30 Ocak 2015 Cuma

Tayfun Özdağ ANASININ DİZİNDEN TAHRİK OLANLAR VAR BU ÜLKEDE Anasının Diz Kapağından Tahrik Olanlar Var Bu Ülkede… Furkan Vakfı Kurucusu Alparslan Kuytul çıkmış konuşuyor: "Ne diyor İslam, annen de olsa diz kapağının altından göbeğine kadar ve sırtına bakamazsın. Annen de olsa, diz kapağının üstü tahrik eder. İslam gerçeği konuşuyor. Hayal âleminde değil İslam. Tozpembe hayallerde gezmiyor İslam. 'Olmaz canım, annesiyle olur mu, bacısıyla olur mu?' İslam hayal kurmuyor, gerçeği söylüyor. 'Olur' diyor. Biri yapmazsa biri yapar. 'Olur mu?' diyenlerin başlarına geliyor." Vatandaş soruyor: "Banyoda çıplak yıkanılır mı?" (!!!) Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu yanıt veriyor: "Çırılçıplak yıkanmak mekruh (İğrenç, tiksindirici) görülmüştür. Çünkü o halde olmak iyi değildir" yanıtını vererek şunları söylüyor: "Peki ne yapacak? Göbeğinin altından şortunu çıkarmadan yıkanacak. Son anda onu çıkarıp durulanacak…” AKP’li bir yetkili konuşuyor: “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır…” Sosyal Doku Vakfı Başkanı Yıldız: ''6 yaşında çocukla evlenilebilir'' Biz öğrenciyken arkadaşlarla şakalaşırdık: “Herkes gider aya, biz gideriz yaya…” 21.yüzyılda şu din ulemasının (!) söylediklerine bakar mısınız? Tümünün de hedefinde kadın var… Tümünün de hedefinde kadının örtünmesi eve hapsedilmesi, evine ve erkeğine köle edilmesi var...Gizlenmesi var… Tümünün de hedefinde kadın gövdesi, bacak, göğüs, saç, kol, diz, cinsellik, tahrik, don var… Anasının diz kapağının üstü bile onu tahrik ediyormuş… Hiçbirisi de kadını kendisine eşit bir cins, erkekle eşit haklara sahip bir toplumsal varlık olarak görmüyor… Yar, ana, kız kardeş olarak görmüyor… Onu sadece ve sadece tahrik unsuru, seks metaı olarak görüyor… Onu bir cinsel obje, bir cinsel tahrik aracı gibi algılıyor… Tümünün de aklında “don” var. Don nerede giyilir, nerede çıkarılır, nerede çıplak insan “Mekruhtur?” Ekonomi, sosyal yaşantı, açlık sınırının altında sürünen insanlar, tarımın çökmesi Türkiye’nin sorunları, bütçe açığı,emeklilere yapılan 23 TL zam, onun umurunda bile değil… Varsa “don” yoksa “don…” Sanki başka konu kalmamış gibi… Sanki konuşulacak, çözümlenecek başka sorun kalmamış gibi… Don aklını almış ulemanın… Banyoda bile don giymek günahtır,“Donsuz yıkanılmaz, yıkanmanın sonuna doğru hemen çıkarılır, kurulanılır, sonra yine giyilir.” Çünkü melekler onu seyretmektedir… Peki, tuvalette nasıl hareket edilecek? Tuvalette ne yapacak insanlarımız? Donunu çıkarmayacak mı? Tuvalette melekler yok mudur? “Eve girerken, banyoya girerken şu adımını atacaksın, yemek yerken bu kolunu kullanacaksın…” diyen, özel yaşantımıza kural üstüne kural getiren âlimlerimiz, bir gün olsun, ayakkabı kutularından, çelik kasalardan, para sayma makinelerinden, gemiciklerden, hırsızlıklardan, yolsuzluklardan, CONİ’lerden, kelle kesen, ırza geçen IŞİD’den söz ettiler mi? Gördünüz mü? Duydunuz mu? Ben görmedim… Onlara göre kadın bir tapulu mal gibi, erkeğinin mülküdür, emir kuludur, hizmetkârıdır… “Kadın evinin süsüdür…” diyordu eski savunma bakanı…Ve kendisinden iş isteyen bir bayana, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu,“Evdeki işler yetmiyor mu?" diye soruyordu… Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise, “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek." Gerekçesi ile memleketteki işsizliği, açıklamaya çalışıyordu… Zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” demişti bir zamanlar… Elbette böyle düşünen bir Başbakanın bakanları da ona uygun sözler, konuşmalar, davranışlar göstereceklerdi… Cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf vatandaş gibi gören ve evinin kölesi yapmaya çalışan AKP’nin bu yanlış “Kadın politikası” yüzünden ülkemizde bugün, kadın sosyal, kültürel ve iş yaşamından uzaklaşmış durumdadır… Bugün kadının iş gücüne katılımı 1990’lanların çok gerisinde kalmıştır… Dünya Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu’na göre Türkiye’nin 136 ülke arasında yeri 120. sırada bulunuyor. Sıralamada Türkiye’den hemen sonra gelenler ise Gana, Tanzanya, Katar gibi ülkelerdir... AKP’nin kadını aşağılayan bu politikaları sonucunda “kadına yönelik şiddet yüzde 1500 artış göstermiş, fuhuş, cinsel taciz, erken evlenmeler sonucu intiharlar, aldatmalar, boşanmalar” doruğa ulaşmıştır… AKP iktidarında hem evde hem dışarıda çifte sömürü, baskı, şiddet altında inleyen kadının yaşamı günümüzde cehenneme dönmüştür… Esir hayatı yaşamaktadır… Yaşatılmaktadır… ÇÜNKÜ KADININ ÖZGÜR, BAĞIMSIZ OLDUĞU BİR TOPLUMDA ASLA ŞERİAT DÜZENİ KURULAMAZ… ERKEKLER ZORBALIK YAPAMAZ, DİLEDİKLERİ GİBİ HAREKET EDEMEZLER… Bunun için de kadının evine hapsolması, en az üç çocuk yapması, erkeği ile çocukları ile ev işleri ile uğraşırken doğruları, gerçekleri, sömürüyü görmemesi, bilmemesi, kölelik koşullarına karşı koymaması gerekir… Karşı koyarsa dayak vardır, işkence vardır, ölüm vardır… Bu görüşü kanıtlamak için uzun uzun açıklamalar yapmaya hiç gerek yoktur, şeriatla yönetilen dinci ülkelere bakmak yeterlidir… Bugün ülke nüfusumuzun yarısını kadınlar ortaya çıkarmaktadır… Bu kölelik düzenini yıkmak, ezilmeye, sömürülmeye, şiddete karşı koymak için kadınların hiç vakit yitirilmeden örgütlenmesi, devrimci mücadeleye katılması gerekmektedir… Bu konuda en güzel örnek Yunanistan’dır… Komşularımızda ve dünyada devrim hızla ilerlemektedir… Çok uzak değil, yakın bir gelecekte kapımızı çalacaktır… 1923 devrimini gerçekleştiren Atatürk Türkiye’sinde şeriatın yaşayamayacağını yakında tüm odun kafalılar da anlayacaklardır… Ali ERALP
YAVVVV ! HACI ! YAVV !....HACIII..NEYİN KAFASI BU ? KEMALİZM'in fotoğrafı.

29 Ocak 2015 Perşembe

elektrik faturası

SOYGUNUN FATURALANMIŞ HALİ.! Nazlı Selen SOYGUNUN FATURALANMIŞ HALİ.!SOYGUNUN FATURALANMIŞ HALİ.! Nazlı Selen

oğlan bizim kız biaim

25 / 100 akepe yalanı..

Uğur DündarFacebook: halkinsozcusuTwitter: ugurdundarsozcuE-mail: ugur.dundar@ugurdundar.com.tr 29 Ocak 2015 Diğer Yazıları 100 büyük AKP yalanı(2) Baş­lık böy­le olun­ca sö­zü faz­la uzat­ma­dan he­men ya­lan­la­rı sı­ra­la­ma­ya baş­la­mak ge­re­ki­yor. Ama o ka­dar çok ya­lan var ki, han­gi bi­rin­den baş­la­ya­ca­ğı­mı şa­şır­mış du­rum­da­yım. Zi­ra sa­de­ce 24 sa­at için­de söy­le­nen­ler bu kö­şe­yi dol­du­rur, hat­ta er­te­si gü­ne sar­kar! O hal­de se­çi­ci ola­lım, son­dan baş­la­yıp en unu­tul­maz ya­lan­la­rı te­ker te­ker sı­ra­la­ma­ya ça­lı­şa­lım: * * * * 1- 28 Şu­ba­t’­ta bay­ra­ğı­mız­da­ki hi­la­li çı­kar­ma­ya kalk­tı­lar! 2- Dün­ya­nın en öz­gür med­ya­sı Tür­ki­ye­’de­dir! 3- Ba­zı mu­ha­lif ga­ze­te­ci­le­rin iş­le­ri­ne son ve­ri­lir­ken AKP hiç­bir mü­da­ha­le­de bu­lun­ma­mış, ga­ze­te­ci­ler med­ya pat­ron­la­rı­nın ki­şi­sel ka­rar­la­rı ve ter­cih­le­riy­le ko­vul­muş­lar­dır! 4- Bu ga­ze­te­ci­ler­den bi­ri olan Emin Çö­la­şan “AKP pa­ra­mız­dan al­tı sı­fı­rı at­sın, Tak­si­m’­de anı­rı­rı­m” de­miş­tir! 5- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti bir hu­kuk dev­le­ti­dir! 6- Ül­ke­miz­de yar­gı ba­ğım­sız­dır! 7- Baş­ba­kan Tay­yip Er­do­ğan, Er­ge­ne­kon Da­va­sı sü­re­cin­de “Ben bu da­va­nın sav­cı­sı­yı­m” de­me­miş­tir! 8- Pa­ra­lel ya­pı­nın dev­le­te sız­dı­ğı çok ya­kın bir ta­rih­te fark edil­miş­tir! 9- Cum­hur­baş­ka­nı Tay­yip Er­do­ğan et­ti­ği ye­min ge­re­ği ta­raf­sız­dır! 10- AKP ik­ti­da­rı 3Y, ya­ni yol­suz­luk, yok­sul­luk ve ya­sak­lar­la mü­ca­de­le için iş­ba­şı­na gel­di­ğin­den, hiç­bir yol­suz­luk so­ruş­tur­ma­sı ört­bas edil­me­miş, tüm yol­suz­luk, hır­sız­lık ve rüş­vet id­di­ala­rı­nın üze­ri­ne ka­rar­lı­lık­la gi­dil­miş­tir! 11- Tür­ki­ye­’de ile­ri de­mok­ra­si, tüm ku­rum ve ku­ru­luş­la­rıy­la iş­le­mek­te­dir! 12- AKP ço­ğul­cu de­mok­ra­si­ye inan­mış, öz­gür­lük­çü, fark­lı­lık­la­ra say­gı­lı ve ken­di­si­ne oy ver­me­yen top­lum ke­sim­le­ri­ni hoş­gö­rüy­le ku­cak­la­yan de­mok­rat bir par­ti­dir! 13- AKP ik­ti­da­rın­da hiç kim­se­nin ya­şam bi­çi­mi­ne mü­da­ha­le edil­me­miş, ka­dın­la­rın kaç ço­cuk ya­pa­cak­la­rı ve bun­la­rı na­sıl do­ğu­ra­cak­la­rı as­la tel­kin edil­me­miş­tir! 14- AKP Tür­ki­ye­’sin­de her­kes, Ana­ya­sa­’nın gü­ven­ce al­tı­na al­dı­ğı top­lan­tı ve gös­te­ri yü­rü­yü­şü hak­kı­nı öz­gür­ce kul­lan­mak­ta­dır! 15- AKP ik­ti­da­rı dö­ne­min­de hiç kim­se dü­şün­ce­si­ni açık­la­dı­ğı için mah­kum edil­me­miş­tir! 16- AKP, te­rör ör­gü­tü PKK ile pa­zar­lık ma­sa­sı­na otur­ma­mış­tır! 17- Ab­dul­lah Öca­la­n’­a öz­gür­lük sö­zü ke­sin­lik­le ve­ril­me­miş­tir! Özerk­lik la­fı te­laf­fuz edil­me­miş­tir! 18- Hiç­bir AKP yet­ki­li­si “E­sed iki ay için­de dev­ri­le­cek ve biz Şa­m’­da­ki Eme­vi­ye Ca­mi­si’n­de na­maz kı­la­ca­ğız!” de­me­miş­tir! 19- Tür­ki­ye, IŞİD ve El Nur­sa gi­bi te­rör ör­güt­le­ri­ne des­tek sağ­la­ma­mış, Tür­ki­ye için­de bu ör­güt­le­re te­rö­rist dev­şi­ril­me­si­ne izin ver­me­miş­tir! 20- Ge­zi Par­kı pro­tes­to­cu­la­rı Dol­ma­bah­çe­’de­ki Bezm-i Alem Va­li­de Sul­tan Ca­mi­i’n­de iç­ki iç­miş­ler, kut­sal me­ka­na say­gı­sız­lık et­miş­ler­dir! 21- Ay­nı sü­reç­te de­ri pan­to­lon­lu, bel­den yu­ka­rı­la­rı çıp­lak ve ka­fa­la­rı ban­da­na­lı çok sa­yı­da ey­lem­ci, Ka­ba­ta­ş’­ta tür­ban­lı bir ka­dı­na ve be­be­ği­ne şid­det uy­gu­la­mış, saç­la­rın­dan çe­ke­rek yer­ler­de sü­rük­le­miş­tir! 22- Rey­han­lı­’da 53 yurt­ta­şı­mı­zın ha­ya­tı­nı kay­bet­ti­ği bom­ba­lı sal­dı­rı­yı Ese­d’­e bağ­lı güç­ler dü­zen­le­miş­tir! 23- Ada­na­’da Ko­mi­ser Mus­ta­fa Sa­rı­’yı ey­lem­ci­ler şe­hit et­miş­ler­dir! 24- Po­li­si­mi­zin kul­lan­dı­ğı bi­ber ga­zı za­rar­sız­dır, hat­ta or­ga­nik­tir! TO­MA­’la­rın sık­tı­ğı su­lar­da da kim­ya­sal mad­de yok­tur! 25- Ata­türk Or­man Çift­li­ği­’n­de ya­pı­lan sa­ray de­ğil, Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Kül­li­ye­si­’dir. Avu­kat­la­rı­nın mah­ke­me­le­re ver­dik­le­ri di­lek­çe­le­re gö­re Cum­hur­baş­ka­nı da hâ­lâ Çan­ka­ya­’da ika­met et­mek­te­dir! * * * * Sev­gi­li okur­la­rım, Gör­dü­ğü­nüz gi­bi da­ha ön­ce de sı­ra­la­dı­ğı­mız “100 Bü­yük AKP Ya­la­nı­”nın gün­cel­le­me­sin­de ilk 25’e gel­dik, ye­ri­miz dol­du. Za­man­la de­va­mı­nı da ya­za­rım. Se­çim dö­ne­mi­ne de gir­di­ği­mi­ze gö­re; dur­mak yok, ya­la­na de­vam!.. UĞUR DÜN­DA­R’­IN NO­TU “Sa­yın Uğur Dün­dar; 28.01.2015 ta­rih­li ga­ze­te­ni­zin 1-4 say­fa­la­rın­da “Dev­le­tin Pe­ri­şan­lı­ğı­” baş­lık­lı kö­şe ya­zı­nız­da; Ye­ni­çağ Ga­ze­te­si­’nin bir kö­şe ya­zı­sın­dan alın­tı ya­pa­rak, da­ha ön­ce Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­müz­ce 27.01.2015 ta­ri­hin­de ba­sın açık­la­ma­sı ya­pı­lan ko­nu­ya iliş­kin bir ha­ber ya­yım­lan­mış­tır. 27.01.2015 ta­ri­hin­de www.egm.gov.tr ad­re­sin­de kö­şe ya­zı­nız­da be­lir­ti­len hu­sus­la­ra iliş­kin ge­rek­li açık­la­ma ya­pıl­mış, asıl­sız ve ger­çek dı­şı ko­nu­lar ya­lan­lan­mış­tır. Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nu­lur. Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü Ba­sın ve Halk­la İliş­ki­ler Mü­dür­lü­ğü­”

28 Ocak 2015 Çarşamba

AKEPE KONGRELERİ CAMİ VE KURAN KURSLARINDA YAPIYOR

Ey Görmez, Allah rızası için gör artık bunları28 Ocak 2015 Çarşamba 17:15CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, Muş Hasköy’deki Kuran kursunda AKP İlçe Kongresi’nin yapıldığını söylerek Diyanet İşleri Başkanı Görmez’e seslendi “Ey Görmez Allah rızası için gör artık bunları!” Paylaş Ey Görmez, Allah rızası için gör artık bunları Özkes, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. AKP’nin Muş’un Hasköy ilçe kongresini bir Kuran kursunda yaptığını belirterek, bu kongreden fotoğrafı gazetecilere gösterdi. Özkes, “Camilerin AKP’nin seçim büroları haline getirilmesi, Kur’an Kurslarının AKP’nin kongre mahelli yapılması asla kabul edilemez. Ey Görmez, Allah rızası için gör artık bunları” dedi. Özkes, sözlerini şöyle sürdürdü: DÖRT ESKİ BAKANIN YARGILANMAMASI Dört eski bakanın yargılanmadan aklanması toplumu derinden sarsmıştır. Onulmaz yaralar açmıştır. Memleketler ahlaksızlıktan çökerler. Ateş, su ve ahlak arkadaş olmuşlar. Kaybolduklarında birbirlerini nasıl bulacaklarını sormuşlar. Ateş ‘bir duman görürseniz, ben oradayım’ derken, su da ‘bir şırıltı duyduğunuzda, ben de oradayım’ demiş. Ahlak ise ‘ben kaybolursam, beni bulamazsınız’ demiş. AKP döneminde ahlak erozyonu var. İçi boşaltılmış bir İslam algısı var. İnsan hakları ihlaline şükür namazı kılan, yalanla imanı bir arada tutan, haram helal demeyen, kul hakkını iştahla yiyen, rüşvete ‘hediye’ diyen, ahlaksız Müslüman tipleri öne çıkmaya başladı. Devlet gücünü, din gücünü ve kapitalizmin gücünü tekelinde toplayan iktidar adeta acımasız bir canavara dönüşerek telafisi mümkün olmayan tahribatlara yol açıyor. AKP iktidarında elbette Cumhuriyetin kazanımları zarar gördü. Demokrasi zarar gördü. Hak, hukuk ve adalet büyük zarar gördü ama en büyük zararı Yüce İslam dini gördü. Neredeyse hırsızlık sevap sayıldı, hırsızlar itibarlı kılındı. Allah’ a dil uzatanlar aklanmakta, muktedire dil uzatanlar ise haklanmaktadır. “DÖRT ESKİ BAKAN YARGILANSAYDI AKP, ‘AK’ PARTİ OLACAKTI” “Eskiden AKP’ye oy verenler AKP’nin eleştirilmesine dahi tahammül edemezlerdi. Ama bugün AKP’yi göğsüne gere gere savunan neredeyse kalmadı. 4 eski bakanın aklanmasıyla kimi insanlar din ile dünyalık arasında sıkıştı, kimisi de utancıyla baş başa kaldı. Allah bu duruma kimseyi düşürmesin. Şayet 4 eski bakanı ihraç edip Yüce Divan’a sevk etselerdi işte o zaman AKP, AK Parti olacaktı. Ancak onları savunarak yargılanmadan aklama yolunu seçtikleri için enaz 10 puan düştüler. Peki neydi iktidarı bu denli düşüşü göze alıp eski bakanları savunmaya iten sebep. İşin sanıldığından daha vahim ve 4 eski bakandan daha öteye gitmesi miydi? Evet, Etyen Mahçupyan’ın ifadesiyle, dindar kesimlerin en az yarısı aynen böyle düşünüyor.”

çamlıca selatin camii

Laik Türkler evlerini satıp kaçıyor28 Ocak 2015 Çarşamba 18:01Alman Die Welt gazetesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ankara'da yaptırdığı Ak Saray ile İstanbul Çamlıca'da yaptırdığı 'dev' caminin sadece gösteriş için yapılmadığını, aynı zamanda kendisine İslam dünyasında prestij kazandırmak için de yapıldığını yazdı. Makalede, İstanbul'da inşaa ettirilen caminin avlusuna Erdoğan'ın türbesini yaptırmak istediğini de yazdı. Paylaş Laik Türkler evlerini satıp kaçıyor Alman Die Welt gazetesinde, Boris Kalnoky-Christoph B. Schiltz-Daniel Friedrich Sturm tarafından Erdoğan hakkındaki makale 'Kefen, Erdoğan'ın sembolü oldu' başlığıyla yayımlandı. Erdoğan'ın askeri darbe söylemlerini kullanarak, Türkiye'de demokrasiyi yürürlükten kaldırıp, büyük devlet olma hayelleri içinde ''yeni bir dini kuşak yaratmak'' istediği belirtilen makalede, Avrupa Birliği ile sürdürülen müzakere sürecinin her iki taraf açısından da çıkmazlarla kuşatıldığı hatırlatılıyor. 'DEVASA CAMİ YALNIZCA GÖSTERİŞ MERAKINDAN DEĞİL' Erdoğan'ın saray ve camiler yaptırarak, Osmanlı özentisi içinde padişah ve halife olmak istediği gibi çarpıcı iddiaların bulunduğu makalede ''Ankara'daki saray ile İstanbul'da yapımına başlanan 30 bin kapasiteli devasa cami yalnızca gösteriş merakından değil, aynı zamanda İslam dünyasında kendisine saygı ve prestij kazandırıp halife olma hayellerinin de bir sonucudur'' ifadelerine yer veriliyor. İstanbul'da inşaa ettirilen caminin avlusuna Erdoğan'ın türbesini yaptırmak istediği belirtilen makalede, Erdoğan'ın içinde bulunduğu ruh halinin ‘emperyal psikoloji’ olduğunun altı çiziliyor. 'ÖMER EL BEŞİR KÖTÜ BİR ŞEY YAPMIŞ OLAMAZ, ÇÜNKÜ O BİR MÜSLÜMAN' İsrail'e ''Hitler'den daha beter'' ve ''çocuk katili'' diyen Erdoğan'ın, 300 bin insanın ölümünden sorumlu tutulan Sudan diktatörü Ömer El Beşir'den söz ederken, ''Kötü bir şey yapmış olamaz; çünkü o bir Müslüman'' dediği hatırlatılıyor. 'LAİK TÜRKLER EVLERİNİ SATIP, O BÖLGELERDEN TAŞINIYOR' Makalede, Erdoğan'ın iktidara geldiği dönemde askeri darbe tehlikesine karşı demokrasiyi kökleştirme söyleminde bulunduğu, buna karşın demokrasiyi Türkiye'den söküp atmak için ne gerekiyorsa yaptığına işaret edilerek, ''Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün doğum günü yerine Muhammed'in doğum günü kutlamaları yapılıyor (...) Laik Türkler, yaşadıkları evlerini satıp, o bölgelerden taşınıyorlar. Çocuklarının geleceği için...'' yorumları yapılıyor. 'POLİS, AKP'YE BAĞLI PARTİ TEŞKİLATI GİBİ ÇALIŞIYOR' Ayrıca Türkiye’den “Polis teşkilatının AKP teşkilatına bağlı parti teşkilatı gibi çalıştığı, ulusal istihbaratın doğrudan Erdoğan'a bağlandığı, öğretim görevlilerinden öğrencilere kadar hiç kimsenin demokratik eleştiri ve muhalefet haklarından yararlanamadığı bir ülke” olarak söz ediliyor. 'ATEİSTLERE TERÖRİST DERKEN, EL NUSRA'YA YARDIM EDİYOR' "Ateistlerden terörist gibi söz edilirken, karikatüristler hakkında onlarca davanın açılıyor" denilen yazıda, Suriye'deki İslamcı El Nusra Cephesi'ne doğrudan silah yardımı yapılırken, IŞİD için Türkiye'nin Erdoğan sayesinde geçiş ülkesi haline getirildiği belirtiliyor. Erdoğan'ın, ''Biz bu yola kefenimizle çıktık ifadesinden de anlaşılacağı gibi, Erdoğan, ya kazanmak istiyor ya da şehit olarak ölmek'' ifadelerine yer veriliyor.

27 Ocak 2015 Salı

şems-i tebrizi

W baba puşt

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8yrU8cqFxZuMMEmbDkcbK3oR978k5s3feNz_WIFCy7ngN6Ih4hiQ5LgQ_A_c4wAKsrkrrrMI_dkB18iZ4tJd_1w91AKnxdJnjREW-OVP5TR6RUKGvR-o9-nEkIeXed7L0h4bvDN5w-hwe/s1600/Obama-Bushheredity.jpg

beretta

http://www.armietiro.com.tr/HaberDetay.aspx?ID=94

26 Ocak 2015 Pazartesi

KÜRTÇE AŞIĞI YÜRÜTME, TÜRK OKULLARINI NEDEN KAPATIYOR

Başbakan Davutoğlu'ndan Diyarbakır mesajları Diyarbakır'da AKP il kongresine katılan Başbakan Ahmet Davutoğlu konuştu. Davutoğlu'nun konuşmasında öne çıkan konular şöyle; "Rahmetli Özal zamanında bir çözüm süreci başlatmıştı. O sürecin önemli isimlerinden Eşref Bitlis rahmetliyi şehit ettiler. Arkasından da Özal vefat etti ve o çözüm süreci akamete uğradı. Ardından rahmetle andığımız Gaffar Okan’ı… Onun ismi bugün dahi kardeşliğin sembolü olmuştur. Rahmetli Erbakan çözüm için çaba sarf ettiğinde 28 Şubat süreci başlatıldı. 2005’te Diyarbakır konuşmasıyla çözüm süreci tekrar ihsas edilmeye başlandığında 2006’da Cumhuriyet mitingleri tertip edildi. Devlet içindeki çeteler 90’lı yıllardaki gibi karanlık bir dönemi başlatmak istediler. “KUMPAS KURDULAR YILMADIK” Diyarbakır’dan Somali’ye de selam olsun. MİT müsteşarımıza kumpas kurdular. Biz yılmadık. Çözüm sürecine ivme kattık. Silahlı unsurlar Türkiye’yi terk etmeye başlamışken Gezi provokasyonları yaptılar. Ve bir anda bütün bir ülkeyi karanlığa boğmak istediler. Ama biz çözüm süreci yasasını çıkarttık. Çözüm süreci yasal bir çerçeveye oturdu. “ÇÖZÜM SÜRECİ BAŞARIYA ULAŞACAK” Ama durmadılar. Sayın cumhurbaşkanımızla Ak Parti olağanüstü kongresinde devir teslim yaparken yaptığımız konuşmamda çözüm sürecinin önemini vurguladık. O cumhurbaşkanı ben başbakan olarak işte bir daha söylüyorum çözüm süreci her ne olursa olsun başarıya ulaşacak. “KOBANİ’YE SELAM EDİYORUM…” Türk ve Kürt kardeşler birlikte Kudüs’ün, Şam’ın özgürlüğü için çalışacaklar. Çözüm sürecini hiç aksamayan bir mekanizması çerçevesine oturttuk. Yeni Türkiye için tekrar yola çıkmışken 6-7 Eylül olaylarını çıkardılar. Kobani için çıkmadı o olaylar. Kobani’ye buradan selam ediyorum. Kobani’deki her kardeşlimin alnından öpüyorum. Kobani bize tarihin emanetidir. “TÜRK ULUSALCILARI DİYOR Kİ…” Tarihdaşlık çözüm sürecinin ortak noktasıdır. Olaylar sakinleştiğinde bu kez de Cizre provokasyonları oldu. Onlara karşı da tedbir aldık. Ama bilisin ki her bir Cizreli bizim kardeşimizdir. Türk ulusalcıları diyor ki Selçuklu’yu, Osmalı’yı, Osmanlıcayı unutun gelin tarih öncesi bir medeniyet inşa edelim. Kürt Baasçıları da unutun o İslam asırlarını daha öncesine Medlere Perslere gidin diyorlar. Ama bilsinler ki Anadolu’nun mayası İslam mayası tevhit mayasıdır. “HİLALİ BAYRAKTAN KALDIRMAK İSTEDİLER” Bir ara dedim tarihin parantezini kapatıyoruz. Türk, Kürt, Zaza yiğitler yine yan yana olacaklar. İnşallah bu ebedi kardeşlik daim kılınacak. İşte 28 Şubat’ta hilal İslamı temsil ediyorlar diye hilali, bayraktan kaldırmak isteyen Türk ulusalcılar çıktı. Bu al bayrak dünyada mazlumların tevhidin bayrağıdır. Bizler hilalin temsil ettiği İslamı temsil etmeye devam edeceğiz. Biraz vakit bulsam güzel Kürtçemizi de güzel Türkçemiz kadar öğrenmek istiyorum. Diyarbakırlı korumam Mehmet Çiftçi. Canım ona emanet. Canımız Diyarbakır'a emanet.

EYY EMEKLİLER

Şu günlerde zamlı emekli maaşlarınızı alıyorsunuz… Hadi gene iyisiniz!.. Ekonomi sihirbazı AKP iktidarının sizler için büyük fedakarlıkla yaptığı günde 80 kuruş zammı cebe attınız, keyfiniz yerinde… Ancak, günde 80 kuruş zammı bol bulup olmayacak yerlere harcamayın!.. Allah israfı sevmez… Tayyip gibi devlet büyüklerimizi örnek alın, tutumlu olmayı, tasarruf yapmayı öğrenin!.. * * * * Kışın kayak yapmaya üç defa değil, bir defa gidiverin… Her yıl yaz aylarında gemiyle Yunan adalarına gidiyorsunuz, bari Bodrum, Datça, Marmaris’e gitmeyiverin, bir yerinizden bir şeyiniz eksilmez!… Hepsi bir arada olmaz!.. Biraz da sizler için her türlü fedakarlığı yapan Tayyip’le onun Sadrazamı Ahmet’i düşünün… Günde 80 kuruş az buz para mıdır, neyinize yetmez?!. * * * * Şimdi “Neler saçmalıyor bu adam, bizimle dalga mı geçiyor” diyeceksiniz… Ama Tayyip ve Ahmet gibi büyük Türk büyüklerimiz böyle düşünmese, sizleri günde 80 kuruş zamma layık görür müydü?.. Sizler ayda 1.000-1.500 lira maaşla yoksulluğun pençesine terk edilirken… Milletin a…. koyanlar, devletten ballı ihaleler alanlar, altın kaçakçıları ve onların iktidardaki ortakları malı götürüyor!.. * * * * Devletin bütçesi yetmediği için sizlere 80 kuruşluk utanç zammı verilirken… Tayyip, Habeşistan’da, Cibuti’de Türkiye’nin nasıl büyüdüğünü, nasıl zenginleştiğini anlatıyor, Afrikalılar da ağızları bir karış açık onu dinliyordu!.. Bir yanda 80 kuruş zam… Diğer yanda 1 katrilyon 370 trilyona yapılan 1150 odalı kaçak saray… Sarayın aşçıları, uşakları, hizmetçileri, bahçıvanları, şoförleri, sekreterleri, özel kalem müdürleri, danışmanları ve koca bir koruma ordusu… İlaveten Muhafız Alayı… Bunların paraya ihtiyacı var… E sen de azıcık fedakarlığa katlanacaksın!.. * * * * Size 80 kuruş, sarayın altın kaplama klozetlerine 10 bin lira… Size 80 kuruş, sarayın su, elektrik, doğalgazına milyonlar… Sayın emekli vatandaşım… Bu yağma Hasan’ın böreği oldukça sen ömrü billah yoksulluk içinde yaşamaya mecbursun… Para yok, ne yapalım?!. * * * * Sayın emekli vatandaşlarım… Üzülme, yine de avunacak bir taraf var… Senin paran yok ama… İtibarın var!.. Tayyip ne dedi?.. “Bu saray Türkiye’nin itibarıdır.” Cebiniz para görmese de itibar sahibisiniz… Hadi gene iyisiniz!.. Bayraklar yarıda!.. Suudi Arabistan Kralı öldü, yasını tutmak bize düştü… Adamlar yas tutmuyor, onların yerine biz tutuyoruz… Herifler bayrakları yarıya indirmiyor, biz indiriyoruz… Sırf Araplara yağcılık olsun diye… Ülkesinin bütün varlıklarını 25 çocuğu, bilmem kaç karısı ve sülalesindeki bütün “prenslerle” sömürüp büyük bir saltanat içinde yaşayan uyduruk Kral öldü, bizim Tayyip resmi gezisini yarıda kesip Suudi Arabistan’a koştu… Adam kutsal yerlerdeki bütün tarihi mirası yıkıp gökdelen oteller dikti, hacca giden dolar milyonerleri o otellerden, aşağıda ufacık kalan Kabe’ye tepeden baktı… Ülke şeriat kurallarıyla idare ediliyor, kadınların otomobil kullanması bile yasak… Üstelik, Tayyip’in sevgili dostu Müslüman Kardeşler Örgütü’nü düşman ilan eden, Mısır’da bizimkilerin “darbeci” dediği Sisi’yi destekleyen adam ölüyor, bayrakları yarıya biz indiriyoruz… Biz ne acayip bir ülkeyiz?!...MEHMET tÜRKER

istuzu kaplumbağa ve ampul.Bekir Coşkun

Deniz kaplumbağası İztuzu kumsalına yumurtlamaya geldi… Bebekleri olacaktı… Kafayı çıkarttı baktı; Ramazan… * Bu sahillerde birçok çeşit canlı görmüştü; ama bu başka… Başında ampul amblemi olan bir şapka vardı… “Sen kimsin?..” “Ramazan…” “Ramazan ne?…” “Ramazan Oruç…” “…….!!!” İngiliz ortağı ile birlikte, İztuzu kumsalını kaplumbağaların elinden almak isteyen değerli vatan evladı Ramazan Oruç, çevrecilere “yavşaklar”diyen arkadaşımız… AKP belediye meclisi adayı… Ampul yani… * Düşündü kaplumbağa… Ulan buna güvenip yumurtaları bıraksa?…… * Ampul kaplumbağa için de tehlikedir… Çünkü; deniz kaplumbağalarının kuma gömdükleri yumurtalardan yavrular iki ay sonra bir gece çıktıklarında, deniz üzerindeki parlaklığa ve yıldızlara yönelirler… Oysa son yıllarda kıyılardaki ışıklandırma onları yanıltır… Tıpkı talihsiz bu toplum gibi ampule aldanıp yönelirler… Ama deniz orada değildir… Küçük deneyimsiz ve güçsüz minik kaplumbağalar pati pati giderken, denizde bekleyen annelerine varmak yerine, kayalıklarda kuşlara ve tilkilere yem olurlar… * İztuzu kumsalı asla el sürülmemesi gereken bir doğa harikası… Akdeniz kaplumbağalarının üreme yeri, bir dünya mirası… Çalacaklar illaki… O kumsalı çalmak, güneşi çalmak gibidir… Çevreye gönül vermiş yürekli insanlar orada direniyorlar, çırpınıyorlar, ağlaşıyorlar ve nöbetteler… * Kaplumbağa, sudan başını uzatıp sorar: “Hem Ramazan, hem Oruç mu?..” “He…” “Hem de kafa ampul…” “…!!!” * Bu sefer İztuzu kumsalında kaplumbağayım… Talan sisteminde kimse güvende değil… Kaplumbağa olsan bile… Canım yanar canım…

kraldan çok kralcı ve tasarruf ! Rahmi Turan

“Kraldan çok kralcı olmak” ne demektir? Birinin davasını ondan daha çok savunmak, başkasının çıkarına daha fazla sahip çıkmak anlamına gelen güzel bir deyimdir. Aşırı yandaşlık ve şakşakçılık anlamına da gelir. Günümüzde yaşanan en son iki örneğe bakalım: 1) AKP Milletvekili Tülay Babuşcu’nun Türkiye Cumhuriyeti’ni, 622 yıllık Osmanlı Devleti’nin 90 yıllık reklâm arasına benzetmesi ve filmin kaldığı yerden tekrar başlayacağını iddia etmesi… 2) 91 yaşında ölen Suudi Arabistan Kralı Abdullah için Türkiye’de bir günlük yas ilan edilip, bayrakların yarıya indirilmesi. Oysa Kral’ın kendi memleketinde bile yas ilan edilmedi ve ’deki temsilciliklerinde Suudi Arabistan bayrakları yarıya indirilmedi. Bizimkilerin yaptığına “Kraldan çok kralcılık” denmez de ne denir? * * * * * * CHP Milletvekili Umut Oran’ın, Türkiye Cumhuriyeti için “Reklâm arası” diyerek haddini aşan AKP’li Tülay Babuşcu’nun peşini bırakmayacağı anlaşılıyor. Umut Oran: “Cumhuriyet’in yarattığı imkânları kullanarak milletvekili olan insanların çöken bir devletin özlemini çekmeleri hazindir. Bu tamamen kişisel çıkarlar için yapılmaktadır. Ettiğim milletvekili yeminine sahip çıkmak adına Tülay Babuşcu hakkında suç duyurusunda bulundum. Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesi gereğince soruşturma açılması için Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdum.” diyor. * * * * * * * AKP iktidarı, ölen Suudi Arabistan Kralı Abdullah için Türkiye’de bir günlük yas ilan ettiği gibi, C. Başkanı Erdoğan da koşa koşa cenazeye gitti. Oysa ölen Kral Abdullah’ın ülkesi Suudi Arabistan’da bile hiç yas tutulmadı. Çünkü Suudiler Vahhabi’dir ve Vahhabi geleneğinde yas yoktur! Vahhabilik, 18’inci yüzyılda Arabistan’da Muhammed bin Abdülvehhab tarafından kurulan “dini-siyasi” bir mezheptir. Suudiler yas tutmazken, bizimki nasıl bir işgüzarlıktır? Buna “Kraldan çok kralcılık” denmez de ne denir? Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Bilal Erdoğan’ın vakfı TÜRGEV’e 100 milyon dolar bağışta bulunmuştu… Önemli bir para. İlan edilen yas, herhalde bu paranın hatırı içindir! * * * * * * Para dedik de… Bugün ülkemizde, para ile cennetin bile satın alınabileceğine inanılan tuhaf bir dönemde yaşıyoruz. İnsanlarımızın büyük bir bölümünün, özellikle iktidar yandaşlarının, dini-imanı para oldu. Din ile para beraber koşuyor. Oysa, Allah’ın adaleti var. Bu adalet şaşmaz. …Ve hiçbir şey Allah’tan gizlenemez. * * * * * * * Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e karşı olan ve “90 yıllık reklâm arası” diyerek padişahlık döneminin yeniden başlayacağını iddia eden AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu, elini vicdanına koyup bir düşünsün! Ölen Kral Abdullah’ın memleketi gibi şeriatla yönetilen bir ülkede yaşasaydı bırakın milletvekili olmayı, otomobil bile kullanamayacaktı. O tür ülkelerde kadının hiçbir hakkı yoktur. Özgür değildir. Kadın erkeğin malı, esiri, kölesi gibidir. Cumhuriyet’e karşı çıkan Tülay Babuşcu öyle olmayı mı tercih ederdi? Tasarrufun adı var kendi yok! Bu iktidar bir garip! Başbakan başta olmak üzere herkes “Tasarruf” diye bağırıyor. Tasarruf iyi de… Peki, var mı böyle bir şey? Ne gezer! “Tasarruf”un adı var, kendi yok! İktidar, savurganlıkta doludizgin gidiyor! Yoksul halkımızdan toplanan vergiler nerelere savruluyor? 1150 odalı kaçak saraya ve süper lüks özel uçaklara harcanan milyarlardan sonra, araç almada da rekor kırıldı! * * * * * * İçinde bulunduğumuz 2015 yılında rekorlar daha da büyüyecek. Her biri bir milyon dolarlık 20 adet zırhlı özel otomobil, 163 binek aracı, 16 adet arazi tipi lüks otomobil, 17 adet minibüs, Bir adet büyük otobüs, Bir adet panelvan alınmasına karar verilmiş. Diğer birkaç araçla birlikte toplam 222 araç. Bu arada garajlarda daha önceden bekleyen binlerce araç var. Onlar ne olacak? Herhalde yedekte tutulacaklar! Başbakan Davutoğlu “Tasarrufa önem veriyoruz” diyor. İyi ki önem veriyor! Ya vermeseydi? GÜNÜN SÖZÜ Her şey zamana yenik düşer. Zamanın eskittiği düşüncelerle kimse yeni kuşağı yönetemez.

beyin kanaması nasıl anlaşıılır

Her ne kadar fotoğrafla alakası olmasa da günlük yaşantımızda her an karşımıza gelebilecek bir olay/bilgi; LÜTFEN DİKKATLE OKUYUNUZ; Mangal yaparken aniden Sinem’in ayağı takıldı ve düştü. Hemen ambulansa haber vermek istedilerse de Sinem buna karşı çıktı – kendisini iyi hissettiğini ve düşmesine sebep olarak da ayakkabılarının yeni olduğunu gösterdi. Biraz titrek ve solgun göründüğünden, arkadaşları üstünü başını temizlemesine yardımcı oldular ve önüne dolu bir tabak koydular, çünkü elindeki tabağı düşürmüştü. Sinem akşama kadar diğerleriyle birlikte eğlenmeye devam etti. Eşi akşam olduğunda hepimizi arayıp Sinem’in hastaneye kaldırıldığını haber verdi. Aksam saat 23:00′te Sinem vefat etmiş. Meğer mangal yaparken beyin kanaması geçirmiş. “Eğer herhangi biri bunun bir beyin kanaması olduğunu anlasaydı, Sinem bugün hayatta olurdu.” Lütfen aşağıdaki yazıyı dikkatle okuyunuz: Bir nöroloji uzmanı şöyle der: Önemli olan beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek -ki bu hiç de kolay değil. Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir: Beyin kanaması semptomlarını anlamak cok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyni çok ciddi zararlar görebilir. Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir. 1.Kişinin gülümsemesini istemek (eğer yapamazsa = Felç demektir) 2.Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek (“Bu gün çok güzel bir gün”) gibi. 3.Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek. 4.Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir. Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa – “lütfen” derhal acil servise haber veriniz ve doktora telefonda durumu izah ediniz. Ünlü bir kardiyolog – “Eğer bu açıklama 10 kişiye ulaşırsa, emin olun ki en az bir kişinin hayatı kurtulur” demiş. An'ı Yakala Fotoğraf Klübü, TC Isa Güler ve 8 diğer kişi ile birlikte Her ne kadar fotoğrafla alakası olmasa da günlük yaşantımızda her an karşımıza gelebilecek bir olay/bilgi; LÜTFEN DİKKATLE OKUYUNUZ; Mangal yaparken aniden Sinem’in ayağı takıldı ve düştü. Hemen ambulansa haber vermek istedilerse de Sinem buna karşı çıktı – kendisini iyi hissettiğini ve düşmesine sebep olarak da ayakkabılarının yeni olduğunu gösterdi. Biraz titrek ve solgun göründüğünden, arkadaşları üstünü başını temizlemesine yardımcı oldular ve önüne dolu bir tabak koydular, çünkü elindeki tabağı düşürmüştü. Sinem akşama kadar diğerleriyle birlikte eğlenmeye devam etti. Eşi akşam olduğunda hepimizi arayıp Sinem’in hastaneye kaldırıldığını haber verdi. Aksam saat 23:00′te Sinem vefat etmiş. Meğer mangal yaparken beyin kanaması geçirmiş. “Eğer herhangi biri bunun bir beyin kanaması olduğunu anlasaydı, Sinem bugün hayatta olurdu.” Lütfen aşağıdaki yazıyı dikkatle okuyunuz: Bir nöroloji uzmanı şöyle der: Önemli olan beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek -ki bu hiç de kolay değil. Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir: Beyin kanaması semptomlarını anlamak cok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyni çok ciddi zararlar görebilir. Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir. 1.Kişinin gülümsemesini istemek (eğer yapamazsa = Felç demektir) 2.Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek (“Bu gün çok güzel bir gün”) gibi. 3.Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek. 4.Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir. Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa – “lütfen” derhal acil servise haber veriniz ve doktora telefonda durumu izah ediniz. Ünlü bir kardiyolog – “Eğer bu açıklama 10 kişiye ulaşırsa, emin olun ki en az bir kişinin hayatı kurtulur” demiş.Her ne kadar fotoğrafla alakası olmasa da günlük yaşantımızda her an karşımıza gelebilecek bir olay/bilgi; LÜTFEN DİKKATLE OKUYUNUZ; Mangal yaparken aniden Sinem’in ayağı takıldı ve düştü. Hemen ambulansa haber vermek istedilerse de Sinem buna karşı çıktı – kendisini iyi hissettiğini ve düşmesine sebep olarak da ayakkabılarının yeni olduğunu gösterdi. Biraz titrek ve solgun göründüğünden, arkadaşları üstünü başını temizlemesine yardımcı oldular ve önüne dolu bir tabak koydular, çünkü elindeki tabağı düşürmüştü. Sinem akşama kadar diğerleriyle birlikte eğlenmeye devam etti. Eşi akşam olduğunda hepimizi arayıp Sinem’in hastaneye kaldırıldığını haber verdi. Aksam saat 23:00′te Sinem vefat etmiş. Meğer mangal yaparken beyin kanaması geçirmiş. “Eğer herhangi biri bunun bir beyin kanaması olduğunu anlasaydı, Sinem bugün hayatta olurdu.” Lütfen aşağıdaki yazıyı dikkatle okuyunuz: Bir nöroloji uzmanı şöyle der: Önemli olan beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek -ki bu hiç de kolay değil. Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir: Beyin kanaması semptomlarını anlamak cok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyni çok ciddi zararlar görebilir. Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir. 1.Kişinin gülümsemesini istemek (eğer yapamazsa = Felç demektir) 2.Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek (“Bu gün çok güzel bir gün”) gibi. 3.Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek. 4.Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir. Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa – “lütfen” derhal acil servise haber veriniz ve doktora telefonda durumu izah ediniz. Ünlü bir kardiyolog – “Eğer bu açıklama 10 kişiye ulaşırsa, emin olun ki en az bir kişinin hayatı kurtulur” demiş. An'ı Yakala Fotoğraf Klübü, TC Isa Güler ve 8 diğer kişi ile birlikte Her ne kadar fotoğrafla alakası olmasa da günlük yaşantımızda her an karşımıza gelebilecek bir olay/bilgi; LÜTFEN DİKKATLE OKUYUNUZ; Mangal yaparken aniden Sinem’in ayağı takıldı ve düştü. Hemen ambulansa haber vermek istedilerse de Sinem buna karşı çıktı – kendisini iyi hissettiğini ve düşmesine sebep olarak da ayakkabılarının yeni olduğunu gösterdi. Biraz titrek ve solgun göründüğünden, arkadaşları üstünü başını temizlemesine yardımcı oldular ve önüne dolu bir tabak koydular, çünkü elindeki tabağı düşürmüştü. Sinem akşama kadar diğerleriyle birlikte eğlenmeye devam etti. Eşi akşam olduğunda hepimizi arayıp Sinem’in hastaneye kaldırıldığını haber verdi. Aksam saat 23:00′te Sinem vefat etmiş. Meğer mangal yaparken beyin kanaması geçirmiş. “Eğer herhangi biri bunun bir beyin kanaması olduğunu anlasaydı, Sinem bugün hayatta olurdu.” Lütfen aşağıdaki yazıyı dikkatle okuyunuz: Bir nöroloji uzmanı şöyle der: Önemli olan beyin kanaması teşhisini koymak ve 3 saat içerisinde bunu tedavi ettirmek -ki bu hiç de kolay değil. Beyin kanaması olduğunu anlamak için aşağıdaki dört adımı uygulamak gerekir: Beyin kanaması semptomlarını anlamak cok zor olabilir. Fakat bu konuda bilgisiz olup beyin kanaması geçiren kişiye müdahale edilmezse, beyni çok ciddi zararlar görebilir. Doktorlar, artık herkesin aşağıdaki 4 adımı uygulamakla bunu kolayca anlayabileceğini söylemektedir. 1.Kişinin gülümsemesini istemek (eğer yapamazsa = Felç demektir) 2.Kişinin çok basit bir cümle söylemesini istemek (“Bu gün çok güzel bir gün”) gibi. 3.Kişiden her iki kolunu birden kaldırmasını istemek. 4.Kişiden dilini dışarı çıkartmasını istemek. Eğer yamulmuşsa bu da felç geçirdiğine işarettir. Eğer kişi bu dört adımdan birini yerine getiremiyorsa – “lütfen” derhal acil servise haber veriniz ve doktora telefonda durumu izah ediniz. Ünlü bir kardiyolog – “Eğer bu açıklama 10 kişiye ulaşırsa, emin olun ki en az bir kişinin hayatı kurtulur” demiş.

3. köprüye karşı video

https://www.facebook.com/video.php?v=851419261592126

25 Ocak 2015 Pazar

katalogdan kuma seçimi

Katalogdan kuma seçiliyor19 Ocak 2015 Pazartesi 10:35Sadece kuma olarak giden Suriyeli sığınmacılar değil, üzerine kuma getirilen de sıkışmışlık içinde.Paylaş Katalogdan kuma seçiliyor Kilis’te turist gibiyiz. Çünkü burada nüfusun yarıdan fazlasını Suriyeli sığınmacılar oluşturuyor. Dükkânların çoğunda Arapça yazılar göze çarpıyor. O dükkânlar arasından geçip Kilis eşrafından Mehmet E. ile buluşuyoruz. Kilis’in kodunu, dışarıdan gelip kısa zamanda çözmenin mümkün olmadığını anlıyoruz. Suriyelilerin de yaşadığı küçük bir apartmandayız. Yine Suriyelilere kiralanmak üzere ayrılan ve iptidai eşyaları olan bir daireye geçiyoruz. Ticaretin yanı sıra müteahhitlik de yapan 60 yaşın üzerindeki Mehmet E. dairenin sahibi. Yeni bir bina yaptığını ve elinde çok fazla daire olduğunu söyleyen Mehmet E. bunların büyük çoğunluğunu Suriyelilere kiralıyorum derken “alçakgönüllülükle” ekliyor: “Bazılarını da mağdura hayrına veriyorum.” ‘Adamın evli olması sorun değil’ Genç bir Suriyeli olan ve E’nin evinde kirada oturan Ahmet de bize katılıyor. Erkek dünyasından kadınların yaşamını anlamaya çalışıyoruz. Ahmet, kendi kültürü hakkında kısa bilgiler veriyor: “Biz 12-13, bilemedin 14 yaşına gelen kızlarımızı, kardeşlerimizi veririz. Zaten savaş var, bakacak durumda değiliz. Öyle büyük başlık paraları da istemeyiz. Sığınmacılarla resmi nikâh yapılmıyor. Kızımızı vereceğimiz kişinin evli olması sorun olmaz. Bizde 4 kadın almak serbest zaten. Ailemizdeki kızların pek çoğu burada, bu şekilde evlendi. Hem bizim içimizde hem de karşı tarafta evlilik işlerinde aracı olanlar var. Kadınlar da erkekler de bu işlere yardımcı oluyor.” ‘Yeni bir tane daha alacağım’ Mehmet E, Ahmet’in bıraktığı yerden sözü alıyor: “Şaşıracak bir şey yok. Biz zaten öteden beri kız alırdık. Savaştan beri bu işler kolaylaştı. Sadece Kilis’te değil, buralarda, Gaziantep’te, Şanlıurfa’da herkesin bir yandan tutması vardır. Şimdi Kilis’e Ankara’dan, İzmir’den, İstanbul’dan kız almaya gelen oluyor. Yaşı hayli fazla olan bir esnaf arkadaşımız var. Dükkânında 14 yaşında bir kız çalıştırıyor. Kafayı ona takmış. ‘İlla ben bu kızı alacağım, babasıyla konuştum’ diyor.” Söz burada bitmiyor. Mehmet E. çekinmeden resmi nikâhı dışında iki eşi olduğundan söz edip şakayla karışık ekliyor: “Yeni bir tane daha alacağım. Ama zordur ha! Kimisi bir kadının kahrını çekemezken…” Sessizliğin ardından aynı şey bir kez daha yineleniyor: “Şaşırmayın, öyle bir günde buraları kavramak kolay değil.” Peki… Üstüne kuma getirilen kadınlar bu durumu anlamıyorlar mı? “Anlamaz olurlar mı hiç” diyor Mehmet E. “yüzlemezler sadece, anlasalar ne yapacaklar ki!” “79 numaralı” plakaya sahip otomobillerin arasından geçip kasabadan bozma şehirden ayrılıyoruz. Nüfusun yüzde altmışı Suriyeli… Evdeki nüfus belirsiz. Şehirden çıkarken arkamızı dönüp tabelaya bakıyoruz. Kilis… Nüfus: 89.500, Rakım: 640… Sanki hiçbir şey gerçek değil. Çekinmeden resmi nikâhlı eşi dışında iki eşi olduğunu söyleyen Kilis eşrafından Mehmet E., “Yaşı hayli fazla olan bir esnaf arkadaşımız var. Dükkânında 14 yaşında bir kız çalıştırıyor. Kafaya onu takmış, illa bu kızı alacağım diyor” ifadelerini kullanıyor. MAZLUMDER Gaziantep Şubesi Başkanı Avukat Sabri Sayan: Yozlaşma daha da artacak Avukat Sayan’la öncelikle sığınmacı sorunu ve Türkiye’nin bu konudaki pozisyonu üzerinde duruyoruz. Sayan, Türkiye’de yıllar öncesine uzanan yanlış uygulamalara dikkat çekiyor: “Suriyelilerden önce de bu kadar büyük olmamakla birlikte mülteci sorunu vardı. Ülkedeki mültecilerin mağduriyetlerinin en önemli sebeplerinden biri Türkiye’nin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne koymuş olduğu çekincedir. Bunun bir sonucu olarak buraya, sadece Avrupa’dan gelenler göçmen statüsünde değerlendiriliyor. Diğer bölgelerden zorunlu olarak ülkemize girenler ise ‘sığınmacı’ statüsündeler. Bu insanlara geçici bir kimlik belgesi veriliyor. Durumlarının ne olduğu belirsiz… Ucuz işgücü olarak görülüp mağdur ediliyorlar. Onların ucuza çalıştırılması ise ülke insanının işsizlik sorununu büyütüyor. Bununla birlikte ev sahiplerinin sığınmacılardan iki üç kat daha fazla bedeller istediklerini biliyoruz. Kiralar artıp ülke insanlarının ekonomik sorunları büyüyor. Nefret söylemleri yaygınlaşıyor. ‘Nefret söylemlerinin önüne geçilmeli’ Göçmen ya da sığınmacı sorunuyla ilgili ivedi olarak ne yapmak gerekiyor? Avukat Sayan, “Türkiye yanlış politikaların bedelini ödüyor” sözleriyle anlatıyor: “Üç beş günde Emevi Camii’nde namaz kılarız, diyenler evdeki hesabın çarşıya uymadığını gördüler. Artık Suriye’deki savaş bitmediği sürece bu iş kalıcı olarak çözülmez. Savaşın devam etmesi ya da yayılması durumunda ise, sorunlar daha da içinden çıkılmayacak bir boyuta gelip, kangrene dönüştürür. Türkiye, bu durumlara hazırlıksız yakalandı. Kamplar alelacele kuruldu. Halen bir sürü eksiklik var. En azından bundan sonra iyi organize olmak gerekiyor. Nefret söylemlerinin de önüne geçilmeli. Bu insanlara geçici bir çalışma izni verip ucuz işgücü engellenmeli.” Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa başı çekiyor MAZLUMDER Şube Başkanı işlerin daha kötüye gitmesi durumunda Türkiye’de neler yaşanabileceğini de özetliyor: “10 yıl sonra, sığınmacı çocukları büyüyecek. Erkek çocuklar, suç çetelerinin hedef kitlesinde. Hem bu çocukların geleceği karartılacak hem de ülkedeki suç oranı yükselecek. Sokaktaki bir kız çocuğunun geleceği ise çok karanlık. Onlara fuhuş sektörü hazırlık yapıyor. Onlar mağdur edilirken, Türkiye’de yozlaşma artacak.” Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Suriye’de yaşanan iç savaşın ardından ikinci, hatta üçüncü evliliklerin de çok fazla yaygınlaştığına dikkat çeken Sayan, “Bu konuda şehrimizle birlikte, Kilis ve Şanlıurfa başı çekiyor” diyor. Çift yönlü mağduriyet Sayan, bunun çift yönlü bir mağduriyet olduğunu anlatıyor: “Savaşlarda en çok kadın ve çocukların yara aldığına bizzat yaşayarak tanıklık ediyoruz. Bir ekmek ve sıcak bir yuva arayan mağdur sığınmacı kadınlar bir yanda, ‘kocam üstüme ya başka birini getirirse’ diye endişelenen eşler öte yanda… Bölgede resmi olmayan evliliklerin ve kuma sorununun giderek daha fazla yaygınlaştığını görüyoruz. Bununla birlikte yaşlı birinin genç bir sığınmacıyla para karşılığında evlendiğine şahit oluyoruz. (Erk Acarer-Cumhuriyet)Ana SayfaGündemKatalogdan kuma seçiliyor19 Ocak 2015 Pazartesi 10:35Sadece kuma olarak giden Suriyeli sığınmacılar değil, üzerine kuma getirilen de sıkışmışlık içinde.Paylaş Katalogdan kuma seçiliyor

sağlık için öneriler

Tek oda ev

24 Ocak 2015 Cumartesi

suudi abd. ALLAH ın cezası

https://www.facebook.com/haberaycom/photos/a.323611434331071.95340.290188687673346/1128026283889578/?type=1&theater

sorma be gardaş


Kadir Dinçer.
SORMA BE GARDAŞIM.
Dünya kahpe, şahsiyetsizler baş olmuş...
Gardeşi gardeşe düşürmüş, çözmüş, bölmüş.....
İnsanlar biaç , geçinmekten yoksun, ruhsarı solmuş....
Yüce divanlar haraminin, haşkaşinin beşiği olmuş...
AH BE GARDAŞ SORMA
Ah be gardaş sorma sorma sakına
Kahpelik dünyanın eşiği olmuş
Uzağını boş ver bak en yakına
Riyalar suretin beşiği olmuş
Zurna sesi çıkar tılsımlı neyden
Bozuk koku gelir her gün her şeyden
Bunları söyleyen kovulur köyden
Dürüstlük sütçünün eşeği olmuş
Hileli terazi cezadan muaf..!
Nerde hani kılı kırk yaran esnaf?
Karga bülbül olmuş, bülbül bir tuhaf
Hırsızlık âlemin döşeği olmuş
Olmuş be gardaşım olmazlar olmuş
Siyah zifte dönmüş, ak olan solmuş
Bildiğin her yere eşkıya dolmuş
Mevki de onların kaşığı olmuş
İhsan Turhan_21 Ocak 2015 yeni şiirim...

telfn sol kulakla


LÜTFEN DİKKAT!

Telefona SOL kulağınızla cevap verin.
* Günde 2 (iki) kere kahve içmeyin.
* SOĞUK su ile hap almayın.
* 19 'dan sonra YEMEK yemeyin.
* Tükettiğiniz YAĞLI gıdaların miktarını azaltın.
* Sabahları daha çok, akşamları ise daha az SU için.
* Cep telefonu BATARYA'ları ile mesafenizi uzak tutun.
* UZUN süre kulaklık takmayın.
* Gece 10 sabah 06, en ideal uyuma saatleridir
* Uyku öncesi İLAÇ aldıktan sonra hemen uzanmayın.
* Şarjınız SON çizgiye indiğinde, yani çok çok az bir şarj seviyesinde iken telefona cevap vermeyin, zira yaydığı radyasyon 1000 kat fazladır

OKUDUYSAN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !
Düşündüren Bilgilendiren | Yediveren Yayınları

23 Ocak 2015 Cuma

milletin a.. k... a ihaleler!

  • Diğer
Bir el cebinize uzanmış olabilir!

Saklayın, gizleyin, örtün. Meclis, “rüşvetin örtüsü” yapıldı. Milletvekillerine “Dava için her türlü hırsızlığı görmezden gelin” hedefi verildi.
Bundan kötüsü:
Kıyamet günü.
Veba salgını.
Her şey olabilir.
Bir gizli el.
Cebinize uzanmıştır.
Haberiniz olmayabilir.
Bir hırsız gölgesi sessizliğiyle “su faturanıza gizli zam gömülmüş” ve paranız çalınmıştır. Size dönüp “metreküpü 4 lira 13 kuruş” denilmiş fakat “faturanıza 5 lira 40 kuruş”  yazılmış, suya yüzde 30 zam yapılmıştır. Yıllık enflasyon yüzde 8 olurken, sizin suyunuza yüzde 30 zam yapılmasının gerekçesi “dava için her türlü zam haktır” yolu seçilmiş, cebinizden gizlice alınan zamlı su paraları, belediyeye “lale soğanı satan iktidar partisi milletvekilinin şirketine” aktarılmıştır.
* * * * * *
Sorun, merak edin.
Suya yüzde 30 gizli zam yapan İstanbul Belediyesi’ne “bir lale soğanı bir yıl önce kaç kuruştan satılıyordu ve bu soğancık için bir yıl sonra belediyenin kasasından yani sizin paranızdan kaç lira “ ödenir oldu?
65 kuruşluk lale soğanı.
1 lira 50 kuruş mu oldu?
Gerçeği kim bilecek?
İstanbul Belediyesi, Konya’da, Şile’de, Trakya’da, İzmir Bayındır’da üreticilerle anlaştığı gibi Balıkesir Tatlıpınar’da AKP Milletvekili Tülay Babuşcu’nun aile şirketine de “Alım garantili lale soğanı yetiştiriciliğini teşvik kapsamında” destek yaparken; torpilli fiyat mı uyguladı, kayırma mı yaptı? Bu lale soğanları belediye parasının haksızca savurulmasını önleyecek hangi ölçülerle satın alınıyor ve hangi sıklıkta dikiliyor, diktiriliyor? Aynı metrekare alana dikilen lale soğanı sayısı her yıl ne sebeple artıyor?
Bunları kim bilecek?
Sayıştay devre dışı!
Meclis, rüşvete örtü oldu.
Ahlak, din, iman devre dışı.
Her şey olabilir.
Yüksek Mahkeme “kayıp kaçak bedelinin” dürüst tüketiciye bindirilmesini hukuk dışı buldu. Adaletin bu kararına da bir örtü atılabilir. Yurt genelinde 35 milyona ulaşan elektrik abonelerinin faturalarına bir isim altında gizli zam gömülebilir.
Yakındır.
Kılıf hazırlanıyordur.
Firmalar korunacak.
Kollanacak, kayrılacak.
Gizli el!
Cebinize uzanacaktır.
* * * * *
CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, dikkatli bir gözle baktığında; Murat Nehri üzerine yapılması projelendirilen “Kale1-Kale2- Beyhan1 ve Beyhan2 adlı dört barajın” yapımı işinin Milletin a….. koyanlara verildiğini görecek, su altında kalacak demiryollarının yeniden yapım işinin de, diğer firmalar ihale dışı bırakılarak, yine Milletin anasına sövenlere sunulduğunu fark edecek ancak demiryolu yer değiştirme işinin yarısı yapıldıktan sonra diğer yarısının bitirilmesi bedelinin, baraj su kotu bahane edilerek Hazine’ye yüklendiğine tanık olacaktır.
* * * * * *
Hazine: Sizin paranız.
Gizli el yine cebinizde.
Meclis rüşvete örtü oldu.
Ar damarları çatladı.
Nefes alırken bile dikkat!
ALİ İSMAİL
Bir yandan fırıncılar saldırdı. Bir yandan polisler. Gözleri dönmüştü. 19 yaşındaydı Ali İsmail. Eskişehir’de üniversite öğrencisiydi. Bütün kanıtlar; döve döve öldürüldüğünü ortaya koydu. Ali İsmail’e son tekmeyi atan polis, 10 yıla mahkum oldu. 6 yıl yatıp çıkacak. Diğer sanıklar da sanki korunup, kollandılar. Bu davada; ibret ve caydırıcılığın adaletin bir parçası olarak ortaya çıkacağını bekliyorduk. Yanıldık. Ali İsmail Kormaz’ın annesi karar üzerine “kanımız dondu” dedi.

DİKKAT! : Yayınlanan köşe yazıları ve haberlerin tüm hakları Sözcü Gazetesine aittir.Kaynak gösterilse dahi köşe yazıları ve haberlerin tamamı ya da bir kısmı kullanılamaz.