Bölücü Yılmaz GÜNEY’i tanımayan kaldı mı?
Yılmaz GÜNEY'den inciler...
Yılmaz GÜNEY'den inciler...
“Ülkemiz, bağrında bir sömürge (ülke derken, sömürgecilerin kiralık katil tetikçi çete devletini; bağrında sömürge derken de Türkiye Cumhuriyeti’ni kast ediyor) taşımakta ve Kıbrıs'ın bir bölümünü de işgal altında bulundurmaktadır. Ülkemizde, demokratik devrim görevleri yerine getirilmemiş, bölücü ulusun demokratik, siyasi ve ulusal hakları baskı altındadır”
Kayseri konuşmaları-2, Güney Dergisi, 1978; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi Yazılar, C. I, Bölüm 2
“Bölücülerin özgül bir durumu vardır. Türkiye, İran, Irak ve Suriye milli sınırları içinde bölüşülmüş bir sömürgedir. Doğaldır ki, bölücü proletaryası ve devrimcileri, öncelikle kendi ulusundan proletaryanın ve emekçilerin birliği doğrultusunda adımlar atacaklardır. Birleşik Bağımsız Demokratik hedeflerinde, bölünmüşlüğü birliğe çevirmek isteyeceklerdir. Bu amaç, uzun ve zor mücadeleler sonunda, aşamalı olarak gerçekleştirilebilir. Her ülkenin devrimcileri bölücülerin özgül durumunu —kendi sınırları içinde— somut olarak kavramalıdırlar. Her ülkenin ezilen ve ezen ulustan proleter devrimcileri, aralarında sıkı bağlar kurmalı ve militan dayanışmalarını pekiştirmelidirler. Bölücülerin özgül durumu, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin devrimci proletaryasına özgül görevler yüklemektedir. Birleşik Bağımsız Demokratik hedefi için, dört ülkenin devrimini beklemek gerekli midir?
Kayseri konuşmaları-2, Güney Dergisi, 1978; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi Yazılar, C. I, Bölüm 2
“Bölücülerin özgül bir durumu vardır. Türkiye, İran, Irak ve Suriye milli sınırları içinde bölüşülmüş bir sömürgedir. Doğaldır ki, bölücü proletaryası ve devrimcileri, öncelikle kendi ulusundan proletaryanın ve emekçilerin birliği doğrultusunda adımlar atacaklardır. Birleşik Bağımsız Demokratik hedeflerinde, bölünmüşlüğü birliğe çevirmek isteyeceklerdir. Bu amaç, uzun ve zor mücadeleler sonunda, aşamalı olarak gerçekleştirilebilir. Her ülkenin devrimcileri bölücülerin özgül durumunu —kendi sınırları içinde— somut olarak kavramalıdırlar. Her ülkenin ezilen ve ezen ulustan proleter devrimcileri, aralarında sıkı bağlar kurmalı ve militan dayanışmalarını pekiştirmelidirler. Bölücülerin özgül durumu, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin devrimci proletaryasına özgül görevler yüklemektedir. Birleşik Bağımsız Demokratik hedefi için, dört ülkenin devrimini beklemek gerekli midir?
Herhangi bir ülkedeki bölücüler, kendi geleceklerini kendileri tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hakkın tanınması ya da tanınmaması söz konusu değildir. Çünkü ezilen uluslar, kendi geleceklerini belirleme hakkı için kimsenin şefaatini beklemezler. Kendi geleceklerini belirleme haklarına sahiptirler ve bu görevin yerine getirilmesi onların birinci enternasyonalist görevidir.
Görüşümüzün daha açık anlaşılabilmesi için bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bu dört ülkeden herhangi birinde devrimin gerçekleştiğini varsayalım. Böyle bir durumda, o ülkedeki bölücüler isterlerse bağımsız bir devlet kurabilirler. Diğer ülkedeki bölücüler de isterlerse, bağımsız devletini kuran bölücülere katılabilirler. Bu nedenle, bölücülerin kurtuluşu için dört ülkenin devriminin gerçekleştirilmesi beklenemez. Bölücülerin, bir ülkedeki devrim sonucu bağımsız devletlerini kurmaları halinde, diğer ülkedeki bölücülerin bu bağımsız devlete katılma talebi, diğer ülkelerin devrimci proletaryası ve yurtsever demokratları tarafından savunulmalıdır."
Kayseri konuşmaları-3, Güney Dergisi, 1978; Aktaran, Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. I, Bölüm 2
"Bağımsız, demokratik çok ortaklı (Türkiye’de federasyon), Bağımsız Birleşik Demokratik bölücülerin davasının, Ön Asya Halk Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin temel taşı olacaktır. Birinci paylaşım savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu çöktü. İngiliz, Fransız emperyalistleri ile uzlaşan Kemalist burjuvazi, yeni sınırlar üzerinde, “Türkiye” sınırları üzerinde bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmaya göre, bölücüleri bir kısmı da, bu “mili” sınırlar içerisine sokuldu. Biz bu gerçeğin bilincinde olarak, emperyalistlerle uzlaşma sonucu çizilen “milli” sınırlar içerisinde bulunan ve resmi dilde ve uluslararası anlaşmalara göre “Türkiye” olarak tanımlanan ülkenin, doğru biçimde adlandırmasının “İkili ortak federasyon” olduğunu söylüyoruz. Yalnız başına ve her anlam için “Türkiye” adlandırmasını kullanmak, resmi ideolojiyi, resmi görüşü kabul anlamına gelir ve ezen ulus burjuvazisinin açısından bakmak olur."
Ne için savaşıyoruz?, Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. II, Bölüm 1
“1946’ya kadar olan dönem, Kemalist diktatörlüğün en koyu, en baskıcı, en zorba olduğu dönemdir. Değil işçilerin, köylülerin, ekonomik, siyasi ve demokratik hakları, burjuvazinin muhalefetteki kanadına bile hiçbir hak tanımıyordu. Burjuva muhalefet de aynı despotizmin baskısı altındaydı. Kemalist diktatörlük, çeşitli milliyetlerden işçilere, köylülere kan kusturmuştur. En küçük demokratik kıpırtıyı süngü ile bastırmıştır. Aydınların ağızlarına kilit vurmuştur. Bölücüler üzerinde kitle katliamları gerçekleştirmiştir.”
Devlet, Demokrasi ve Devrim, Yılmaz GÜNEY, Siyasi Yazılar, C. II, Bölüm2
“Faşist Türk devleti, Kıbrıs işgalinde olduğu gibi, kendi işçi ve köylülerini boğazlatmak üzere savaş alanlarına sürecektir.”
Faşizm üzerine bir kez daha, Mayıs dergisi, sayı 4, Temmuz 1984; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. III, Bölüm 1
“Açık ve acı bir gerçektir ki, Kıbrıs’ın bir bölümü, 1974 Temmuz’undan bu yana Türk ordusunun işgali altındadır”
19.1.1982’de Yunanistan’da bir toplantıda yaptığı konuşmadan; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. III, Bölüm 1
“Biz, dört bir yandan işgal altında tutulan bir sömürge ülkenin çocukları değil bağımsız, demokratik ve birleşik (sömürgecilerin kiralık tetikçi çete devletini kast ediyor)bir ülkenin, çocukları olmak istiyoruz.
(…)
Bugün bölücülerin çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda sömürgecilerin baskı ve zulmüne karşı (Türkiye Cumhuriyeti’ni kast ediyor) dişe diş dövüşenlerin, dövüşerek ölenlerin amacı da bu. Onları, bütün yüreğimizle selamlıyoruz. Bu uğurda şehit düşen (terörist leşlerini kast ediyor) bütün arkadaşlar kalbimizde ve mücadelemizde yaşıyor ve yaşayacak. Ne mutlu onlara ki, direnerek öldüler ve bağımsızlık meşalesinin ateşleri oldular...”
18.3.1984, Paris bölücü estitüsün’de yaptığı konuşmadan; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. III, Bölüm 2
“Bizim soruna devrimci tarzda bakmamız ile Mustafa Kemâl’in sorunlara darbeci, tepeden inmeci bir şekilde bakması arasında kökten fark vardır.”
Haziran 1983’te Strasbourg/Fransa’da yaptığı konuşmadan; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. III, Bölüm 2
Kayseri konuşmaları-3, Güney Dergisi, 1978; Aktaran, Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. I, Bölüm 2
"Bağımsız, demokratik çok ortaklı (Türkiye’de federasyon), Bağımsız Birleşik Demokratik bölücülerin davasının, Ön Asya Halk Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin temel taşı olacaktır. Birinci paylaşım savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu çöktü. İngiliz, Fransız emperyalistleri ile uzlaşan Kemalist burjuvazi, yeni sınırlar üzerinde, “Türkiye” sınırları üzerinde bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmaya göre, bölücüleri bir kısmı da, bu “mili” sınırlar içerisine sokuldu. Biz bu gerçeğin bilincinde olarak, emperyalistlerle uzlaşma sonucu çizilen “milli” sınırlar içerisinde bulunan ve resmi dilde ve uluslararası anlaşmalara göre “Türkiye” olarak tanımlanan ülkenin, doğru biçimde adlandırmasının “İkili ortak federasyon” olduğunu söylüyoruz. Yalnız başına ve her anlam için “Türkiye” adlandırmasını kullanmak, resmi ideolojiyi, resmi görüşü kabul anlamına gelir ve ezen ulus burjuvazisinin açısından bakmak olur."
Ne için savaşıyoruz?, Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. II, Bölüm 1
“1946’ya kadar olan dönem, Kemalist diktatörlüğün en koyu, en baskıcı, en zorba olduğu dönemdir. Değil işçilerin, köylülerin, ekonomik, siyasi ve demokratik hakları, burjuvazinin muhalefetteki kanadına bile hiçbir hak tanımıyordu. Burjuva muhalefet de aynı despotizmin baskısı altındaydı. Kemalist diktatörlük, çeşitli milliyetlerden işçilere, köylülere kan kusturmuştur. En küçük demokratik kıpırtıyı süngü ile bastırmıştır. Aydınların ağızlarına kilit vurmuştur. Bölücüler üzerinde kitle katliamları gerçekleştirmiştir.”
Devlet, Demokrasi ve Devrim, Yılmaz GÜNEY, Siyasi Yazılar, C. II, Bölüm2
“Faşist Türk devleti, Kıbrıs işgalinde olduğu gibi, kendi işçi ve köylülerini boğazlatmak üzere savaş alanlarına sürecektir.”
Faşizm üzerine bir kez daha, Mayıs dergisi, sayı 4, Temmuz 1984; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. III, Bölüm 1
“Açık ve acı bir gerçektir ki, Kıbrıs’ın bir bölümü, 1974 Temmuz’undan bu yana Türk ordusunun işgali altındadır”
19.1.1982’de Yunanistan’da bir toplantıda yaptığı konuşmadan; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. III, Bölüm 1
“Biz, dört bir yandan işgal altında tutulan bir sömürge ülkenin çocukları değil bağımsız, demokratik ve birleşik (sömürgecilerin kiralık tetikçi çete devletini kast ediyor)bir ülkenin, çocukları olmak istiyoruz.
(…)
Bugün bölücülerin çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda sömürgecilerin baskı ve zulmüne karşı (Türkiye Cumhuriyeti’ni kast ediyor) dişe diş dövüşenlerin, dövüşerek ölenlerin amacı da bu. Onları, bütün yüreğimizle selamlıyoruz. Bu uğurda şehit düşen (terörist leşlerini kast ediyor) bütün arkadaşlar kalbimizde ve mücadelemizde yaşıyor ve yaşayacak. Ne mutlu onlara ki, direnerek öldüler ve bağımsızlık meşalesinin ateşleri oldular...”
18.3.1984, Paris bölücü estitüsün’de yaptığı konuşmadan; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. III, Bölüm 2
“Bizim soruna devrimci tarzda bakmamız ile Mustafa Kemâl’in sorunlara darbeci, tepeden inmeci bir şekilde bakması arasında kökten fark vardır.”
Haziran 1983’te Strasbourg/Fransa’da yaptığı konuşmadan; Aktaran Yılmaz GÜNEY, Siyasi yazılar, C. III, Bölüm 2
13 Eylül 1974'te Yılmaz Güney'in katlettiği Yumurtalık (Adana) hâkimi Sefa MUTLU'yu rahmetle anıyoruz

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder