5 Aralık 2023 Salı

Dinde olmayan safsatalar

📸 Facebook'ta bu gönderiye bak https://www.facebook.com/100000509679708/posts/pfbid02F6V4FTPGBKPxMwgJPv3ngcnGVZSu6sWDHiRd19mvS5YeDm6Gx3BELGN8cqADcjSBl/?mibextid=NOb6eG

11 Ekim 2023 Çarşamba

Filistin kardes değil

https://www.facebook.com/1349978495/posts/pfbid034WahqdnUFjCgATAedWpjy3MVfgeceXQMSSAN2HcvE75yYDLAneVpFYXG95a567wEl/?mibextid=Nif5oz

9 Ekim 2023 Pazartesi

9 Eylül 2023 Cumartesi

Atatürkün zehirlenmesi

https://www.facebook.com/100000816062463/posts/pfbid0htiQkgFaR9ZGXQqUAz6uLc1b7onrHS25LhmPatPTc9jWbM7uWUJ4AVpsCo7Anegdl/?mibextid=Nif5oz

8 Eylül 2023 Cuma

K*rtce

https://www.facebook.com/groups/vatanseverturan/permalink/23909214525361042/?mibextid=Nif5oz

2 Eylül 2023 Cumartesi

19 Ağustos 2023 Cumartesi

Karases ve fetö

Türkiye ve Türkler, tesadüflere terk edilmeyecek kadar önemlidir, dikkat edilmesi gerekir. Türkleri en kolay dinle aldatabilirsiniz. Yılmaz Özdil'in aşağıdaki yazısında eksik, yalan, yanlış bir şey var mı? Vahit Türk "Alman istihbaratının bağrına bastığı sarıklı yobazın adı, Cemalettin Kaplan'dı, “kara ses” olarak tanınıyordu, Erzurumluydu, nurcuydu. * İlkokul mezunu bile olmadığı halde, sihirli eller devreye girdi, 40 yaşında, Ankara Üniversitesi ilahiyat fakültesinden diploma verildi. Diyanet işleri başkanlığı bünyesinde imamlık, müfettişlik, müftülük, hatta personel daire başkanlığı yaptı. 1977 seçiminde Milli Selamet Partisi'nden milletvekili adayı oldu, seçilemedi. Adana'da illegal medrese açmıştı, imam hatip öğrencilerine tarikat eğitimi veriyordu. Sırf Atatürk düşmanı değildi, Türk olan herkesten nefret ediyordu. * Tık diye Almanya'ya alındı. * Köln'de Ulu Cami'de örgütlenmesi sağlandı, külliye açtı, yurt açtı, aşevi açtı, bağış adı altında para toplamasına göz yumuldu. Müritleri “mülteci” statüsünde kabul ediliyor, çalışma izni verilmiyordu, yani, resmi olarak Cemalettin Kaplan'ın emrine tahsis ediliyorlardı. “Anadolu Federe İslam Devleti” ilan etti, kendisini “halife” ilan etti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı “cihad” ilan etti, hilafet töreni Alman televizyonlarından yayınlandı. Almanya'da kırmızı ışıkta geçeni bile oyarlar ama, bu herifin Türkiye Cumhuriyeti'ne alenen savaş açmasına “demokratik hak” deniyordu. Uydu üzerinden televizyon kanalı tahsis edildi, vaazları yayınlandı, ücretsiz dağıtılan video kasetlerinin Türkiye'ye sokulması sağlandı, internet ortamında Türkçe, Arapça, Kürtçe, Farsça, İngilizce ve Fransızca yayın yapan web sitesi hazırlandı. Silahlı eğitim yaptırıyordu, kara çarşaflı intihar bombacıları yetiştiriyordu, idam fetvaları veriyordu, Anıtkabir'e saldırı planlıyordu. Türkiye'deki hakimlere savcılara öğretmenlere tebliğler gönderiyordu, “bölge imamları” tayin etmişti, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Malatya İnönü Üniversitesi'ni adeta karargah olarak kullanmaya başlamıştı. * Şimdi sıkı durun… * Bu vatan haini yobazın Almanya'da monte edildiği teşkilat hangisiydi? Milli Görüş Teşkilatı'ydı! * Peki bu vatan haini yobazı, Almanya'ya, Milli Görüş Teşkilatı'na gönderen kimdi? Necmettin Erbakan'dı! * Erbakan'la Kara Ses'in “emir-komuta” ilişkisi, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin iddianamesinde de yeraldı. Necmettin Erbakan 12 Eylül darbesinden hemen sonra, Avrupa Milli Görüş Teşkilatı'nı “toparlaması” için Cemalettin Kaplan'ı Almanya'ya gönderdi. Bizzat Erbakan'ın talimatıyla Avrupa Milli Görüş Teşkilatı'nın “fetva komisyonu reisi” yapıldı. Yani… Kara Ses denilen yobaz, kendisine “halife” rolü biçilene kadar, milli görüşçülerin “şeyhülislamı”ydı. * Alman istihbaratı, milli görüşçüleri tee 70'li yılların başında şemsiyesi altına almıştı. Milli görüşçüleri koruyup kollamak, büyütmek için neler yaptılar? Türk işçilerinin nazarında itibarını arttırmak için “şeyhülislamlık” kurmasına izin verdiler, “resmi makam” olarak tanıdılar, şeyhülislamın verdiği evlenme akdi, çocuk belgesi gibi evrakları, sanki Türk konsolosluğu veriyormuş gibi “resmi evrak” kabul ettiler. Camilerde siyasi propaganda yapmalarına, bağış adı altında para toplamalarına, başka ülkelerden para transferine izin verdiler. Suudi yönetimi Türkiye'ye hac kotası uygularken, Almanya'daki milli görüşçülerin kota dışında tutulmasını sağladılar. Gövde gösterisi yapmaları için, Almanya'daki stadyumlarda 50 bin kişilik toplantılar düzenlemelerini sağladılar. Türkiye'de yargılanan Milli Selamet Partisi, Refah Partisi mensubu şeriatçı politikacılara Almanya'da oturma izni verdiler. Televizyon kanalı tahsis ettiler, gazete-dergi çıkarmalarına yardım ettiler. * Almanya bunları sevabına mı yaptı? İki temel amacı vardı. * Birincisi… Almanya'daki milliyetçi Türk vatandaşlarını Türk kimliğinden uzaklaştırarak, siyasal İslam'a kanalize ettiler, Türklük bilincinin yerine ümmetçilik koydular. Gurbetçilerin blok halinde hareket etmesinin, ortak tavır koymasının, Kıbrıs veya sözde soykırım gibi meselelerde ortak eylem yapmasının önüne geçtiler, böldüler. * İkincisi… Milli Görüş Teşkilatı'nın Müslüman Kardeşler'le organik bağı vardı. Libya'dan Pakistan'a, Malezya'dan Mısır'a, Suriye'den Bosna'ya doğrudan ilişki içindeydi, Hamas'la Hizbullah'la çok yakındı. Alman istihbaratı, milli görüş aracılığıyla, bu dinci yapıların tamamına nüfuz etti, Almanya'ya stratejik avantajlar sağladı. * Hadi şimdi gene sıkı durun… * Milli görüşçülerin şeyhülislamı Cemalettin Kaplan'la tee Erzurum'dan, tee 13 yaşından beri arkadaş olan, her ikisi de Said-i Nursi'nin talebesiyken, aynı medresede, Kurşunlu Cami medresesinde eğitim alan kişi kimdi biliyor musunuz? Fethullah Gülen'di! * Kara ses'i BND aldı. Feto'yu CIA aldı. * Türkiye'den kaçan fetocuların Almanya'ya sığınması şaşırtıcı mı? * Peki, yabancı istihbarat servislerinin maşa olarak kullandığı feto'yla kara ses'in Said-i Nursi'den başka ortak noktaları var mıydı? Bir “subay” vardı! * Esad Keşşafoğlu, tabip üsteğmendi, nurcuydu, Kurşunlu Cami medresesindeyken feto'yla kara ses'le sohbet toplantıları yapıyordu, 1960'da yüzbaşıyken Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edildi, Suudi Arabistan'a gitti. Demem o ki… 15 Temmuz'un temelleri tee o günlerden, hem de bir “subay” tarafından atılmıştı! * Uzun lafın kısası… Birbirlerine rakipmiş gibi, hasımmış gibi görülen feto'nun kara ses'in milli görüş'ün, kesiştiği noktadır Almanya. * Türkiye'deki karşıdevrimci, siyasal İslamcı hareket, Almanya'nın kontrolündedir, güdümündedir. * Siz bakmayın, eyy Almanya filan denmesine… Bademlerin varlık sebebidir Almanya..." ✒ Yılmaz Özdil

16 Ağustos 2023 Çarşamba

Abdulhamid rom içerdi

2ci aptülhamit böyyük adamdı vesselam onun için adına diziler yapılıyor peki bira rakı şarap şampanya fabrikalarını ilk kerhaneye açtırdığı ne zaman dizi olacak Abdülaziz zamanında Osmanlı donanması avrupada 2 ciydi bir britanya 2ci aptülhamit abdülazizden aldığı bu donanmayı haliç ehapsettı çürüttü ne eğitim ne tatbikat ne tamir bakım ne yeni gemi yok hiçbir şey yok sebebi jurnalcılari deniz subayları size darbe yapacak tahttan indirecek demişti kulağına zaten kıbrısı güneyıni ingilizlere taht ı için 4 haziran 1878 de 98 bin altına satmadımı 1912 de balkan savaşları başladı 2 ci aptülhamit donanmayı 33 yıl Haliç'e çürüttü için Osmanlı balkan savaşlarında Çanakkale boğazından tek gemi çıkaramadı tabi savaş kaybedildi koltukta patişah reşad vardi bunun diziside çekilecekmi

Abdulhamidin kerhanası

https://www.facebook.com/100000816062463/posts/pfbid07oZXyHhcBqeMukK2YaXFr9fHgxcxCRQ2adFBLrv7oiTH2tgbyKZ2UJ2QEEkBz3gCl/?mibextid=Nif5oz

1 Ağustos 2023 Salı

15 Temmuz 2023 Cumartesi

Covit 19 yalanı

Rusya, dünyada bir Covid-19 cesedinin otopsisini (post mortem) gerçekleştiren ilk ülke oldu. Kapsamlı bir araştırmanın ardından Covid-19'un bir virüs olarak var olmadığını, bunun radyasyona uğra mış bir bakteri olduğunu ve kanda pıhtılaşma yaparak insanın ölümüne sebep olduğunu keşfetti. COVID-19'un insanlarda tromboza neden olan kanın pıhtılaşmasına neden olduğu ve damarlarda kan pıhtılaşmasına neden olarak beyin, kalp ve akciğerler oksijen alamadığı için kişinin nefes almasını zorlaştırdığı ve insanların hızla ölmesine neden olduğu tespit edildi. Solunum enerjisi eksikliğinin nedenini bulmak için Rusya'daki doktorlar WHO protokolünü dinlemedi ve covid-19'un cesetlerine otopsi yaptı. doktorlar kollarını, bacaklarını ve vücudunun diğer kısımlarını açıp doğru bir şekilde inceledikten sonra kan damarlarının genişlediğini ve damarların kan pıhtılarıyla dolduğunu fark ettiler, bu da genellikle kan akışını engelliyor ve oksijen akışını da azaltıyor. vücutta, hastanın ölümüne neden olur. Bu araştırmanın öğrenilmesi üzerine Rusya Sağlık Bakanlığı, Covid-19 için tedavi protokolünü derhal değiştirdi ve pozitif hastalarına aspirin verdi. 100 mg ve Empromak almaya başlandı. sonuç olarak hastalar iyileşmeye ve sağlıkları iyileşmeye başladı. Rusya Sağlık Bakanlığı bir günde 14.000'den fazla hastayı taburcu ederek evine gönderdi. Rusya'daki doktorlar, bir süre bilimsel keşif sonrasında "fellium-intravasküler pıhtılaşmadan (tromboz) başka bir şey olmadığını ve tedavi yönteminin iyileştirici olduğunu" hastalığın küresel bir aldatmaca olduğunu söyleyerek tedavi yöntemini açıkladılar. Antibiyotik tabletler Antiinflamatuar ve antikoagülanlar (aspirin) alın. Bu da hastalığı iyileştirmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Diğer Rus bilim adamlarına göre ise, ventilatörlere ve yoğun bakım ünitesine (YBÜ) hiçbir zaman ihtiyaç duyulmadı. Bu etkiye yönelik protokoller Rusya'da çoktan yayınlandı. ÇİN bunu zaten biliyordu, ancak raporunu asla yayınlamadı. Bu bilgiyi aileniz, komşularınızla, tanıdıklarınızla, arkadaşlarınızla, iş arkadaşlarınızla paylaşın ki Covid-19 korkusundan kurtulsunlar ve bunun bir virüs değil, sadece 5G radyasyonuna maruz kalmış bir bakteri olduğunu anlasınlar. Sadece bağışıklığı çok düşük olan kişiler dikkat etsinler. Bu radyasyon ayrıca iltihaplanma ve hipoksiye neden olur. Mağdur olanlar Asprin-100mg ve Apronik veya Paracetamol 650mg almalıdır. Kaynak: Rusya Sağlık Bakanlığı

30 Haziran 2023 Cuma

Bostancı tüneli 2

https://www.facebook.com/groups/eskinostaljikistanbul/permalink/6706069392750325/?mibextid=Nif5oz

Bostancı tüneli

📌 Bostancı Tüneli. Açıldığı 1956 yılında 236 metre uzunluğuyla Türkiye'nin en uzun tüneliydi. Eskilerin deyimiyle İstanbul buradan başlarmış. 1965-66 yıllarına kadar E-5 (Europe-5 yani Avrupa'nın 5.Otoyolu) diye bir yol yoktu... İstanbul-Ankara arasında 1958-59 yıllarında gidiş-gelişli olmayan ANKARA ASFALTI yapıldı... Bağdat Caddesi denilen yol da ancak Kızıltoprak-Bostancı arasındaydı... Ondan önce nerdeyse bütün yolcu taşımacılığı Haydarpaşa'dan kalkan kara trenlerle ve daha sonra satın alınan Boğaziçi ve Meram mototrenleri ile yapılıyormuş... Yük taşımacılığı da kömürlü ve buharlı lokomotiflerin çektiği marşandiz katarlarıyla... İstanbul-Ankara arasındaki karayolunun durumu çok kötüymüş derlerdi bilenler evvelce... 1967 yılında Haydarpaşa Lisesi'nde öğrenciyken eski Ankara Asfaltı E-5 yani Avrupa otoyolu standarlarına daha yeni ulaştırmıştı ve Haydarpaşa- Harem arasında Selimiye Kışlası'nın yanından denize doğru inen yolun o kısmı yeni tamamlanmıştı harem İskelesi ve otogarı gibi... Bu eski ANKARA ASFALTI ile diğer yakadaki LONDRA ASFALTI'nın E-5 haline getirilmeden önceki hali çeşitli mıntıkaları ile 1960 yılında çekilen GECELERİN ÖTESİ adlı filmde enine boyuna görülebilir... Ankara Asfaltı ile Londra Asfaltı üzerindeki o senelerin tek tük seyrek benzinliklerini soyup zengin olmayı düşleyen Üsküdarlı 5-6 gencin hikâyesini anlatan bu film hem 60 sene önceki Üsküdar'ı hem de E-5 diye bir yol falan yokken ANKARA ASFALTI ile civarının görüntülerini bol bol yansıtan gerçekten belgesel değerinde bir filmdir... 1960 yılındaki Üsküdarlı gençlerin yaşama koşulları ile kapağı bir yolunu bulup yurt dışına atabilme çarelerini aramalarını, o olmazsa Anadolu'ya gidip İstanbul'dan kurtulmayı hayal etmelerini konu alan son derece gerçekçi ve çok kaliteli bir filmdir... izlenmesini şiddetle tavsiye ederim sayın paylaşımcılara... Kaynak yorum: Kadri Sonemel #Nostalji #İstanbul #Türkiye

24 Haziran 2023 Cumartesi

Paramı sağlıkmı

Günaydın dostlar…. Huzur içinde bir hafta sonu diliyorum. EN PAHALI ŞEYLER... PARAYLA SATIN ALINAMAYAN'LARDIR... Fakirin yemek bulmak için metrelerce yürüdüğü, zenginin yemeği sindirebilmek için metrelerce yürüdüğü tuhaf bir dünyada yaşıyoruz. Para, nerdeyse hayatın odak noktası. Oysa ki daha değerli olanları hatırlamakta fayda var.. * Rus yazar Turgenyev, soğuk bir akşamüstü evine doğru yola çıkmış. Yolda dilenci kendisinden para istemiş. Bütün ceplerini kurcalayan Turgenyev, ne yazık ki hiç para bulamamış. Bunun üzerine kendisine uzatılan soğuk elleri kendi elleriyle ısıtarak: "Kusura bakma kardeşim sana verecek bir şeyim yok" demiş. Dilenci "Verdiniz ya efendim" demiş. "Bana ‘kardeşim’ dediniz.." * Ronaldinho: “Küçükken babam bana futbol oynarken yalın ayak oynamamı, böylece topu daha iyi kontrol edebileceğimi söyledi. Ama işin aslı babamın bana ayakkabı alacak parası yoktu. Bu yüzden ilk altın topumu kazandığımda mutlu luktan değil, babam olmadığı için ağladım.” * “Fabrikalar yaptım, binalar diktim ama çocuğumun ayağına bir ayakkabı alıp yürütemedim... En büyük zenginlik sağlıktır. Geç de olsa beni anlayacaksın ey insanoğlu!" Sakıp Sabancı * “Pek çok insan, hoşlanmadığı insan ları etkilemek ve istemediği şeyleri almak için, henüz kazanma dığı paraları harcar.” Will Rogers. * “İnsan para kazanmak için sağlı ğını harcıyor. Sonra sağlığını geri kazanmak için para harcıyor. Sonra bir de gelecek için o kadar endişeli ki; anı yaşayamıyor; sonuç olarak, ne şimdide yaşıyor ne gelecekte; hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor, ve aslında hiç yaşamadan ölüyor.” - Dalai Lama * “Bir hayatımız var, yakında, geçmişte kalacak; yalnızca Allah için yaptıklarımız sonsuza dek kalacak. Bu hayat sanaldır. Dünyayı dize getirdim bana huzur vermedi. Allah bana bir hastalık (Parkinson) vererek şampiyonun kim olduğunu hatırlattı.” Muhammed Ali * “Mezarlıktaki en zengin insan olmanın benim için bir anlamı yok... Gece harika bir iş çıkardığımı düşünürek uyumak... işte bunun bir anlamı var." Steve Jobs * “Parayı kaybeden çok kaybeder, arkadaş kaybeden daha da çok kaybeder, inanç kaybeden her şeyini kaybeder.” Eleanor Roosevelt * İnsan mı paraya bağlı, para mı insana bağlı? Bu, insana bağlı.. Özdemir Asaf..

19 Haziran 2023 Pazartesi

Covıt 19

Rusya, dünyada bir Covid-19 cesedinin otopsisini (post mortem) gerçekleştiren ilk ülke oldu. Kapsamlı bir araştırmanın ardından Covid-19'un bir virüs olarak var olmadığını, bunun radyasyona uğra mış bir bakteri olduğunu ve kanda pıhtılaşma yaparak insanın ölümüne sebep olduğunu keşfetti. COVID-19'un insanlarda tromboza neden olan kanın pıhtılaşmasına neden olduğu ve damarlarda kan pıhtılaşmasına neden olarak beyin, kalp ve akciğerler oksijen alamadığı için kişinin nefes almasını zorlaştırdığı ve insanların hızla ölmesine neden olduğu tespit edildi. Solunum enerjisi eksikliğinin nedenini bulmak için Rusya'daki doktorlar WHO protokolünü dinlemedi ve covid-19'un cesetlerine otopsi yaptı. doktorlar kollarını, bacaklarını ve vücudunun diğer kısımlarını açıp doğru bir şekilde inceledikten sonra kan damarlarının genişlediğini ve damarların kan pıhtılarıyla dolduğunu fark ettiler, bu da genellikle kan akışını engelliyor ve oksijen akışını da azaltıyor. vücutta, hastanın ölümüne neden olur. Bu araştırmanın öğrenilmesi üzerine Rusya Sağlık Bakanlığı, Covid-19 için tedavi protokolünü derhal değiştirdi ve pozitif hastalarına aspirin verdi. 100 mg ve Empromak almaya başlandı. sonuç olarak hastalar iyileşmeye ve sağlıkları iyileşmeye başladı. Rusya Sağlık Bakanlığı bir günde 14.000'den fazla hastayı taburcu ederek evine gönderdi. Rusya'daki doktorlar, bir süre bilimsel keşif sonrasında "fellium-intravasküler pıhtılaşmadan (tromboz) başka bir şey olmadığını ve tedavi yönteminin iyileştirici olduğunu" hastalığın küresel bir aldatmaca olduğunu söyleyerek tedavi yöntemini açıkladılar. Antibiyotik tabletler Antiinflamatuar ve antikoagülanlar (aspirin) alın. Bu da hastalığı iyileştirmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Diğer Rus bilim adamlarına göre ise, ventilatörlere ve yoğun bakım ünitesine (YBÜ) hiçbir zaman ihtiyaç duyulmadı. Bu etkiye yönelik protokoller Rusya'da çoktan yayınlandı. ÇİN bunu zaten biliyordu, ancak raporunu asla yayınlamadı. Bu bilgiyi aileniz, komşularınızla, tanıdıklarınızla, arkadaşlarınızla, iş arkadaşlarınızla paylaşın ki Covid-19 korkusundan kurtulsunlar ve bunun bir virüs değil, sadece 5G radyasyonuna maruz kalmış bir bakteri olduğunu anlasınlar. Sadece bağışıklığı çok düşük olan kişiler dikkat etsinler. Bu radyasyon ayrıca iltihaplanma ve hipoksiye neden olur. Mağdur olanlar Asprin-100mg ve Apronik veya Paracetamol 650mg almalıdır. Kaynak: Rusya Sağlık Bakanlığı

17 Haziran 2023 Cumartesi

TÜRKÇE

TÜRKÇE Türkçe yoğun bir dildir, derindir. Kökü çok diplerde olduğundan, uzun yıllar içinde fazlalıklardan arınmıştır. Bir fikir kısa sözcüklerle rahatça anlatılabilir. "Okutturdu" sözünü Farsça söyleyebilmek için kaç kelimeye ihtiyaç vardır mesela? 7 mi ? 10 mu? 13 mü? 🤔😊 "Okutturmuştum" sözünü söyleyebilir misiniz peki ? 😉 "Gelemeyecekmiş" kelimesinin İngilizcesine bakalım : "it has been learned that he will not be abla to come" 🧐 Öyle kelimelerimiz vardır ki, bir İngiliz dil bilimci bir sayfa yazsa bile o anlamı çıkartamaz. Beyin yanması garanti ! Türkçeyi sonradan öğrenmiş İngiliz bir arkadaşım vardı. Bir türlü "işe gidiyorum" diyemezdi. "İşemeye gidiyorum" derdi. Bizi gülmekten öldürürdü. Söylediği tek şey "Bu dili matematikçiler mi yaptı?" Tam da burda Türk bilim adamı rahmetli Oktay Sinanoğlu'na kulak vermek gerekir ki kendisi Yale Üniversitesi'nde (ABD) "tam profesörlük" unvanını en genç yaşta kazanan öğretim üyesidir ve dünyanın sayılı dahileri arasında ismi anılır. "Türk dilinin yapısı matematikseldir. Türkçe okunduğu gibi yazılan, yazıldığı gibi okunan bir dil olduğundan bilgisayar için en yatkın dildir." Tüm bu sebeplerden de bilim dili olmayan en layık olanıdır. Dünyada, geçmişi 4000 yıl öncesine giden diller bir elin parmaklarını geçmez. Türkçe bunlardan biridir. Kaldı ki Türk medeniyeti bugüne kadar yok olmadan gelebilmiş dünyanın en eski 3 medeniyetinden biri olarak kabul edilir. Kökleri çok derinlere dayanan bir dil elbette ki güçlü olacaktır. Esasında Türk'ün hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, kendisinden başka... Bugün günlerden yine "Türkçe" olsun dedik. Türkçe düşün, Türkçe sev... Umudun Türkçe olsun. (Tūrkçe dünyanın en matematiksel dilidir. Bu dile hakim olan ve bu dille dūşünen kişinin beyni de matematik gibi çalışır..bunun yanında da bir iki dile hakimseniz ve sõzcūk dağarcığınız ve bilgi hazineniz de genişse dūşünceye devrim yaptırabilirsiniz. Tūrkler pratik dūşünūr denir. Bu ,Tūrkçenin verdiği hızlı düşūnmekten ileri gelir. Arkadaşımız yukarıda ingilizce bir örnek vermiş ,biz de bir almanca õrnekle destekleyelim. Tūrkçe =yaptırdım. Almanca =ich habe es machen lassen. Tūrkçe =yaptırttım Almanca=ich habe es zu ihn machen lassen. Bir eylemi biz bir sõzcük ile ifade edebiliyorken almancada bir cümle kurmanız şart . Ne kadar hızlı ve pratik değil mi? Elinizde bõyle hazine gibi bir dil varken bozmayın. Absurt mapsurt demeyin. Okey mokey demeyin. Jenerasyon menarasyon demeyin. Tam ve õz Tūrkçe konuşun. Konuştuğunuz Tūrkçeyi geliştirin. Tūrkler dünyanın en zeki milletlerinden biridir Bunun iki nedeninden birisi konuştuğu matematik gibi dildir ... Cüneyt İpekler'den (Alıntıdır)"

TÜRKÇE

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid02yiU75a9CotYJ15DGzwZ4QoECReSwGhBYSTDqYKgKBBGQwkBidhACDEb6Q7ZnUp7Hl&id=650895489&mibextid=Nif5oz

27 Nisan 2023 Perşembe

Rizeli potuslar

ATMA HAMİDİYE ATMA ! (potamya'lı rumlar ve oraya komşu ülkelerden gelen davetsizlerin kuyruk acısı) *RİZE’de: Ne var ne oldu ki bazı Rize Doğumlular ATATÜRK’e hakaret ve küfür ederler dertleri nedir…? İşte cevap:* *Kurtuluş yıllarında* 13 kasım 1918 de işgal kuvvetlerinin işgaliyle birlikte, *RİZE* merkezli o bölgede *RUM’lar isyan ettiler RUMPONTUS* hükümdarlığı kurdular… *BAĞIMSIZLIK* ilan ettier. 13 Kasım 1918 den 15 Aralık 1925 yılına kadar *BAĞIMSIZ DEVLET* olarak yaşadılar… 1925 Yılına kadarda kendilerini yönettiler. Devlete vergiyi kestiler, OSMANLI'ya askere gitmeme kararı aldılar. POTAMYA denilen bölge de buraya dahildi… - 1923 de Ülke işgalden kurtulduktan sonra *ATATÜRK'ün emriyle HAMİDİYE savaş gemisi 15 Aralık 1925 denizden buraları bombaladı, karadan da TÜRK ordusu tarafından kuşatıldı ve RUMPONTUS hükümdarlığı yıkıldı.* İstiklal mahkemesi kuruldu, pek çok isyancı asıldı, kesildi, sürgün edildi… Çok meşhur şu sözlerde o zamandan kalmadır. *”Atma hamidiye atma; Vergüda verecüük, Askerda edecüük, Şapkada giyecüük.”* Bu tarihi gelişmenin tabii sonucu olarak Bizans Pontus Rumlarının *POTAMYA* adını verdiği bölgenin adı Türkleştirme hareketi sonrası adı *GÜNEYSU* oldu. - Osmanlı Arşiv araştırmacısı ve uzman Muhammed Safi’nin Osmanlı Arşivinde bulunan 1850 tarihli Rize Tahrir-i Öşür defteri bu konuda ayrıntılı bilgiler vermektedir. Osmanlı yönetimine bağlı memurlar acil askeri ihtiyaçlardan dolayı Rize köylerini dolaşarak mahalle ve köylerde hanelere uğrayarak isimleri deftere yazdılar. *Aynı defter içinde* *o zamanki adı* *POTAMYA’nın “Karye-i Pulihoz Kaluharaf”* *köyü başlığı altında yazılanlar günümüzde Güneysu ilçesi Dumankaya köyünde yaşayanlardır.* *Bu köyün 1800 yıllarında tamamı hıristiyan iken 1900 lü yılların başında köyün inanç durumu yarısı müslüman yarısı hıristiyandı. Dumankaya köyü de* *R. T. ERDOĞAN’ın ve atalarının köyüdür* *R. T. ERDOĞAN’ın nüfus kayıtlarında BABA Sülalesinin RUM kökenli HIRISTİYAN Eşkiya MEMİŞ sülalesinden olduğu, ve baba tarafının isimleri genelde RUMCA olduğu sabittir.*,, *(R.T.ERDOĞAN'ın dedesinin adı TEYUP gibi)* *Anne soyunun ise GÜRCİSTAN Tq'varcheli şehrine bağlı BAGATA kazasından YAHUDİ bir aile'den geldiği ve ANNE tarafında Havuli, Farfuli ve Fatuli gibi gürcüce isimlere rastlanıldığı.* *Ahmet ve Yunus ERDOĞAN’ın ana adı Havuli'dir*. *R.T ERDOĞAN'ın annesi olan Vesile ERDOĞAN’ın ana adı Fatuli’dir.* *FATULİ ERDOĞAN’ın ana adı Farfuli'dir.* *Bu Kazanın nüfus yapısı genelde hırıstiyan ve Yahudidir.* *ATATÜRK’e alerjisi olanlar;* *Kadir Mısıroğlu* *Tayyip Erdoğan* *Şevki Yılmaz* *Hasan Mezarcı* *Yavuz Bahadıroğlu* *Mustafa Demirkan.* *Bunların hepsi Rize’li* *Tesadüf diye bir şey yoktur.* Bütün bunlar gösteriyor ki; *Pontus asıllı Rize’lilerde kuyruk acısı hala devam ediyor ve bu yüzden Mustafa Kemal ATATÜRK’e saldırıyorlar.* *Ergün Poyraz’ın Musa'nın Çocukları* Kitabından. .

19 Nisan 2023 Çarşamba

Kimi anlatıyor?

https://www.facebook.com/100000509679708/posts/pfbid0WZqxmd23N1xBTd7g9chYUj2ovjae5VYGTV6KJ3Fh68Xxhre2ZGVjv5o9gCQCzLwVl/?mibextid=Nif5oz

11 Nisan 2023 Salı

Recebi yamyam kibiri bitirecek

FATMA SİBEL YÜKSEK' in "TAYYİP ERDOĞAN" hakkındaki korkusuz ve müthiş yazısı... "SENİ BU YAMYAM KİBİRİN BİTİRECEK!" Billboardlardaki resimlerine baktım; güya “kudretli” görünesin diye en çılgın bakışlı fotoğraflarını seçmişler. Kontrolsüz bir adrenalin ile geldiği yeri hazmedemeyişi harmanlayan deli bakışları. Ne yapsan olmuyor. Kültürsüzlüğün, görgüsüzlüğün, basitliğin, açlığın her şeyin önüne geçiyor. Sadece çalma, çırpmaya, vebal almaya işleyen kıt aklın bile durup durup sana “Saygı görmüyorsun, sende bir şeyler eksik” diye fısıldıyor. Bu fısıltıyı duydukça iyice kontrolden çıkıyorsun. “Bana saygı duyun, önümde eğilin. Eteklerimi öpün” diye tepiniyorsun ama olmuyor. Olmuyor işte. En yakınındakiler bile senin iflah olmaz kifayetsizliğine, insanlıktan çıkmış öfkene, Allah'a şirk koşma noktasına gelmiş kibrine dayanamıyorlar. En uyanıklar ile kullanım tarihinin tamamen sona gelmesini bekleyenler kaldı sadece çevrende. Bir de bir delinin gölgesi ardında kirli oyunlarını yürütenler. Boşsun, bomboşsun. Bir genelev fedaisi kadar ruhsuz ve hoyratsın. Kabadayılığın da hikâye, dobralığında yalan, “delikanlılığın” da naylon. Hak, hakkaniyet, adalet, merhamet gibi kavramlar kapından bile geçmemiş. Alım-satım ustalığından, ticari uyanıklıktan dem vurarak örtmeye çalışıyorsun bu büyük eksikliğin üzerini. Sahi kimsin sen? Hep aynı yerden servis edilen üç adet gençlik, çocukluk ve askerlik fotoğrafından başka neden görüntün yok senin? Hangi okulları bitirdin, kimlerle aynı sıralarda oturdun? İlkokul öğretmenin kim? Neden bir kişi bile çıkıp seninle ilgili bir tek anısını anlatmıyor? Seda Sayan'ın bile mahalle yıllarından bir fotoğraf çıkıp geliyor da, senin geçmişin neden bu kadar sis perdelerinin ardında gizli? “Olmayan” biri misin yoksa sen? Hangi merkezlerde programlandı hastalıklı beynin? Bütün değerlerden neden bu kadar yoksunsun; en kutsal kavramların içini boşaltmada nasıl bu kadar maharetlisin? Hurafe, iftira, şirret ve cehaletten beslenen dilin; hırstan ve doymamışlıktan ibaret kişiliğin, bir ağaç kovuğundan başka hiçbir şey olmayan fani bedeninle tarihin onurlu sayfalarında yer almaya soyunma cesaretini nereden buldun. Duyduk ki şimdi de “padişahçılık” oynuyormuşsun. Şah oldun, sıra şahbaz olmaya geldi. Her mevki ve makamı tattın, geriye “padişahlık” kaldı öyle mi? Senin montaj ürünü kimlik ve bedeninden kuşkusuz bir Fatih, bir Yavuz, bir Kanuni olmaz ama Deli İbrahim-Vahdettin karışımı bir kukla, pekâlâ olabilir. Seni bütün bu defolarınla sahnede tutanların işine fazlasıyla yarar böyle acınası bir bez bebek. Esiyorsun, gürlüyorsun, tepiniyorsun. Pazarcı gibi tiz çığlıklar atıyorsun. Deli bakışlarını devire devire, boyun damarlarını şişire şişire höykürüyorsun. İyi de sen ne istiyorsun? Karun oldun. Çocukların ülkedeki simit tablalarından bile haraç alıyor, gudubet karın ipek kumaşlara, paha biçilmez mücevherlere büründü. Şakşakçıların ceylan derisi koltuklarda basen büyütüyor. Bu kadarı da olmaz ki diyen kim varsa işinden aşından ettin, zindanlara attın, ailelerini açlığa mahkûm ettin. Gencecik üniversite mezunları işsizlikten intihar ediyor. Doktorlar, öğretmenler, polisler, subaylar açlık sınırında yaşıyor; emekliler pazarlardan sebze artığı topluyor. Şehit katilleri Meclis'te suratımıza çemkiriyor. Sen hâlâ üstündeki pahalı elbiselerin, özel yapım som altın kol saatin, ipek kravatınla karşımıza geçip kusuyorsun da kusuyorsun. Kime bu kinin? Nereye doğru gittiğini bir gün olsun düşündün mü? Olmayan vicdanınla bir gün olsun kendine “Acaba biraz ileri mi gidiyorum” diye sordun mu? İtikadın da yalan biliyoruz. Ama bir gün olsun “Ya hesap günü varsa” diye endişelendiğin oldu mu? Evet var. Hesap günü var. Ve sanki bu saldırganlığın, bu doymazlığın, tamah etmez azmışlığın, O hesap gününü biraz daha yaklaştırıyor. Artık Allah’ın gözüne batıyorsun birader! Fazla parazit yapıyorsun, ortalığı hacminden fazla kirletiyorsun. Elde ettiklerinle şükür etmeyi, biraz da başkalarını düşünmeyi başaramadın. Böyle bir kapasiten yok çünkü. Dünyaya yemeye, içmeye, dışkılamaya, kin ve nefret aşılamaya gelmişlerdensin. Üste bir de kibir yapıyorsun, işte bu hiç çekilmiyor... Senin sonunu da bu yamyam kibrin getirecek… FATMA SİBEL YÜKSEK KENT GAZETESİ ( BURSA )

10 Nisan 2023 Pazartesi

Allah ın evi olmaz

Kâbe Allah'ın evi değildir. Allah kişi değildir ki evi olsun. O ev Hz. İbrahim'in Hacer ile ondan doğan İsmail için yaptığı evdir. Hiçbir kutsallığı yoktur. Peki, Hacer kimdir? (Kur'anda ismi geçen Mısırlı kadındır. Çocuğu olmayan Sare tarafından İbrahim'e sunulduğunda henüz genç yaştaydı, İsmail'i doğurdu. İslam kaynaklarına göre, Mısır firavunlarından Senan bin Ulvan'ın İbrahim'in karısı Sare'ye hediye ettiği bir köledir. İbrahim, çocuğu olmayan Sare'nin izniyle Hacer'le evlenir. Peki, İbrahim kimdir? Urfalı bir Aramidir. Hz. Muhammed'den 2500 yıl önce yaşamış Yahudilerin atası, İsrail'in kök kurucusudur. O dönemde İslamiyet yok ki Müslüman olsun. Put perestti. Peki, Herkesin ona tapmasını istediği putunun adı neydi? Elilah(Allah). Peki, Erkeklerde sünneti çıkaran kimdi? İbrahim. Peki, Sünnet olmayan kişi kimdi? İbrahim? (Abraham) Peki! Sünnet ne anlama gelir? Ben de İbrahim'in putuna inanıyorum demektir. Peki, Biz kimiz? Türk. (Neden sadece Yahudi ve Müslüman erkekleri sünnetlidir?) Hani namaza dururken 'döndüm kıbleye' diyorsun ya kardeş, İşte o aslında döndüm, Kibele 'ye demektir. Gerçi namaz da İslamiyetten bin yıllar önce pagan dinlerinde yapılan bir tür tapınma ayinidir de o konuya hiç girmeyeceğim şimdilik. Kibele ise Friglerin bereket tanrısının adıdır. Cennetten gelmiş diye ağlayarak kafanı içine soktuğun, Hacerul Esved isimli taş da, Kibele'nin vajinasını {doğurganlığı} temsil eder. Şekline bakarsan anlaman zor olmayacaktır. Sonra cehennem diye bir yerin varlığına inanıyorsun. Yok öyle birşey.. Senin cehennem dediğin şey, bu gün ki İsrail topraklarında bulunan ve tabanından petrol ve metan gazları çıktığı için sürekli yanan G-hinnom isimli vadinin adıdır, ve 'azap verici yer' anlamına gelir. Sümerler döneminde ağır suçluları oraya atıp yakarlarmış. Sonra bu vadinin ismi Sümerlerden Tevrat'a ordan da senin inandığın kitaba kopyalanmış Zaten inandığın dinin tamamı Sümer, Mısır ve Yunan mitolojilerinden kopyalanmış. Azıcık okusan, merak etsen anlayacaksın ama işte. Neyse.. Bir de Allah var tabi İslamiyet öncesi arapların çok tanrılı dinlerindeki en kudretli tanrısı olan Elilah. Namı diğer ay tanrısı Yani bugün senin Allah diye inandığın şey aslında Ay tanrısı El-ilah'tan başkası değildir. Hani şu minarelerin tepesindeki ay var ya ?? Hah işte o ay tanrısını temsil eder... Muhammed çok tanrılı dinlere son verdi ve kabedeki en kudretli put olan Al-ilah'ı tek tanrı olarak kabulettirdi yaşadığı topluma. Allah diye bir yaratıcının olduğu Muhammed'e ayetlerle bildirilen yeni bir durum olsa babasının adı "Abdullah' olmazdı. Aynı şeyi zamanında, Mısır firavunu, Akheneton da yapmak istedi. Çok tanrılı dinleri ve firavunların kutsiyetini yok etmeye kalkıştı ama sarayın ileri gelen rahipleri ve yobaz halkı tarafından linç edildi maalesef.. Tüm firavunların ihtişamlı mezarları varken, Akheneton'un mezarı dahi yoktur. Ha bir de Yahudilerden nefret ediyorsun, kullandığın isimler bile onların isimleri Josef - Yusuf Jackop - Yakup Abraham - İbrahim Tothmoses- musa Elyesa - İlyas Daha liste uzar gider... Ne Arap, ne de Yahudi soyuyla hiç bir ilgimiz yoktur. Peki, Neden onların efsanelerine uyup bu tür tapınım işlerini yapıyoruz? Bir Arap ile Yahudi inancı ki Cumhuriyetimizi batırıyor. Biz halen gerçekleri göremiyoruz. Yerin dibine batsın kör cehalet. Bir dinin ayakta kalabilmesi, onun ekonomik olarak da güçlü olmasına bağlıdır. Çorak bir arazide olan Mekke’nin gelir kaynağı da, kutsal olan Kâbenin tavaf edilmek için dünyanın her yerinden gelen müslümanların ziyaretiyle sağlanıyor. Velhasıl, bir şeye inanıyorsun ama neye inandığını bile bilmiyorsun. Merak edip araştıranlar da fikrini söylediği zaman kuduz gibi saldırıyorsun. Çünkü verecek mantıklı bir cevabın yok. Sen, gerçekler yerine bağnazlığı tercih ediyorsun. İnancın başkalarının haklarına, özgürlüklerine ve yaşamına müdahale ediyor. İşte sorun da burda başlıyor Yoksa kimse senin dinine inancına düşman felan değil. Neye inanırsan inan, nasıl ibadet edersen et, beni ilgilendirmez. Yeterki inancını başkalarına diretme. Kendin gibi düşünmeyenlerin fikirlerine ve yaşamlarına saygı duy.. İyi ve ahlaklı bir insan olmanın senin inandığın din kitap ile bir ilgisi olmadığını idrak et artık Unutma, Sahip olduğun din yaşadığın topluma zarar vermediği sürece saygıyı hak eder... Muazzez İlmiye Çığ

31 Mart 2023 Cuma

Sana neden oy vereyim

https://www.facebook.com/1057481466/posts/pfbid02HHaGW6yv9i9qLetQ7T6kcFpZtvYLgtyg5YGQnvqkT5SgrErSmntnJcUTRNwdFWSil/?mibextid=Nif5oz

21 Ocak 2023 Cumartesi

BOZKURT

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=pfbid0XyA5vEsoFAhWysUESq2r16oH7CAShnCaTNbH9d2ifSTxGbgErfgxgFPeUjM4HtDcl&id=100044448437975&mibextid=Nif5oz

4 Ocak 2023 Çarşamba

Kaç! Ülkücü

https://www.facebook.com/1349978495/posts/pfbid0vw5EALGjVTThYEq8yvKpJEFLLi5q576JN6HPzXYM5BYiA57DU4yT2RVc4UxkkTbXl/?mibextid=Nif5oz