki kayıtlara göre Zübeyde Hanım’ın babası, Selânik’in eski ve köklü ailelerinden “NAKİBZÂDELER” den olan İslâm âlimi Feyzullah Efendidir. Zübeyde Hanım, Bektâşi Tarikatına mensup bir muhterem MÜRİDEDİR (Kadın mürit)
Zübeyde Hanımın vasiyetini okuyanlar, bu konuda birçok bilinmeyen, bilinse de üstü örtülen gerçekleri görerek hayran kalacaklardır.
ATATÜRK’ÜN BABA TARAFI;
Osmanlı arşivlerine ve Selânik’e ait nüfus defterlerindeki kayıtlara göre Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi ise, Selânik Mevlevihânesi’nin Şeyhlerinden Ahmed Efendi’nin torunu dur.
İnternetteki Atatürk’le ilgili soy şecereleri tamamen yalan, yanlış ve maksatlıdır.
Atatürk’ün, dedesinin dedesinin babası olan POSTNİŞİN ŞEYH HASAN MOLLA, 1590 yılında, Balkanlarda ki en büyük Mevlevihane olan SELÂNİK MEVLEVİHANESİNDE POSTNİŞİN olarak görevlendirilmiştir. (Postnişin, Mevlevihaneyi yöneten mânevi büyük zat demektir)
SELÂNİK MEVLEVİHANESİ POSTNİŞİNİ MOLLA HASAN’DAN ATATÜRK’E UZANAN ŞECERE;
Postnişin Şeyh Molla Hasan Efendinin, Şeyh Ahmet Efendi isimli tek oğlu var.
Bu Şeyh Ahmet Efendinin de;
Şeyh Hasan Efendi / Şeyh Yakup Efendi / Şeyh Mehmet Ali / Halveti Tarikatı şeyhi Ali Rıza isimli dört oğlu var.
Yukarıda ki dört kardeşten biri olan Şeyh Hasan’ın da dört oğlu bulunuyor, biri Ali Rıza Efendi.
Ali Rıza Efendinin de; Mustafa Kemal (Atatürk), Makbule Hanım ve Naciye Hanım isimli üç çocuğu bulunuyor.
Bu çok önemli bilgileri, herkesten önce Atatürkçü geçinen ve O’nun yolunda yürüdüklerini iddia edenlerin bilmeleri gerekirken, ne acı bir durumdur ki 2001- 2014 arası tam on dört yıl çalışarak, Osmanlı arşivlerinde 300 kusur belgeye ulaşarak “GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN SOY KÜTÜĞÜ’’ isimli kitabın yazan Emekli İmam Sayın Mehmet Ali Öz Hoca, sırf İmam- Hatip Okulu mezunu, dolaysıyla İmam olduğu için Atatürkçü Düşünce Dernağinden dışlanmıştır.
İŞİN BİR İLGİNÇ YANI İSE;
Bilhassa Türk düşmanı sahte İslâmcılar tarafından, İslâm düşmanı ve soysuz diye saldırıya uğrayan Gâzi Mustafa Kemâl Atatürk’ün gerçek kimliğini yazmak, Allah’ın bir cilvesi ve takdiri olarak bir Câmi İmamına nasip edildi.
ATATÜRK’ÜN SOYKÜTÜĞÜ, O’NUN AŞAĞIDA Kİ SÖZLERİNDE YETERİ KADAR MEVCUTTUR
"Yaratılışımdaki tek fevkalâdelik Türk olarak dünyaya gelmemdir... Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir."
"... Türklüğün çektiği felaketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler, hep kendi öz benliğini, milli varlığını ihmal ederek, nereden geldikleri, ne oldukları, hangi nesle mensup bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerine reis tanıyarak onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasıdır."
‘’NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE’’
29 Kasım 2015 Pazar
TÜRKMEN DAĞI YOK! ALGI İÇİN!
Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili haberlerin ne kadarı gerçeği yansıtıyor?
Sahiden… Bayır-Bucak’ta neler oluyor?
Yazıyorlar… “Ruslar, Türkmen Dağı’nı bombaladı.” Suriye haritasında “Türkmen Dağı“ adında dağ yok! Lazkiye’de Cebel Aleviyyun (Alevi Dağı) ve Cebel Ekrad (Kürt Dağı) var!
“Türkmen Dağı” lafını uydurmalarının nedeni; Esat karşıtı cihatçılara verdikleri desteği kamuoyu nezlinde onaylatmak.
Bayır-Bucak’ta Türkmenler zorda imiş? 2012’den sonra bölgeye Türkiye sınırından sokulan cihatçılar ne zaman Türkmen oldu? Bu yobazların Alevi Türkmen köylerini basıp katliamlar yaptığı bilinmiyor mu? Alevi Türkmenlerin tek suçu, Esat’ı desteklemeleriydi.
Söylüyorlar… “Bayır-Bucak’tan büyük göç dalgası gelecek.” Bölgede El Nusra militanı olan Sünni Türkler dışında pek kimse kaldı mı? Sadece birkaç bin kişilik cihatçı ailesinin geleceği biliniyor.
Uyduruyorlar.
Bu hakikat düşmanları gazeteci olabilir mi?..
Mesele oy vermek değil yani…
FOTOĞRAF YALANI
Her yeni rejim kendi ahlakını yaratır/oluşturur…
Ama… Metotları benzerdir.
Gazeteci görümlü “saray memurları” yeni değil.
Ahmet İhsan Tokgöz “Matbuat Hatıralarım” adlı kitabında, Yıldız Sarayı’nın gazetelere dolgun maaşla nasıl adam soktuğunu yazar. Bunlar, “kayırtılmış kişiler” idi. Dönemin yandaş gazetecileri…
Bakın kuşkusuz…
Medyamız hep kirliydi.
Ama hiçbir zaman; AKP döneminde olduğu kadar manipülatif olmadı. “Yalanın iktidarı” için neler yapmadılar ki? Örneğin…
Gerçeği yazmakta direnen biz dürüst gazetecileri, kumpasla cezaevine atarak medyaya korku saldılar.
Onların tek hakikatleri vardı; her şart altında kendilerini haklı çıkarmak!
Sadece kendi istediklerinin-yaptıklarının onaylandığını duymak-görmek!
Buna uymayanlar yok edilecekti. Düğmeye bastılar….
AKP, Cemaat ve “Yetmez Ama Evet” diyen liboş takımı, medyayı uçurumdan yuvarladı. Ardından AKP, bu iki ittifak ortağına ihtiyacı kalmayınca onları da gömdü.
Şimdi…
SÖZCÜ gibi güven duyacağımız bir avuç gazete ve gazeteci inatla ayakta duruyor.
Fakat…
Burada da bir sorun karşımıza çıkıyor:
Zorlukla ayakta kalma mücadelesi veren bu gazeteler, ekonomik nedenler yüzünden haber merkezlerini büyütemiyor. Olayları kendi muhabirleriyle takip edemiyor. Ve…
AKP, niyeti gazetecilik olanları kimi zaman -haber ajansları, MİT sızdırmaları vb.- araçlarla etkiliyor.
Aynen Bayır-Bucak meselesinde olduğu gibi…
Rusya, Suriye’de devreye girince; Batı, cihatçılara karşı cephe alınca; AKP birden Türkmenleri hatırladı!
İnsanların duygularıyla oynayıp etki altına alıyorlar.
Yani, kandırıyorlar.
Suriye’de cihatçılar tarafından öldürülen Zeynep Amar ya da Lübnan’daki bombalı saldırıda yaralanan Kader Murteda’nın fotoğrafları, “İşte öldürülen Bayırbucak Türkmen kadınlar” diye yutturuldu!
İnsanlar Davutoğlu’nun sahte gözyaşlarına ortak edildi!
ASIL TEHLİKE
Abraham Lincoln dedi ki…
Bildiklerimiz değil, doğru zannettiklerimiz başımızı belaya sokar.
Mesele sadece AKP medyası değil…
Nusaybin’de neler oluyor?
Bakınız…
30 yıla yaklaşan meslek hayatımda hakikat yolundan sapmadım. Hiç hata yapmamış olamam; sonuçta insanız. Ancak bile bile tek yanlışım olmadı.
Yazı benim kutsalım.
Okuyuculara karşı büyük sorumluluğumdur yazı.
Demek istediğim şu; bilgiyi-haberi kuyumcu terazisinde tartarım.
Bu nedenle… Nusaybin’de ne olduğunu ne AKP ne de PKK medyasından öğreneceğimi düşünürüm.
Meslek hayatımda yalancı üç grup gördüm:
1) Cemaat…
2) AKP…
3) PKK…
Bunların yazdıklarına-söylediklerine hiç ama hiç inanmam.
Nusaybin gerçeğini nereden öğreneceğiz?
“Gerçeği yazarsam AKP ne der” diye hiçbir şey yapmayan “penguen medyası”ndan mı? Geçiniz lütfen.
Evet… Bilgiye ulaşma konusunda sıkıştık kaldık.
Tehlikenin büyüklüğünü görüyor musunuz?
Dün... 7 kişinin öldüğü 10 kişinin yaralandığı 20 TIR’ın yakıldığı olayla ilgili yazımı yazdığım saate kadar hiçbir bilgi yoktu; TIR’lar kime ait; içinde ne var? Tek verilen bilgi, “Ruslar yardım TIR’larını vurdu” idi.
Gerçek ne bilmiyoruz.
Bilgilendirilmiyoruz.
27 Kasım 2015 Cuma
24 Kasım 2015 Salı
B12 AZALINCA PİL BİTER
B12 AZALINCA PİLİMİZ BİTİYOR
Yorgunluk ya da halsizlikten yakınıyorsanız, kafanızı bir türlü toparlayamıyor, konsantrasyon zorlukları yaşıyorsanız, uyumanıza rağmen dinlenemiyor, sabahları bitkin uyanıyorsanız, kulak çınlaması, dengesizlik, baş dönmesi gibi sorunlarınız varsa, -daha bitmedi-, depresyon tedavisi görecek kadar hayattan koptuysanız bu tür sorunların B 12 vitamini azlığından kaynaklanabileceği aklınızda olsun.
B12 vitamini kan yapımında da beyin-sinir sistemi fonksiyonlarında da bedene destek takımının adeta “golcüsü”, “iş bitiricisi”, kısacası maçın kaderini tayin edicisidir. Eğer yeteri kadar B12’niz yoksa kan hücrelerinizin oksijen taşıma kapasitesi azalır. Oksijensizlik enerji üretimini azaltacağından yorgun, bitkin düşmek kaçınılmazdır.
B12’niz eksikse beyniniz yeteri kadar asetil kolin üretemez. Dolayısıyla öğrendiklerine odaklanma, öğrenme ve bellek gücünden yeterice yararlanma şansınız azalır.
B12’niz eksikse beyin hücreleriniz uyarı üretme fonksiyonlarını yerine getiremez. Beyninizden çıkan uyarılar kaslarınıza, kaslarınızdan alınan duygular beyninize rahatça iletilemez. Sonuçta dengeniz bozulur, başınız döner, olur olmaz zamanlarda düşmeye başlarsınız. Kas gücünüz ciddi biçimde azalır. Kendinizi adeta pili bitmiş bir oyuncak gibi hareketsiz, isteksiz, beceriksiz bulursunuz.
NE YAPMALI
B12 eksikliği kolay oluşmaz. Kolay oluşmaz, çünkü karaciğerinizdeki B12 dokusu en az iki yıl size yetebilir. İşte bu nedenle, B12 eksikliği çaktırmadan, sessiz ve derinden gelişir.
B12 noksanlığına bağlı unutkanlık/hafıza bozukluğu ya da megolablastik anemi (ya da kansızlık) belirtilerinin başlıcaları, yorgunluk, halsizlik, bitkinlik, el ayak uyuşmaları, karıncalanmaları, kas güçsüzlükleri, denge bozuklukları, baş dönmeleri, odaklanma zorlukları, kafa karmaşası, uyku sorunlarıdır.
SORUN NE?
B12 noksanlığı son yıllarda daha sık görülen bir sorundur. Çünkü hem B12 zengini yiyecekleri daha az yiyoruz (et, tavuk, balık, süt ürünleri) hem de B12 emilimini bozacak ilaçları gereksiz ve sık kullanıyoruz. (antiasitler, reflü ilaçları, antibiyotikler, metformin gibi) Ya da yanlış yere vejetaryenlik peşinde koşuyoruz.
Eğer pilinizin yavaş yavaş zayıflamaya başladığını düşünüyorsanız bir laboratuvara uğrayıp B12 vitamini seviyenizin ölçülmesini isteyin. Laboratuvar raporundaki rakam 500’ün hele hele 300’ün altındaysa pilinizi yeniden şarj etmenizin tek çaresinin B12 takviyesi olduğunu unutmayın.
AKLINIZDA OLSUN
Gülmek kalbe ilaç kadar yararlı
Son 10 yılda yapılan yüzlerce araştırma korku, endişe, kıskançlık, öfke gibi kötü duyguların kalbe bir zehir gibi sızdığını gösterdi.
Gülmek bu kötü duyguların etkilerini azaltan en güçlü ilaçlardan biri. Gülen, pozitif düşünen insanlarda kalp problemlerine daha seyrek rastlanıyor.
23 Kasım 2015 Pazartesi
bağırsak florası ne durumda
Bağırsaklarınızda CANDIDA (kandida) maya ma…ntarının arttığını basit bir testle anlayabiliriz. Bir bardak içme suyuna sabah aç karnına tükürün ve 15 dakika izleyin. Eğer tükürük suyun üstünde kalıyorsa sağlıklı bağırsak florasına sahipsiniz. Eğer tükürük dibe çöküyorsa, saçak gibi aşağıya iniyorsa, kar yağmış gibi oluyorsa veya suya rakı konmuş gibi bulanıyorsa candida bağırsak floranızı bozmuş demektir. Evdeki herkes testi yapsın..
Bir parça yeseniz bile karnınız şişiyor ve ağrıyorsa, yaptığınız bütün diyetlere rağmen karnınızın şişliğini ve sertliğini gideremiyor, lifli besinler tükettiğiniz halde çoğu zaman kabızlık sorunu yaşıyorsanız, yeme krizlerinize care bulamıyorsanız sebebi büyük ihtimalle candida maya mantarıdır.
Candida mantarları gıdalardan aldığınız sofra şekeriyle imal edilmiş ürünleri ve unlu mamülleri önce piruvat’a sonradan asetaldehid ve karbondioksit’e dönüştürür. Asetaldehid, hem karaciğer hem de mantar tarafından etil alkol’e dönüştürülür. Açığa çıkan karbondioksitin etkisiyle karnınızda şişkinlik ve sertlik oluşur.
“CANDIASIS, 21. yüzyılın insanlara hediye ettiği hastalık!”
Son elli yılda sessiz ve yıkıcı hastalıklarda patlama yaşandı ve tetkiklere, testlere bol bol para harcanırken yanlış teşhisler yanlış ilacların kullanılmasına ve çok daha kötü sonuçlara yol açtı. Kimse bağırsaklarından tüm vucuduna geçen ve organlarına büyük zarar veren Candida Albicans maya mantarı ve onun yol açtığı Candiasis (Kandiyasis) hastalığından şüphelenmedi.
Kandiyasis hastalığı ile mücadele Aşmanya’da son on yılda sağlık bakanlığı politikası haline gelmişken maalesef ülkemizde adını duyan çok az insan var.
Kandiyasis’in sebep olabileceği hastalıklardan obezite, diyabet, kalp damar hastalıkları, hormonal bozukluklar, kanser ve sinir sistemi hastalıkları adeta insanların kaderi haline geldi. Çocuklarda alerjik hastalıklar, akıntılar, tıkanıklıklar, otizm, hiperaktivite ve dikkat bozukluğu giderek artıyor.
Yorgunluk, unutkanlık, asabiyet, cinsel isteksizlik, tahammülsüzlük, durumlarında psikyatrlar ilaçlar yazdı, eklem ağrıları ve ödemler için avuç avuç romatizma ilaçları içildi. Zihinsel ve fiziksel performansı artıracak besin takviyelerini kullanmayan kalmadı, cinsel gücü arttırmak için her yol denendi, saç dökülmesi ve cilt sorunları için derkozmetik ve kozmetiğe harcanan parayı biliyorsunuz…
Kandida mantarından arınarak vücudunuzda varolduğunu düşündüğünüz pek çok hastalıktan ve fazla kilolarınızdan kurtulabilirsiniz.
Peki Kandiyasis nedir?
Bağırsaklarda 100 trilyon bakteri bizimle birlikte yaşar. Normal bağırsak florasında bu bakterilerin %90’ının faydalı bakterilerden olması gerekir. Altta saydığımız nedenlerle yararlı bakteriler azalır, zararlılar çoğalır. Bifidobakteriyum ve laktobasillus adlı faydalı bakterilerin azalmasıyla bağırsak florasındaki denge candida (kandida) lehine bozulur.
Antibiyotikler, antiasitler, mide ülseri ve reflü ilaçları, doğum kontrol hapları, şekerli ve beyaz unlu besinler, hormonlu besinler, tedavilerde kortizon kullanımı, klorlu su içilmesi, bağırsak parazit enfeksiyonları, alkol kullanımı, tetkik öncesi kullanılan barsak temizleyici ilaçlar, yağsız beslenme, kanser tedavileri (kemoterapi, radyoterapi) ve şeker hastalığı katkı maddeleri, ayçiçeği, mısır özü, soya ve margarinlerin omega-3,/omega-6 dengesini bozması, östrojen tedavileri, yanlış diyetler, laksatifler, asitli beslenme sonucu oluşan asidoz, yediğimiz hayvanlar ve bitkilerde kullanılan ilaçlar faydalı bakterilerin azalmasına ve bağırsaklarda kandida mantarı nufüsunun patlamasına yol açtı.
Kısaca gıda ya da ilaç zannederek aldıklarımız, önce bağırsaklarımızın doğal florasını bozdu. Bağırsak geçirgenliğini arttırdı, kanımıza karışan sindirilmemiş maddeler, ağır metaller, katkı maddeleri ile birlikte kandida maya mantarı kılcal damarlara kadar ulaştı ve organlarımıza zarar vermeye başladı.
Kısaca nedenleri:
• Beslenme alışkanlıklarında yapılan hatalar.
• Şekerli besinlerin fazla miktarda tüketilmesi.
• Sezaryen ile yapılan doğumlar.
• Günlük beslenme programında karbonhidratlara ağırlık verme.
• Gereksiz yere kullanılan antibiyotikler.
• Yanlış diyetler, faydalı yağların beslenmeden çıkartılması, laksatif ilaç ve çayların çok kullanılması sonucu bağırsak florasının bozulması.
• Antibiyotik kullanımının artması başta olmak üzere yanlış tedavi yöntemleri bu artışa neden oldu.
Neden olduğu enfeksiyonlar ve belirtileri:
Sıklıkla şeker hastalarının şikâyetlerine benzer şikâyetlere yol açar.
Enfeksiyonunun klasik bir belirtisi alkoliklerde ya da sarılıkta olduğu gibi, karaciğerde bozukluktur. Çünkü mantarlar aynı zamanda alkol de üretir. Bağırsaktaki maya mantarları şekeri alkole dönüştürür. Oluşan alkol, özellikle karaciğer için çok toksiktir
Mantar enfeksiyonu olan birçok kişi eklem ve kas ağrılarından yakınır. Bu şikâyetler muhtemelen mantarların çoğalması sırasındaki metabolizma ürünlerine bağlıdır. Bu durumda uygulanan romatizma tedavisinin yararı olmaz.
Bağırsakta mantar enfeksiyonu olan birçok kişide sürekli olarak burun ve sinüs mukozasında şişme ve tıkanıklık olur. Bağırsak mukozalarında mantarların yaptığı tahriş, diğer mukozalara da (doğrudan mantar enfeksiyonu olmaksızın) yansır.
• GAz/şişkinlik
• Kabızlık ya da ishal
• Kolit
• Makatta kaşıntı ve kızarıklık, hemeroid
• Adrenal/Tiroid yetmezliği
• Mide yaraları
• Ruhsal ve fiziksel yorgunluk görülür.
• Uyuşukluk/tembellik
• Allerjiler
• Uykusuzluk
• Düşük kan şekeri
• Mide yanması
• İntihar eğilimleri
• Bağırsak ağrıları
• Anti-sosyal davranışlar
• Ağız kokusu ve mide ağrısı
• Pamukçuk
• Kuru ağız
• Parmak/ayak tırnağı mantarı
• Akne ya da pul pul dökülen cilt
• Üşüme/ titreme
• Kimyasallara hassasiyet
• Dişlerde pas benzeri tabaka ve dilde beyazımsı bir görüntü
• Açlık hissi ve aşırı derecede tatlı yeme isteği.
• Burun tıkanıklığı ve nefes darlığı
• Kulaklarda iltihaplanma ve kulak çevresinde kaşıntı, çınlama
• Sırt, ense ve omuz ağrısı
• Eklemler ağrıları, eklemde şişmeler
• Ciltte sivilce, akne, kızarıklık, kaşıntı, saç dökülmesi
• Küf benzeri koku
• Şeker ihtiyacını karşılamak için, aşırı derecede yemek yemek ve ayrıca candidanın ürettiği aside bloke etmek için yağ hücrelerinin çoğalması bölgesel yağlanmaya, kilo artışı, obezite
• Gözlerin önünde noktaların uçuşması gibi görme bozuklukları, yaşarma, yanma..
• Şiş gözler
• Hormonal dengesizlik
• Kronik vajina ve mesane iltihabı
• Konsantrasyon bozukluğun ve hafıza zayıflığı
• Alkol içilmese de alkol kokan nefes
• Aşırı yorgunluk , bitkin, tükenmiş hissetmek.
• Depresyon,
• Uyuşukluk, yanma, karıncalanma, hissizlik
• Kas ağrıları, Kas güçsüzlüğü, uyuşma
• Eklemlerde ağrı, şişme, artrit, artroz
• Karın bölgesinde ağrı
• Kabızlık, ishal, rahatsız edici gaz
• Sorunlu vajinal akıntı, vajinal yanma ya da kaşıntı
• Prostatitis
• Iktidarsızlık
• Cinsel arzu kaybı
• Endometriosis
• Kramp ve regl düzensizlikleri, regl öncesi aşırı gerginlik
• Uykulu olma hissi, koordinasyon bozukluğu
• Sık ruh hali değişimleri
• Huysuzluk ya da çok sinirli olmak
• Konsantre olamamak
• Baş ağrısı
• Sersemlik, denge kaybı
• Kulakların üstünde basınç, şişkinlik ya da karıncalanma hissi.
• Kaşıntı ve kızarıklıklar
• Mide ekşimesinden dolayı boğazda yanma
• Sindirimsizlik, geğirme ve bağırsaklarda gaz
• Dışkıda sümüksü madda
• Dışkının çok kuru ve küçük parçalar halinde olması
• Hemoroit
• Ağız kuruluğu, ağızda kızarıklık ya da kabarcık
• İdrar yaparken yanma
• Postnasal akıntı
• Göğüste ağrı ya da gerginlik
• Nefes darlığı hırıltı
• Öksürük
• Sık ya da acil idrara çıkma ihtiyacı, idrar yaparken yanma
Vucudu nasıl ele geçirir?
Candida maya mantarlarının oksijene gereksinimleri yoktur. Bu bakımdan ideal yerleşim yerleri ince bağırsaklardır. Burada mantarlar her zaman bol miktarlarda bulunan besin içerisinde yüzerler. İlk önce kendileri en önemli besin maddelerini alırlar. Artıkları asalak oldukları kişiye bırakırlar. Yani yaşadıkları vucudu asalak (çürükçül) hale getirirler.
Eğer vücut bağışıklık sistemi güçlü değilse ve bağırsakta beslenmeleri yeterli olmazsa, mantarlar bağırsak duvarının derin tabakalarına kadar iner, kan damarları içine kadar girerler. Böylece dolaşımla tüm vucuda ve her organa yayılırlar. Burada kandaki şeker ile beslenirler.
Mantarların kurnazca uyguladıkları bir yöntem, dış görünüşlerini insan bağışıklık sisteminin yabancı kabul etmeyeceği bir biçime sokabilmeleridir. Böylece bağışıklık sistemi mantarları kendi öz hücreleri sanır ve bunlarla mücadele etmez. Ayrıca candidas maya mantarları mide asidine de dayanıklıdır.
Beyaz şeker ve beyaz unla beslenen mantarlar, oldukça hızlı çoğalırlar. Zaten candida mantarının çoğaldığı ve bğırsak flolasının bozulduğuna dair en net belirti tatlı besinlere karşı bağımlılıktır. Bu mantarların yararı olmadığı gibi, insanları ölüme götürecek özellikleri yoktur. Yaşamlarını sürdükleri ortamı korumak istediklerinden, kişilerin zarar görmesini istemezler. Yavaş bir şekilde geliştiklerinden, genelde çoğalma yapmazlar. Çoğalma gösterdiklerinde ise, vücutta bulunan yararlı bakterilerin azalmasına sebep olurlar. Mantarlar alkol ve çeşitli kimyasal toksinler üretirler. Bu maddeler kana karışarak, temizlenmek üzere karaciğere giderler. Karaciğer bunların temizlik aşamasında daha fazla efor sarf eder. Temizlenmemiş kimyasal maddeler baş ağrısı, kronik yorgunluk, eklem ağrıları gibi farklı şikayetlere neden olurlar. Bağışıklık sistemi zayıflar ve beden alerjik tepkiler vermeye başlar. Bunun sonucunda kişilerde akne, egzama, astım gibi rahatsızlıklar gelişir.
Mantarların üretmiş olduğu toksik maddeler nedeniyle vücudun pH değerini bozar, asidoza sebep olur. Kanın hafif bazik pH=7,40 değerinde % 0,2 bir asitlenme dahi hayati tehlikeye sebep olur. Asit minerallerle asidik baz’a (curuf) dönüştürülerek vücudun zayıf noktalarına depolanır. Depolanan bu curufa önce ölü mikroplar ve hücreler yapışarak büyür ve sonra içerisine canlı mikroplar yerleşir ve toksik madde üreten merkezler oluşur. Sadece mantarlar değil, tatlı, hamurlu (beyaz un mamüleri), şarkuteri (sucuk, salam, sosis), çay, kahve, kola ve katkı maddesi içeren hazır yiyecek ve içecekler ve de fastfood asidoza sebep olur. Bozulan pH dengesini sağlamak için alkali beslenme önerilir. Asitli ortam (asidoz) bağışıklık sisteminin zayıflaması ve mikropların çoğalması ve hastalıkların tedavi edilemez bir hal alması demektir.
Yukarıda sıralanan etmenler nedeniyle barsakta sayıları artan kandida türleri öncelikle şekere, alkole ve unlu mamüllere olan iştahı kamçılıyor. Alınan bu besinler kandida sayısının daha da artmasına neden oluyor ve sonuçta kronik alkol zehirlenmesi oluşuyor. Siroz tehlikesi var.
Asetaldehid; kırmızı kan hücre işlevini bozarak dokulara oksijen taşınmasını azaltıyor, beyinde hücrelerarası ilişkileri sağlayan maddelerin (nörotransmiter) ve oksijen ile birleşerek beyin hücrelerinin etkinliğini azaltıyor.
Bağışıklık sistemini baskılayan ve immünosupresif olarak kullanılan bir madde olan gliotoksin, kandida tarafından salgılanarak vücudun savunma sistemleri zayıflatılıyor.
Kandida, barsak geçirgenliğini arttırarak (Leaky Gut Syndrome) allerjen özelliği olan büyük maddelerin vücuda girmesini sağlıyor ve allerjik reaksiyonların gelişmesine neden oluyor.
Faydalı bakteriler, enerji kaynağı olan kısa zincirli yağ asitleriyle B ve K vitaminlerinin oluşumunu sağlarlar. Ayrıca, bağışıklık sistemini güçlendirir, pH dengesini sağlar, zararlı bakterilerden korur, ilaç, hormon ve kanser nedeni olan maddelerin zararlarını önlerler.
Faydalı bakterilerin azalmasıyla hastalık gelişim süreci daha da hızlanır.
Barsak kandida oranının artması ve faydalı bakterilerin azalması sonucu gelişen yakınmalar, 50’ye yakın madde halinde sıralanabilir. Kısaca; beyin çalışma özelliklerini bozarak baş ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik, başta hissedilen ses, uyku bozuklukları, yorgunluk hali, unutkanlık, depresyon, mizaç değişiklikleri, görme sorunları; mide-barsak sistemini bozarak İBS( spastik kolon, kolit), distansiyon(karında şişlik), kabızlık vb.; kokulara karşı hassasiyet, geçmeyen prostat ve vajinal iltihaplar, tekrarlayan sistit ve böbrek enfeksiyonları, kronik sinüzit, geniz akıntısı, egzema, kas ve eklem ağrıları, astım benzeri yakınmalar ve de özellikle her türlü allerjik yakınmalar.
Bilindiği gibi kaşıntı, kurdeşen, polen, ve besin alerjisi, akne, sedef, ekzema vb. deri hastalıkları, nefes darlığı, astım, faranjit, behçet, romatizma, ankilozan spondilit, saçkıran, kabızlık, ishal, kolit vb. mide bağırsak rahatszılıklarının ana sebebi mantarlardır. Hatta kanserin sebebinin de mantarlar olduğunu onkolog Dr. Simoncini ispatlamış ve yıllardır tedavi edilemeyen kanser hastalarını 3-4 günde tedavi etmiş ve 100 yıldır kanser üzerine yazılıp çizilenlerin mesnetsiz olduğunu belgelemiştir.Peki mantarlar bu kadar çok hastalığa sebep oluyorda neden teşhis ve tedavi edilemiyor, çünkü tahlillerde mantar görünmüyor. Doktorlar da herhangi bir bakteri, virüs veya mantar yok o halde sizin rahatsızlığınız tamamen piskolojik nedenlerden kaynaklanıyor, bunun sebebi ailevi, stres, depresyon vs diyebiliyorlar. Bu sebeple antidepresan kullanan pek çok insan var.
Bağırsak mantarı tedavisi nasıl yapılır?
Unutmayın ki kandidadan kurtulmak zaman alan bir süreçtir. Bu süreçte beslenme kurallarına uymanız ve sabırlı olmanız gerekir. Hücrelerinize kadar yerleşmiş ve yaşam formunu oluşturmuş kandidadan bir ilaçla iki günde kurtulmak mümkün değildir. Önce bozulmuş olan bağırsak florasını, kan Ph değerini düzeltmeniz, faydalı bakterileri çoğaltmanız, toksinlerden kurtulmanız , zarar görmüş bağırsak çeperini onarmanız ve candida oranını kontrol altına almanız gerekir. Kandidanın artıklarıyla beslenen ve verdiği zararlarla yaşayan vucudunuzu sağlıklı hale getirmeniz ve bunu devam ettirebiliyor olmanız gerekir.
Klinik uygulamalarda sıklıkla tedavilerden fayda görmemiş, geçmeyen mide-bağırsak yakınması olan; uzun süreli yorgunluk, halsizlik, isteksizlik yakınmaları olan; diyabet (şeker) hastalığı, hipertansiyonu olan; yaygın vücut ve eklem ağrıları, baş ağrıları ve baş dönmesi olan kişilerde azımsanmayacak oranda kandida enfeksiyonu olduğu görülmektedir.
Uzun süreli ve geçmeyen yakınmalarda mutlaka düşünülmesi gereken bir hastalık olan kandida enfeksiyonuna yakalanan kişiler, gereksiz yere kullandıkları hormon ilaçları, antibiyotikler, mide ve bağırsak ilaçlarıyla enfeksiyonun daha da güçlenmesine neden oluyorlar. Ayrıca şekerli ve unlu besin maddeleriyle oluşturulmuş, yağdan kısıtlı diyetler; kandida türünün üremesine kolaylık sağlayan beslenme biçimlerini oluşturuyor.
Kandida, az sayıda normal bağırsak florasında bulunması nedeniyle tanısını kesin olarak koymak zor oluyor. Bu nedenle klinik uygulamalarda tanısını koyamayan hekimler, kandida enfeksiyonunu gözardı etmek zorunda kalıyorlar. Kandida’nın ürettiği şeker alkolu olan arabinitol(arabinoz) kan ve idrarda saptanabilir. Ancak rutin laboratuvar hizmetlerinde arabinoz çalışılmıyor.
Tanısı kesin konulamasa da tükrük testiyle kandida enfeksiyonu bir ölçüde saptanabilir. Bunun için sabah aç karnına, bir bardak içme suyuna tükürülerek basitçe test uygulanabilir. Normalde su yüzeyinde hava kabarcıkları dışında bir görüntünün oluşmaması gerekir. Suda bulanıklık, bulutsu görünüm, su dibinde çöküntü görülmesi; testin pozitif olduğunun işaretleridir.
Sayılan yakınmaları yıllarca yaşayan, tetkiklerden ve tedavilerden sonuç alamayan hastalar alternatif yollar denemekte, kimi zaman denk gelen mantar tedavisinden ve doğal yöntemlerden kısa ya da uzun süreli fayda görmektedirler.
Kandida tedavisinde ilk hedef, beslenme tarzını değiştirmek olmalıdır. Rafine ya da sofra şekeri içeren besinleri kesmeyen, unlu besinlere hayır diyemeyen, alkolu ve yağsız beslenme biçimini bırakamayan kişilerin tedavisi olası görünmemektedir.
Son yıllarda yaratılan kolesterol düşmanlığı sonucunda uygulanan yağdan kısıtlı diyetlerin barsakta kandida nüfusunu arttırdığı açıktır. Asıl sorun doğal beslenmemektir. Yağlar doğaldır ve kandidanın baş düşmanıdır. Vücudun temel yapı taşları olan yağların alınımının azaltılması, doğal ve gerçekçi olmayan bir yöntemdir. Önceki yazılarımda da sıklıkla kaynak gösterdiğim bir yayında, son 10 yıl içinde şeker ve unlu mamüllerin diyetten çıkartılması ve yağ oranlarının arttırılmasıyla ilgili yapılan yayınların gözden geçirildiği makalede; beyin, kalp ve diğer hastalıklarda belirgin düzelmenin olduğu saptanmıştı. Bu makalenin yorum bölümünde şu sözcüklere yer veriliyor; Hayretle farketmekteyiz ki yüksek yağlı yiyeceklerin insanları şişmanlattığı ve kolesterol düzeylerini arttırdığı doğru değildir.
Kısaca, öncelikle doğal beslenme yöntemi uygulanmalı, bu amaçla meyveler dışında her türlü şekerli gıdalar ve unlu mamüller diyetten çıkartılmalı; et, yağ, sebze ve meyvelerle birlikte doğal olan kuruyemiş, kurumeyveler yenilmelidir. Süt diyetten çıkartılmalı, süt ürünleri kullanımı kısıtlanmalıdır.
Doğum kontrol hapları, mide koruyucu ilaçlar, antibiyotikler, kolesterol düşürücü ilaçlar, tıbbi zorunluluk durumları dışında ve uzun süreli kullanılmamalıdır.
Bağırsak hareketliliğinin arttırılması amacıyla düzenli, günlük yürüyüş yapılmalıdır.
Uygun beslenme ile önce kandidanın çoğalması önlenilmeli ve ardından bir doktora danışılarak mantar tedavisi için önerilen mantar ilacı kullanılmalıdır (kendi başınıza almayın).
Normal bağırsak florasını geri yerine koymak amacıyla probiyotik içeren ilaçlar kullanılmalıdır.
Haftada bir kez tükrük testi tekrarıyla enfeksiyon durumu takip edilebilir.
Beslenme kurallarına dikkat etmek, bol su içmek, ilaç ve besin takviyelerinin draje formatında alınması, bitkisel formüller ve yaşam şeklini tedaviye gore şekillendirmek, detoks ile arınma.. Bunların hepsine dikkat etmek kandida mantarından kurtulmanızı ve süresini etkileyecektir.
Öncelikle kendinize bir kandida diyeti hazırlayın. Bu diyette yiyebileceğiniz besinleri listeleyin. Asla yememeniz gerekenler listesi de yapın. Açlık ve şeker krizlerini bastıracak alternatif çözümler bulun (tarçın serpilmiş yogurt, kefir, şekersiz prebiyotik tozlar, ürünler, bitkisel çaylar vs)
Alkali beslenmeye ve kanın Ph’sını dengede tutmaya özen gösterin. Tedavi süresince şeker ihtiva eden her şey ve beyaz un kesinlikle çıkartılmalıdır.
Kontrolsüz olarak ilaç kullanımından kaçınmak gerekir. Özellikle antibiyotikler, hormon ilaçları ve kortizon ilaçlarının kullanımına dikkat etmek gerekir.
Bağırsaklardaki mantarları besleyecek mayalı ve şekerli ürünleri kullanmamak gerekir. Şekerli ürünler sadece baklava, çikolata, dondurma değildir; kavun, karpuz, üzüm ve tüm kuru meyveler de tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.
Alkol ve sigara kullanmaktan sakınmak gerekir.
Üzerinde küf barındırabilecek olan kuru yemişler, eski peynirler tüketilmemelidir.
Bağırsak florasının dengesini sağlamak için, yoğurt, kefir prebiyotikler tüketilmelidir.
Vücuttaki toksinlerden kurtulmak için, bol miktarda su içilmelidir.
Asitli gıdalardan sakınmak, peynir ve et tüketimini azaltmak ve şarküteri tüketmemek gerekir. Bağırsak florasını düzenlemeye faydası olan sakatat tüketimine yer verin. Tabi yediğiniz etlerinde candida mantarı etkisinde olmaması gerekir. Hayvanların doğal ortamda yetişmiş olması, antibiyotikler verilmemiş olması gerekir. Bu açıdan keçi eti ve ürünleri tavsiye edilir. Tavuk yerine balık özellikle somon (ızgara, buharda, çorbası yapılarak) tüketilmelidir.
Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir. Yatmadan 2-3 saat öncesine kadar bir şey yemeyin, bitki çayları içebilirsiniz.
Fermente gıdaları bol miktarda tüket: Kefir (günde 1-2 bardak) ve prebiyotikler faydalı bakterilerin kağnağıdır. Boza, şalgam, meyankökü, şalgam, evde yapılan turşular (özellikle lahana turşusu;lahana turşusu ve suyunda bulunan bir maddenin kanseri önlediği konusunda çalışmalar var.)
Sarmısak, soğan, taze kekik, tarhutotu, fesleğen, çörekotu, çemen, toz zencefil bağırsak florasını düzenleyen bitkilerdir.
Kaşar peyniri, Hollanda peyniri, ev yapımı peynirler ve beklemiş peynirlerden bir sure uzak durun. Süt ve süt ürünlerini minimum indirin, hatta tüketmeyin.
Her öğünde bol miktarda yeşil sebzeler ve otları çiğ veye pişmiş (bakteriyel flora, proteinlerin hazmı ve bağırsak kimyasının düzenlenmesi, ayrıca bitkisel besin yoğunluğunu arttırmak için) yiyin.
Kekik, ekinezya, mate, taheebo çaylarından gün boyu istediğiniz kadar için.
Alkali beslenme ve candida diyetleri hakkında bilgi edinin. Bağırsak florası ne kadar asitli olursa o kadar mantar ve zararlı bakteriler artar.
Beslenmede iyi yağları arttır: zeytinyağı, tereyağı, ve özellikle Hindistan cevizi yağı (günde bir çorba kaşığı) ve avakado tüketin.
Ayrıca kan şekerini dengelemek ve insülin metabolizmasını dengeleyerek hormonal ve bağışıklık sistemlerine desteği arttırmak için öğün aralarında ve geceleri atıştırmayı kesin ve ara öğünleri minimize edin.
Tedavi sırasında kandida yok olurken bazı semptomlarla karşılaşılabilir. Maya organizması candida içlerinde zehir (toksin) taşır. Yok olurlarken zarları yırtılır ve toksinler sisteme yayılır. Bu aşamada kendinizi iyi hissetmezsiniz. Bu toksinler bağışıklık sisteminizi daha da zayıflatabilir; enfeksiyon, allerji, kronik hastalıklar ve aşırı yorgun olma hissi ortaya çıkar. Bunlar aslında iyileşme krizleridir. Sakın vazgeçmeyin!
Bu sırada bağışıklığınızı destekleyecek doğal takviyelere devam edin.
Kandida mantarının ölümünü takiben bu toksinleri atmak için detoks yapılmalıdır. Karaciğer, böbrek ve bağırsakların temizlenmesine yardım edecek vitamin ve mineral kombinasyonlarının bitkilerle birlikte kullanıldığı bir program uygun olur. Temizlik ve detaks işleminin ardından vucuda faydalı bakterileri yenilemek gerekir.
Bağışıklığı arttıran multi-vitaminler ve germanium minerali ile omega3 kullanılmalıdır. Antioksidan, beta karoten, B vitamin olan biotin iyi gelir. Kandidanın bağırsakta yarattığı hasarı gidermek gerekir. Besinler iyi absorbe edilemez. Bu yüzden manganez, çinko, potasyum, selenium, silis, bor, molibden, bakır mineralleri diyete eklenmelidir.
KANDİDE DİYETİ İÇİN ALIŞVERİŞ LİSTESİ
ET
• Sığır
• Keçi eti
• Sakatat
KANATLI
• Tavuk organik
• Kaz
• Hindi
• Devekuşu
• Ördek
• Bıldırcın
• Sülün
BALIK VE DENİZ ÜRÜNLERİ
• Hamsi
• Kabuklu deniz ürünleri
• Sockeye Somon
HUBUBAT
• Amaranth
• Karabuğday
• Darı
• Yulaf Kepeği
• Kinoa
• Kahverengi pirinç
ÇEKİRDEK VE KURUYEMİŞ
• Badem
• Kestane
• Keten Tohumu
• Fındık
• Macadamia fındığı
• Çam Kuruyemiş
• Kabak Çekirdeği
• Ayçekirdeği
• Ceviz
SEBZELER
• Enginar
• Kuşkonmaz
• Avokado
• Brokoli
• Brüksel Lahanası
• Lahana
• Havuç
• Karnabahar
• Kereviz
• Pazı
• Hindiba
• Taze soğan
• Karalahana
• Salatalık
• Patlıcan
• Hindiba
• Sarımsak
• Yeşil Soğan
• Kale
• Kim Chi (mayalanmış kırmızıbiber ve sebzelerden özellikle çin lahanasından yapılan, geleneksel bir Kore yemeği )
• Pırasa
• Marul
• Bamya
• Zeytin
• Soğan
• Turp
• Rutabaga (bir tür şalgam)
• Lahana turşusu
• Yosun
• Kar Bezelyesi
• Ispanak
• Pazı
• Tomatillos (yeşil meksika domatesi)
• Domates
• Şalgam Yeşiller
• Şalgam
• Taze zencefil
• Kabak
• Kohlrabi
• Dereotu
CANLI KÜLTÜRLER
• Yoğurt (ev yapımı ya da organic, sade, şekersiz)
• Probiyotikler
• Kefir
SÜT
• Yumurta
• Badem Sütü (tatlandırılmamış)
• Coconut Milk (tatlandırılmamış)
• Hindistan cevizi Krem
YAĞLAR
• Tereyağ
• Zeytinyağ sızma
•
MEYVE
• Kayısı
• Böğürtlen
• Kızılcık
• Kivi
• Limon
• Yeşil limon
• Kavun
• Şeftali
• Erikler
• Çilek
BAHARATLAR
• Tarçın
• Karanfil
• Kekik
• Toz zencefil
• Çörekotu
• Zerdeçal
• Kimyon
• Tarhun
• Kişniş
• Rezene
ÇAYLAR
• Ekinezya
• Mate
• Isırganotu
• Dereotu
• Rezene
ASLA ALMAYIN YEMEYİN
• Şekerler
• Ayçiçeği ve mısırözü yağları
• Bal / Şurup
• Çikolata
• Meyveler
• İşlenmiş Gıda
• Deniz
• Sirke
• Maya
• Peynir
• Süt
• Krema
• Alkol
• Kafein
• Baklagiller
• Fasulye
• Fıstık
• Kaju
• Soya
• Mantarlar
• Salata sosları
• Ketçap
• Hardal
• Mayonez
• Buğday
• Çavdar
• Arpa
• Yulaf
• Kılçıksız buğday
• Mısır
• Patates
• Havuç
• Pancar
• Bezelye
• Kabak
• Karpuz
• Üzüm
• Kavun
• Kahve, siyah çay (çok içilirse faydalı bakterileri öldürüyor)
• Mayalar
• Mayalı yiyecek ve içecekler
• Mantarlar
• Glutenli yiyecekler
21 Kasım 2015 Cumartesi
kalp krizi geçirenler
KALP KRİZİ GEÇİREN KİŞİNİN YAPACAKLARI
Çok yorgunsunuz ve canınız da fena halde sıkkın.Birdenbire göğsünüzde,kolunuza ve çenenize doğru yayılmaya başlayan korkunç bir ağrı hissediyorsunuz.En yakın hastaneye sadece on dakikalık mesafedesiniz ama hastaneye ulaşmayı başarıp başaramayacağınızdan bile emin değilsiniz.
NE YAPACAKSINIZ..?
PEK ÇOK İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRDİĞİ SIRADA TEK BAŞINA OLUYOR, ETRAFTA YARDIM EDECEK KİMSE BULUNMUYOR.
KALP ATIŞLARI DÜZENSİZLEŞEN VE KENDİSİNİ BAYILACAKMIŞ GİBİ HİSSEDEN BİRİNİN BİLİNCİNİ YİTİRMEDEN ÖNCE YALNIZCA 10 SANİYE KADAR ZAMANI VARDIR.BU DURUMDA NE YAPMANIZ GEREKİR?
PANİĞE KAPILMADAN ÜST ÜSTE KUVVETLİCE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN.ARABANIZI SAĞA ÇEKİN MOTORU DURDURUN DÖRTLÜLERİ YAKIN ARABANIN ARKASINA GEÇİP SIRT ÜSTÜ YERE YATIN AYAKLARINIZI ARABANIZIN BAGAJINA DOĞRU YUKARI KALDIRIN VE ÖKSÜRMEYE BAŞLAYIN ÖKSÜRMEDEN ÖNCE HER SEFERİNDE DERİN BİR NEFES ALIN;
ÖKSÜRÜKLERİNİZ GÜÇLÜ OLSUN,DERİNDEN GELSİN VE UZUN SÜRSÜN,TIPKI GÖĞSÜNÜZDE BİRİKMİŞ BALGAMI ATMAYA ÇALIŞIR GİBİ ÖKSÜRÜN.HER İKİ SANİYEDE BİR DERİN NEFES ALIP ÖKSÜRÜN VE BUNU YARDIM GELENE DEK YADA KALP ATIŞLARINIZ TEKRAR NORMALE DÖNENE DEK SÜREKLİ YAPIN.
SAKIN ARABANIZIN İÇİNDE OTURMAYIN BU ESNADA SİZİ GÖREN İNSANLAR YARDIM EDECEKLERDİR DERİN NEFES ALMAK CİĞERLERİ OKSİJENLE DOLDURUR.ÖKSÜRMEK KALBE TAZYİK YAPAR VE KAN DOLAŞIMINI RAHATLATIR.KALBE UYGULANAN BU TAZYİK,KALBİN NORMAL RİTMİNE DÖNMESİNİ KOLAYLAŞTIRIR.
BÜTÜN BUNLAR SİZE, BİLİNCİNİZİ KAYBETMEDEN ÖNCE HASTANEYE YETİŞECEK ZAMANI TANIR. AYAKLARINIZ YUKARI DOĞRU KALDIRILMIŞ OLDUĞUNDAN VÜCUDUNUZDAKİ BÜTÜN KAN KALBE BASINÇ YAPACAKTIR. BU POZİSYONDA YATMAK KALBİN NORMAL ÇALIŞMAYA DÜZENİNE GEÇMESİNE YARDIMCI OLUR BU KONUDA MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK
KİŞİYİ BİLGİLENDİRİN.
BU BİLGİ SAYISIZ İNSANIN HAYATINI KURTARABİLİR !!!
ASLA, 'BENİM BAŞIMA GELMEZ!' DİYE DÜŞÜNMEYİN. HAYAT TARZIMIZIN EPEYCE DEĞİŞTİĞİ ŞU SON YILLARDA ARTIK HER YAŞTA İNSAN KALP KRİZİ GEÇİRİYOR...
Sevdiklerinizi bilgilendirmek için PAYLAŞINIZ .
elma sirkesi derde deva
Saglikhaberleri.com.trSayfayı Beğen
18 Kasım, 20:33 ·
ELMA SİRKESİ DOĞAL BİR YAŞAM İKSİRİDİR...!
Bileşim: Kalsiyum, fluor, potasyum, magnezyum, sodyum, fosfor, silisyum, A vitamini, Beta-carotin, B1, B2, ve B6 vitaminleri, C vitamini, sirke asitleri, meyve asitleri, pektin, doğal aroma maddeleri.
Yaşlılığımızda da sağlıklı olabilmek için hareketli bir yaşam ve sağlıklı bir beslenme biçimi oluşturmaya özen göstermeliyiz.
İşte burada elma sirkesi seçiminin değeri ile karşılaşıyoruz. İçerdiği çok değerli ve çeşitli maddeler nedeniyle, en sağlıklı sıvılardan biridir o.
Elma sirkesi, bedenimizi içten ve dıştan tedavi edebileceğimiz olağanüstü bir doğal ilaçtır. Burada size, bedeninizi genel anlamda güçlendirmek,
çeşitli hastalık belirtilerini hafifletmek ve gerekli cilt bakımını yapmak için elma sirkesini nasıl kullanabileceğinizi anlatmak istiyorum.
Kullanım biçimleri:
Doğal elma sirkesinin en etkili kullanım biçimi, çiçek balı ile karıştırılarak oluşturulur:
*1 bardak su
*1 tatlı kaşığı dolusu elma sirkesi
*1 tatlı kaşığı dolusu çiçek balı
Hepsi iyice karıştırılır ve sabahları aç karnına küçük yudumlarla içilir. Sürekli kullanım sayesinde, öncelikle bedenin bağışıklık sistemi güçlenecek ve sizi pek çok hastalıktan koruyabilecektir.
Bu enerji kokteyli ayrıca size canlılık ve güç kazandıracak ve ileri yaşlara kadar sağlıklı ve mutlu kalmanıza önemli katkılar sağlayacaktır.
Sabahları aç karnına içtiğiniz bir bardak elma sirkesi-bal kokteylinin içindeki müthiş zenginliği öğrenmiş bulunuyorsunuz artık.
Bu zenginliğin sağlığımıza yaptığı katkılara da şöyle kısaca bir göz atmamız herhalde yararlı olacaktır:
► Öncelikle bedenimiz güçlenir ve bedensel uğraşlara ve strese karşı koyabilecek dayanıklılığı kazanır.
Sirkenin içerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde,
kalp kasları dahil olmak üzere tüm kas yapısı da güçlenecektir.
Kramplara karşı, kokteylinizi maden suyu ile hazırlayabilir ve
her öğünde 1 bardak içebilirsiniz.
► Sık sık grip, soğuk algınlığı veya üst solunum yolları iltihabına yakalanan kişiler,
bağışıklık sistemleri sirke-bal kokteyli sayesinde güçleneceği için,
bu tür sıkıntılardan büyük çapta kurtulmuş olacaklardır.
Ama bu tedaviyi aşağıdaki plana göre uygulamakla kalıcı sonuçlara ulaşabilmek mümkün olacaktır.
-Soğuk algınlığı ve grip zamanlarından önce, 4 haftalık bir sirke-bal kokteyli kürüne başlayın ve günde 3 bardak için.
► Sirke-bal kokteyli nezleye karşı da bedeni güçlendirecektir.
Nezleye karşı ayrıca, 1 ölçü elma sirkesi 2 ölçü suya karıştırılır, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve inhalasyon tedavisi uygulanır.
► Boğaz ağrısı ve ses kısıklığında, 1 ölçü elma sirkesi ile
3 ölçü ılık su karıştırılır ve saat başı derin gargaralar yapıldıktan sonra tükürülür.
Bu gargaraların adaçayı ile dönüşümlü yapılması etkiyi daha da arttıracaktır.
► Öksürüğe karşı, 4 yemek kaşığı dolusu akışkan balla 3 tatlı kaşığı elma sirkesini iyice karıştırın. Öksürük gıcığına karşı yarım tatlı kaşığı alın ve yavaş yavaş yutun. Ayrıca, bolca kekik çayını balla tatlandırın ve yudumlayarak için.
► Yüksek kolesterole karşı, günde pek çok kere elma sirkesi-bal kokteyli içilir. Salatalarda öncelikle elma sirkesi kullanılır.
-Varise karşı, elma sirkesiyle ıslatılan bir bez baldıra sarılır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.
► Hemoroite karşı, yarım su bardağı elma sirkesi ve bir su bardağı adaçayı katkılı
ılık oturma banyoları alın. Banyo süresi 10 dakikadır.
► Gaz şişkinliğine karşı, her öğünden yarım saat önce 1 bardak elma sirkesi-bal kokteyli içerek, sağlıklı bir bağırsak florasının temelini atın.
Bu kokteyle rezene veya frenk kimyonu çayı da ekleyebilirsiniz.
► Kabızlığa karşı, günde pek çok kere, 1 bardak suya 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ekleyerek için. Ayrıca, 4 litre ılık suya 1 su bardağı dolusu elma sirkesi
ve 2 tatlı kaşığı tuz ekleyerek ayak banyoları alın. Banyo süresi 10 dakikadır.
-Yaraların çabuk iyileşmesi için, günde 3 bardak elma sirkesi-bal kokteyli için. İltihaplanmayı önlemek için, elma sirkesiyle ıslattığınız bir pamukla günde pek çok kere yarayı nemlendirin.
► Ergenlik sivilcelerine karşı, her yemekten yarım saat önce , içine 1 tatlı kaşığı elma sirkesi eklenmiş 1 bardak su için.
Yüzünüze buğu banyoları uygulayın: 1 litre kaynar derecede sıcak suya 4 yemek kaşığı elma sirkesi ve
2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası ekleyin,
1-2 kere karıştırın ve başınızı büyük bir havluyla örterek 5-10 dakika gözlerinizi yumarak bekleyin. Yüzünüzü suya çok yaklaştırmayın!
► Güneş yanığına karşı, inceltilmemiş elma sirkesi, kızarmış olan bölgelere dikkatle sürülür veya 3 yemek kaşığı elma sirkesi eklenmiş soğuk bir banyo alınır.
Banyo süresi 10 dakikadır.
Elma sirkesinin pH değeri(asit derecesi), derimizin pH değeri ile hemen hemen eşit düzeydedir.
Dolayısıyla, derimizin asidik koruma örtüsünün güçlendirilmesinde elma sirkesinin kullanımı önemle önerilmelidir.
Uyarı: Elmanın ve elma sirkesinin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.
18 Kasım 2015 Çarşamba
vücut su kıtlığı çekerse
HASTA DEĞİL SUSUZSUNUZ! VÜCUT SU KITLIĞI ÇEKTİĞİNDE...
Su içmeyi ihmal ediyoruz. Ama belki vücudu susuz bırakmanın faturasının ne kadar büyük olduğunu bilseydik, bu kadar ihmalkar olmazdık.
► Vücut su kıtlığı çektiğinde kandaki suyu kullanırsa,
yüksek tansiyon hastalığına yakalanırız.
► Vücut su kıtlığı çektiğinde omurlardaki suyu kullanırsa,
bel ve boyun fıtığı hastalığına yakalanırız.
► Vücut su kıtlığı çektiğinde kemiklerdeki suyu kullanırsa,
gut-artrit gibi romatizmal hastalıklara yakalanırız.
► Vücut su kıtlığı çektiğinde akciğerdeki suyu kullanırsa,
astım hastalığına yakalanırız.
► Vücut su kıtlığı çektiğinde pankreastaki suyu kullanırsa,
şeker hastalığına yakalanırız.
► Vücut su kıtlığı çektiğinde midedeki suyu kullanırsa,
ülser hastalığına yakalanırız.
► Bağırsaklarda su eksilirse, kabızlık meydana gelir ve
kolon kanseri olma tehlikesi yaşarız.
► Hücrenin su eksikliği çok artarsa,
beynimiz hücreye oksijen göndermeyi keser.
Oksijen kesilmesi ile hücre kanserleşme sürecine girer !
9 Kasım 2015 Pazartesi
karaciğerin temizlenmesi
Ibrahim Mengütay
9 Mart ·
4 AY İÇERİSİNDE KARACİĞERİ TEMİZLEMEK MÜMKÜN !!!
En büyük organlardan biri olan karaciğerin, besinlerle birlikte alınan vitamin ve minerallerin emilmesi, vücuttaki zararlı maddelerin temizlenmesi gibi hayati görevleri bulunmaktadır.
Düzenli alkol kullanımı ve aşırı yağlı gıdaların tüketimi karaciğer yağlanması, hepatit ve siroz gibi karaciğer hastalıklarına yol açabilmektedir. Karaciğer sağlığında ilk adım, tüketilen gıdaların dikkatle seçildiği bir dengeli beslenme programı olmalıdır.
Doğru yiyecekler antioksidan etkileri ile karaciğeri temizler ve korur.
4 ay boyunca her sabah kahvaltıdan sonra 1 yemek kaşığı sızma zeytin yağ içerisine 3 damla limon damlatılıp içilir . Bu sayede karaciğeriniz eski sağlığına kavuşacaktır.'
Lütfen bilgilendirmek için paylaşır mısınız ????
6 Kasım 2015 Cuma
5 Kasım 2015 Perşembe
Hacı M.K Atatürk. müslüman
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1488892078107888&set=a.1475409416122821.1073741835.100009613290825&type=3&theater
2 Kasım 2015 Pazartesi
insan nasıl kamil olur !..
https://www.facebook.com/yavuz.ozalp/posts/10153509471579193?notif_t=close_friend_activity
26 Ekim 2015 Pazartesi
23 Ekim 2015 Cuma
yürütme dün ve bugün ne dedi
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=750222718361937&set=a.499509710099907.124303.100001226460051&type=3&theater
5 Ekim 2015 Pazartesi
akepenin pekakayı desteklşemesi belgeleri
http://www.gazete2023.com/iste-akp-nin-pkk-yi-destekledigini-gosteren-sok-belgeler-p1-aid,307.html#galeri
3 Ekim 2015 Cumartesi
kamu ihale yasası 164 kez değişti
http://www.bugun.com.tr/gundem/celal-adan-kamu-ihale-yasasi-907066.html
1 Ekim 2015 Perşembe
HİLTON NASIL SATILDI......YETİİM MALI....AMA YOL YAPTI! HEMİ....
http://ahmetdursun374.blogcu.com/akp-akp-ve-hilton-arazisi/3091205
30 Eylül 2015 Çarşamba
keçi boynuzu..
https://www.facebook.com/NrlStyle/photos/a.151269364981090.32918.140581969383163/848265711948115/?type=3&theater
demirtaş ermeni.
http://turkiyegercek.blogspot.com.tr/2015/05/hdpli-selahattin-demirtas-ermeni.html?m=1
TARİHTE KURULAN TÜRK DEVLETLERİ
Tarihimizde "16 İmparatorluk meselesi" ve tarihte kurulan Türk devletleri
Tarihimizde "16 İmparatorluk meselesi" ve tarihte kurulan Türk devletleri
Devlet kurmada usta olan Türkler, kurdukları 114 devletin çoğunu da aynı ustalıkla kendileri yıkmış, ya da yıkılmasına sebep olmuşlardır. Çin kaynaklarından öğrendiğimiz kadarıyla, ilk defa M.Ö. 1760 yılında devlet kuran Hun Türkleri 2.000 yıldan fazla hüküm sürmüşler, aralarında yaşanan çarpışmalar sonucu ve göç ettikleri değişik bölgelerde de bağımsız devletler kurmuşlardır.
İnsanlık tarihinin bilinen bütün dönemlerinde devlet kuran Türkler, aynı zaman dilimlerinde dünyanın farklı bölgelerinde kurdukları devletler ile kendilerine rakip olmuşlar ve birbirlerinin sonunu getirmişlerdir. Türk tarihi ile ilgili konuların başında gelen ve titizlikle incelenmeyen “16 imparatorluk” meselesi, hangi kıstaslar göz önüne alınarak hazırlandığı bilinmeden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının forsu olarak kabul edilmiş, Türklerin tarihte kurmuş olduğu diğer devletler göz ardı edilmişlerdir.
1925 yılında çıkarılan Sancak Talimnamesi’nde Cumhurbaşkanlığı Forsu’na eklenen 16 yıldızın mahiyeti açıklanmamış, daha sonra 1969’da Yüzbaşı Akib Özbek tarafından yayınlanan bir kitapta 16 yıldızın, tarihte kurulan Türk devletlerini temsil ettiği ifade edilmiştir. Çok kıymetli tarihçilerimizin bulunduğu bir tarihte onların fikir ve tavsiyelerine başvurulmadan bu düşüncenin benimsenmesi ise tarihimize ve tarihçimize olan ilgisizliğimizden kaynaklanmış olabilir.
Tarihte kurulan Türk devletlerine imparatorluk sıfatı yakıştırması da enteresan. Türkler kurdukları devletin hiç birine imparatorluk dememişler, Osmanlılar “Devlet-i Aliye-i Osmaniye” derken, Mısır Memlukları da “ed- devlet –üt Türkiye” resmi adını kullanmışlardır. Sömürgecilik ve yayılmacılık olan “imparatorluk” kendini Allah’ın ordusu olarak gören ve insanlığa hizmeti şiar edinen Türkler tarafından kabul görmemiştir.
TARİHTE KURULAN TÜRK DEVLETLERİ
1. Büyük Hun Devleti (Karakurum M. Ö. 1760 – M. Ö. 230)
2. Kimmer-(Kuman) Devleti (Hazar kuzeyi M. Ö. 1100 – M.Ö. 600)
3.Saka (Alp-er Tunga) Devleti ( Orta Asya M. Ö. 700 – M. Ö. 550)
4. Asya Hun Devleti (Ötüken M. Ö. 220 – M. S. 48)
5. Kuzey Hun Devleti (Karakurum M. S. 48 – 156)
6.Göktürk Devleti (Ötüken M. S. 48 – 80)
7. Güney Hun Devleti (Orta Asya 48–216)
8.Avrupa Hun Devleti (Macaristan 350 - 455)
9. Ak Hun Devleti (Afganistan 385 – 557)
10. Tabgaç Devleti (Çin 386 – 557)
11. Avar Devleti (Orta Asya 392 – 805)
12. Dokuz Oğuz Devleti (orta Asya 429 – 682)
13. On-Uygur Devleti ( Orta Asya 434 – 679)
14. Sapar Devleti (462 – 678)
15. Batı Tabgaç Devleti (534 – 557)
16. Birinci Göktürk Devleti (Ötüken 552 – 582)
17. Batı Göktürk Devleti (582 – 630
18. Büyük Bulgar Devleti (Kara Deniz kuzeyi630 – 665)
19. Hazar Devleti (642 – 695)
20. Toharistan (Tongşad) Devleti (658 – 759)
21. Volga Bulgar Devleti (665 – 1331 İlk Müslüman Türk devleti)
22. İkinci Göktürk Devleti (681 – 744)
23. Tuna Bulgar Devleti (682 – 864)
24. Sarıtürkeşler Devleti (Batı Türkistan 699 – 766)
25. Türkeşler Devleti (Güneybatı Türkistan 717 – 776)
26. Uygur Devleti (Doğu Türkistan 745 – 840)
27. Kimek Devleti (750 – 1140)
28. Karluk Devleti (766 – 1219)
29. Tiginşah Devleti (780 – 840)
30. Kırgız Devleti (840 – 1207)
31. Karahanlı Devleti (Doğu Türkistan 840 – 1040)
32. Kıpçak Devleti (851 – 1458)
33. Peçenek Devleti (860 – 1091)
34. Tolunoğulları Devleti (Mısır 868 – 905)
35. İhşidiler Devleti (Mısır 905 – 968)
36. Kançu Uygur Devleti (911- 1226)
37. Turfan Uygur Devleti (911 – 1226)
38. Yabgulular Devleti ( 943 – 1000)
39. Büyük Selçuklu Devleti (1040 – 1158)
40. Doğu Karahanlı Devleti (1040 – 1311)
41. Batı Karahanlı Devleti (1040 – 1212)
42. Mengücekler Devleti (Erzincan 1072 – 1228)
43. Gazneliler Devleti (1069 – 1187)
44. Saltuklular Devleti (Erzurum 1072 – 1202)
45. Çaka Bey Devleti (İzmir 1081 – 1097)
46. Dilmaçoğulları (Bitlis-Erzen) Devleti (1084 – 1394)
47. Türkiye Selçuklu Devleti (1092 – 1258)
48. Kirman Selçuklu Devleti (1092 – 1187)
49. Danişmendler (Sivas-Divriği) Devleti (1092 – 1202)
50. Suriye-Filistin Selçuklu Devleti (1093 – 1117)
51. Harzemşahlar Devleti (1097 – 1231)
52. Hasankeyf Artuklu Devleti (1101 – 1231)
53. Yınaloğulları Devleti (Diyarbakır) (1103 – 1183)
54. Dımaşk Devleti (Şam Atabeyleri 1104 - 1154)
55. Mardin Artuklu Devleti (1108 – 1408)
56. Ahlatşahlar Devleti (Sökmenoğulları Ahlat 1110 – 1207)
57. Zengiler Devleti (Musul Atabeyleri 1127 – 1233)
58. İldenizliler Devleti (Azerbaycan Atabeyleri 1141 – 1255)
59. Salgurlar Devleti (İran 1145 – 1286)
60. Erbil Atabeyleri Devleti (Irak 1146 – 1232)
61. Irak Selçuklu Devleti (1157 – 1194)
62. Eyyubiler Devleti (1171 – 1348)
63. Harput Artuklu Devleti (1185 – 1233)
64. Şemsiler İltutmuş Devleti (Hindistan 1211 – 1266)
65. Altınordu Devleti (Karadeniz kuzeyi 1227 – 1500)
66. Memlük Devleti (Mısır 1250 – 1516)
67. Karamanoğlu Devleti (Konya 1256 – 1483)
68. İnançoğlu Devleti (Ladik 1261 – 1368)
69. Aybeg Devleti (Hindistan 1206 – 1413)
70. Balabanlılar Devleti (Hindistan 1266 – 1290)
71. Pervaneoğlu Devleti (Sinop 1277 – 1322)
72. Eşrefoğlu Devleti (Eğirdir-Beyşehir 1280 – 1326)
73. Menteşeoğlu Devleti (Ege-Akdeniz 1282 – 1389)
74. Karesioğlu Devleti (Balıkesir 1297 – 1360)
75. Candaroğlu Devleti (Kastamonu 1292 – 1460)
76. Delhi Halaçlar Devleti (Hindistan 1290 – 1320)
77. Osmanlı Devleti (Söğüt 1299 – 1922)
78. Hamidoğlu Devleti (Göller bölgesi 1300 – 1391)
79. Germiyanoğlu Devleti (Kütahya 1303 – 1429)
80. Basaraba Devleti (Macaristan 1310 – 1627)
81. Aydınoğlu Devleti (Aydın-İzmir 1310 – 1426)
82. Saruhanoğlu Devleti (Manisa 1310 – 1410)
83. Delhi Tuğluk Devleti (Hindistan 1320 – 1414)
84. Sahip Ata Devleti (Afyon 1320 – 1400)
85. Tekeoğlu Devleti (Antalya 1321 – 1390)
86. Ramazanoğlu Devleti (Çukurova 1370 – 1600)
87. Dulkadiroğlu Devleti (Maraş 1339 – 1521)
88. Eretna Devleti (Sivas 1344 – 1380)
89. Kara Koyunlu Devleti (Erciş 1348 – 1468)
90. Ak Koyunlu Devleti (Diyarbakır 1350 – 1514)
91. Timur Devleti (Semerkand 1370 – 1507)
92. Taceddinoğlu Devleti (Ordu 1378 – 1428)
93. Kadı Burhaneddin Devleti (Sivas-Amasya 1380 – 1400)
94. Özbek Devleti (Orta Asya 1428 – 1599)
95. Kazan Devleti (Kazan Hazar Denizi kuzeyi (1437 – 1552)
96. Kırım Devleti (Bahçesaray Kırım 1440 – 1783)
97. Kasım Han Devleti (Orta Asya 1445 – 1552)
98. Safevi Devleti (Erdebil İran 1456 – 1732)
99. Ejder Han Devleti (Hazar kuzeyi Astrahan 1466 – 1554)
100. Babür Devleti (Hindistan 1494 – 1858)
101. Hive Hanlığı Devleti (Orta Asya 1512 – 1920)
102. Kutupşahlar Devleti (Hind. Haydarabad 1512 – 1687)
103. Tuğrulşah Devleti (Bangladeş 16 yy.)
104. Nogay Han Devleti (Aral Gölü havzası 1557 – 1635)
105. Sibir Devleti (Sibirya 1556 – 1660)
106. Buhara Devleti (Buhara 1599 – 1782)
107. Kaşgar Devleti ( Doğu Türkistan 1407 – 1877)
108. Hokand Devleti (Orta Asya 1710 – 1876)
109. Afşar Devleti (İran 1736 – 1795)
110. Kaçar Devleti (Hazar güneyi İran 1779 – 1925)
111. 1. Doğu Türkistan Devleti (Kaşgar 1826 – 1900)
112. 2. Doğu Türkistan Devleti (Kaşgar 1933 – 1937)
113. Azerbaycan Devleti (Bakü 1918 – 1920)
114. Hatay Devleti (Antakya 1938 – 1939)
29 Eylül 2015 Salı
28 Eylül 2015 Pazartesi
SATILAN CUMHURİYET ÖZELLEŞTİRMELRİ
İktidar, IMF’ye borç kalmadığını övünerek açıkladı. Ancak, on yıllık tablo ödemeyi ortaya koydu. Aşağıdaki liste her şeyi özetliyor..
İktidar, IMF’ye borç kalmadığını övünerek açıkladı. Ancak, on yıllık tablo ödemeyi ortaya koydu.
İktidar, IMF’ye borç kalmadığını “övünerek” açıkladı. Ancak, on yıllık tablo ödemenin özelleştirmeyle yapıldığını ortaya koydu…
Türkiye’nin 10 yıl önce IMF’ye 23.5 milyar dolar borcu vardı. Türkiye’nin özel sektör dahil o yılki toplam dış borcu da 130 milyar dolardı. AKP, iktidarının ilk yılından itibaren özelleştirmeye hız verdi.
Cumhuriyet dönemi boyunca yapılan kamuya ait başta sanayi olmak üzere tüm tesisleri arka arkaya satışa çıkardı. Bunların çoğu, iktidara yakın yerli ve yabancı sermaye tarafından yok pahasına kapışıldı. AKP iktidarının 10 yıllık döneminde Türkiye’nin dış borcu, 2012 sonu itibariyle 336 milyar dolara yükseldi.
38 milyar dolarlık gelir
Bu borcun 101 milyar dolarlık kısmının kamuya, 7 milyar dolarının Merkez Bankası’na, 217 milyar dolarının da özel sektöre ait olduğu açıklandı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın kayıtlarına göre, bu dönemde aralarında Türk Telekom, TEKEL, SEKA, PETKİM, TÜPRAŞ ve Erdemir gibi sanayi tesisleri, limanların tamamı, 195 kamu tesisiyle 2 bin 629 adet arsa, bina ve lojman sessizce elden çıkarıldı. Kamuya ait bu varlıkların satışından 38 milyar 84 milyon dolarlık gelir elde edildi. Cumhuriyet döneminde milletin ödediği vergilerle yapılan tesislerin satışından elde edilen gelir, IMF’ye olan 23.5 milyar dolarlık borcu kapatmaya yetti. Artan kısmıyla da bütçe açıkları finanse edildi.
Hangi yıl hangi tesis SATILDI:
YIL 2003
- KAYSERİ’deki Taksan, Bolu Gerede’deki Gerkonsan, SEKA’nın Balıkesir, Afyon, Kastamonu, Aksu ve Çaycuma işletmeleriyle Taşucu tersane alanı, TEKEL’in kaya tuzu tesisleri, Çeşme, Kuşadası, Trabzon ve Dikili limanları, Sümer Holding’in Merinos Halı Markası ve Adıyaman İşletmesi, Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun Sakarya işletmesi, İş Bankası C, Arçelik, Tofaş, Ünye Çimento ve Türkiye Kalkınma Bankası’na ait kamunun elindeki hisselerle 277 adet taşınmaz, 103 arsa ve 90 adet lojman;
YIL 2004
- TEKEL’in alkollü içkiler bölümü, Eskişehir Doğalgaz Şirketi (Esgaz), Artvin Murgul ile Kastamonu Küre’de bakır madeni çıkarıp işleyen Eti Bakır, Sivas ve Malatya’daki Divriği Hekimhan Maden İşletmeleri, Bursa Doğalgaz Şirketi (Bursagaz), Amasya Şeker Fabrikası, Kütahya Tavşanlı’daki Eti Gümüş, Elazığ’daki Eti Krom, Antalya’daki Eti Elektrometalurji işletmeleri, Çayeli Bakır İşletmeleri, Kütahya Şeker Fabrikası, Türkiye Gübre Sanayi şirketine ait Gemlik ve İstanbul’daki fabrikaları ile Kütahya Gübre Varlıkları ve Şanlıurfa depoları arazisi, Sümer Holding’in Malatya, Bakırköy ve Diyarbakır işletmeleri, SEKA’nın Karacasu, Ardanuç ve Akkuş işletmeleriyle Ankara Alım Satım Müdürlüğü binası, EBÜAŞ’ın Samsun Soğuk Hava Deposu, Manisa Kombinası ve arsası, Sümer Holding’e ait Ortadoğu Teknopark şirketi, Çanakkale Deri, Malatya ve Tümosan işletmeleri, Türkiye Demir Çelik İşletmeleri’ne ait Kalkınma Bankası hisseleri, TEKEL’in Tuzluca ve Sekili tuzlaları, Bursa İnelgöl’deki Kibrit Fabrikası, Kadadeniz Bakır İşletmeleri’nin Samsun İşletmesi, Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne ait Ankara ve Samsun feribotları, THY’nin 126 milyon dolarlık hissesi ile 375 adet taşınmaz ve lojman;
YIL 2005
- TÜRK Telekom, TEKEL’in sigara bölümü, İstanbul Ataköy Turizm, Ataköy Otelcilik, Ataköy Marina ve Yat İşletmeleri, Konya Seydişehir’deki Eti Alüminyum Fabrikası, Kıbrıs Türk Hava Yolları şirketi, Adapazarı Şeker Fabrikası, Türkiye Deniz İşletmeleri’nin Karadeniz ve Turan Emeksiz gemileri ile şehir hatları hizmetleri ve gemileri, TEKEL’in Kristal Tuz Rafinerisi ile Kağızman Tuzlası, Sümer Holding’in İstanbul İmar Şirketi, Beykoz İşletmesi, makina ve teçhizatları, Türkiye Gübre Sanayi’nin Samsun Gübre Fabrikası ve Ordu Fatsa ile Tekirdağ depoları, DSİ, Bayındırlık Bakanlığı ve Karayolları’nın Kayseri Erciyes’teki sosyal tesisleri, Sümer Holding’in Aselsan’daki hissesi, Sarıkamış ve Tercan işletmeleri, Yeşilova Halı ve Battaniye Fabrikası, Emekli Sandığı’nın Kuşadası Tatil Köyü ile İstanbul Hilton Oteli, THY’nin USAŞ’taki hissesi, TOPRAŞ ve PETKİM’deki kamu hisselerinin bir bölümüyle 120 taşınmaz ile 41 adet arsa;
YIL 2006
- TÜPRAŞ, Erdemir, Başak Sigorta ve Başak Emeklilik, TEKEL’in Kayacık, Yavşan ve Kaldırım tuzlaları, TEKEL’in ikiz kuleler olarak bilinen Ankara Başmüdürlük Binası ve Bodrum tesisleri, Emekli Sandığı’nın başkentteki Büyük Ankara Oteli ve Kızılay Emek İşhanı, İz- mir’deki Büyük Efes Oteli, İstanbul’daki Büyük Tarabya Oteli, Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin Yakıt-2 gemisi, Çanakkale Şehir Hatları Hizmetleriyle 9 gemisi, THY’ye ait kamu hisselerinin bir bölümüyle 350 adet daire, arsa ve taşınmaz;
YIL 2007
- TCDİ- Deveci Maden Sahası İşletme Hakkı, TCDD Mersin Limanı, KGM İstanbul Levent Arsası, Sümer Holding- BUMAS, Araç Muayene İstasyonunun 1.-2. bölgesi, Emekli Sandığı Mülkiyeti Bursa Çelik Palas Otel, Türkiye Halk Bankası, 245 adet daire, arsa ve taşınmaz;
YIL 2008
- Petkİm Petrokimya Holding A.Ş., Sümer Holding NİTRO-MAK Makine Kimya Nitro Nobel Kimya Sanayi A.Ş.’nin yüzde 33.5 hissesi, Tekel ve Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticareti A.Ş., Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’nin 9 santrali, Tekel ve Sigara Sanayi İşletmeleri’ne ait Pipo ve Nargile Markaları, Türk Telekomünikasyon ve 196 adet daire, arsa ve taşınmaz;
YIL 2009
- TEDAŞ Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş., TEDAŞ Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş., TEKEL Kastamonu Jüt İpliği Fab. Makine ve techizatı, TEDAŞ Konya Meram Elektrik Dağıtım A.Ş. ve 140 adet daire, arsa ve taşınmaz;
YIL 2010
- TCDD’nin Samsun ve Bandırma limanları, TEKEL’in Çamaltı ve Ayvalık tuzlaları, Eskişehir Osmangazi, Çamlıbel, Uludağ, Çoruh, Yeşilırmak ve Fırat elektrik dağıtım şirketleri, Sümer Holding’in Antalya Barit ve Mersin Taşucu işletmeleriyle 205 adet daire, arsa ve taşınmaz;
YIL 2011
- Bayburt, Çemişgezek, Girlevik, Bünyan, Çamardı, Pınarbaşı, Sızır, İznik, Dereköy, İnegöl, Cerrah, Mustafakemalpaşa, Suuçtu, Çağ Çağ, Otluca, Uludere, Adilcevaz, Ahlat, Malazgirt, Varto, Değirmendere, Karaçay, Kuzuculu, Turunçova, Finike, Kayadibi, Besni, Derne, Erkenek, Kernek ve Kovada 1-2 akarsu santralleri, İskenderun Limanı, Trakya Elektrik Dağıtım şirketiyle 195 adet daire, arsa ve taşınmaz;
YIL 2012
- ASELSAN’ın yüzde 77 hissesi, PETKİM’in yüzde 10 hissesi, Kayseri Elektrik’in yüzde 20 hissesi, Beykoz’daki iskele ve rıhtım, Halk Bankası’nın yüzde 24 hissesiyle 192 adet daire, arsa ve taşınmaz;
Beğen Yorum Yap Paylaş
Tuba Evren bunu beğendi.
Yorumlar
Kadir Dinçer
Yorum yaz...
Dosya Seç
27 Eylül 2015 Pazar
kuranda olmayanlar
Kur’an’da olmayanlar:
Başörtüsü, türban, çarşaf, peçe
kadına dayak
kadın haklarının kısıtlanması
kadınların çalıştırılmaması, yöneticilik yapamaması
bir erkek şahit eşittir iki kadın şahitin günümüzde geçerli olması
haremlik, selamlık
hadisler, dinin hadislere dayandırılması
mezhepler, tarikatlar
halifelik, şeyhülislamlık, dini liderlik
Allahla kul arasında aracı, ruhban sınıfı, hoca, hocaefendi, evliya, molla, şeyh, şıh gibilerinin olması
dini kıyafet
türbe
Kabe dışında kutsal mekan
erkeklerin sünnet olması
Arapça ibadet zorunluluğu
hafta tatili,
namazla ilgili 5 diye bir rakam
Bayram namazlarının farz oluşu
16 rekat Cuma namazı
teravih
namaz kılmayanın cezalandırılması
namaz kılmayanın cehennemde azap çekeceği
Cuma namazı kılmayanın dinden çıkarılacağı
kadınların Cuma namazı kılmaması
Kabe’ye dönülmeden kılınan namazın geçersiz olması
kadın ve erkeğin birlikte namaz kılması
namazın Allah ile Peygamber arasında pazarlıklarla belirlendiği
imam, müezzin, vaizlerin kadrolu ve maaşlı olması
Yahudilerin lanetli olduğu
ölülerin 7-40-52. geceleri
mevlüt
vekaletle ölüler yerine hacca gitmek
dini nikah ya da imam nikahı denilen resmi olmayan kayıtsız nikah
çok eşliliğin bütün toplumlar ve zamanlar için geçerli olması
cariyelik
takı, heykel, resim, müzik yasakları
mehdi, deccal
alkolün içki dışında da haram olması
adet halindeyken namaz kılanamayacağı
adet halindeyken oruç tutulamayacağı
abdestsiz Kur’an okunamayacağı
deniz mahsullerinin haram olması
zemzemin şifalı olduğu
Kutlu doğum haftası
Ramazan ve Kurban Bayramları dışında dini günler ve kutlamalar.
İlahiyat Profesörü Yaşar Nuri Öztürk
vıcks
Aklınızda Bulunsun, Sibel Gündoğan ve 5 diğer kişi ile birlikte
17 Kasım 2013 ·
VICKS çocukluğumuzdan günümüze kullanılan bir merhemdir. İçinde bulunan kafur ve mentol sayesinde sürülen noktalarda ki kılcal damarları genişleterek toksin attırır ve ağrıyı azaltır. Ayrıca ökaliptol, terebentin, mentol sayesinde solunum yollarını düzenler, akciğerlerde salgıyı arttırır. VICKS’i sadece solunum yolları için kullanıyorsanız yanılıyorsunuz. İşte, VICKS’in bilinmeyen faydaları ;
viks
Gece yatarken ayak tabanlarınıza VICKS sürün, ovalayarak yedirin ve çoraplarını giyin. Öksürüğünüz varsa hemen kesildiğini fark edeceksiniz. Özellikle gece oluşan öksürükleri bu uygulama hemen durdurur.
Uzun yürüyüşler ve spor sonrası oluşan kas ağrılarında Vicks ağrıyı giderir ve rahatlatır. Bu nedenle ağrıyan kaslarınızın üzerine merhemi yedirerek sürmek çok etkilidir.
mantar
Ayak tırnaklarınızda tırnak mantarı varsa, Viks’i kullanın. Tırnaklara yaklaşık 2 hafta kadar viks sürdüğünüzde zamanla rengi koyulaşacak ve mantarlar ölecektir. Normal ve sağlıklı tırnaklar çıkmaya başlayacaktır.
Darbe sonucu veya düşme ile oluşan morarmalar da ve şişmeler de kullanılan viks, bölgeyi rahatlatır. Morluklar oluşmaz, şişmeler iner.Baş ağrısında alnınıza süreceğiniz bir miktar viks, basıncı azaltarak ağrıyı hafifletir.
uyku
Uyku probleminiz varsa, ılık su içine atılan viks’i odanızda bırakın. Viks’in buharı odayı doldurduktan sonra çok rahat uyuduğunuzu fark edeceksiniz.
Enfeksiyon kapmayı önlemek için yaralandığınızda viks kullanabilirsiniz.
Evinizde kedi besliyorsanız, kediler tırmalamayı severler. Kedinizin en çok tırmaladığı alana bir parça viks kullanın. Kokusu kedinizin o noktaya gitmesini engelleyecektir.
soğuk algınlığı
Bir kene tarafından ısırıldığınızı fark ederseniz hemen oraya viks sürün. Güçlü olan kokusu kenenin hemen kendini bırakmasını sağlayacaktır.
Sivrisinekler tarafından çok ısırılıyorsanız açıkta kalan yerlerinize bir miktar viks sürün. Sivrisinekler sizi ısırmayacaktır. Ayrıca sivrisinek ısırığına sürülen viks, kaşıntıyı keser.
Gripseniz ve kendinizi kötü hissediyor ve hırıltılı öksürüğünüz varsa, göğsünüze veya sırtınıza viks sürün. Birer gazete kağıdı ile üstünü kapatın ve kıyafetlerinizi giyin. Göğsünüz yumuşayacak ve öksürük ortadan kalkacaktır.
SEVDİKLERİNİZDE OKUYABİLSİN DİYE LÜTFEN PAYLAŞALIM
Alıntıdır..
22 Eylül 2015 Salı
14 Eylül 2015 Pazartesi
türk soykırımı
Tarih Tarih
"Avrupa soykırımdan bahsediyor. Soykırım Balkanlar'da olmuştur. Her ulus istilasında Bulgar, Sırp, Yunan, bizim Türklerimizi katletmiştir, soykırım orada olmuştur. Ben Avrupa tarihine inanmam, Avrupa tarihi bizim tarihimizi tahrip etmiştir, benim bütün hayatım bu tahrifatı düzeltmekle geçti. Eğer, herhangi bir şey için övüneceksem bunun için övünürüm. Avrupa'nın yalanlarını yüzlerine vuruyorum. Bunun için çalıştım. Lisanlar öğrendim, seyahatler yaptım, arşivlerde toz toprak içinde çalıştım. Bir asker gibi bunun için çalıştım. Avrupa bize hiçbir zaman dost olmadı. Bugün de geleneksel düşmanımızın maşası halinde. Onlara katılmak için müzakere yapıyoruz, önümüze Yunan'ın davalarını getiriyorlar. 'Papadopulos'un isteklerini kabul ederseniz müzakereye devam ederiz' diyorlar. Avrupa bu durumda. Papa, 1 hafta sonra gelecek. 'Türkiye'yi Avrupa'ya kabul etmeyin' diyor. Papa'nın sözleri mukaddes, Avrupa'daki bütün Katolik dünyası onun sözünü dikkate alıyor. Türkiye çok güçleniyor, Avrupa da bundan korkuyor ve bizi parçalamak istiyor. Çünkü Türkiye, Ortadoğu'da oldukça parçalayamaz, Türkiye'yi bağımlı yapamaz. Ama parçalayarak bağımlı yapmaya çalışıyorlar. Bizde AB sevdası var, AB bizi anlamıyor. Bizim diplomatlarımızın, hükümetlerimizin, medyamızın bu rehaveti karşısında tekrar isyan damarlarım kalkıyor. Avrupa kapitalizmi, Avrupa'nın refahı Türkiye sayesindedir."
- Halil İnalcık, 31 Ekim 2006'da Balıkesir Üniversitesi'nde ayakta alkışlanan konuşması.
13 Eylül 2015 Pazar
ikiz yasalar ne diyor !
Turkish Forum
İKİZ YASALAR: KÜRDİSTAN’A GİDEN YOL
İkiz yasalar konusunda birçok yazı yazıldı, bir çok kişi içeriğini bilmese de adını biliyor. Peki ikiz yasaların gerçekte ne olduğunu ve bizi nereye götüreceğini biliyor musunuz? Son günlerde yaşanan gelişmelerin tamamında ikiz yasaların parmağı vardır.
Öncelikle ikiz yasaların ne olduğuna ve ne zaman yürürlüğe girdiğine bir göz atalım.
İkiz yasalar, T.B.M.M.’nin 04/06/2003 tarihli oturumda kabul edildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından da onaylandı ve resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
İkiz yasalar BM tarafından 1966 yılında kabul edildi 1976 yılında ise yürürlüğe girdi. 2003’den önce birkaç defa BM tarafından Türkiye’ye dayatılan bu yasalar dönemin hükümetlerince reddedildi. Lakin 2003’de AKP hükümeti BM’nin tarafı olduğu bu yasaları oylayarak meclisten geçirdi. Yani ikiz yasalar bir uluslar arası anlaşmadır ve bağlıyıcı niteliği vardır. Bu bağlayıcılık gereğince BM, bu sözleşmelerde yer alan ortak hükümle, BM bünyesinde oluşturulacak komisyon ve komiteler aracılığı ile Türkiye’de denetim yapma hakkına sahiptir.
Üstelik, bu sözleşmeleri onaylayan TBMM’nin daha sonra bu sözleşmelerin içeriğini değiştirme hakkı ve olanağı da yoktur.
Ayrıca, Anayasanın 15. maddesinde; savaş, seferberlik, sıkıyönetim gibi olağanüstü hallerde dahi bu sözleşmelerde yer alan “hakların” kısıtlanamayacağı öngörülmüştür.
İKİZ YASALAR NE SÖYLÜYOR?
Şimdi gelelin can alıcı bölüme. Bu haklar nelerdir? Yani ikiz yasalar bize ne sunuyor, ne söylüyor?
1. Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.
2. Bütün halklar, doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir koşulda yoksun bırakılamaz.
3. Bu sözleşmeye taraf bütün devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve Birleşmiş Milletler şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir. denmektedir.
Peki bu yasalar nasıl aktif olur? Hayata nasıl geçirilir?
İkiz yasaların uygulanması yani yukarıdaki maddelerin geçerlilik kazanması için TBMM’den veya hükümet kararıyla kendi hakkını tayin etmek isteyen bölge, şehir, halk veya yerel yönetim için bölgesel bir plebisit yapılır. Yani yerel referandum. Bu referandumda sandığa gidenler biz kendi hakkımızı tayin etmek istiyoruz derse yukarıdaki maddeler aktif olur ve bağımsızlıklarını kazanırlar.
Şimdi gelelim neyin neden olduğuna…
Hatırlayalım, PKK ve HDP’nin çözüm sürecindeki en önemli talepleri Özerklik idi. Bu talebe bu süreçte birçok siyasi parti, lider, aydın destek verdi ancak AKP sürecin içine özerkliği dahil etmedi. HDP ve PKK’nın bu hamlesi kendileri açısından akıllıca bir hamleydi. Çünkü özerk olan bir yerel yönetim, TBMM veya Hükümet tarafından alınan referandum kararı olmadan kendi referandumunu yapma hakkına sahip olacaktı. Yani bir başak değişle özerkleşen HDP’li şehirler bir referandum ile bağımsızlıklarını ilan edebileceklerdi. Lakin özerkliğin resmi olarak kabul edilmemesi ve açılım paketine girmemesiyle bu sorun ortadan kalkmış gibi gözüktü hepimize.
Oysa gerçek bu değil. Terörün son 2 ayda yeniden başlamasıyla ikiz yasalar doğrudan ortantılır. Birçoğumuzun iddia ettiği şekliyle terörü başlatan AKP değildir. Ya da en azından tek başına. Açılım süreciyle özerklik hakkını elde edemeyen PKK ve HDP bunu başka bir yoldan elde etmeyi ve ikiz yasaları aktif etmeyi hedeflemiştir.
Hatırlayınız. Son 1 ayda bölgedeki neredeyse bütün il ve ilçelerde HDP’li yönetimler özerklik ilan etti. Bizler de bir geçerliliği yok diye ciddiye almadık. Halbu ki mesele bizim anayasamıza göre resmi geçerliliği olup olmaması değil bu özerkliği tanıyacak olan BM’ye göre geçerliliğinin olup olmamasıdır. Zira HDP’lilerin yapmaya çalıştığı şey de tam budur.
Bölgede özerklik ilan edip BM’nin bunu tanımasını sağlayacaklar. Demirtaş ve diğer HDŞP’lilerin NATO’yu göreve çağırmasının, BM’yi göreve çağırmasının ve diğer yurtdışı temaslarının altında yatan gerçek budur. Özerliklerinin tanınması için lobi faaliyeti yürütüyorlar.
Peki BM bu özerkliği tanırsa ne olur? İşte o zaman HDP’li belediyeler yerel referanduma giderk bağımsızlıklarını ilan ederler. Bu durumda Türkiye’nin yapacağı hiç bir şey yoktur. Zira ikiz yasalar gereği Türkiye bunu kabul etmek zorundadır. Aksi halde BM’ye Türkiye’ye müdahale etme ve özerklik ilan edilen bölgelerde bir barış gücü konuşlandırma hakkı doğar.
Hasip Kaplan2ın ve bölgedeki diğer yerel yöneticilerin son günlerdeki açıklamaları da bu kapsamdadır. BM’yi bir etnik savaş yapıldığına ikna etmek, bir iç savaş yapıldığına ikna etmek ve özerkliği tanımasını sağlamak. Bu olduğunda türk Ordusu ve polisinin bölgede bir hükmü kalmıyor. Tabi devlet yöneticilerinin de. Eğer buna askeri olarak karşı çıkmaya kalkarsanız da doğrudan BM ile savaşır konuma düşersiniz. Bu durumda da size NATO müdahale eder. Kısacası son günlerde yaşanan gelişmelerin tamamı bu plana hizmet ediyor. Batı’da Kürtlerin linç edilmesi, iş yerlerinin yakılması ve yapmalanması, BM’nin HDP’nin söylemine dayanak bulması için ya da bir başak değişle kitabına uydurması için önemli doneler.
Benim şahsi görüşüm AKP’nin de bu işin içinde olduğu. Yani özerklik referandumunu TBMM’den geçiremeyeceği için böyle bir yola başvurduğu. Yani AKP ile PKK’nın bu konuda bir danışıklı-dövüş yaptıkları. Yaşanan bütün gelişmeler süreci bu sonuca doğru yontuyor. Dahası bu sonucu ulaşmamak için de yine o evlerini, iş yerlerini yaktığınız, terörist ilan ettiğiniz, hepsi ölsün dediğiniz Kürt halkına muhtacız. Zira yapılacak referandumda onların hayır demesi için hala birlikte yaşama, ülkenin bütünlüğüne ve devletin onları önemsediğine sorunlarına çözüm bulduğuna ve Türk-Kürt kardeşliğine kanaat etmeleri ve inanmaları gerekiyor.
Uzun lafın kısası. Kendisine vatanı savunuyorum diyenler, yurtseverim diyenler veya milliyetçiyim diyenler bu ülkenin fiilen ve fikren bölünmesine sebep olacak davranışlardan kaçınmalıdır. Aksi halde bir bakmışsınız Türkiye, Yugoslavya’ya dönmüş…
Armağan Yılmaz
The Expose
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

