23 Temmuz 2015 Perşembe

3 lü ittifakın türkiyeyi ele geçirme planı

Türkiye’yi ele geçirmek kolay değil; Büyük Britanya İmparatorluğu biler 1’nci Dünya Harbi’nde başaramadı bunu. Üstelik yanlarında Fransız Kraliyet Ordusu ve Donanması olmasına rağmen... Sonrasında oturdular düşündüler... Türkleri nasıl yenmeli ve nasıl Türk yurdunu ele geçirmeli diye oturup kara kara düşündüler... Türkiye demek sadece Anadolu ve Trakya demek değildi; bunu anladılar... Türkiye demek; Balkanlar, Ortadoğu ve Asya demekti; bunu da öğrendiler... Öyleyse Türkleri yenmenin ve Türk yurdunu ele geçirebilmenin tek yolu vardı; Türkiye ve Türk Milleti’ni yalnızlaştırmak! Yalnızlaştırmak için de Balkanlar, Ortadoğu ve Asya ile fiziki bağını kesmek! Bakınız neler yaptılar neler... 1980-1988 yılları arasında İran ile Irak’ı savaştırdılar… Bunu da hem Hristiyanların hem de Musevilerin kutsal kitaplarına bağladılar. Tevrat’ta var olduğu ileri sürülen ayetleri savaş planlarına dönüştürdüler. Avrupa ve ABD’de de kamuoyu desteği aldılar. İşte Tevrat’ta geçen İRAN-IRAK Savaşı: ‘Amots oğlu Yeşaya’nın Babil’le ilgili bildirisi: Feryat edin! Tanrı diyor ki, Kötülüğünden ötürü dünyayı, suçlarından ötürü kötüleri cezalandıracağım. Gümüşe değer vermeyen, altını sevmeyen Medleri onlara karşı harekete geçireceğim.[1] Medler İran, Babil ise Irak’tı… 1 ve 2’nci Körfez savaşlarıyla Irak’ı yakıp yıktılar, bir milyonu aşkın insanı öldürdüler, Bağdat’ta taş üstünde taş bırakmadılar, kadınlara tecavüz ettiler… Bu savaşı yine Tevrat’ın ayetlerine bağladılar. İşte o ayet: ‘Ben Tanrı, Sodom ve Gomora’yı nasıl yerle bir ettimse, Kildanilerin yüce gururu, Krallıkların en güzeli olan Babil’i de yerle bir edeceğim… Babil’i baykuş yuvasına, bataklığa çevirecek, yıkım süpürgesiyle süpüreceğim’[2]… Tanrı bir orduyu savaşa hazırlıyor. Öfkesinin araçlarıyla uzak bir ülkeden, dünyanın öbür ucundan bütün ülkeyi yerle bir etmek üzere geliyor. Feryat edin! Tanrı diyor ki… Gazaba geldiğim, öfkemin alevlendiği gün gökleri titreteceğim, yer yerinden oynayacak. Herkes kovalanan ceylan gibi, çobansız koyunlar gibi halkına dönecek, ülkesine kaçacak. Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçen kılıçtan geçirilecek. Yavruları gözleri önünde parçalanacak, Evleri yağmalanacak, Kadınlarının ırzına geçilecek.[3] Ortadoğu’ya bakıldığında, dünyanın öbür ucundan gelen ordu ABD ordusu gibi, tecavüz edilen kadınlar da Babilli yani Iraklı gibi… Bir de bu yaptıklarının adına strateji deyip İsrail için plan yaptılar, utanmadan Dünya Siyonist Dergisi Kivunim’de yayınladılar. İşte İsrail Planı: ‘Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir. Irak Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail’in en büyük tehdidi Irak’ın gücüdür. Bir Irak-İran savaşı Irak’ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır. Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi önemli bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür. Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sünni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır.’[4] İsrail planının yemez deyip, üstüne bir de ABD planı(BOP) hazırladılar. İşte ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde ‘Blood Borders’ adlı BOP Planı: ‘Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır. Bölgede yapılacak adil bir düzenleme Irak’taki üç Sünni ağırlıklı bölgeyi budanmış bir devlet haline getirecektir ve bu bölgeler zaman içerisinde Akdeniz’e yönelmiş bir Büyük Lübnan’a kıyılarını kaybetmiş olan Suriye ile birleşmeye karar verebilir ki bu durumda Fenike yeniden doğmuş olur’[5]. Irak’ta Sünni bölgenin biri Mesud Barzani gibi, diğeri İŞİD gibi… İşin içine Suriye’yi de kattılar, Şam içinde taş üstünde taş bırakmadılar, yüz binlerce insanı öldürdüler… Bunu da Tevrat’a bağladılar. İşte Suriye ile ilgili Tevrat’ta yer alan o ayet: ‘Şam’la ilgili bildiri: İşte Şam kent olmaktan çıkacak, Enkaz yığınına dönecek. Aroer kentleri terk edilecek, hayvan sürüleri orada yatacak, onları ürküten olmayacak. Efrayim’de surlu kent kalmayacak, Şam’ın egemenliği yok olacak. Sağ kalan Aramlıların onuru İsrail’in onuru gibi kırılacak... Eyvah, çok sayıda ulus kükrüyor, azgın deniz gibi gürlüyorlar. Halklar güçlü sular gibi çağlıyor. Halklar kabaran sular gibi çağlayabilir, Ama Tanrı onları azarlayınca uzaklara kaçacaklar. Rüzgarın önünde dağdaki saman ufağı gibi, Kasırganın önünde diken yumağı gibi savrulacaklar. Akşam dehşet saçıyorlardı, sabah olmadan yok olup gittiler. Bizi yağmalayanların, bizi soyanların sonu budur.’[6] Şam’da hala taş üstünde taş kalmıyor gibi… Yine İsrail için deyip, bir de bunu plana bağladılar. İşte Siyonist Dergi’de yayınlanan İsrail’ Planı’ndaki Suriye ile ilgili bölümler: ‘Suriye etnik ve dini yapısına istinaden tıpkı bugün Lübnan’da olduğu gibi birkaç eyalete bölünecek ve kıyıda Şii-Alevi bir eyalet, Halep bölgesinde Sünni bir eyalet, Şam’da Kuzey komşusuna düşman olan bir diğer Sünni eyalet olacak ve Dürziler de belki bize ait olan Golan’da, mutlaka Havran’da Kuzey Ürdün’de başka eyaletler kuracaklardır. Bu gelişmeler uzun vadede barış ve güvenlik için garantör olacaktır ve bu hedef bugün bile erişebileceğimiz bir noktadadır.’[7] Bunların hiç biri yetmedi, Mısır’ı da işin içine çektiler; ‘Arap Baharı’ deyip kardeşi kardeşe kırdılar, yüz binlerce insan hayatından oldu… Bu kanlı savaşa kutsal bir hava verdiler, Tevrat’ta geçen Mısır ile ilgili ayetlerde yola çıktılar, Hristiyan ve Yahudi dünyasının desteğini aldılar. İşte o ayet: ‘İşte Tanrı hızla yol alan buluta binmiş Mısır’a geliyor! Mısır putları O’nun önünde titriyor, Mısırlıların yüreği hopluyor. Tanrı diyor ki, Mısırlıları Mısırlılara karşı ayaklandıracağım; Kardeş kardeşe, komşu komşuya, kent kente, Ülke ülkeye karşı savaşacak. Mısırlıların cesareti tükenecek, Tasarılarını boşa çıkaracağım. Yardım için putlara, ölülerin ruhlarına, Medyumlarla ruh çağıranlara danışacaklar. Mısırlıları acımasız bir efendiye teslim edeceğim, Katı yürekli bir kral onlara egemen olacak.’[8] Buradaki Mısır, Tahrir meydanında birbirini kıranlar Mısırlılardır… Hep İsrail için, Mısır’ı da savaş planlarına dahil ettiler adına yine İsrail için strateji dediler. İşte İsrail Planı: ’Mısır’ı coğrafi olarak farklı bölgelere bölmek İsrail’in Batı cephesindeki politik hedefidir. Mısır birçok otorite merkezine bölünmüş ve parçalanmıştır. Eğer Mısır parçalanırsa, Libya, Sudan ve hatta daha uzaktaki devletler mevcut şekilleri ile varlıklarını sürdüremez ve Mısır’ın çözülmesi ile birlikte onlar da çöküşe katılır. Mısır’ın yukarı bölümünde Hıristiyan Kıpti bir devlet ile birlikte merkezi bir hükümet olmadan bölgesel güçleri ile bir kaç zayıf devlet düşüncesi tarihi gelişimin anahtarıdır ve barış anlaşması ile sekteye uğramış olsa bile uzun vadede kaçınılmazdır’[9]. Büyük İsrail neresi biliyor musunuz; Nil’den Fırat’a vaat edilmiş topraklar… Peki neresi burası? Yine Tevrat’tan yola çıktılar, ayetleri kanlı savaşa ortak ettiler ve İsrail’in siyasi ve askeri hedeflerini çizdiler, Büyük İsrail’i tanımladılar. İşte o ayet: ‘O gün Mısır’la Asur arasında bir yol olacak. Asurlu Mısır’a, Mısırlı Asur’a gidip gelecek. Mısırlılarla Asurlular birlikte tapınacaklar. O gün Mısır ve Asur’un yanı sıra İsrail üçüncü ülke olacak. Dünya bu üçü sayesinde kutsanacak. Tanrı, ‘Halkım Mısır, ellerimin işi Asur ve mirasım İsrail kutsansın’ diyerek dünyayı kutsayacak.’[10] Mısır bildiğimiz Firavunlar diyarı Mısır… Asur bildiğimiz Irak… Peki neyi başardılar? Türkiye’nin Irak-İran-Suriye ilişkilerini kopardılar. Yani? Yani Türkiye’yi Ortadoğu’da yalnızlaştırdılar. Peki ya Balkanlar? Balkanlarda artık Türkiye’nin sözü geçiyor mu ki... Peki ya Asya? Şimdi o noktadayız, devamını anlatalım... Türkiye’de Özal’dan Erdoğan’a işleyen bir süreç var. Bu sürecin arka planı çok eski ta 1920 Sevr İşgal Planı’na kadar gider. Biz o kadar eskisi gitmeyeceğiz, bugün yaşanılanlara bakacağız... Süreç şudur: - ‘İleri demokrasi’ denilerek insanlarımız etnik ve dinsel temelde ve de tıpkı İsrail planında olduğu gibi ayrıştırılıyor. Neden mi? Birlik olup güç olmasınlar ve de süreci bozmasınlar diye… - ‘İnsan hakları’ denilerek Kürt etnik kimliği üzerinde ülkemizin bir kısmında PKK devlet içinde devlet oluyor ve çaresizliğe düşürülen halkımızın yönetimi ele geçiriliyor tıpkı ABD’nin BOP planında olduğu gibi. Neden mi? Doğu Anadolu’da PKK üzerinden tampon bir yönetim kurularak Anadolu ile Asya’nın bağını kesmek için... - ‘Dinlerarası diyalog’ adıyla Anadolu’da Haçlı misyonerliğinin kapısı açılıyor, zemin hazırlanıyor tıpkı Fransa’nın ‘Biz Bizans’ın Çocuklarıyız’ sözüyle verdiği mesajda olduğu gibi. Neden mi? Anadolu’daki Müslüman Türk Milletini Hıristiyanlaştırmak için... - ‘Özel okullar’ denilerek milli eğitimden uzaklaşılıyor, en zeki çocuklarımız sınavlar yoluyla elimizden alınarak devşiriliyor tıpkı Osmanlı’nın yaptığının bir rövanşı gibi Neden mi? Milli benliğine yabancı, tarih ve kültürüne yabancı kimliksiz bir nesil yetiştirmek için… - ‘Özelleştirme’denilerek Anadolu’nun zengin yer altı ve yer üstü kaynakları yabancılara devrediliyor tıpkı Sevr işgalindeki kapitülasyonlar gibi. Neden mi? Türk Milleti ve Devletini fakirleştirmek için... - ‘Kod Ergenekon, kod Balyoz’ denilerek Türk Ordusu etkisizleştiriliyor. Neden mi? Kıbrıs’ta Rumlar, Irak’ta Barzani, Kafkas’ta Ermeniler, Ege’de Yunanlılar ve Ortadoğu’da İsrail’in kolay hakimiyet kurmalarını sağlayabilmek için... - “Sıfır sorun politikası” denilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin komşularıyla tüm ilişkileri kopuyor. Neden mi? Türkiye ve Türk Milleti’ni başta söylediğimiz gibi YALNIZLAŞTIRMAK için... Ve tüm bunlar da neden yapılıyor biliyor musunuz; Anadolu’nun insan ve ekonomik kaynak yönetimini ele geçirmek, Anadolu’daki Türk varlığı ve kimliğini zaman içerisinde tarihten silmek ve böylece Haçlı seferlerini sona ulaştırmak için; eski Roma ve Bizans’ı yeniden dünyaya getirmek için… Ve bunları da kim yapıyor biliyor musunuz; SEÇTİKLERİMİZ! Ve bugüne baktığımızda gördüğüm büyük kıskaçtır; bir yanda çözüm denilen siyasi projeyi işleterek PKK üzerinden Hoybun gibi bir ittifakla tampon yönetim kurmak, diğer yanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetimini ele geçirmek ki bu halde zaten tampon yönetime de ihtiyaç kalmayacaktır. İşte gidişatımız budur, Türkiye’yi ele geçirme ve Türk Milleti’ni yok etme planı budur. Bin yılı aşkın bir süredir Anadolu’yu silah gücüyle elimizden alamayanlar kılık değiştirmiş, elinde para dolu çantalar, elinde Kuran’ı Kerim, ağzında besmele olan bir siyasetle karşımıza çıkmışlardır. Burada mesele bu tehlikeyi görebilmektir. Tehlikeyi gören Türk Milleti sağduyusunun gücüyle bu Büyük Suikast’ı tıpkı Lozan’da sonuçsuz bıraktığı gibi bertaraf etmesini bilecektir. Erdal Sarızeybek [1] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16. [2] Tanah/ Büyük Peygamber Yeşaya, Bölüm 13: 19-22. [3] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 13: 1-16. [4] Oded Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’, Dünya Siyonist Dergisi Kivunim, Şubat 1982. [5] Ralph Peters, ‘BOP’, ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi, 1996. [6] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 17. [7] Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’. [8] Tanah/Yeşaya, Bölüm 19:1-15. [9] Yınon, ‘1980’lerde İsrail İçin Strateji’. [10] Tanah/ Yeşaya, Bölüm 19:16-25

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder