30 Temmuz 2015 Perşembe

insan vücudunda 24 saat

Yediveren Yayınları, Asiye Öcal ve 2 diğer kişi ile birlikte Vücudunuzda 24 saat boyunca neler olduğunu biliyor muydunuz ? 06.00 Kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. Bu uyanma vücut için kendini yavaşca kalkmaya hazırlama işareti. Metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protein hizmete hazır oluyor. 07.00 Vücut hâlâ zayıf. Spor yapmaktan kaçının. Kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. Spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor. 08.00 Libidonun en yüksek olduğu saat. Fazla miktarda hormon salgılanıyor. Sigara tiryakileri için de durum aynı. Kahvaltı sigarası damarları her zamankinden daha fazla çok daraltıyor. 09.00 Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. Herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. İğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor. 10.00 Organizmanın kendine gelme, 'ben burdayım' deme saati. Fazla enerjik, vücut en yüksek ısı seviyesinde. Verimliliğimiz de öyle. 'Kısa süre belleği' iyi durumda. Bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor. HAZIR CEVAPLIK SAAT 11.00 Vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. Kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. Hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri rahat ve iyi bir şekilde, zorlanmadan çözülür. 12.00 Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor. Öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor. 13.00 Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor. 14.00 Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.). HOŞ GELDİN ENERJİ 15.00 Enerji geri geliyor, bellek tam formunda. İkinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az. 16.00 Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda. 17.00 Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 'ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor. 18.00 Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktif. 19.00 Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla. 20.00 Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyor. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor. YEMEĞİ KESİYORUZ 21.00 Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor. 22.00 Vücudun polisi akyuvarlar aktif hale geliyor. Sigara içenler dikkat! Bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor. 23.00 Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz. TATLI RÜYALAR 24.00 Uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. İlk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz. 01.00 Verim en alt düzeyde. Bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor. 02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor. 03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor. 04.00 Stres hormonundan enerji kazanıyoruz. Enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. Doğum yapma olasılığının en yüksek saati. 05.00 Stres hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. Vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor. Gelsin, yeni bir gün başlıyor. Felsefe Sofrası-Suyu yıkamak. | Çikolata Tadında Hikayeler

23 Temmuz 2015 Perşembe

3 lü ittifakın türkiyeyi ele geçirme planı

Türkiye’yi ele geçirmek kolay değil; Büyük Britanya İmparatorluğu biler 1’nci Dünya Harbi’nde başaramadı bunu. Üstelik yanlarında Fransız Kraliyet Ordusu ve Donanması olmasına rağmen... Sonrasında oturdular düşündüler... Türkleri nasıl yenmeli ve nasıl Türk yurdunu ele geçirmeli diye oturup kara kara düşündüler... Türkiye demek sadece Anadolu ve Trakya demek değildi; bunu anladılar... Türkiye demek; Balkanlar, Ortadoğu ve Asya demekti; bunu da öğrendiler... Öyleyse Türkleri yenmenin ve Türk yurdunu ele geçirebilmenin tek yolu vardı; Türkiye ve Türk Milleti’ni yalnızlaştırmak! Yalnızlaştırmak için de Balkanlar, Ortadoğu ve Asya ile fiziki bağını kesmek! Bakınız neler yaptılar neler... 1980-1988 yılları arasında İran ile Irak’ı savaştırdılar… Bunu da hem Hristiyanların hem de Musevilerin kutsal kitaplarına bağladılar. Tevrat’ta var olduğu ileri sürülen ayetleri savaş planlarına dönüştürdüler. Avrupa ve ABD’de de kamuoyu desteği aldılar. İşte Tevrat’ta geçen İRAN-IRAK Savaşı: ‘Amots oğlu Yeşaya’nın Babil’le ilgili bildirisi: Feryat edin! Tanrı diyor ki, Kötülüğünden ötürü dünyayı, suçlarından ötürü kötüleri cezalandıracağım. Gümüşe değer vermeyen, altını sevmeyen Medleri onlara karşı harekete geçireceğim.[1] Medler İran, Babil ise Irak’tı… 1 ve 2’nci Körfez savaşlarıyla Irak’ı yakıp yıktılar, bir milyonu aşkın insanı öldürdüler, Bağdat’ta taş üstünde taş bırakmadılar, kadınlara tecavüz ettiler… Bu savaşı yine Tevrat’ın ayetlerine bağladılar. İşte o ayet: ‘Ben Tanrı, Sodom ve Gomora’yı nasıl yerle bir ettimse, Kildanilerin yüce gururu, Krallıkların en güzeli olan Babil’i de yerle bir edeceğim… Babil’i baykuş yuvasına, bataklığa çevirecek, yıkım süpürgesiyle süpüreceğim’[2]… Tanrı bir orduyu savaşa hazırlıyor. Öfkesinin araçlarıyla uzak bir ülkeden, dünyanın öbür ucundan bütün ülkeyi yerle bir etmek üzere geliyor. Feryat edin! Tanrı diyor ki… Gazaba geldiğim, öfkemin alevlendiği gün gökleri titreteceğim, yer yerinden oynayacak. Herkes kovalanan ceylan gibi, çobansız koyunlar gibi halkına dönecek, ülkesine kaçacak. Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçen kılıçtan geçirilecek. Yavruları gözleri önünde parçalanacak, Evleri yağmalanacak, Kadınlarının ırzına geçilecek.[3] Ortadoğu’ya bakıldığında, dünyanın öbür ucundan gelen ordu ABD ordusu gibi, tecavüz edilen kadınlar da Babilli yani Iraklı gibi… Bir de bu yaptıklarının adına strateji deyip İsrail için plan yaptılar, utanmadan Dünya Siyonist Dergisi Kivunim’de yayınladılar. İşte İsrail Planı: ‘Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir. Irak Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail’in en büyük tehdidi Irak’ın gücüdür. Bir Irak-İran savaşı Irak’ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır. Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi önemli bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür. Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır.’[4] İsrail planının yemez deyip, üstüne bir de ABD planı(BOP) hazırladılar. İşte ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde ‘Blood Borders’ adlı BOP Planı: ‘Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır. Bölgede yapılacak adil bir düzenleme Irak’taki üç Sünni ağırlıklı bölgeyi budanmış bir devlet haline getirecektir ve bu bölgeler zaman içerisinde Akdeniz’e yönelmiş bir Büyük Lübnan’a kıyılarını kaybetmiş olan Suriye ile birleşmeye karar verebilir ki bu durumda Fenike yeniden doğmuş olur’[5]. Irak’ta Sünni bölgenin biri Mesud Barzani gibi, diğeri İŞİD gibi… İşin içine Suriye’yi de kattılar, Şam içinde taş üstünde taş bırakmadılar, yüz binlerce insanı öldürdüler… Bunu da Tevrat’a bağladılar. İşte Suriye ile ilgili Tevrat’ta yer alan o ayet: ‘Şam’la ilgili bildiri: İşte Şam kent olmaktan çıkacak, Enkaz yığınına dönecek. Aroer kentleri terk edilecek, hayvan sürüleri orada yatacak, onları ürküten olmayacak. Efrayim’de surlu kent kalmayacak, Şam’ın egemenliği yok olacak. Sağ kalan Aramlıların onuru İsrail’in onuru gibi kırılacak... Eyvah, çok sayıda ulus kükrüyor, azgın deniz gibi gürlüyorlar. Halklar güçlü sular gibi çağlıyor. Halklar kabaran sular gibi çağlayabilir, Ama Tanrı onları azarlayınca uzaklara kaçacaklar. Rüzgarın önünde dağdaki saman ufağı gibi, Kasırganın önünde diken yumağı gibi savrulacaklar. Akşam dehşet saçıyorlardı, sabah olmadan yok olup gittiler. Bizi yağmalayanların, bizi soyanların sonu budur.’[6] Şam’da hala taş üstünde taş kalmıyor gibi… Yine İsrail için deyip, bir de bunu plana bağladılar. İşte Siyonist Dergi’de yayınlanan İsrail’ Planı’ndaki Suriye ile ilgili bölümler: ‘Suriye etnik ve dini yapısına istinaden tıpkı bugün Lübnan’da olduğu gibi birkaç eyalete bölünecek ve kıyıda Şii-Alevi bir eyalet, Halep bölgesinde Sünni bir eyalet, Şam’da Kuzey komşusuna düşman olan bir diğer Sünni eyalet olacak ve Dürziler de belki bize ait olan Golan’da, mutlaka Havran’da Kuzey Ürdün’de başka eyaletler kuracaklardır. Bu gelişmeler uzun vadede barış ve güvenlik için garantör olacaktır ve bu hedef bugün bile erişebileceğimiz bir noktadadır.’[7] Bunların hiç biri yetmedi, Mısır’ı da işin içine çektiler; ‘Arap Baharı’ deyip kardeşi kardeşe kırdılar, yüz binlerce insan hayatından oldu… Bu kanlı savaşa kutsal bir hava verdiler, Tevrat’ta geçen Mısır ile ilgili ayetlerde yola çıktılar, Hristiyan ve Yahudi dünyasının desteğini aldılar. İşte o ayet: ‘İşte Tanrı hızla yol alan buluta binmiş Mısır’a geliyor! Mısır putları O’nun önünde titriyor, Mısırlıların yüreği hopluyor. Tanrı diyor ki, Mısırlıları Mısırlılara karşı ayaklandıracağım; Kardeş kardeşe, komşu komşuya, kent kente, Ülke ülkeye karşı savaşacak. Mısırlıların cesareti tükenecek, Tasarılarını boşa çıkaracağım. Yardım için putlara, ölülerin ruhlarına, Medyumlarla ruh çağıranlara danışacaklar. Mısırlıları acımasız bir efendiye teslim edeceğim, Katı yürekli bir kral onlara egemen olacak.’[8] Buradaki Mısır, Tahrir meydanında birbirini kıranlar Mısırlılardır… Hep İsrail için, Mısır’ı da savaş planlarına dahil ettiler adına yine İsrail için strateji dediler. İşte İsrail Planı: ’Mısır’ı coğrafi olarak farklı bölgelere bölmek İsrail’in Batı cephesindeki politik hedefidir. Mısır birçok otorite merkezine bölünmüş ve parçalanmıştır. Eğer Mısır parçalanırsa, Libya, Sudan ve hatta daha uzaktaki devletler mevcut şekilleri ile varlıklarını sürdüremez ve Mısır’ın çözülmesi ile birlikte onlar da çöküşe katılır. Mısır’ın yukarı bölümünde Hıristiyan Kıpti bir devlet ile birlikte merkezi bir hükümet olmadan bölgesel güçleri ile bir kaç zayıf devlet düşüncesi tarihi gelişimin anahtarıdır ve barış anlaşması ile sekteye uğramış olsa bile uzun vadede kaçınılmazdır’[9]. Büyük İsrail neresi biliyor musunuz; Nil’den Fırat’a vaat edilmiş topraklar… Peki neresi burası? Yine Tevrat’tan yola çıktılar, ayetleri kanlı savaşa ortak ettiler ve İsrail’in siyasi ve askeri hedeflerini çizdiler, Büyük İsrail’i tanımladılar. İşte o ayet: ‘O gün Mısır’la Asur arasında bir yol olacak. Asurlu Mısır’a, Mısırlı Asur’a gidip gelecek. Mısırlılarla Asurlular birlikte tapınacaklar. O gün Mısır ve Asur’un yanı sıra İsrail üçüncü ülke olacak. Dünya bu üçü sayesinde kutsanacak. Tanrı, ‘Halkım Mısır, ellerimin işi Asur ve mirasım İsrail kutsansın’ diyerek dünyayı kutsayacak.’[10] Mısır bildiğimiz Firavunlar diyarı Mısır… Asur bildiğimiz Irak… Peki neyi başardılar? Türkiye’nin Irak-İran-Suriye ilişkilerini kopardılar. Yani? Yani Türkiye’yi Ortadoğu’da yalnızlaştırdılar. Peki ya Balkanlar? Balkanlarda artık Türkiye’nin sözü geçiyor mu ki... Peki ya Asya? Şimdi o noktadayız, devamını anlatalım... Türkiye’de Özal’dan Erdoğan’a işleyen bir süreç var. Bu sürecin arka planı çok eski ta 1920 Sevr İşgal Planı’na kadar gider. Biz o kadar eskisi gitmeyeceğiz, bugün yaşanılanlara bakacağız... Süreç şudur: - ‘İleri demokrasi’ denilerek insanlarımız etnik ve dinsel temelde ve de tıpkı İsrail planında olduğu gibi ayrıştırılıyor. Neden mi? Birlik olup güç olmasınlar ve de süreci bozmasınlar diye… - ‘İnsan hakları’ denilerek Kürt etnik kimliği üzerinde ülkemizin bir kısmında PKK devlet içinde devlet oluyor ve çaresizliğe düşürülen halkımızın yönetimi ele geçiriliyor tıpkı ABD’nin BOP planında olduğu gibi. Neden mi? Doğu Anadolu’da PKK üzerinden tampon bir yönetim kurularak Anadolu ile Asya’nın bağını kesmek için... - ‘Dinlerarası diyalog’ adıyla Anadolu’da Haçlı misyonerliğinin kapısı açılıyor, zemin hazırlanıyor tıpkı Fransa’nın ‘Biz Bizans’ın Çocuklarıyız’ sözüyle verdiği mesajda olduğu gibi. Neden mi? Anadolu’daki Müslüman Türk Milletini Hıristiyanlaştırmak için... - ‘Özel okullar’ denilerek milli eğitimden uzaklaşılıyor, en zeki çocuklarımız sınavlar yoluyla elimizden alınarak devşiriliyor tıpkı Osmanlı’nın yaptığının bir rövanşı gibi Neden mi? Milli benliğine yabancı, tarih ve kültürüne yabancı kimliksiz bir nesil yetiştirmek için… - ‘Özelleştirme’denilerek Anadolu’nun zengin yer altı ve yer üstü kaynakları yabancılara devrediliyor tıpkı Sevr işgalindeki kapitülasyonlar gibi. Neden mi? Türk Milleti ve Devletini fakirleştirmek için... - ‘Kod Ergenekon, kod Balyoz’ denilerek Türk Ordusu etkisizleştiriliyor. Neden mi? Kıbrıs’ta Rumlar, Irak’ta Barzani, Kafkas’ta Ermeniler, Ege’de Yunanlılar ve Ortadoğu’da İsrail’in kolay hakimiyet kurmalarını sağlayabilmek için... - “Sıfır sorun politikası” denilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin komşularıyla tüm ilişkileri kopuyor. Neden mi? Türkiye ve Türk Milleti’ni başta söylediğimiz gibi YALNIZLAŞTIRMAK için... Ve tüm bunlar da neden yapılıyor biliyor musunuz; Anadolu’nun insan ve ekonomik kaynak yönetimini ele geçirmek, Anadolu’daki Türk varlığı ve kimliğini zaman içerisinde tarihten silmek ve böylece Haçlı seferlerini sona ulaştırmak için; eski Roma ve Bizans’ı yeniden dünyaya getirmek için… Ve bunları da kim yapıyor biliyor musunuz; SEÇTİKLERİMİZ! Ve bugüne baktığımızda gördüğüm büyük kıskaçtır; bir yanda çözüm denilen siyasi projeyi işleterek PKK üzerinden Hoybun gibi bir ittifakla tampon yönetim kurmak, diğer yanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetimini ele geçirmek ki bu halde zaten tampon yönetime de ihtiyaç kalmayacaktır. İşte gidişatımız budur, Türkiye’yi ele geçirme ve Türk Milleti’ni yok etme planı budur. Bin yılı aşkın bir süredir Anadolu’yu silah gücüyle elimizden alamayanlar kılık değiştirmiş, elinde para dolu çantalar, elinde Kuran’ı Kerim, ağzında besmele olan bir siyasetle karşımıza çıkmışlardır. Burada mesele bu tehlikeyi görebilmektir. Tehlikeyi gören Türk Milleti sağduyusunun gücüyle bu Büyük Suikast’ı tıpkı Lozan’da sonuçsuz bıraktığı gibi bertaraf etmesini bilecektir. Erdal Sarızeybek [1] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16. [2] Tanah/ Büyük Peygamber Yeşaya, Bölüm 13: 19-22. [3] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16. [4] Oded Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’, Dünya Siyonist Dergisi Kivunim, Şubat 1982. [5] Ralph Peters, ‘BOP’, ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi, 1996. [6] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 17. [7] Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’. [8] Tanah/Yeşaya, Bölüm 19:1-15. [9] Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’. [10] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 19:16-25

apo yu idamdan kim kurtardı

http://www.frmtr.com/turkiye-ye-sahip-cik/3301862-apoyu-kimler-idamdan-kurtardi-belgelerle-2-a.html

sağlıkta soygun düzeni

http://www.muhalefet.org/yazi-saglikta-soygun-duzeni-koksal-aydin-28-1251.aspx

22 Temmuz 2015 Çarşamba

işid abd nin.

http://cihandura.com/emperyalizm-yazilari/359-id-amerkanin-ortadouda-kullandii-br-maadir-.html

20 Temmuz 2015 Pazartesi

plastik noları sağlıklısı 5 numara

Yoğurt alırken bu rakamlara dikkat ! Yoğurt satın alırken sadece son kullanım tarihlerine bakıyorsanız, size bir uyarımız var Yoğurt kapları tehlike mi saçıyor ? Aldığınız yoğurtların plastik kaplarındaki rakamlar size mesaj veriyor. Yoğurt kabınızın altında 5 rakamı varsa içiniz rahat olsun ama hiçbir rakam yoksa sağlığınız tehlikede ! Marketlerden aldıkları yoğurtların plastik kaplarının altındaki işaretlerde rakam yazmadığının farkına varan tüketiciler sikayetvar.com’a gönderdikleri şikayetlerle bu rakamların önemine dikkat çektiler. Gelen şikayetler üzerine uzmanlar da “Plastik kapta bulunan yoğurtları almadan önce ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Üçgen işareti içindeki rakamlar size sağlığınız hakkında mesaj veriyor. ‘5’ rakamı şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında kullanılır ve zararsızdır” diyerek hem firmaları hem de tüketicileri uyardı. SADECE SON KULLANMA TARİHİNE BAKIYORSANIZ DİKKAT! Tüketiciler şikayetlerini “Bir sağlık uzmanının uyarısı üzerine aldığım yoğurtun kabının altındaki işaretleri inceledim. Hepsinin bir anlamı varmış. Kabın altına veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz. Üç oktan oluşan bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar. Benim yoğurt kabımda üçgen içinde rakam yoktu. Eğer ürünün altında hiçbir rakam yoksa aman dikkat almamaya dikkat ederim ama bugün aceleyle aldığım bir yoğurtta bu işaret yoktu. Sağlıklı plastik olması açısından bu işaretin içinde 5 rakamı yazmalıymış. Mesajımı okuduğunuzda, tercihiniz olan markanın kabının altına bir bakmanızı öneririm.” şeklinde dile getirerek uyardılar. NELERE DİKKAT ETMELİ? “Plastik türünün sağlığa zararlı olup olmadığını anlamak için numarasına bakın” diyen Şikayetvar Yöneticisi Dr. Ömer Deveci, nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında şu uyarılarda bulundu: “Tüketicilerin ve uzmanların plastik ürünlerin gıdada kullanımı hakkında verdikleri bilgiler gerçekten çok çarpıcı. Plastikler türlerine göre 1’den başlayarak 7’ye kadar numaralandırılıyor. Özellikle Herhangi bir plastik ürün ile sunulan gıdayı alırken ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Bağımsız ya da etrafında oklar olan bir üçgen içinde bu numarayı göreceksiniz. Eğer numara varsa kolay ama yoksa aman dikkat. Yoğurt kaplarında üçgen içinde 5 rakamı vardır. 5 rakamı poliproplendir ve zararsızdır. 5 rakamı şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında vardır. Zararsızdır. 3, 6 ve 7 no'lu plastiklerden uzak durulmalı. Bunlar zararlıdır. Yoğurt alırken kullandığı plastiğe göre tercihinizi yapın.” Nasıl anlıyoruz? Kabın altına veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz. Üç oktan oluşan bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar. Benim yoğurt kabımda üçgen içinde 5 rakamı vardı. 5 numara “polipropilen”dir, altında da zaten "PP" yazar. DİKKAT! 3, 6 ve 7 yazanları almayın, “5” yazmalı... Plastikte kanser tehlikesi... Hangi plastikler zararlı? Plastikler türlerine göre sınıflandırılıyor. Bu türler 1’den 7’ye kadar numaralandırılıyor. Özellikle 3, 6 ve 7 no’lu plastiklerden uzak durmak şart! O halde hangi plastik türünün zararlı olduğunu anlamak için öncelikle numarasına bakmak gerekiyor. Herhangi bir plastik ürün alırken ilk işiniz altında bulunan numarayı kontrol etmek olmalı. Ya bağımsız, ya da etrafında oklar olan bir üçgen içinde bu numarayı görebilirsiniz. Eğer ürünün altında hiçbir rakam yoksa aman dikkat! Türkiye'de özellikle semt pazarlarında satılan ürünlerde yok! Numara varsa işiniz daha kolay. Peki hangi numara, hangi üründe kullanılıyor? Hangileri zararlı, hangileri değil? İşte evde kullanılan plastikleri ayırmanız için üçgen içindeki numaralar hakkında bilmeniz gerekenler: 1. PET veya PETE Polietilen: Genelde su, iki litrelik alkolsüz içecekler ve yağların konduğu pet şişelerde kullanılır. Cam gibi şeffaftır. Zararsızdır. 2. HDPE Yüksek yoğunluklu polietilen: Deterjan ambalajları ve pet süt şişesinde bulunur. Zararsızdır. 3. PVC Polivinil klorid: Streç folyo, dış mekanda kullanılan eşyalar, plastik pipo, zemin malzemesi, duş perdeleri, şeffaf ve kabartmalı plastik ambalajlarda kullanılır. Zararlıdır! 4. LDPE Az yoğunluklu polietilen: Kuru temizleme ve çöp torbaları, yemek saklama kaplarında bulunur. Zararsızdır. 5. PP Poliproplen: Şişe kapakları, içecek kamışları, biberon, yoğurt kaplarında vardır. Zararsızdır. 6. PS Polistiren: Yemiş paketleri, plastik bardak-tabak, markette etin satıldığı köpük tabak, hazır paket fast food ürünlerdedir. Zararlıdır. 7. DİĞER: Bunlar birden altıya kadar kullanılan plastiklerin dışında kalanlardır. Yemek saklama kapları ve bazı pet şişelerde bulunur. Zararlıdır. 3, 6 ve 7 numaralı plastik kaplar içinde ambalajlanmış gıdalardan uzak duralım!.

pet plastik numaraları

17 Temmuz 2015 Cuma

ata toprak aldı türkiyeye verdi

Bu Gerçeği Bugüne Kadar Bilmediğimden Dolayı Kendimden Utandım. ATATÜRK’ün NAHCIVAN İLE KOMŞU OLABİLMEK İÇİN İRAN'dan KENDİ PARASI İLE TOPRAK ALIP DEVLETE VERDİĞİNİ BİLİYOR MUYDUNUZ. Türkiye’nin en kısa kara sınırı olan komşusu, Nahçivan Özerk Bölgesi. Ermenistan ile İran arasında sıkışmış bu bölge Iğdır ile komşu.Toplam “kara sınırı uzunluğu ise 12-13 km” civarında. Çok kişinin bilmediği bir husus var. O da Türk dünyasına açılan tek kapı olan Nahçivan sınırının zamanında Mustafa Kemal Atatürk tarafından “bizzat kendi parasıyla” İran’dan satın aldığı topraklardan oluştuğu. Bu topraklar şu an bize ait ve Nahçivan sınırımızı oluşturuyor. Atatürk bir kez daha dehasını ve ileri görüşlülüğünü ortaya koymuş ve bu bölgeden toprak satın alarak hali hazırda Türk dünyası ile doğrudan sınırımızın olmasını sağlamış. Lider olmak ayrı bir özellik!.. Nahçıvan'ın bir komşu ülke olmasının ötesinde bir anlamı var bizim için. Türk cumhuriyetleri arasında ülkemizle sınır bağlantısı bulunan tek ülke burası. Atatürk döneminde, hem ileride özerklik statüsü kazanması hem de o zaman Nahçıvan'la aramızda bir sınır kurulması için İran'la toprak mübadelesi yapılmış. Atatürk 'Türk Kapısı' olarak nitelendirdiği Nahçıvan'ın 13 km'lik sınırı İran'dan alarak bu ülkeyle bağımızı kurmuş. 1. Dünya Savaşı'nda Türk ordusu Nahçıvan'ın Ermeni istilasından kurtulmasını sağlamış

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Atatürkün zağnos paşa hutbesi

Atatürk'ün 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir'de Zağnos Paşa Camiinde verdiği hutbe sırasındaki fotografı...Ve sadeleştirilmiş haliyle o günkü hutbe: “ Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizamı, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimüşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir. İnsanlara maneví mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla,mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır. Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum. Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin birleşmesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim"

12 Temmuz 2015 Pazar

gülün saray aşkı. millet kesesinden

Turkiye.Net Vallahi de billahi de bu kadarı kimsenin aklına gelmezdi! Biz bu sütunlarda Abdullah Gül’e tam 111 gündür altı aydır işgal ettiği Huber Köşkü’nü boşalttırmaya çalışıyoruz ya... Beyefendi bu arada boş durmamış... Kendisi için yeni bir tarihi “köşk” ayarlamış... Gazeteci Tolga Aktar kardeşimin haberine göre Meclis Başkanlığı’nın yönetiminde olan Milli Saraylar’a ait Maslak’taki meşhur Ayazağa Kasrı; Abdullah Gül’ün kullanımına tahsis edilmiş! Peki; nasıl mı olmuş bu? Anlatayım: *** Abdullah Bey , burayı “çalışma ofisi” olarak kullanmak için, kendi adını taşıyan bir vakıf kurmuş ve 100 bin lira bağışlamış gibi göstermiş... Bu vakıf, sözüm ona “ülkedeki çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin geliştirilmesi” için faaliyet gösterecekmiş... Kurucuları arasında kardeşi ve damadı da varmış... Ve... Maslak ‘taki o muhteşem yapı, 49 yıllığına bu vakfa tahsis edilmiş! Gül, Huber’den ayrıldıktan sonra çalışmalarını tarihimizin en önemli eserlerinden olan bu binada sürdürecekmiş... Peki; bu binayı, Gül’ün vakfına, kim, nasıl, hangi hakla tahsis etmiş? Henüz bunları bilmiyoruz ama elbette öğreneceğiz! *** Kısacası dostlar; bunları bir Köşk’ten kovuyorsunuz; diğerini kapıyorlar! Acaba hiç dokunmasak mı? Korkarım ki kovaladıkça Topkapı Sarayı’na bile göz dikecekler! Mustafa Mutlu (Aydınlık Gazete)

9 Temmuz 2015 Perşembe

kaçak saray karşılaştırması

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1663407470563402&set=a.1380769168827235.1073741828.100006824945135&type=1&theater

5 Temmuz 2015 Pazar

BOP nedir ne değildir....

http://www.sarizeybekhaber.com.tr/dis-haberler-guvenlik/ozel-iste-ingilizce-bop-un-turkce-tam-tercumesi-blood-borders-h3187.html

Türkiye Türklerindir

ATATÜRK'ÜN GÖRMEZDEN GELINEN VE TÜRK INSANINA ÖGRETILMEK ISTENMEYEN BAZI ÖZDEYISLERI: --"Ben her seyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk birliğinin, bir gün hakikat olacagina inancim vardir. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyalari içinde kapayacağim. Türk birligine inaniyorum, onu görüyorum. Yarinin tarihi, yeni fasillarini Türk birliğiyle açacaktir. Dünya sükununu bu fasillar içinde bulacaktir. Türk'ün varligi bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, günes ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek." Atatürk TÜRK KIMDIR? --"Bu memleket, dünyanin beklemedigi, asla ümit etmedigi bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en asagi bir Türk besigidir. Besik tabiatin rüzgarlariyla sallandi. Besigin içindeki çocuk tabiatin yagmurlariyla yikandi. O çocuk tabiatin simseklerinden, yildirimlarindan, kasirgalarindan evvela, korkar gibi oldu; sonra onlara alisti; onlari tabiatin babasi tanidi onlarin oglu oldu. Bir gün o tabiat çocugu tabiat oldu; simsek, yildirim, günes oldu; Türk oldu. Türk budur. Yildirimdir. Kasirgadir, dünyayi aydinlatan günestir. " Atatürk --"Tanri nasip eder, ömrüm vefa ederse; Musul, Kerkük ve Adalari geri alacagim. Selanik de dahil Bati Trakya'yi Türkiye hudutlari içine katacagim ! Atatürk ( "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" sözünü saptiranlara ithaf olunur) --"Istanbul'da çikan bir gazeteyi Kasgar'da ki Türk de anlayacaktir." Atatürk --"Türkiye Türklerindir." Atatürk --"Kanini tasiyandan baskasina inanma!" Atatürk --"Dünya yüzünde, Türkten daha büyük,ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlik tarihinde görülmemistir." Atatürk --"Birgün, ressamlar Türk'ün simasini kaybederlerse, yildirimi alsinlar, yapiversinler." Atatürk --""Milli benligini bulamayan milletler baska milletlerin avi olacaklardir." Atatürk --"Türk'lerin yasadiklari her yer misak-i milli hudutlari içindedir." Atatürk --"Hayattaki yegane üstünlügüm, Türk dogmaktir! Muhterem milletime sunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetistirerek basinin üstüne kadar çikaracagi adamlarin kanindaki, vicdanindaki cevher-i asli'yi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin." Atatürk (Oysa Türkiye'yi, 1938'den bugüne kadar geçen 67 yilllik süreçte kan ve vicdan itibariyla tek bir Türk yönetmemistir!) --"Biz dogrudan dogruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanagi Türk toplulugudur. Bu toplulugun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluga dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur." Atatürk --"Beni olaganüstü bir kisi olarak yorumlamayiniz. Dogusumdaki tek olaganüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir." Atatürk --"Türk budur: Yildirimdir, kasirgadir, dünyayi aydinlatan günestir." Atatürk --"Eger bende bazi fevkaladelikler görüyör, buluyorsaniz bunlari sadece ve yanliz Türk olmama, Türklügüme baglayiniz." Atatürk --""Ülkeniz sizindir, Türklerindir. Bu ülke, tarihte Türk tü bugün de Türk tür ve sonsuza dek Türk olarak yasayakcaktir." Atatürk --"Yetisecek çocuklarimiza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herseyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benligine, millî an'anelerine düsman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu ögretilmelidir." Atatürk --"Türk aydinlarinin kendi kendisini bilmemesinden ve baska milletlerde su veya bu sebeple üstünlük oldugunu sanarak, kendini onlardan asagi görmesinden dogmaktadir. Bu yanlis görüse son vermek için Türklügümüzü bütün asaleti ve tarihi ile tanimak ve tanitmak sarttir." Atatürk --"Türkiye bir maymun degildir ve hiç bir milleti de taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlasacak, ne de Batililasacaktir; o sadece özlesecektir." Atatürk (Ab'ci, Abd'ci Bati özentisi aydinlara(!) duyurulur!) --""Yüksek Türk! Senin için yüksekligin hududu yoktur. Iste parola budur." Atatürk --"Türk çocugu ecdadini tanidikça daha büyük isler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktir." Atatürk --"Tas kirilir, Tunç erir, ama Türklük ebedidir" Atatürk --"Türk aleminin en büyük düsmani komünizmdir. Her görüldügü yerde ezilmelidir." Atatürk --"Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her seyden önce ve kesinlikle Türkçe konusmalidir. Türkçe konusmayan bir insan Türk kültürüne, topluguna bagliligini iddia ederse buna inanmak dogru olmaz." Atatürk (Bölücü etniklerin, anadilde egitim ve yayin istemlerine çanak tutan sözde Atatürkçüler bu sözü iyi ögrensin!) --"Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. Kurtulus Savasi'nda benim de milletime ettigim birtakim hizmetler olmustur zannederim. Fakat, bunlardan, hiçbirini kendime maletmedim. Yapilanin hepsi milletin eseridir dedim. Aranacak olursa dogrusu da budur. Mazide sayisiz medeniyet kurmus bir irkin ve milletin çocuklari oldugumuzu ispat etmek için, yapmamiz lazim gelen seylerin hepsini yaptigimizi ileri süremeyiz. Bugüne ve yarina birakilmis daha birçok büyük islerimiz vardir. Ilmi arastirmalar da bunlar arasindadir. Benim arkadaslarima tavsiyem sudur: Sahsiniz için degil fakat mensup oldugumuz millet için elbirligi ile çalisalim. Çalismalarin en büyügü budur." Atatürk --"Büyük devletler kuran ecdadimiz, büyük ve sümullü medeniyetlere de sahip olmustur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüge ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur." Atatürk --"Asla süphem yoktur ki, Türklügün unutulmus büyük medeni özelligi ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki gelismesi ile gelecegin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir günes gibi dogacaktir." Atatürk --"Yeni Türk yazisi, Türk'ün yaradilistan gelen zeka ve kabiliyetini gelistirebileceginden yeni yazimizi tarlalarinda çalisan çiftçilerimize, sürüleri basinda daglarda dolasan çobanlarimiza kadar en az bir zamanda yaymaya çalismak hepimizin vicdan ve milli haysiyet borcudur." Atatürk --"Kanini tasiyandan baskasina inanma!" Atatürk (Etnikçi Atatürkçüler(!) bu sözü zaten bilmezler!) --"Milletleri yükselten bu hususa bir amil daha ilave edelim; Milletlerin kalbinde intikam hissi olmali. Bu alelade bir intikam degil, hayatina, istikbaline, refahina düsman olanlarin zararlarini dermeyi hedef tutan bir intikamdir." Atatürk --"Bütün dünya bilmeli ki; karsimizda böyle bir düsman oldukça onu affetmek elimizden gelmez ve gelmeyecektir. Düsmana merhamet, aciz ve zaaftir; bu insaniyet göstermek degil, insanlik hassasinin yok oldugunu ilan eylemektir." Atatürk --""Yurttaslarim! Az zamanda çok ve büyük isler yaptik. Bu islerin en büyügü, temeli Türk kahramanligi ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir." Atatürk --"Türk Milletinin karakteri yüksektir, Türk Milleti çaliskandir, Türk Milleti zekidir." Atatürk --"Su anda, büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavusmanin, en derin sevinci ve heyacani içindeyim." Atatürk --"Türk, Türk oldugu için asildir. çogumuz, büyük babamizin babasini hatirlamayiz. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanin içinde buluruz." Atatürk --"Türklük, benim en derin güven kaynagim, en engin övünç dayanagimdir" Atatürk --" Mensup oldugum Türk milletinin san ve serefi varsa, benim de bir ferdi olmak sifatiyla sanim ve serefim vardir." Atatürk --"Türk Milleti yüzyillardan beri hür ve müstakil yasamis ve istiklâli yasamak için sart saymis bir kavmin kahraman evlatlarindan ibarettir. Bu millet istiklalsiz yasamamistir, yasayamaz ve yasamayacaktir." Atatürk Onuncu Yil Nutku'ndan --"Az zamanda çok büyük isler yaptik. Bu islerin en büyügü, temeli Türk kahramanligi ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir." Atatürk --""Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun degerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz." Atatürk --"Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çaliskandir, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmistir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte oldugu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasinda tuttugu mesale, müspet ilimdir." Atatürk --"Asla süphem yoktur ki, Türklügün unutulmus medeni vasfi ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkisafi ile âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir günes gibi dogacaktir. " Atatürk --"Bana, insanlar üstünde bir dogus yüklemeye kalkismayiniz. Dogusumdaki tek olaganüstülük, Türk olarak dünyaya gelmemdir." Atatürk (Bu sözü, Atatürk'ün mirasini yiyen Chp'lilerin hep bir agizdan söylemesini bekliyoruz!) --"Türklük, benim en derin güven kaynagim, en engin övünç dayanagimdir." Atatürk --"Ulusal varligimiza düsman olanlarla dost olmayalim. Böylelerine karsi...'Türk'üm ve düsmanim sana, kalsam da bir kisi!' diyelim." Atatürk --""Evvela, millete tarihini, asil bir millete mensup bulundugunu, bütün medeniyetlerin anasi olan ileri bir milletin çocuklari oldugunu göstermeliyiz." Atatürk --"TÜRK çetin isler basarmak için yaratilmistir!" Atatürk --"Muhtaç oldugun kudret damarlarindaki ASIL kanda mevcuttur!" Atatürk --"Bir Türk, cihana bedeldir!" Atatürk

4 Temmuz 2015 Cumartesi

tavukta kanser

https://www.facebook.com/kozmikyasam/photos/a.10150109805801052.292230.311521866051/10153461848581052/?type=1&theater

1923 türkiyesi

BİLİYOR MUSUNUZ? “1923TE TÜRKİYE’DE; Nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. Traktör sıfırdı, karasaban’dı. 5 bin köyde sığır vebası vardı. Hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. İki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, Bebek ölüm oranı yüzde 48’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu. Memlekette sadece 337 doktor vardı. Sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i Türk’tü. Diş hekimi, sıfırdı. Dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. Ortalama ömür 40’tı. Yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu. Kiremit bile ithaldi. Adı Marsilya kiremidiydi. Limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti. Toplam sermayenin sadece yüzde 15’i Türk’tü. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı, Hereke ipek, Feshane yün, Bakırköy bez, Beykoz deri… Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta vardı. Otomobil sayısı bin 490’dı. Sadece dört şehirde özel otomobil vardı. Veremle boğuşan halk, ahırda yatarken… Bugün bazılarının yere göğe sığdıramadığı Abdülhamid’in 16 tane eşi vardı: Nazikeda, Safinaz, Dilpesent, Peyveste, Nazlıyar, Bidar, Mezide, Emsalinur Hanım... 16 tane… Yaş itibariyle, tamamı çocuktu. Abdülmecid’in 22 eşi vardı. Ahali ineğine verecek saman bulamazken, o sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu. Kadın, insan değildi. Tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. Arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı. Kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12:00 kabul ediyordu. Kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12:00 kabul ediyordu. Kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu, Kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu. “Saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu., Kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi Rumi takvim kullanıyordu. Kimisinin Şubat’ı kimisinin Aralık’ına denk geliyordu. Herkes aynı zaman dilimindeydi, ama farklı aylarda yaşıyordu! Dirhem, okka, çeki vardı. Arşın, kulaç, fersah vardı. Ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… Ölçülerimiz ortaçağ’dı. Erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. Okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. Okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu. Toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. Türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı. Öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. Tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. Ülke bilim’den çoook uzaktı. 600 sene boyunca Türkçenin ırzına geçilmiş, Osmanlıca denilmişti. Arapça, Farsça, Fransızca, İtalyanca kelimeler, Levanten terimler dilimizi istila etmişti. Karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan Arapçayla Türkçe yazmaya çalışıyorlardı. “Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” deniyor ya… İbrahim Müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? Sadece 417’ydi. Bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. Ki zaten, Müteteferrika da devşirmeydi, Macar’dı. Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, 5 milyar adet satılmıştı. Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “İstanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan azdır!” Ve neymiş efendim, mezar taşı okuyacakmış… Sen önce iki tane kitap oku da, dünyadan haberin olsun biraz!.” ONUR ÖZTARHAN

3 Temmuz 2015 Cuma

rte nin bir miting maliyeti

http://www.guncel-bakis.com/haber/2975/erdoganin-bir-mitingine-172-bin-tl-harcanmis.html

chp atatürk düşmanı

CHP, ATATÜRK DÜŞMANIDIR! ‘’Türk birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır" (M. Kemal Atatürk) Türk Birliğinin bir gün mutlaka hakikat olacağına inanan Atatürk Finlandiya’da yayın yapan “TURAN“ isimli bir gazete çıkarttırmış ve bizzat el altından bu gazetenin finansını devlet bütçesinden sağlamıştır. Bu gazete Atatürk’ün ölümüne kadar yayınlanmış, Atatürk’ün ölümünden sonra devlet bütçesinden ayrılan tahsisata son verildiğinden yayın hayatına son vermiştir. Bu gazete Rusça, Fince ve Türkçe dâhil dört dilde yayın yapmakta ve çoğunluğu Rusya’da dağıtılmaktaydı. Bu gazetenin yayınlanmış olan birer nüshaları Ertuğrul Zekai Öktem’in özel arşivinde saklanmaktadır. ATATÜRK, TÜRK BİRLİĞİ KONUSUNDA ŞÖYLE DER: ''Türk Birliğinin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapatacağım. Türk Birliğine inanıyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak, dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek'' ( Atatürk’ün Sofrası, İsmet Bozdağ, s.138) Siz hiç CHP li birinin ağzından; Turan- Türk Birliği- Dünya Türklüğü veya Ey Türk! Diye başlayan cümleler duyup işittiniz mi? Aşağıdaki sözleri sarf eden KILIÇTAROĞLU'nun ve bu sözlerini Kılıçtaroğlu'na yalatmayan CHP li yönetici ve delegelerin Atatürk'le bir bağlarının olduğunu söylemek mümkün müdür? ''Ben demokratik Özerklikten tarafım'' (Kılıçtaroğlu) ''Dersim Dosyası yeniden açılmalıdır'' (Kılıçtaroğlu) Yâni Atatürk ve Cumhuriyet yargılanmalıdır. Apo'da bunu istemiyor mu ki? ''Atatürk'e saygı duyulduğu gibi Seyit Rıza'ya da saygı duyulmalıdır'' (Kılıçtaroğlu) Bu sözlerden sonra, ha Erdoğan, ha da Kılıçtaroğlu, ha da HDP! Ne fark eder ki? Tümü federasyoncu, Seyit Rızacı bunların! Bir önemlisi de; Trabzon İlinde çıkan mahalli bir gazetede Atatürk'ün fotoğrafını görünce, gazetenin mesul yöneticisine, Atatürk'ün fotoğrafı için ''BİR DAHA ATATÜRK DENEN BU KEFERENİN RESMİNİ BASMAYACAKSINIZ'' diyen bir zatın şu an CHP'den Milletvekili ve aynı zamanda Gnl. Başk. Yardımcısı olması tam bir rezalet ve skandaldır KILIÇTAROĞLU HESAP SORACAK MIŞ! Madem Erdoğan ve AKP'den yolsuzlukların hesabını soracaktın o zaman, 17/25 Aralık Yolsuzluklarıyla kararlı ve gözü pek bir şekilde ölesiye mücâdele eden Umut Oran, Ali Özgündüz, Atilla Kart, Erdal Aksünger gibi isimleri tekrar niçin Milletvekili yapmadınız? Kılıçtaroğlu, 17- 25 Aralık yolsuzluklarının üzerine giden bu insanları tekrar Milletvekili yapmayarak, 17- 25 Aralığı sıfırlamış olmuyor mu? Yemezler Sayın Kılıçtaroğlu! Sen asla samimi bir vatan evlâdı değilsin! Senin kafanda ve gönlünde ''Türk Devletinin ve Türk milletinin bölünmez bütünlüğü'' fikrine asla yer yoktur! Senin o küçük kafanda, kuyrukları bir birine değmeden her daim kırk tilki gezinir! YEMEZLER KILIÇTAROĞLU! ORHAN KILIÇOĞLU

2 Temmuz 2015 Perşembe

oğuz boyları..

http://www.sozcu.com.tr/2015/gunun-icinden/turklerin-soy-agaci-875435/

pekakalı kürtlerin çalışma alanları

TÜRKİYE VE KÜRTLER Türkiye'de; Eğlence yerlerinin % 65 ni Kürtlerin çalıştırdığını biliyor musunuz...? Türkiye'de; Akaryakıt istasyonlarının,,, % 78 nin Kürtler tarafından çalıştırıldığını biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Tefecilerin ,,, % 83 nün Kürtler yada Kürtlerin kontrolündeki bankacılar olduğunu biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Sahil yani Turistik otelciliğinin % 66 sının Kürtler tarafından işletildiğini biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Müzik piyasasının % 79 unun Kürtlerin kontrolünde olduğunu biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Balıkçılık ve Midye ticareti sektörünün ,,, % 77 sinin Kürtler tarafından işletildiğini biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Hâl'cilik ve kabzımalların ,,, % 89 unun Kürtlerin kontrolünde olduğunu biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Belediye simit reyonlarının ,,, % 87 sinin Kürtlerin kontrolünde olduğunu biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Toplu taşımacılığın % 43 üçünün Kürtlere ihale edildiğini ve 49 yıllığına sözleşmeli olduğunu biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Sosyal yardımların % 88 nin Güney doğudaki ve göç almış şehirlerdeki Kürtlere yapıldığını biliyor musunuz.?... Türkiye'de; İş --- ihale --- burs -- kurs --- af --- yatırım --- kredi --- konut --- çocuk ve sağlık yardımlarının % 92 sinin Kürtlere yapıldığını biliyor musunuz.?... Türkiye'de;Türk mafyalarının tamamının kodeslerde çürütülüp,,, Kürt mafyalarının % 96 sının Dışarıda tefecilik yapıp Türk iş adamlarından haraç aldığını biliyor musunuz.?... Ve iş yerlerini gasp ettiğini biliyor musunuz.?... ***** Türkiye'de; 81 Vilayette her sokakta Kaçak sigara --- içki --- esrar --- eroin --- bazmorfin --- Viagra --- extazi --- optalidon --- Bonzai satışlarının % 87 sinin Kürtler olduğunu biliyor musunuz.?... Türkiye'de; 81 Vilayetin tamamında Akaryakıt istasyonlarında kaçak mazot benzin Tüketiminden % 79 Kürtlerin kazanç sağladığını biliyor musunuz.?... Türkiye'de; Namus abidesi kesilen ama beyaz kadın ticaretinin % 86 sının Kürtler tarafından yapıldığını biliyor musunuz.?... Türkiye'de;Hala % 99 Kürt özgürlük savaşı veriyor ve zavallı Türk Milleti de destekliyor,,, Kimler tarafından işgal edilmişiz de haberimiz yok,,, v.s...v.s,,, Türkiye'de; Ne yazık ki bu rakamlar son 13 yılın rakamları hayali değil ADLİYE ve MALİYE verileridir... En vahimi bu rantların tamamından hükumetin haberi vardır ve hepside Ateist, Komünist, Dindar değil, Vatan Haini, PKK kökenlidir...