28 Şubat 2015 Cumartesi

glisemik indesk

'BU TABLO HER EVE LAZIM! Sağlığımızı geri kazanmak ve sağlıklı bir şekilde yaşamak için, her gün önümüze gelen bazı yiyeceklerin glisemik indeks değerlerini bilerek, bilinçli bir şekilde tüketmemiz faydalı olacaktır. Biz Gİ = 0-40 arasında olan gıdaları doyuncaya kadar, Gİ = 41 - 55 arasında olanları dikkatli, Gİ = 55 -70 arasında olan gıdaları arada sırada az miktarda yiyoruz. Gİ =71 - 100 arasında olanları ise hiç yemiyoruz. Yemeklerinizi hazırlarken bu tabloyu el altında bulundurmanızı tavsiye ederiz. Bu konunun ayrıntılarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. http://www.yarimadaninsesi.com/haberdetay.asp?ID=3124 #glisemikindeks #glisemikindekstablosu #gi #gitablosu #diyet #diyabet #dietician #diyetetik #diyetgrubu #diyetisyen #diyetgünlüğü #diyettekiler #kilovermek #kilokontrol #kiloverenler #kilolardankurtulma #tip2diyabet #hastalıklardankurtulanlar #hastalıklardankurtulma #karatay #karataydiyeti #canankaratay #beslenme #beslenmeuzmanı #beslenmevediyetetik #herevelazım #kesas #çıktıal' Sağlıklı Yaşıyoruz BU TABLO HER EVE LAZIM! Sağlığımızı geri kazanmak ve sağlıklı bir şekilde yaşamak için, her gün önümüze gelen bazı yiyeceklerin glisemik indeks değerlerini bilerek, bilinçli bir şekilde tüketmemiz faydalı olacaktır. Biz Gİ = 0-40 arasında olan gıdaları doyuncaya kadar, Gİ = 41 - 55 arasında olanları dikkatli, Gİ = 55 -70 arasında olan gıdaları arada sırada az miktarda yiyoruz. Gİ =71 - 100 arasında olanları ise hiç yemiyoruz. Yemeklerinizi hazırlarken bu tabloyu el altında bulundurmanızı tavsiye ederiz. Bu konunun ayrıntılarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

26 Şubat 2015 Perşembe

ÖZEL KURMAY BAŞKANI

Necdet Özel döneminde, terörist tanık oldu, genelkurmay başkanı terörist oldu. * Amerika Birleşik Devletleri, ikinci dünya savaşında Avrupa’dan Afrika’ya Atlantik’ten Pasifik’e kadar yerkürenin her yerinde savaştı, 45 general ve amiral kaybetti. Türkiye Cumhuriyeti, Necdet Özel döneminde, mermi sıkmadan, 58 general ve amiral kaybetti. * Necdet Özel döneminde irticaya bulaştığı için bir kişi bile ordudan atılmadı, 122 Atatürkçü albayın general-amiral olma hakkı elinden alındı, 237 Atatürkçü subay, darbeci-casus filan diye tasfiye edildi. * Genelkurmay’ın evsahipliğinde yapılan geleneksel 30 Ağustos resepsiyonu, Necdet Özel döneminde akp’nin cumhurbaşkanına devredildi. * Necdet Özel döneminde, Türkiye’nin dinleme ve istihbarat konusunda en donanımlı kurumu Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı, tüm ekibi ve teçhizatıyla birlikte, MİT’e devredildi. * Genelkurmay başkanlığının resmi internet sitesindeki “Anıtkabir ziyaretçi sayısı” bölümü… Yani, Anıtkabir’i gün gün kaç kişinin ziyaret ettiğini gösteren istatistik, Necdet Özel döneminde kaldırıldı. * Harp Akademileri Komutanlığı’nın mezuniyet töreninde, tarihte ilk defa, Necdet Özel döneminde iftar verildi. * Akp gaztecileri, silahlı kuvvetlere açık açık “rezil, ahlaksız, tecavüzcü, salak, kepaze, tiksindirici, iğrenç, pislik, ahmak, kafatasçı, namussuz, yalancı, vatan haini, millet düşmanı, lekeli, onursuz, beyinsiz, korkak, katil, dinsiz” dedi… Bunlara gıkını bile çıkarmayan Necdet Özel, varlığıyla onur duyduğumuz Bekir Coşkun’a “hakaret davası” açtı. * Necdet Özel döneminde savaş uçağımız düşürüldü, pilotlarımız şehit edildi, Necdet Özel “savaş çıkaracak halimiz yok herhalde” dedi. * Cephanelik patladı, 25 şehit morgda yatarken… Akp valisi “tanıtım potansiyeli olan popüler kişi” dediği Necdet Özel’e törenle sucuk hediye etti, Necdet Özel hiç istifini bozmadı, poz vererek sucuğu aldı. * Necdet Özel döneminde, askeri üssümüzden bayrak indirildi. * Necdet Özel döneminde, Mahsum Korkmaz heykeli dikildi. * Necdet Özel döneminde, şehit babası hapse mahkum edildi. * Necdet Özel döneminde, Necdet Özel’i eleştiren generallerin ve hatta o generallerin eşlerinin orduevlerine girişi yasaklandı. * Herkes Suudi kralının Tayyip Erdoğan’la Abdullah Gül’e taktığı madalyayı konuşuyor ama, aynı kral aynı madalyadan Necdet Özel’e de taktı. Ayrıca… Necdet Özel’e nazar değmesin diye “Maaşallah” isimli at hediye etti. * Necdet Özel döneminde, Kuveyt askeri ataşesi, Ankara’nın göbeğinde F16 pilotu kurmay yarbayın ağzını burnunu kırdı, yanına kâr kaldı. * Necdet Özel döneminde, 17/25 savcılarının verdiği gözaltı talimatı, jandarma tarafından yerine getirilmedi. Necdet Özel “bakan çocuklarının evine dışardan para sayma makinesi yerleştirildiğini, sanki orada bulunmuş gibi bi hava yaratıldığını” söyledi. * Necdet Özel döneminde vatan toprağı terkedildi, alenen kaçıldı. * Necdet Özel, CHP’ye dava açtı, MHP aleyhinde yazılı açıklama yaptı. * Genelkurmay deniyor ama… Özelkurmay başkanıdır.

23 Şubat 2015 Pazartesi

merkez bankası kimin?

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI GERÇEĞİöf Paylaş Cebimdeki irili ufaklı bütün banknotları çıkarıp, serdim masanın üzerine. Ve bugüne kadar fark etmediğim, belki sizlerin de fark etmediği bir şeyi fark ettim. Bütün kâğıt paraların üzerinde, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazıyordu. Dikkat edin; “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası” değil, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” !!! İlk önce, bir baskı hatası olduğunu düşündüm. Ama, hepsi de hatalı olamazdı ya. Gerçekten hata değilmiş. Bu durum, Merkez Bankası’nın tarihsel gelişimi ile ilgiliymiş. Merkez Bankası, 1930 yılında çıkan bir kanunla karma yapıda bir anonim şirket olarak kurulmuş. Banka kurulduğunda devletin payı sadece %15 imiş ve ilk isminde “Türkiye” ibaresi de yokmuş. Banka kurulduğunda, hisseleri halka ilân ile satılan, çok sayıda yerli ve yabancı ortağı olan karma yapıda bir anonim şirket görünümündeymiş. Bankanın adına “Cumhuriyet” kelimesi, o zamana kadar para basma hakkını elinde bulunduran Osmanlı Bankası’ndan farklı olduğunu ve Cumhuriyet döneminde kurulduğunu göstermek için konulmuş., Anlayacağınız ilk kurulduğunda “Cumhuriyet Merkez Bankası” imiş. “Türkiye” ibaresi çok sonradan eklenmiş! Ne var ki devlet payının sadece %15 olması ve karma yapıda bir anonim şirket özelliği taşıması dolayısıyla, bankanın adında yer alan “Cumhuriyet” kelimesine devlete aidiyetini gösteren “İ” harfi ilâve edilmemiş. Sizin anlayacağınız Merkez Bankası, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait değil. Türk Liralarını basıyor ama Türkiye Cumhuriyeti’ne ait değil. Karma yapıda, bir anonim şirket. İLK ORTAKLARI KİMDİ? 1930 yılında devlet payının sadece %15 olduğu Merkez Bankası’nda, başka pay sahipleride varmış. Merak ettim, geri kalan %85 pay acaba kimlere aitti? Hepsi yerlimiydi, yoksa yabancılarda var mıydı aralarında? Eğer varsa bu yabancılar hangi ülkenin vatandaşlarıydı ve hangi dine mensuptular? Uzmanlar, orada kal demişlerdi. Kalmıştım ama sormuştum, devlet payı hâlâ aynı oranda mı? Öyle ya hala Cumhuriyeti değil, Cumhuriyet yazıyor banknotların üzerinde. Hayır, demişti uzmanlar. Gerçi anonim şirket olma özelliği aynen devam ediyor ama, devletin payı epey yükseldi! %51’i Hazine’nin, %21’i de Ziraat Bankası’nınmış. Geri kalan %28 kimin? Dedik ya Anonim.Yani, irili ufaklı herkesin payı var vede Merkez Bankası’nın kararlarında az veya çok, bu ortaklar da söz sahibi. Dolayısıyla %51 payı olmasına rağmen, tek başına hazinenin sözü geçmiyor, geçemiyor geçirtmiyorlar !!! HAZİNEYE “KAPİK” YOK! Alın size bir ilginçlik daha… 1211 Sayılı Kanun”la kurulan Merkez Bankası’nın görevleri arasında, ülke ve hükümet menfaatlerini gözetmek gibi bir ifade varmış. Ama, yakın bir zamanda çıkarılmış bu madde. Ne zaman mı? Kemal Derviş, ABD’den ithal edildikten sonra. Hani, Meclis’te IMF’nin dayattığı 15 günde 15 yasa görüşmeleri vardı ya, işte o zaman !!! 4. Maddenin, 25.4.2001 tarih ve 4651 Sayılı Kanunla değiştirilen şeklinde, öyle bir ifade konulmuş ki, gel de dokun, dokunabilirsen Merkeze. O madde, şöyleymiş: Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler. Durun, daha bitmedi. Merkez Bankası Kanununda değişiklik yapılmasına dair 25 Nisan 2001 tarihli ve 4651 sayılı bu Kanun’un 56. maddesi, 5 Kasım 2001 tarihinde yürürlüğe girmiş. Buna göre, Merkez Bankası, 5 Kasım 2001’den itibaren Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremeyecek, kredi açamayacak bir hüvviyete büründürülmüş! Düşünebiliyor musunuz? Merkez Bankasındaki Hazinenin payı %51’dir ama, bankanın hazineye avans vermesi, ya da kredi açması engellenmiş! Böylece bir anlamda başına buyruk bir hüvviyete büründürülmüş banka !!! Bunu öğrenince, merakla sordum uzmanlara. Bu durumda hiç mi müdahale edilemez Merkez Bankası’na? Ne yani, devletten bağımsız bir kuruluş mu bu? İşte dedi, olayın püf noktası bu soruda. Devam etti;Evet, Merkez Bankası özerktir, ama bağımsız değildir. Türk Ticaret Kanununa tabidir. Hazine büyük ortak olarak eğer bir sakatlık görürse hesaplarını ibra etmeyebilir. Ya da olağanüstü kongre talebinde bulunur ve hesap sorabilir. Ama, her ne hikmetse, her kongrede ibra edilir bu hesaplar. Yani, aklarlar Merkez Bankası yönetimini, hesap sormazlar. HAZİNENİN PAYI %55 Haa, 1930 yılında, yani Atatürk döneminde kurulan ve o yıllarda Devletin payının sadece %15 olduğu Merkez Bankası, hep böyle mi kalmış? Elbette hayır!!! Devletin ana damarı olan Merkez Bankası’nda 1931’den 1970’e kadar devletin %15, devlet dışındakilerin %85 hissesi vardı. 1970’de Devletin hissesi yüzde 51’e çıkarıldı. 2002’de iktidara gelen AK Parti Hükümeti ise, devletin payını %55”lere çıkardı. Merkez Bankasında, Hazine ve Ziraat Bankası’nın dışında, başka banka ve kuruluşların toplam %13 hisseleri var. Hazine ve Ziraat’in toplam hisselerinin %74 olduğu düşünüldüğünde, geri kalan %12’lik hissenin kimlere ait olduğu bir sır gibi saklanıyor ve asla açıklanmıyor!!! O hisseler, diğer bahsinde geçiyor ama o diğerler kimdir, belli değil!!! YÜZDE 12 KİMLERİN? Bu %12’de meselâ İngilizler’in, yada Rotschild veya Rockefeller ailelerinin payı var mıdır? Yoksa niye açıklanmıyor? Varsa niye açıklanmıyor? Gördünüz ya, faizlerin yüksekliğinden ve cebimizdeki banknotlardan yola çıkıp, nerelere geldik? Doğrusu, bu para denizinde kulaç ata ata yoruldum. Ve sordum kendi kendime, Merkez Bankası bizim mi? Bizimse paraların üzerinden niye “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazıyor? Aidiyet eki olan “İ” nerede? Ve ayrıca %55 pay sahibi olmasına rağmen, hazine, niye hesap soramıyor, faizleri niye düşürtemiyor? Sözün özü; Özerkliğin de ötesinde bağımsızmı bu banka? Ya da kime, kimlere bağlı? Hasan KARAKAYA / YENİ AKİT

19 Şubat 2015 Perşembe

erdoğan FATİHA yı neden uygulamaz. Eren erdem.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka’yı eleştirirken kullandığı, ‘Bir Fatiha oku, tabii biliyorsan’ ifadesi, sosyal medyada günün konusu oldu. Gerçek Gündem adlı haber sitesi, İslam felsefesi üzerine yaptığı önemli çalışmalarla tanınan Eren Erdem’den Erdoğan’ın bu çıkışını yorumlamasını istiyor, o da şu değerlendirmeyi yapıyor: “Erdoğan Fatiha Suresi’ni okur. Hatta tecvidli de okur. Güzel de telaffuz eder. Ama içinde yazılanları tatbik etmez! Fatiha Suresi’nin emrettiği yaşam modeline karşıdır. Fatiha Suresi, Kur’an’ın direğidir. İslam’ın yaşam modelini irdeler. O surede ‘Allah dışında hiçbir otoriteye bağımlı olmamak’ farziyet kazanır. Bir kişi, Fatiha Suresi’nin Allah’ın emri olduğunu söylediği halde, mal-mülk topluyor, servet biriktirip yoksullarla bölüşmüyor, saltanat ihata ediyorsa din terminolojisine göre ‘münafık’ olmuş olur. Erdoğan’ın dindarlık anlayışına göre, Fatiha Suresi ‘papağan gibi Arapça okunup, anlamı düşünülmemesi gereken bir duadır.’ Ama Hz.Muhammed’in getirdiği dine göre bu sureler birer devrim manifestosudur. Ezilenlerin, yoksulların bağımlı hale getirildiği otoritelere savaş açma emri verilir o surelerde.” * * * * Eren Erdem devam ediyor: “Evveliyatı mücahit, bakiyesi müteahhit olan bu zihniyet aslında bilir bunu. Fatiha Suresi’ne göre, ‘insan sadece Allah’tan ister.’ Eğer bir sistem, insanın Allah’tan istemesini engelliyorsa tağuttur. Mesela, Allah, yeryüzünü rızıkla doldurmuştur. Kodamanlar bu rızkın etrafını çevirdiğinden ve insanlığın önemli bir kesimini bu rızıktan mahrum edip kendilerinde topladığından yoksulluk ortaya çıkmıştır. Dolayısı ile Fatiha Suresi’nde geçen ‘yalnız senden isteriz’ ifadesi, vahşi kapitalizmle mücadele andıdır. Şimdi, tek bir yüzükle siyasete girip bunca mal ve mülkün üzerine çöreklenmiş, bu kar kış zamanları yoksullar tir tir titrerken, kaçak saraylarda sefa süren, ve buna milli itibar kılıfı giydirenler, aslında Fatiha Suresi’ne göre ‘mücadele edilmesi gereken kodamanlardır.’ İslam bu kimselere nifak ehli der. Nifak ehli namazlı, niyazlı olabilir. Bu, onlarla mücadele şiarını ortadan kaldırmaz. Namaz, küfür ve nifağı örtmek için araç yapılmışsa, Müslümanlar’ın çok ciddi bir özeleştiri vererek bu durumla mücadele etmesi farzdır.” * * * * Gerçek Gündem bu kez “Yani dinin ibadetlerini yapıyor olmaları onları dindar kılmaz öyle mi?” diye soruyor. Erdem bu soruya da şu cevabı veriyor: “Elbette yapmaz! Bakınız, Ebu Cehil çok ibadet ederdi. Ama müşrikti. Yani, Allah ile arasına çeşitli vasıtalar koymuştu. Ebu Cehil, Allah’ı reddetmiyordu. Kabul ediyordu. Ama Ebu Cehil’in inandığı Allah, yeryüzünün mülkünü kendisi gibi kodamanlara havale etmişti. Kur’an’ın Maun Suresi bunun en net delilidir. Maun Suresi’nde ne diyor; ‘yazıklar olsun o namaz kılanlara ki.’ Bu vurgu ile yetimi gözetmeyen, ama namaz kılan birilerini eleştiriyor. Şimdi dikkat! Bu sure geldiğinde, Müslüman sayısı çok azdır. Henüz İslam’ın 6. senesidir. Bu ayetin, Müslümanları kast etmesi imkansızdır. O halde, birileri hem namaz kılıyor, hem yetimleri gözetmiyordu. İşte Mekkeli müşriklerin özelliği buydu. İbadet eder, gereğini yapmazlardı. Yoksulu görmez, servet toplar, bölüşmez, bölüştürmeye karşı çıkarlardı. İşte bugün iktidarda olan zihniyet, tam olarak bu zihniyettir. Kendi yarattığı seçkinler arasında bölüştüren, halktan çalan, gasp ettiklerini yığan, yoksullaştıran bir zihniyet. Bu zihniyet Fatiha’yı sadece ‘okur..’ Ama yaşamaz. Fatiha’nın gereklerini yerine getirmez. Ama akşama kadar Fatiha sömürüsü yaparak, mütedeyyin insanların dini hayatını katleder.” * * * * Eren Erdem bir soru üzerine sözü yine Fatiha Suresi sömürüsüne getiriyor: “Fatiha sömürüsü, dinin temel reflekslerini yok ederek, dini bir takım ritüellerden ibaret bir duruma dönüştürenlerin siyasal tavrıdır. Sosyal adalet yok. Eşitlik yok. Barış yok. Ne var? Kadını ikinci sınıf görmek. Çalmak, çırpmak, talan etmek, yağmalamak. Devletin malı deniz, yemeyen domuz diyerek kamu malına hücum etmek. Yandaşı kayırmak. Kendisi gibi düşünmeyenlere iftiralar düzmek. Kapitalizme abdest aldırıp, muhalifleri kapitalistlikle, emperyalistlikle suçlamak. Bu da yeni moda oldu. Amerikan atına binerek Osmanlı kılıcı sallayanlar, bugün kendilerine tepki gösterenleri Amerikan uşağı ilan ediyor. İslam’a tarihin en büyük zararını verenler bunlardır. Charlie Hebdo’yu eleştirip, Kur’an ve Peygamber ile alay edenleri görmezden gelenlerdir bunlar. Kız çocuklarını diri diri gömen zihniyeti eleştirip, kız çocuklarına şehvetle bakan nesiller yetiştirenlerdir bunlar. ‘Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, perdesiz ev ya satılıktır, ya kiralık’ diyenlerdir bunlar. Milyonlarca insanın emeğini sömürüp, kaçak saraylarda sefa sürenlerdir bunlar. Ve Hz.Muhammed tarihi bir söz ile bu yaklaşımı taçlandırıyor; ‘Bir kimseyle münasebet kuracağınız vakit, kıldığı namaza değil, dirhem ve dinarla ilişkisine bakın’ diyor. Yani, namazla aldatanlara kanmayın, parayla ilişkisine bakın diyor. Bu Hz.Muhammed’in sözü. İnsanları öyle bir hale getirdiler ki, Hz.Muhammed’in sözleri dahi değer görmüyor. İktidarın tepesinde şahıs ne yaparsa yapsın, ‘bizdendir’ gibi kirli bir söze sığınılıyor…“

suudi prensesi...neden açık

Suudi prensesi... Düşünmeden edemiyorum acaba "İslamiyet sadece yoksul halkları yönetmek için dayatılan siyasal bir dine mi dönüştürüldü?" Mesela IŞİD bu hatunu da SÜNNET EDEBİLECEK Mİ? Yoksa o cani gözleri sadece yoksul halkları mı görüyor? Peki sadece bu prenses mi çıkmış İslamiyetten? Okuyalım bakalım Yılmaz Özdil'i... Rengin Günisigi * Ahhh araplar ahhh, milleti burkaya sokarlar kendileri hayatlarını yaşarlar bisiklete binmenin, araba kullananın kadınlara yasak olduğu, saçının bir telinin görünmesini canıyla ödeyen -ARAP DÜNYASINDA LİDER EŞLERİ, KIZLARI ve GELİNLERİ neden AÇIK ! Türkiye türbanı tartışıyor. Peki Arap dünyasında Lider eşlerinin ve kızlarının, gelinlerinin hepsinin başı neden açık ? Anlaşılan o ki... Bunlarda imam hatip liseleri yok. Nasıl giyineceklerini bilmiyorlar! "Araplaşıyor muyuz?" Deniliyor ya... Hayır. Araplara haksızlık etmeyelim. * Mesela, Ürdün Kraliçesi Raina... Kuveyt doğumlu, Filistinli. Başı açık mı? Açık. Suriye first lady’si Esma, sarışın... Ne malum? E görüyoruz. Mısır first lady’si Suzan Mübarek? Açık. Fas Kraliçesi Laila Salma? Açık... Kızıl saçları var... Geçenlerde kızı oldu, hastanede çekilmiş fotoğrafından biliyorum. Cezayir first lady’si Amal Triki? Açık. Libya Lideri Kaddafi’nin top modelleri kıskandıran doktor kızı Ayşe, saçlarını sarıya boyattı... Eskiden siyahtı. Tunus first lady’si Leyla bin Ali? Açık. Hatta, Tunus Cumhurbaşkanı’nın oğlu Muhammed Ali Mabrouk, gizlice İstanbul’a geldi, Reina’ya bir sarışınla girerken yakalandı, tam "çapkınlığa geldi" demeye hazırlanıyorduk ki, meğer eşiymiş. Ya, Katar? Cumhurbaşkanımız oradaydı iki üç gün önce... Katar Emiri’nin eşi Sheikha Mozah binti Nasır el Missned, "Hello" dergisinden fırlamış gibiydi... Sophia Loren’in gençliğine çok benziyor. Sanırım o nedenle Sophia Loren tarzı, saçlarını açıkta bırakan tülbent benzeri bir şey takıyor. Saçları kahverengi, uzun, beline kadar iniyor. Saddam’ın ilk eşi Sacide, açık. İkinci eşi Samira, açık. Kızları Rana, Raghad, Hala, açık. Gelinleri de. Rahmetli Arafat’ın eşi? Süha Arafat, açık. Pekiii... Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı ve Dubai Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Raşid el Maktum’un eşi? Hani şu garajı alan Şeyh’in eşi? Prenses Haya. Ürdün eski Kralı Hüseyin’in üçüncü eşinden, en büyük kızı... Bu nedenle, hem Dubai Prensesi, hem de Ürdün Prensesi... Sporcu, binici... Üstelik, öyle böyle sporcu değil. 2000 yılında Avustralya Sydney’de yapılan olimpiyatlara Birleşik Arap Emirlikleri adına katılan milli sporcu... Kadın haklarının ateşli savunucusu. Arap kızlarının umudu. Prenses Haya... Açık. * Anlaşılan o ki... Bunlarda imam hatip liseleri yok. Nasıl giyineceklerini bilmiyorlar! Hürriyet Yılmaz ÖZDİL

ak saray skandalları

http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/ak-sarayda-15-bin-200-konutun-elektrigi-kullanilmis-747517/

18 Şubat 2015 Çarşamba

biliyorsan fatiha oku!

Asrın lideri, kadınların protesto dansına sinirlendi, “bu ne biçim iştir yaa, ölüm karşısında dans etmek nedir, bunun kültürümüzdeki yeri nedir, ateş düştüğü yeri yakar, Özgecan’ın ailesine bir başsağlığı dile, biliyorsan bir fatiha oku” dedi. * Danıştay basıldı, Mustafa Yücel Özbilgin öldürüldü, herkes Kocatepe Camisi’ne gitti, asrın lideri cenazeye katılmak yerine, Antalya’ya Ak Gençlik Şöleni’ne gitti. Aslında aileye başsağlığı dileseydi, biliyorsa bi fatiha okusaydı, iyiydi. * Aktütün basıldı, 15 şehit vardı, memleket yastaydı, cenazelerin toprağa verildiği gün, akp milletvekili oğluna stadyumda sünnet düğünü yaptı, akp’nin ulaştırma bakanı kirve oldu, akp logolu pasta kesip, davul zurnalarla halay çektiler. Aslında ailelere başsağlığı dileselerdi, biliyorlarsa bi fatiha okusalardı, iyiydi. * Afyon’da cephanelik patladı, 25 şehit vardı, şehitler henüz morgdayken, akp’nin valisi akp’nin generaline törenle sucuk hediye etti, “hayat devam ediyor, acımız var diye ara mı verelim” dedi, akp’nin sözcüsü destekledi, “yadırganacak bir şey yok, lokum bile ikram edilir, kahkahalarla gülselerdi yadırgardım” dedi. Aslında ailelere başsağlığı dileselerdi, biliyorlarsa bi fatiha okusalardı, iyiydi. * (Akp milletvekili takvimde başka gün kalmamış gibi, oğluna 10 Kasım’da düğün yaptı. “11 Kasım’da akp kongresi var, 12 Kasım’da boş düğün salonu bulamadık” dedi. Geriye kalan 362 gün, düğün için uygun değildi demek ki…) * Reyhanlı havaya uçuruldu, tarihimizin en ağır terör saldırısıydı, 53 insanımız hayatını kaybetti. O gece… Akp milletvekili oğluna düğün yaptı, tbmm başkanımız, bakara makaracı bakanımız ve anayasa mahkemesi başkanımızla birlikte 1500 davetli katıldı. Akp milletvekili duygularını twittera döktü, “yaşanan olay düğünümüzün tadını kaçırdı” diye yazdı. Aslında ailelere başsağlığı dileseydi, biliyorsa bi fatiha okusaydı, iyiydi. * Soma’da tarihimizin en ağır maden katliamı yaşandı, 301 işçimiz hayatını kaybetti, milletin ağlamaktan gözlerine kan oturmuştu, cenazeler toprağa verilirken, akp’liler akp milletvekilinin kızının düğünündeydi, akpli çevre bakanı twitter adresinden düğünün fotoğraflarını yayınlayıp, “kadim dostumuz muhyettin beyin mutluluğunu paylaştık” diye yazdı. Memleket karalar bağlamışken, mutluluk paylaşıyorlardı. Düğün fotoğraflarının başköşesinde -bilmiyorum mutluluk gözyaşı döktü mü- bülent arınç vardı. Aslında ailelere başsağlığı dileselerdi, biliyorlarsa bi fatiha okusalardı, iyiydi. * (Gazze’de kan gövdeyi götürürken, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas, Türkiye’ye geldi. Adamı kolundan tutup, asrın liderinin iftarına götürdüler. Bülent Ersoy, Işın Karaca, Alişan, Ece Erken, Soner Sarıkabadayı, Metin Şentürk, Orhan Gencebay, Mustafa Sandal, Cengiz Kurtoğlu, Yavuz Bingöl, Sinan Özen, İzzet Yıldızhan’la birlikte oturttular. Gazze’de ölü sayısı iki bini geçmişken, Bülent Ersoy’la yan yana poz verdirdiler, kahkahalar eşliğinde selfie çektirdiler. Aslında adama bi başsağlığı dileselerdi, biliyorlarsa bi fatiha okusalardı, iyiydi.) * Askeri konvoya pusu kuruldu, 10 şehit vardı, cenazelerin toprağa verildiği gün, asrın lideri cenazelere katılmak yerine, atladı uçağa, eşini, kızlarını, damadını, Ajda Pekkan’ı Sertab Erener’i Muazzez Ersoy’u yanına aldı, Somali’ye gitti, “burada insanlık test ediliyor, vicdanlara sesleniyorum” dedi, Ajda’yla Sertab Erener apronda “moral dansı” yaptı… “Mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca bas bas bağırmayacaksın” diyen, kanaat önderi(!) akp türkücüsü Nihat Doğan da oradaydı. Aslında, şehit ailelerine başsağlığı dileselerdi, biliyorlarsa bi fatiha okusalardı, iyiydi. * Taziyeye gidip, cenaze sahiplerini yumruklayan dünyadaki ilk ve tek kişi, asrın lideri… Kadınlara yönelik şiddetten bahsederken bile kadınlara hakaret edeceğine, biliyorsa bi fatiha okuyup sussaydı, daha iyiydi.

14 Şubat 2015 Cumartesi

kurt yürüyüş sırası

•●• Kurt Yürüyüşü Önde en zayıf 3 hasta kurt gidiyor. Pusuya düşseler ilk onlar öleceklerdir. Ana görevlerinden biri de arkadan gelenlerin yorulmamaları için karı ayaklayıp yumuşatmaktır. Onlardan sonra 5 en tecrübeli canavar geride gider. Ortada ise 11 dişi kurt korunma düzeninde yürürler. Dişileri arka kanattan sorumlu diğer 5 deneyimli koruyucu kurt izliyor. En sonda, sürüden biraz aralı mağrur yalnızlığı ile ilerleyense liderdir, sürünün başkanı. O, sürünün tamamını görmeli, gözaltında bulundurmalı ve onu kontrol etmelidir... ¤¤¤ (Kurt yürüyüşünün ne olduğunu soran arkadaşlarıma...)

12 Şubat 2015 Perşembe

11 Şubat 2015 Çarşamba

sağ el göğüste duruşu

https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-xaf1/v/t1.0-9/485922_591100100906127_1919054192_n.jpg?oh=627755420d7cbb2b2369d5230da0daee&oe=555EC7C1

iç organlardan zehirli maddelerin atılması

İç organlardaki zehirli maddeler nasıl atılır? Çin tıbbına göre, insan vücudundaki beş iç organda zehirli maddeler birikir, bu zehirli maddelerin birikmesi, vücutta belirtiler bırakır. Şimdi zehirli maddelerin saklandığı yerleri bulalım ve bu zehirli maddeleri yok etme yöntemleri öğrenelim. Eğer dalakta zehirli maddeler birikirse, yüzde benekler görülür. Yüzünde benekler olan bir kadının sindirim sistemi nisbeten zayıflar; beyazımtırak akıntısı fazla olur; yağ birikir. Çin tıbbına göre, dalaktaki sindirim iyi olmadığı takdirde, zehirli maddeler zamanında dışarı boşaltılmaz. Bu nedenle kilo vermek isteyen bir kişi, öncelikle dalağının ve midesinin işlevini normalleştirmeli; dalağında zehirli maddeler bulunan kişide ağız kokusu olur, ağız ülseri görülür. Şimdi dalaktaki zehirli maddeleri boşaltma yöntemlerine geçelim. Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılmasına ekşi yemekler iyi gelir. Ekşi yemekler, bağırsak ve midenin sindirim işlevini pekiştirir, yemeklerdeki zehirli maddelerin en kısa sürede boşaltılmasını sağlar; ayrıca ekşi yemekler dalağı güçlendirir. Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılması için Shangqiu adlı akpunktur noktasına basılabilir. Bu akpuntur noktası, iç topuk kemiğinin altındaki çukurun ortasında bulunur. Bir parmakla bu noktaya, azcık acı hissetecek şekilde basabilirsiniz. Bu basma bir defasında üç dakika sürerse, yeterli olur. Yemekten sonra yürüyüş yapmak. Spor, dalağa ve mideye yardımcı olur. Bu yöntem azimle uygulanmalı. Yemek sonrası, zehirli maddelerin en kolay oluştuğu zaman dilimidir. Yemeklerin zamanında sindirilmemesi veya emilmemesi halinde zehirli maddeler birikir. Bu nedenle yemekten sonra yürüyüş tavsiye edilir. Ayrıca yemekten bir saat sonra bir meyve yenebilir. Aftimuni dalağın en iyi ilacıdır, kaynatılarak içilir. Karabaş otu, kekik, sinameki, anason, kimyon, kuru incir dalağın en güzel ilaçlarındandır. Mercimek, patlıcan, sığır eti, kuyruk ve lahana yenmemelidir. ****** Karaciğer, insanın diğer önemli iç organlarından biridir. Karaciğerde zehirli maddeler birikirse, tırnak üzerine çıkıntılı çizgi veya tırnak çökmesi görülür. Çin tıbbına göre, kirişler karaciğere bağlıdır, tırnak ise kirişlerden bir bölümüdür. Bu nedenle karaciğerde zehirli maddeler biriktiği takdirde, tırnak üzerinde belirgin işaret olur. Karaciğerde zehirli maddeler bulunursa, kadında mastit görülür; deprasyon başgösterir. Çünkü karaciğer insan vücudunda duyguları ayarlayan iç organdır. Eğer içindeki zehirli maddeler zamanında boşaltılmazsa, Qi dolaşımı engellenir, bu da depresyon duygusuna neden olur. Ayrıca yarım baş ağrısı ve aybaşı ağrıları gibi belirtiler görülür. Yüzün iki yanağı ve göbek, karaciğer ve safra kesesinin “etki alanı”dır. Eğer karaciğerde zehirli maddeler varsa, yüzde ve göbekte mutlaka belirti gözükür. Karaciğerdeki zehirli maddelerin boşatılması için, yeşile çalan mavi renkli yemekler tüketilmeli. Örneğin portakal veya limon suyu, karaciğere iyi gelir; karaciğerle bağlantılı akpunktur noktasına basmak iyi gelir. Basılacak nokta, birinci ve ikinci ayak parmaklarının buluştuğu noktanın önündeki çukurun ortasında yer alır. Ağlama, zehirli maddelerin boşaltılmasına yardımcı olur. Kadınların erkeklerden daha uzun yaşamasının gözyaşlarına bağlı olduğu, hem Batı tıbbınca, hem de Çin tıbınca doğrulandı. Gözyaşları gerçekten insan vücuduna zararlı maddeler içerir. Bu nedenle istediğiniz zaman ağlayabilirsiniz. Sülfür içeren besinler karaciğeri temizler, soğan, sarımsak, lahana, brokoli, brüksel lahanası sülfür içeren gıdalardır. Ayrıca enginar karaciğer dostu bir sebzedir. Alkol, kimyasal ilaçlar, işlenmiş gıdalar, inek eti, aşırı proteinle beslenme karaciğeri yıpratan gıdalardır. ****** İnsan kalbinde zehirli maddeler birikirse, dil ülseri olur, alnında kabarcıklar oluşur, uykusuzluk ve kalp rahatsızlığı meydana gelir. Çin tıbbına göre, kalple en yakın ilişkili organ dildir. Bu nedenle ülser dilde görülür. Alın, kalbin “nüfuz alanı”dır. Eğer kalpte “ateş” varsa, alın “yanar”, kabarcıklar ortaya çıkar. Kalpteki zehirli maddelerin boşaltılması için, nilüfer tohumları gibi, acı yemekler tavsiye edilir; kalbi simgeleyen Shaofu adlı akpunktur noktasına basılır. Shaofu, insanın yumruğunu sıktığı zaman, avuçta yüzük parmağı ve küçük parmağının tırnaklarının değdiği yerdir. Bu noktaya güçlü bir şekilde basılır. Yeşil fasülye, zehirli maddelerin idrar yoluyla boşaltılmasına yardımcı olur. Çin’de yaz mevsiminde hemen hemen her ailede yeşil fasülye suyu içilir. Siz de deneyebilirsiniz. Kalp için omega 3 yağ asidi içeren somon, ton balığı, ceviz, keten tohumu gibi gıdalar faydalı olacaktır. ****** Akciğerde zehirli maddeler birikirse, insanın cildi pas renginde olur, kabızlık çekilir, duygusal durumunda hassasiyet meydana gelir. Çin tıbbına göre, akciğer, tüm cildi yönetir. Cildin iyi olup olmaması, akciğerin sağlıklı olup olmamasına bağlıdır. Akciğerdeki zehirli maddelerin miktarı fazla olursa, bu zehirli maddeler akciğerin çalışmasıyla cilde yansır; ayrıca akciğer ve kalın bağırsak tek bir sistemdir. Yukarıda akciğerde zehirli maddeler varsa, aşağıdaki bağırsak içinde de anormal birikim olur, kabızlık çekilir; akciğerdeki zehirli maddeler de Qi ve kan dolaşımını engeller. Turp, akciğere en iyi gelen yiyecektir. Çin tıbbına göre, kalın bağırsak ile akciğer arasında yakın ilişki vardır. Akciğerdeki zehirli maddelerin ne kadar boşaltılacağı, kalın bağırsağın iyi çalışıp çalışmamasına bağlıdır. Turp kalın bağırsağın dışkıyı boşaltmasına yardım eder. Turp çiğ de yenir. Ayrıca akciğeri temsil eden akpunktur noktasına basmak da yararlıdır. Hegu adlı nokta, el sırtında, parmakların arasında bulunur. Terlemek, akciğere iyi gelir; çünkü terle vücuttaki zehirli maddeler atılır; sıcak duş ve derin nefes da benzer sonuç verir. Akdiğerdeki zehirli maddelerin boşatılması için en uygun zaman dilimi sabah 7:00 ile 9:00 arasıdır. Bu zaman içinde bol oksijen almayı sağlayan spor yapılırsa, çok iyi olur. Meyan kökü, zencefil, okaliptus, brokoli, turp akciğerler için şifalı bitkiler olup sigara akciğer için en büyük zarardır. ****** Böbrek içinde zehirli maddelerin biriktiği zaman, aybaşı miktarı az, süresi kısa ve rengi koyu olur. Aybaşının oluşması ve kaybolması, böbrek işlevinin güçlü olup olmamasına bağlıdır; böbrekteki zehirli maddeler, hidronkusa neden olur, altçenede kabarcıklar oluşur, yorgunluk çekilir. Böbreği simgeleyen akpunktur noktası Yongquan’dır. Bu nokta, insan vücudundaki en alçak akpunktur noktasıdır. Yongquan, ayak tabanının üçte birinin ilerisinde bulunur. Bu nokta hassas olduğu için fazla güçlü basılmamalıdır. Beş dakika yeterlidir. Böbrekteki zehirli maddelerin boşaltılması için en iyi zaman dilimi sabah 5:00 ile 7:00 arasıdır. Bu nedenle sabah kalkınca bir bardak su içilmesi çok iyi olur. Gün boyu yeterli su içilmesi, bedenin susuz bırakılmaması, aşırı tuz alınmaması, likopence zengin gıdalar domates, karpuz, böbrekleri temizleyip koruyacaktır.

10 Şubat 2015 Salı

yargıtay başk. özgçmşi

http://www.sarizeybekhaber.com.tr/haberler/iste-yargitay-in-yeni-baskaninin-ozgecmisi-h1284.html

alzhmaher

https://fbcdn-sphotos-g-a.akamaihd.net/hphotos-ak-xpf1/v/t1.0-9/10603613_881910881852887_2469728041605988192_n.jpg?oh=bf7042634efec52e643d26e862d96953&oe=5563E99E&__gda__=1431097844_d1eadb15bfbab4c4b30db958dd2bb943

EMİR-KOMUTA MERKEZİM!

https://www.facebook.com/video.php?v=10152319245947449&pnref=story

9 Şubat 2015 Pazartesi

TÜRK - kartal

TÜRK KÜLTÜRÜNDE KARTAL . Ramazan Tuncel'in fotoğrafı. Ramazan Tuncel'in fotoğrafı. Ramazan Tuncel'in fotoğrafı. Ramazan Tuncel'in fotoğrafı. Ramazan Tuncel, 4 yeni fotoğraf ekledi. Türk Kültüründe “Kartal” Türk kültürü, bilindiği üzere uzun ve köklü bir geçmişe sahiptir . Bu uzun tarih ve kültür geçmişinin başlangıcından günümüze kadar geçirdiği evreler söz konusudur ; çeşitli medeniyetlerle tanışan, coğrafi, sosyal ve ekonomik değişimlere uğrayan Türklerin yüzyıllar boyunca kaybolmayan bazı kültür unsurları ve özellikleri bulunmaktadır. Hayvan Üslubu Türk görsel kültüründe varlığını yüzyıllar boyunca koruyan “Hayvan Üslûbu” bozkırda gelişip, Orta Asya ve Ön Asyaya kadar yayılmış ve geniş bir coğrafyaya dağılmıştır. Çin sınırından Avrupa ortalarına kadar uzanan geniş bozkırlarda ortaya çıkan hayvan üslûbu , bu bölgeye hakim olmuş Türk topluluklarını yüzyıllarca etkileyen önemli motiflerden birisi olmuş ve “Bozkır Sanatı”na dayanan ve burada yaşayan Türklerin hayat şartlarına uygun olarak hayvanlarla yakın ilgisinden doğmuştur. Sanat Tarihi literatüründe Hayvan Üslûbu (Animal Style) olarak bilinen bu tarzın insanların inanç sistemleri ile yakın ilgisi vardır ; tabiat karşısında aciz kalan ilkel insanın olayları gerçek şekliyle değil, bu olayların altında büyü aramaları şeklinde izah edilmektedir. İnsanların tabiatüstü kuvvetlere karşı olan eğilimleri; korku, saygı, büyü, sihir gibi., inançları bu üslubu ortaya çıkaran önemli unsurlardandır. Şamanizm ve Mitolojilerde Türk hayvan üslûbu içerisinde “Kuş” motiflerinin sıklığı, ancak bağlı oldukları inanışlarla açıklanabilir. Kuş sembolizmi şaman inanışında oldukça yaygındır; şaman yada kam-ozan şamanlaşmadan önce bir kuş görünüşünü olabildiğince andıran, tüylerden oluşmuş bir giysi giyer ve bu kılığa bürününce kendini bir kuş gibi hisseder. Böylece öte dünyaya doğru kanat açabilecektir. Şamanların ayin esnasında kullandıkları davulun üstünde de, kartalı bir ağacın üzerinde gösteren çizimler mevcuttur ki şaman bu ayin sırasında kartala şu şekilde seslenir; Gök kuşları, beş Marküt(kartal), Tırnakları bakırdan, Ayın tırnağı bakırdan, Ayın gagası buzdan, Geniş kanatları muhteşem hareketli, Uzun kuyruklu muhteşem hareketli, Sol kanadı ayı örter, Ey dokuz kartalın anası, Yayık’ı geçerken şaşırmaz, Edil üzerinde yorulmaz, Öterek gel sen bana ! Oynayarak gel sen sağ gözüme ! Sağ omzuma kon Yakut Türklerinde de bir “Gök Direği” inancı vardır. Buna göre ; uzun bir ağaç sırık ve sırığın ucunda yine ağaçtan yontulmuş bir kuş figürü bulunurdu. Genel olarak “Gök Kuşu” adını verdikleri bu kuş çift başlı kartal şeklinde yapılırdı.İnanışa göre sırık göğe kadar uzanıyor ve gökte tanrının kuvvet ve kudretini temsil eden büyük kartala kadar ulaşıyordu. Onlar bu basit sırığı ,sembolik olarak öyle tasavvur ediyorlardı.Dolganlara göre bu gök kuşu, büyük kanatlan ile yere açılan göğün kapısını insanlara kapamıştı.Yedi ve sekiz dallı yapılan gök direklerinde her dal, göğün bir katını gösterirdi. Çift başlı kartalın oturduğu katta artık, tanrının çocuklarının ruhu dolaşırdı. Bu ruhlar kuş şeklinde uçuşurlardı. Orta Asya inanışlarında ve şamanist eski Türkler de “Kartaldan türeme” inancı oldukça yaygın görülmektedir. Bu inanış efsanelerde de kendini gösterir ; Yakut Türklerinde rastladığımız bu efsane şamanın kartaldan türediğine dairdir. Diğer bir inanış-efsane de her iki Göktürk devleti zamanında Bar-Köl bölgesinde oturan Şa-to Türklerinin hükümdarı Li-Ko-yung’un kartal yuvasında doğduğuna dair olanıdır.Bu tip inanışların sadece efsanelerde seçkin şahsiyetlere atfedilmekle kalmayıp, inanışın halk arasında da itibar gördüğü anlaşılır, nitekim A. İnan, eski Türklerde kısır kadınların çocuk vermesi için kartala başvurup yalvardığını, bundan sonra dünyaya gelen çocuğa da “hotoy törütteh” yani kartaldan türemiş dendiğini aktarır.Kartal, Altay mitolojisinde en büyük Tanrı sayılan Ülgen’in yedi oğlundan biridir. Kartal ,güneş ve Gök-Tanrının sembolü aynı zamanda Tanrının bir elçisi olarak görülür ve sayılırdı. Ongun Kuşlar Meselesi Eski Türklerde bu kuşu bir “Ongun” olarak görmekte mümkündür. Ongun, Ungun veya Ongon kelimesi anlamı bakımından itilaflıdır. Ongun kelimesi Türk bilim dilinde ilk defa Ziya Gökalp tarafından kullanılmıştır. Türkolog Houtsma Oğuz boyları hakkında yazdığı bir makalesinde bu kelime ile anılan kuşların totem olabileceğini kaydeder. Cengiznamelerde ise, Cengiz Han’ın çeşitli Türk kabilelerine alamet ve nişan olarak birer kuş verdiğinden bahsedilir. Prof. Bastian ise,bu kuşların totem olabileceğini Houtsman’dan önce söyler . Eski Oğuzca’da “Ongun” kelimesi “Totem” anlamındadır.Rasonyı’de Ongun’un Türkçe bir kelime olduğunu söylemekle beraber,Abdülkadir İnan, bu kelimenin moğolca menşeili olduğunu ifade eder. Her şamanın bir ana hayvanı bulunur. Bu hayvan tarife göre; mızrak gagalı, keskin pençeli, üç kulak kuyruklu, büyük bir kuşt ur. Şaman bu kuşu hayatında iki defa görür. Birincisi şaman olduğu zaman ki, o zaman şamanı’ın ruhunu eğitmek için gelir, ikinci göründüğünde ise şaman'ın ölüm vakti gelmiştir. Burada değindiğimiz , ana-hayvan mahiyet bakımından farklıdır. Ongun veya Türkçe adiyle Tös denilen hayvan ruhu, bir kabil enin ve toplumun atası idi. Ana hayvan ise yalnızca belirli bir kişinin yani bir şamanın ruhudur. Bu ruhlar şamana hayatı boyunca yardım ederdi. Ruhları küçük ve önemsiz hayvan olan samanlara toplum içinde az değer verilirdi. İyi ana hayvanlar içerisinde kartal da yer alırdı. Oğuz’lar , Oğuz Han ‘ ın Işık’tan doğan oğulları; Güneş, Ay, Yıldız (=Bozoklar) , Ağaç’tan doğan oğulları; Gök, Dağ, Deniz (-Üçoklar) ‘den inen 24 boydan müteşekkildi. (Kaşgarlı, bunları 22 olarak sayar.) Bu 24 boyun da bir ongunu bulunup ve bunlar da kuşlar arasından seçilmişti. Konuyla ilgili değişik görüşler olmasına rağmen, Bozoklardan Ay Han’ ın mensubu olduğu ongun Kartal idi . Boylardan ise; Salur ve Kargın boylarının ongunu kartaldır. Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terakkime’sine (Türklerin Soy Kütüğü) göre de : Salur’un = kartal, Dodurga’nın = kızıl kartal, Kınık’ın = ak kartal’dır. Selçuklu sultanları da bu Kınık boyundan inmekte idiler. Oğuz destanlarına göre, her boyun bir kuş sembolü vardı. Bu kuşlar da genel olarak yırtıcı kuşlardan seçilmiştir. Bir Moğol tarihçisi olan Reşideddin, bu kuşlara Ongon deyimini kullanmış ve bu suretle deyim günümüze kadar ulaşmıştır. Aslında Ongun sözü moğolcadır. Bunun Türkçesi “Töz”dür. Töz türkçede “kök-menşe” anlamına gelir.Kaynağı çeşitli yerlere dayandırılmakla beraber Ongunlar, insan kuş ve başka hayvanlar şeklinde yapılan totemlerdir. Bunlar ağaçtan, taştan, kemikten, madenden ve çamurdan yapılırdı. Oğuz boylarının amblem hayvanı olan ongunların sadece totem olmayıp , bu hayvanların kendilerinden de çekinildiği ve o boy tarafından avlanamadığı ,etinin yenilemediğini belirterek kutsaliyetinin üzerinde durur. Oğuzlar’ın toplumsal seviyeleri yükselince bu ongunlar gerçek mahiyetini kaybedip birer arma şeklinde devam etmiştir. Türklerde kartal ve diğer bazı kuşların, erkek çocuklarına yiğitlik, kahramanlık, güçlülük ve hakimiyet sembolize etmesi için ad olarak verildiği bilinmektedir. Türklerin efsanelerinde, eski inanç sistemlerinde anlamını bulduğu “kartal”, gayet doğal olarak kültürüne yerleşmiş ve bunu sanatlarına da yansıtmışlardır. Türklerin kartal figürlü eserlerinin ilk örneklerini Birinci Pazırık kurganından çıkartılmış bir eyer örtüsü üzerinde kartal-sığın mücadelesinde görürüz. Aynı tema Noin-Ula buluntularında da kendini gösterir. 1958′de Orhun vadisinde yapılan kazıda Kültigin’in mezar anıtından kalan kısımlar ve heykeller çıkartılmıştır. Kültigin heykelinde tacın ön tarafında rölyef halinde kanatlarını açmış bir kartal figürü bulunmaktadır.Buradaki kartalın hukuki bir sembol ve arma olarak kullanıldığı yolundaki düşüncelerin doğruluk payı yüksek görülmektedir. Anadolu’da 1300 ve 1400′lü yıllar arasında yapılan mezar taşlarında (özellikle Tokat ve Sivas mezar taşlan), kartal figürünün bulunması , ölüm ve göğe yükselme , ruhun uçup gitmesi gibi inanışları destekler mahiyettedir. Zira Orta Asyada Yakut Türklerinde ölümden sonra ruhların kuş şeklinde göğe yükseldiğine inanılırdı. Bunun akislerine Orhun Yazıtlarında da rastlarız ; Kül Tigin koyun yılında on yedinci günde uçtu. [Kültigin Abidesi,kuzey doğu cephesi], Değerli oğlunuzdan, evladınızdan çok daha iyi beslerdiniz. Uçup gittiniz. Gökte hayattaki gibi… [Kül Tigin Abidesi, Güney doğu cephesi], Babam Kağan öylece ili, töreyi kazanıp uçup gitmiş. [Bilge Kağan Abidesi, Doğu Cephesi], Babam Kağan uçtuğunda kendim sekiz yaşında kaldım. [Bilge Kağan Abidesi, Doğu Cephesi], O bilmemden dolayı, kötülüğün yüzünden amcam kağan uçtu gitti. [Bilge Kağan Abidesi, Doğu cephesi], Bu kadar kazanıp babam Kağan köpek yılı, onuncu ay, yirmialtıda uçup gitti [Bilge Kağan Abidesi ,Güney cephesi], Bilge Kağan uçup gitti [Bilge Kağan Abidesi Batı cephesi] “Uçmak” ile ilgili inanışlar, ilk Türk Müslüman dervişlerinde de devam eder. Bu dervişlerin birer kuş şekline girdiğinden (Anadolu’da “donuna girmek” deyimi kullanılır) bahsedilir. Mesela Ahmed Yesevi; Turna donuna , Hacı Bektaş Veli ise Güvercin donuna girerdi. Abdal Musa, Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya gelişini şöyle anlatır; “Güvercin donuyla Urum’a uçan,İmamlar evinün kapısın açan.” Vilayet-nâmelerde gördüğümüz bir başka anlatım ise şöyledir: “Heman-dem ma’na aleminden bir gökçe gögerçin tonuna girip…” Hacı Bektaş Veli Anadolu’ya gittiğinde, yerli dervişler tarafından iyi karşılanmamıştı. Bu yerli dervişlerden biri olan Doğrul Baba, Hacı Bektaş’m güvercin şeklinde geldiğini görünce , o da hemen doğan donuna girerek. Güvercin şeklindeki Hacı Bektaş’ı yakalamak istemiş fakat Hacı Bektaş silkinerek Adem donuna girmiş ve insan olarak,doğanın boğazından yakalayarak nefesini kesmişti.Doğrul Baba tehlikeyi görünce Hacı Bektaş’a yalvarmış ve onun eteklerine yüz sürmüştü. Bu Anadolulu dervişin adı olan Doğrıl, Türklerin av kartallarından Tuğrırdır. Şamanist Türklerdeki kuş, inanışlarının Anadolu’ya gelindiğinde bu yaygın geleneği devam ettirdiği ve İslamiyeti kendilerine göre yorumlayarak ve eski şamanist unsurlarla kaynaştırarak bir çıkış yolu bulan Alevî ve Bektaşîlerde görürüz; sözlü halk ozanlığı ve yazılı eserler (Vilâyet-nâme) ler buna örnektir. Kartal, nişan ve sembol olarak da Orta Asya’da çok yaygındı; kartallı tuğ-asa kudret ve asalet sembolü olarak kullanılmıştır. Selçuklu devri tarihçisi İbni Bibi’ye göre, Anadolu Selçuk hükümdarları savaşlarda bir yere hakim olunca tepesinde kartal figürü bulunan çetr (bir tür çadır) lerini kurarlardı. Beyşehir’de Beyşehir Gölü kıyısında 1226-1237 yıllan arasında yapılan Alaeddin Keykubat’ın Kubadabad Sarayı çinileri üzerinde görülen kartal şekilleri ve bu şekillerin altında yer alan -Es Sultana- gibi ibareler bu görüşün doğruluğunu gösterir. Ariflik ve bilginliğin sembolü olan çift başlı kartalın Selçuklu medreselerinde bulunması ,kurumun işlevi ile ilgili olsa gerektir. Anadolu Selçuklu sanatında kartal figürünün görüldüğü yerlerden bazıları şunlardır : a-Diyarbakır kalesi XXX.burç niş tepesinde (1088) b-Diyarbakır kalesi XL. burç niş tepesinde (1089-90) c-Diyarbakır Urfa kapısmda boğa başının tepesinde d-Divriğ Ulu Camii batı portalinde( 1228-1229) e-Tercan Mama Hatun Türbesinde Kartal (13.yy.) f-Niğde Hüdavent Hatun Türbesinde(1312) g-Niğde Sungur Bey Camisinde çift başlı kartal(1335) h-Sivas Gök Medrese (1271) ı-Kayseri Döner Kümbette (1279) j-Erzurum Çifte Minareli Medrese (1260) k-Erzurum Yakutiye Medresesinde (1310) 1-Diyarbakır kalesi yedi kardeş burcunda (1335) m-Konya Kalesinde (1221) n- Konya Alaeddin Köşkü alçı kabartmalarmda( 1257-67) o-Kubadabad sarayı çinilerinde( 1226-1237)

timüsü döve döve sevmek..

Timüs'ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım........... Genç ve sağlıklı olmak ve kalmak için Timüs'ü eşşek sudan gelinceye kadar dövmek lazım. Timüs bezi, tiroid bezinin altında, göğüs boşluğunda ve soluk borusunun önünde bulunur. Bu bez insanın bağışıklık sisteminin merkezidir. Yani bütün bağışıklık sistemi buradan yönetilir. Timüs bezi ne kadar çok titreşirse kişi o kadar sağlıklı ve bağışıklık sistemi sağlam olur. Anadolu’da ağıt yakan kadınların göğüslerine vurduklarına hepiniz şahit olmuşsunuzdur. Bu refleks kaynaklı basit bir el hareketi değildir. Bu beynin otomatik gerçekleştirdiği bir davranıştır. Kişi göğsüne vururken Timüs bezini titreştirir. Bu sayede üzüntü kaynaklı bağışıklıkta meydana gelen direnç azalmasının önüne geçmeye çalışır. Bu bez ne kadar sıklıkla titreştirilirse kişi o kadar genç ve sağlıklı yaşar ayrıca geç yaşlanır. Sizde parmaklarınızla göğsünüzün ortasına yapacağınız küçük vuruşlarla timüs bezini titreştirebilirsiniz. Yada daha basit bir yolu kullanırsınız. "KAHKAHA" atabilirsiniz. Çünkü kahkaha da göğüs kafesini oynattığı için bu bezi harekete geçirir. Hani yıllar geçerde aradan bir arkadaşımıza rastlarız neşeli halleriyle tanıdığımız bu insanı görünce "hiç değişmemişsin, ne gamsızsın..." deriz ya, işte timüs bezinin gücü. Sonuç olarak kahkaha bağışıklık sistemini güçlendirir ve sizi genç tutar. Bir de Google'dan bakalım: Mutluluk ve Timus bezi .. "Mutluluk bir seçimdir. Mutsuzluğumuz kadere, şansızlığa ve talihsizliğe inancımız ölçüsündedir." Mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü büyük.Bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezlerinden minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var: timus. Timus uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır.Çünkü timus aktive olduğunda bedenin kimyasının değişimine neden olur. Bu değişiklik sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonları nı hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu yaratır. Avustralyalı Nobel ödüllü kanser araştırmacısı Sir MacFarlane Burnet timus bezinin aktif hale getirilmesiyle insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunuyordu. Çocuklarda iri olan timus ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileşiyor. Ama yas ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor, yaşlılıkta ise tamamen köreliyor. Ama bazı insanlarda ileri yaslarda bile hala ceviz büyüklüğünü koruması, bilimin henüz çözemediği alanlardan biri. Timusun sağlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de T hücrelerini üretiyor olması. T hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. Bu küçük T hücrelerine yaşamımızı borçluyuz. AIDS gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması T hücrelerinin haberleşme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor. Timus göğüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göğsün tam ortasında yer alıyor. Timusu uyarmanın üç basit yolu var: Timusu uyarmanın birinci yolu gülmek.Yani gerçek, içten, sıcak bir gülüş, bir kahkaha. Her gülündüğünde timus bezi aktive oluyor. Her aktive olduğunda bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. 1993 yılında California Üniversitesi' nde Dr.Paul Ekman tarafından yapılan araştırmada gülmenin timusu ve beynin değişik haz bölgeleriyle bağlantısı olan kasları harekete geçirdiği ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış. Timusu uyarmanın ikinci yoluiki parmakla timusun üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak.Timusu uyarmanın üçüncü yolu ise dilin üst dişlerin arkasında damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi. Dr. John Diamond ve ekibi dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve sağ beyin küresi arasında denge oluşmasını sağladığını tespit etmiş.Bu da insanin daha iyi düşünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyor.

6 Şubat 2015 Cuma

mitten kandile KRPT. telefon

https://fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net/hphotos-ak-xpf1/v/t1.0-9/10420380_10153060266185429_1877249082326935265_n.jpg?oh=b2a18266fcd3946a358d50b51563e5a0&oe=555CC0EE&__gda__=1431712401_8d87875e6249b02874555328c0c3b134

4 Şubat 2015 Çarşamba

toprağa düşen yaprak

beyin gücü gelişimi

Bizi Farkındalık Atölyesi sayfasını beğenerek takip edebilirsiniz (y) BEYİN GÜCÜNÜZÜ GELİŞTİRMEK İÇİN 32 ÖNERİ 1. Derin Nefes Alın. Daha fazla hava kanınız –yani beyniniz- içerisinde daha fazla oksijen anlamına gelir. Nefesinizi burnunuzdan alın ve mümkün olduğunca diyafram kasınızı kullanarak ciğerlerinizin alt kısmını doldurmaya çalışın. Birkaç kez derin nefes aldığınızda bu sizin hem gevşemenizi sağlar, hem de daha net biçimde düşünebilirsiniz. Peki doğru bir nefes aldığınızı düşünüyor musunuz ? Farkındalık Atölyesi nefes teknikleri eğitimi için bilgi formunu doldurun tanışalım http://goo.gl/forms/5tTZH7SLWU 2. Meditasyon Yapın. Şu an hemen uygulayabileceğiniz bir meditasyon tekniği, yalnızca gözlerinizi kapayın ve dikkatinizi nefesinize yöneltin. Kaslarınızı gevşetmeniz meditasyonunuza yardımcı olacaktır. Eğer zihniniz gezinmeye başlarsa dikkatinizi yalnızca nefesinize yöneltin. Beş on dakikalık bir meditasyon sizi gevşetir, zihninizi temizler ve özellikle zihinsel bir iş için sizi hazır hale getirir. Bu konuda sitemizde yer alan meditasyon uygulamalarından yararlanabilirsiniz. 3. Dik oturun. Duruşunuz bedeninizdeki fizyolojik mekanizmaları ve dolayısıyla zihinsel süreçlerinizi etkiler. Bunu kendi kendinize kanıtlayabilirsiniz. Kafanız öne doğru sarkmış, gözleriniz yere bakar ve ağzınız açık biçimde matematik işlemleri yapmayı ya da bir problem çözmeyi deneyin. Sonra aynı şeyi bir de dik vaziyette otururken, ağzınız kapalı ve karşıya ya da hafifçe yukarıya bakar durumda deneyin. İkincisinde zihninizin çok daha kolay çalıştığını göreceksiniz. 4. Doğru düşünme alışkanlıkları. Birkaç hafta belli bir problem çözme tekniği üzerinde çalışın. Kısa sürede alışkanlık haline geldiğini göreceksiniz. Gördüğünüz her şeyi bir an için yeniden dizayn etmeyi deneyin bu da bir süre sonra alışkanlık haline gelecektir. Bir parça çaba sarf ederek yararlı düşünme alışkanlıkları geliştirebilir ve sonra bunları çabasız biçimde kullanabilirsiniz. Alışkanlığın gücünden yararlanın. 5. Ölü zamanları değerlendirin. Arabayla bir yere giderken, bekleme salonunda beklerken, ya da boş boş otururken geçen zaman değerlendirilmezse ölü olur. Bir kasetçalar ya da CD çalar ile arabanızda ya da boş zamanlarınızda yabancı dilde ya da kendi dilinizde bilgilendirici bir şeyler dinleyebilirsiniz. 6. Yabancı dil öğrenin. Yeni bir dil öğrenmenin beyin işlevlerinde yaş ilerlemesine bağlı olarak gelişen performans kaybını azalttığı görülmüştür. 7. Konsantrasyon ve farkındalık egzersizleri. Zihninizi dağılmaktan alıkoyduğunuzda konsantrasyon ve net biçimde düşünme kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Zihninizdeki karmaşayı izlemeyi ve durdurmayı öğrenin. Zihninizin arka planında sizi belli belirsiz biçimde rahatsız eden şeyler dikkatinizi çektiğinde onları halletmenin yoluna bakın. Bu, aramanız gereken birini arayıp o işten kurtulmak ya da yapacağınız işlerin listesini çıkarmak olabilir. Böylece en azından şimdilik yapacağınız işleri unutabilirsiniz. Biraz pratik yaparak bu sizin için daha kolay bir hale gelir ve düşünme süreçleriniz daha güçlü olur. 8. Yazı yazın. Yazmak zihniniz için çeşitli yönlerden yararlıdır. Belleğinize önemli olan şeyleri söylemenin bir yoludur, böylece gelecekte bazı şeyleri daha kolay hatırlayabilirsiniz. Yazmak düşünme süreçlerinizi netleştirir. Yaratıcılığınızı ve analitik becerilerinizi geliştirmek için iyi bir egzersizdir. Günlükler, parlak fikirlerle ilgili notlar, şiir ve hikayeler yazmak zihninizi güçlendirecektir. 9. Mozart dinleyin. California Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada bir müzik aleti çalan ve koroya katılan çocukların problem çözme ve mekansal düşünebilme konularında diğer çocuklara oranla daha büyük bir gelişme kaydettikleri görüşmüştür. Bir başka araştırmada 36 öğrenciye üç tane mekansal düşünme testi uygulanmış ve ilk testin hemen öncesinde Mozart’ın iki piyano için Re Majör sonatı on dakika süreyle dinletilmiş. İkinci testten önce gevşeme kaseti dinletilmiş, üçüncüden önce ise yalnızca sessizlik içinde oturmuşlar. Bu 36 öğrencinin ortalama skorları şöyle 1. test: 119; 2. test: 111; 3. test: 110. 10. Uykunuza dikkat edin. Herkesin uyku ihtiyacı birbirinden farklıdır. Kendi ihtiyacınızın altında ya da üstünde uyumayın. Uykunun saatinden çok derinliği önemlidir. Gün içindeki kısa kestirmeler beynin dinlenmesi ve şarj olması için oldukça yararlıdır. 11. Kafein. Kahve birçok kişi için zihin açıcı özelliğe sahiptir. Ancak fazla miktarda alındığında zihnin çalışmasını olumsuz yönde etkileyebilir. Kafein bazı kişiler için uzun vadede olumsuz yan etkilere sahip olabilir. Ancak kısa vadeli olarak işe yaramaktadır. 12. Şekerden kaçının. Karbonhidratlar genellikle beyninizin bulanıklaşmasına yol açar. Çünkü şeker aldığınızda onu karşılamak için kana insülin salgılanır. Eğer önemli bir zihinsel iş yapacaksanız hemen öncesinde makarna, şeker, beyaz ekmek ve patates cipsi gibi şeylerden sakının. 13. Hızlı okuma. Birçok kişinin inandığının tersine okuduğunuz şeyi daha hızlı okuduğunuzda onu daha iyi kavrarsınız. Daha kısa sürede daha fazla şey öğrenirsiniz ve hızlı okuma gerçekten çok iyi bir beyin egzersizidir. 14. Spor egzersizleri yapın. Egzersizlerin özellikle uzun vadede beyin gücünü geliştirmesi sürpriz değildir. Fiziksel sağlığınızı olumlu yönde etkileyen her şey doğal olarak beyninizi de olumlu yönde etkileyecektir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar 10 dakikalık bir egzersizden sonra bilişsel fonksiyonlarda artış olduğunu göstermektedir. Beyninizi tazelemek istiyorsanız küçük bir yürüyüş ya da birkaç hareket yapabilirsiniz. 15. Daha etkili biçimde öğrenin. Bir şeyi öğrenmeye karar verdiğinizde hem başlamadan önce, hem öğrenme esnasında, hem de sonrasında notlar alın. Başlamadan önce kendinize “Şu an bu konu hakkında neler biliyorum?” diye sorun. Ve bunları bir kağıda not edin. Bu, zihninizi öğrenmeye hazırlayacaktır. Çalışmayı bitirdikten sonra bir sonraki seans için zihninizde birkaç soru olsun. Ve kendi kendinize “şimdi ne öğrendim?” diye sorun. 16. Zihninizi netleştirin. Dağınık odalar ve ofisler dağınık düşünmeyi körükler. Zihinsel işler yapacağınız yeri buna uygun biçimde organize edin. Zor bir zihinsel işe başlamadan önce bedeninizi esnetin ve birkaç derin nefes alın. 17. Eğlendiğiniz bir şeyler yapın. Bu hem stres düzeyinizi düşürmenize hem de beyninizi tazelemenize yardımcı olacaktır. Yalnız burada önemli olan yaptığınız eğlenceli faaliyete aktif olarak katılmanızdır. Televizyon seyretmek böyle bir amaç için uygun değildir. Zihni geliştirici eğlenceli oyunlar oynamak ya da bir hobiyle uğraşmak, kısacası sizi dinlendiren ve eğlendiren bir şeyler yapmak beyninizin daha iyi biçimde düşünmesine yardımcı olacaktır. 18. Beyin egzersizleri yapın. Beyninizi sürekli değişik yönlerde çalıştırın. Bulmaca çözün, satranç oynayın, bir şeyler ezberleyin. Beynin çalıştırılması sürekli yeni nöron bağlantıları geliştirilmesine yol açar. 19. Yeni şeyler öğrenin. Bu beyne egzersiz yaptırmanın bir başka yoludur. Yeni bir şey öğrendiğinizde beyniniz buna uyum sağlamak için yepyeni bağlantılar geliştirmek zorunda kalır. 20. Bir şeyleri iyi yapan insanları modelleyin. Yaratıcı, zeki ve üretken insanlarla birlikte vakit geçirin. Onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışın. Onların yaptıklarını yapın ve onların düşündüğü biçimde düşünmeye çalışın. Onların önerilerine dikkatlice kulak verin. Başarılı insanlar genellikle bunu nasıl yaptıklarını bilmez ve kendilerini başarılı görmezler. Onların söylediklerini değil yaptıklarını yapın. 21. Gülün. Güldüğünüzde salgılanan endorfin sayesinde stres düzeyiniz azalır ve bu da beyin için uzun vadede çok yararlı bir şeydir. Gülmek aynı zamanda sizi yeni fikirlere ve düşüncelere daha açık hale getirir. 22. Oyun oynayın. Beynin uyarılması ölçülebilir yapısal değişikliklere sebep olur. Yeni nöron bağlantıları ortaya çıkar ve yeni beyin hücreleri gelişir. Entelektüel oyunların yanı sıra göz – el koordinasyonunu sağlayan her tür oyun beyni uyarır ve geliştirir. 23. Şarkı söyleyin. Arabanızda yolculuk ederken veya yalnız kaldığınızda üzerinde çalıştığınız konuyla ilgili olarak şarkı söyleyin. Bu sizin sağ beyinle temasa geçmenizi ve onu çalıştırmanızı sağlar. 24. Kendinizin farkında olun. Bu beyin gücüyle direk ilgili gibi görünmemekle birlikte çok yakından ilgilidir. Kendinizi daha iyi tanırsanız ego ve duyguların etkilerinden kaçınabilirsiniz. Özellikle bir şeyleri açıklarken ya da tartışırken kendinizi gözlemleyin. 25. Stresten uzak durum. Özellikle uzun vadeli stresin bedeninizde meydana getirdiği hasarlar bir yana, beyninizi de olumsuz yönde etkilemektedir. Stres düzeyinizi bilinçli olarak azaltmak için gevşeme vb. tekniklerden yararlanın. 26. Kendinizi eğitin. Çeşitli araştırmalar az eğitimli kişilerin Alzheimer’a daha fazla yakalandığını göstermiştir. Herhangi bir alanda eğitim almak beyninizi daha güçlü hale getirir. 27. Yağdan uzak durun. Laboratuvar araştırmaları yüksek yağ oranıyla beslenen hayvanların daha yavaş öğrendiklerini göstermektedir. Mümkün olduğunca zeytin yağı ve diğer türden sıvı yağları kullanmaya özen gösterin. Doymuş yağlar beyin hücrelerinin gelişiminde olumsuz etki göstermektedir. 28. Daha az yiyin. Aşırı yemek sindirim için daha fazla kan akışı demektir ve bundan dolayı beyninize daha az kan gider. Bundan dolayı harcadığınız enerjiyle orantılı bir beslenme düzenini benimserseniz bu beyniniz için daha yararlı olacaktır. 29. Şüpheli gıdalardan uzak durun. Aşağıdaki gıdalar beyniniz için zararlı olabilir: Yapay gıda boyaları içeren besinler, yapay tatlandırıcılar, kola, mısır şurubu, yüksek şeker içeren içecekler, hidrojenlendirilmiş yağlar, şeker, beyaz ekmek ve beyaz un içeren diğer ürünler. 30. Kahvaltı edin. Kahvaltı tüm beden için çok önemli bir öğündür. Ve bu konuyla ilgili araştırmalar kahvaltı eden çocukların diğerlerine oranla daha başarılı olduğunu göstermiştir. 31. Soru sorun. Bu beyninizi formda tutmanın çok iyi bir yoludur. Yalnızca kendi zihniniz içerisinde kalsa bile soru sorma alışkanlığını sürdürün. Zihninize gelen her şeyi sorun ve muhtemel cevaplar üzerinde düşünün. 32. Beyin gücünüzü geliştirme planı yapın. Yeni alışkanlıkların edinilmesi yirmi ila otuz gün arası bir süre alır. Bu durumda uyguladığınız herhangi bir egzersizi ya da alışkanlık değişimini en azından üç hafta sürdürmelisiniz. Herhangi bir tekniğin etkisini hemen görebilirsiniz. Ama her tür tekniğin uzun vadeli yararları çok daha fazla olacaktır. Farkındalık Atölyesi Sertifikalı Nefes teknikleri eğitimi için bizimle iletişime geçebilirsiniz http://goo.gl/forms/5tTZH7SLWU 0850 302 97 92 Farkındalık Atölyesi, Levent Ekinci ile birlikte Sun Plaza'da Bizi Farkındalık Atölyesi sayfasını beğenerek takip edebilirsiniz like ifade simgesi BEYİN GÜCÜNÜZÜ GELİŞTİRMEK İÇİN 32 ÖNERİ 1. Derin Nefes Alın. Daha fazla hava kanınız –yani beyniniz- içerisinde daha fazla oksijen anlamına gelir. Nefesinizi burnunuzdan alın ve mümkün olduğunca diyafram kasınızı kullanarak ciğerlerinizin alt kısmını doldurmaya çalışın. Birkaç kez derin nefes aldığınızda bu sizin hem gevşemenizi sağlar, hem de daha net biçimde düşünebilirsiniz. Peki doğru bir nefes aldığınızı düşünüyor musunuz ? Farkındalık Atölyesi nefes teknikleri eğitimi için bilgi formunu doldurun tanışalım http://goo.gl/forms/5tTZH7SLWU 2. Meditasyon Yapın. Şu an hemen uygulayabileceğiniz bir meditasyon tekniği, yalnızca gözlerinizi kapayın ve dikkatinizi nefesinize yöneltin. Kaslarınızı gevşetmeniz meditasyonunuza yardımcı olacaktır. Eğer zihniniz gezinmeye başlarsa dikkatinizi yalnızca nefesinize yöneltin. Beş on dakikalık bir meditasyon sizi gevşetir, zihninizi temizler ve özellikle zihinsel bir iş için sizi hazır hale getirir. Bu konuda sitemizde yer alan meditasyon uygulamalarından yararlanabilirsiniz. 3. Dik oturun. Duruşunuz bedeninizdeki fizyolojik mekanizmaları ve dolayısıyla zihinsel süreçlerinizi etkiler. Bunu kendi kendinize kanıtlayabilirsiniz. Kafanız öne doğru sarkmış, gözleriniz yere bakar ve ağzınız açık biçimde matematik işlemleri yapmayı ya da bir problem çözmeyi deneyin. Sonra aynı şeyi bir de dik vaziyette otururken, ağzınız kapalı ve karşıya ya da hafifçe yukarıya bakar durumda deneyin. İkincisinde zihninizin çok daha kolay çalıştığını göreceksiniz. 4. Doğru düşünme alışkanlıkları. Birkaç hafta belli bir problem çözme tekniği üzerinde çalışın. Kısa sürede alışkanlık haline geldiğini göreceksiniz. Gördüğünüz her şeyi bir an için yeniden dizayn etmeyi deneyin bu da bir süre sonra alışkanlık haline gelecektir. Bir parça çaba sarf ederek yararlı düşünme alışkanlıkları geliştirebilir ve sonra bunları çabasız biçimde kullanabilirsiniz. Alışkanlığın gücünden yararlanın. 5. Ölü zamanları değerlendirin. Arabayla bir yere giderken, bekleme salonunda beklerken, ya da boş boş otururken geçen zaman değerlendirilmezse ölü olur. Bir kasetçalar ya da CD çalar ile arabanızda ya da boş zamanlarınızda yabancı dilde ya da kendi dilinizde bilgilendirici bir şeyler dinleyebilirsiniz. 6. Yabancı dil öğrenin. Yeni bir dil öğrenmenin beyin işlevlerinde yaş ilerlemesine bağlı olarak gelişen performans kaybını azalttığı görülmüştür. 7. Konsantrasyon ve farkındalık egzersizleri. Zihninizi dağılmaktan alıkoyduğunuzda konsantrasyon ve net biçimde düşünme kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Zihninizdeki karmaşayı izlemeyi ve durdurmayı öğrenin. Zihninizin arka planında sizi belli belirsiz biçimde rahatsız eden şeyler dikkatinizi çektiğinde onları halletmenin yoluna bakın. Bu, aramanız gereken birini arayıp o işten kurtulmak ya da yapacağınız işlerin listesini çıkarmak olabilir. Böylece en azından şimdilik yapacağınız işleri unutabilirsiniz. Biraz pratik yaparak bu sizin için daha kolay bir hale gelir ve düşünme süreçleriniz daha güçlü olur. 8. Yazı yazın. Yazmak zihniniz için çeşitli yönlerden yararlıdır. Belleğinize önemli olan şeyleri söylemenin bir yoludur, böylece gelecekte bazı şeyleri daha kolay hatırlayabilirsiniz. Yazmak düşünme süreçlerinizi netleştirir. Yaratıcılığınızı ve analitik becerilerinizi geliştirmek için iyi bir egzersizdir. Günlükler, parlak fikirlerle ilgili notlar, şiir ve hikayeler yazmak zihninizi güçlendirecektir. 9. Mozart dinleyin. California Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada bir müzik aleti çalan ve koroya katılan çocukların problem çözme ve mekansal düşünebilme konularında diğer çocuklara oranla daha büyük bir gelişme kaydettikleri görüşmüştür. Bir başka araştırmada 36 öğrenciye üç tane mekansal düşünme testi uygulanmış ve ilk testin hemen öncesinde Mozart’ın iki piyano için Re Majör sonatı on dakika süreyle dinletilmiş. İkinci testten önce gevşeme kaseti dinletilmiş, üçüncüden önce ise yalnızca sessizlik içinde oturmuşlar. Bu 36 öğrencinin ortalama skorları şöyle 1. test: 119; 2. test: 111; 3. test: 110. 10. Uykunuza dikkat edin. Herkesin uyku ihtiyacı birbirinden farklıdır. Kendi ihtiyacınızın altında ya da üstünde uyumayın. Uykunun saatinden çok derinliği önemlidir. Gün içindeki kısa kestirmeler beynin dinlenmesi ve şarj olması için oldukça yararlıdır. 11. Kafein. Kahve birçok kişi için zihin açıcı özelliğe sahiptir. Ancak fazla miktarda alındığında zihnin çalışmasını olumsuz yönde etkileyebilir. Kafein bazı kişiler için uzun vadede olumsuz yan etkilere sahip olabilir. Ancak kısa vadeli olarak işe yaramaktadır. 12. Şekerden kaçının. Karbonhidratlar genellikle beyninizin bulanıklaşmasına yol açar. Çünkü şeker aldığınızda onu karşılamak için kana insülin salgılanır. Eğer önemli bir zihinsel iş yapacaksanız hemen öncesinde makarna, şeker, beyaz ekmek ve patates cipsi gibi şeylerden sakının. 13. Hızlı okuma. Birçok kişinin inandığının tersine okuduğunuz şeyi daha hızlı okuduğunuzda onu daha iyi kavrarsınız. Daha kısa sürede daha fazla şey öğrenirsiniz ve hızlı okuma gerçekten çok iyi bir beyin egzersizidir. 14. Spor egzersizleri yapın. Egzersizlerin özellikle uzun vadede beyin gücünü geliştirmesi sürpriz değildir. Fiziksel sağlığınızı olumlu yönde etkileyen her şey doğal olarak beyninizi de olumlu yönde etkileyecektir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar 10 dakikalık bir egzersizden sonra bilişsel fonksiyonlarda artış olduğunu göstermektedir. Beyninizi tazelemek istiyorsanız küçük bir yürüyüş ya da birkaç hareket yapabilirsiniz. 15. Daha etkili biçimde öğrenin. Bir şeyi öğrenmeye karar verdiğinizde hem başlamadan önce, hem öğrenme esnasında, hem de sonrasında notlar alın. Başlamadan önce kendinize “Şu an bu konu hakkında neler biliyorum?” diye sorun. Ve bunları bir kağıda not edin. Bu, zihninizi öğrenmeye hazırlayacaktır. Çalışmayı bitirdikten sonra bir sonraki seans için zihninizde birkaç soru olsun. Ve kendi kendinize “şimdi ne öğrendim?” diye sorun. 16. Zihninizi netleştirin. Dağınık odalar ve ofisler dağınık düşünmeyi körükler. Zihinsel işler yapacağınız yeri buna uygun biçimde organize edin. Zor bir zihinsel işe başlamadan önce bedeninizi esnetin ve birkaç derin nefes alın. 17. Eğlendiğiniz bir şeyler yapın. Bu hem stres düzeyinizi düşürmenize hem de beyninizi tazelemenize yardımcı olacaktır. Yalnız burada önemli olan yaptığınız eğlenceli faaliyete aktif olarak katılmanızdır. Televizyon seyretmek böyle bir amaç için uygun değildir. Zihni geliştirici eğlenceli oyunlar oynamak ya da bir hobiyle uğraşmak, kısacası sizi dinlendiren ve eğlendiren bir şeyler yapmak beyninizin daha iyi biçimde düşünmesine yardımcı olacaktır. 18. Beyin egzersizleri yapın. Beyninizi sürekli değişik yönlerde çalıştırın. Bulmaca çözün, satranç oynayın, bir şeyler ezberleyin. Beynin çalıştırılması sürekli yeni nöron bağlantıları geliştirilmesine yol açar. 19. Yeni şeyler öğrenin. Bu beyne egzersiz yaptırmanın bir başka yoludur. Yeni bir şey öğrendiğinizde beyniniz buna uyum sağlamak için yepyeni bağlantılar geliştirmek zorunda kalır. 20. Bir şeyleri iyi yapan insanları modelleyin. Yaratıcı, zeki ve üretken insanlarla birlikte vakit geçirin. Onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışın. Onların yaptıklarını yapın ve onların düşündüğü biçimde düşünmeye çalışın. Onların önerilerine dikkatlice kulak verin. Başarılı insanlar genellikle bunu nasıl yaptıklarını bilmez ve kendilerini başarılı görmezler. Onların söylediklerini değil yaptıklarını yapın. 21. Gülün. Güldüğünüzde salgılanan endorfin sayesinde stres düzeyiniz azalır ve bu da beyin için uzun vadede çok yararlı bir şeydir. Gülmek aynı zamanda sizi yeni fikirlere ve düşüncelere daha açık hale getirir. 22. Oyun oynayın. Beynin uyarılması ölçülebilir yapısal değişikliklere sebep olur. Yeni nöron bağlantıları ortaya çıkar ve yeni beyin hücreleri gelişir. Entelektüel oyunların yanı sıra göz – el koordinasyonunu sağlayan her tür oyun beyni uyarır ve geliştirir. 23. Şarkı söyleyin. Arabanızda yolculuk ederken veya yalnız kaldığınızda üzerinde çalıştığınız konuyla ilgili olarak şarkı söyleyin. Bu sizin sağ beyinle temasa geçmenizi ve onu çalıştırmanızı sağlar. 24. Kendinizin farkında olun. Bu beyin gücüyle direk ilgili gibi görünmemekle birlikte çok yakından ilgilidir. Kendinizi daha iyi tanırsanız ego ve duyguların etkilerinden kaçınabilirsiniz. Özellikle bir şeyleri açıklarken ya da tartışırken kendinizi gözlemleyin. 25. Stresten uzak durum. Özellikle uzun vadeli stresin bedeninizde meydana getirdiği hasarlar bir yana, beyninizi de olumsuz yönde etkilemektedir. Stres düzeyinizi bilinçli olarak azaltmak için gevşeme vb. tekniklerden yararlanın. 26. Kendinizi eğitin. Çeşitli araştırmalar az eğitimli kişilerin Alzheimer’a daha fazla yakalandığını göstermiştir. Herhangi bir alanda eğitim almak beyninizi daha güçlü hale getirir. 27. Yağdan uzak durun. Laboratuvar araştırmaları yüksek yağ oranıyla beslenen hayvanların daha yavaş öğrendiklerini göstermektedir. Mümkün olduğunca zeytin yağı ve diğer türden sıvı yağları kullanmaya özen gösterin. Doymuş yağlar beyin hücrelerinin gelişiminde olumsuz etki göstermektedir. 28. Daha az yiyin. Aşırı yemek sindirim için daha fazla kan akışı demektir ve bundan dolayı beyninize daha az kan gider. Bundan dolayı harcadığınız enerjiyle orantılı bir beslenme düzenini benimserseniz bu beyniniz için daha yararlı olacaktır. 29. Şüpheli gıdalardan uzak durun. Aşağıdaki gıdalar beyniniz için zararlı olabilir: Yapay gıda boyaları içeren besinler, yapay tatlandırıcılar, kola, mısır şurubu, yüksek şeker içeren içecekler, hidrojenlendirilmiş yağlar, şeker, beyaz ekmek ve beyaz un içeren diğer ürünler. 30. Kahvaltı edin. Kahvaltı tüm beden için çok önemli bir öğündür. Ve bu konuyla ilgili araştırmalar kahvaltı eden çocukların diğerlerine oranla daha başarılı olduğunu göstermiştir. 31. Soru sorun. Bu beyninizi formda tutmanın çok iyi bir yoludur. Yalnızca kendi zihniniz içerisinde kalsa bile soru sorma alışkanlığını sürdürün. Zihninize gelen her şeyi sorun ve muhtemel cevaplar üzerinde düşünün. 32. Beyin gücünüzü geliştirme planı yapın. Yeni alışkanlıkların edinilmesi yirmi ila otuz gün arası bir süre alır. Bu durumda uyguladığınız herhangi bir egzersizi ya da alışkanlık değişimini en azından üç hafta sürdürmelisiniz. Herhangi bir tekniğin etkisini hemen görebilirsiniz. Ama her tür tekniğin uzun vadeli yararları çok daha fazla olacaktır. Farkındalık Atölyesi Sertifikalı Nefes teknikleri eğitimi için bizimle iletişime geçebilirsiniz http://goo.gl/forms/5tTZH7SLWU 0850 302 97 92

3 Şubat 2015 Salı

akepekaka andımızı kaldırdığını dünyaya duyuracak!

Saygı ÖZTÜRK'ün haberi: 'Andımız'ı kaldıran AKPKK, bunu demokratikleşme sayıp 6 dilde dünyaya duyurma kararı aldı. Erdoğan “Yetmez, 3 dil daha ekleyin” dedi. Ka­mu Dü­ze­ni Gü­ven­li­ği Müs­te­şar­lı­ğı ta­ma­men iktidar partisi AK­P’­nin rek­lam­la­rı­nı içe­ren “SESSİZ DEVRİM’­’ ve “De­mok­ra­tik­leş­me­’’ isim­li ki­tap­la­rı Türk­çe­’nin dı­şın­da İn­gi­liz­ce, Arap­ça, Kürt­çe, Fran­sız­ca, İs­pan­yol­ca ola­rak bas­tır­dı. Cum­hur­baş­ka­nı Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın ta­li­ma­tıy­la ay­nı ki­tap­la­rın Al­man­ca, Boş­nak­ça ve Rus­ça­’ya çe­vi­ri­le­ri­nin ya­pı­lıp bas­tı­rıl­ma­sı ka­rar­laş­tı­rıl­dı. Bas­tı­rı­lan ki­tap­lar ko­mis­yon üye­si mil­let­ve­kil­le­ri­ne Türk­çe ve Kürt­çe bas­kı­lı ola­rak da­ğı­tıl­dı. Si­ya­si hak­la­rın ge­niş­le­til­di­ği, fark­lı dil ve leh­çe­ler­de si­ya­si pro­pa­gan­da im­ka­nı ta­nın­dı­ğı, par­ti­ler­de eş baş­kan­lı­ğın önü­nün açıl­dı­ğı be­lir­ti­len ya­yın­da, nef­ret su­çu ve ay­rım­cı­lı­ğın ce­za­la­rı­nın ar­tı­rıl­mak­ta ol­du­ğu be­lir­ti­li­yor. Hü­kü­me­tin “de­mok­ra­tik­leş­me­’’ adı al­tın­da yap­tı­ğı ça­lış­ma­la­rı Ba­tı ül­ke­le­ri­ne an­lat­mak için bas­tır­dı­ğı ki­tap­ta il­ko­kul­lar­da “An­dı­mı­z’­’ın kal­dır­ma­sı da yer alı­yor. 9 dil­de an­la­tı­la­cak “de­mok­ra­tik­leş­me­’’­de an­dı­mı­zın ne­den kal­dı­rıl­dı­ğı da ki­tap­ta şöy­le yer al­dı: “So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de, ka­pa­lı top­lum­lar­da, bir dö­nem, öğ­ren­ci­ler­de mil­li bi­linç uyan­dı­rıl­ma­sı ama­cıy­la top­lu ve söz­lü tek­rar­la­ra da­ya­nan tö­ren­sel uy­gu­la­ma­lar söz ko­nu­su ol­muş­tur. Gü­nü­müz­de bu tür uy­gula­ma­lar gün­cel­li­ği­ni yi­ti­rir­ken, ile­ri de­mok­ra­si­ler­de ben­zer uy­gu­la­mala­rın terk edil­di­ği göz­len­mek­te­dir. Öğ­ren­ci­ler­de mil­li bi­lin­cin uyan­dırıl­ma­sı­na yö­ne­lik bu tür uy­gu­la­ma­la­rın ya­rar­lı bir et­kisi bu­lun­ma­mak­ta­dır. İl­ko­kul­lar­da her sa­bah esas du­ruş­ta ant okun­ma­sı uygu­la­ma­sı, pe­da­go­jik ola­rak da za­rar­lı bu­lun­mak­ta; öğ­re­ti­ci ol­ma­yan ez­be­re da­ya­lı bu tip zo­run­lu tek­rar­la­rın öğ­ren­ci­le­rin zi­hin­sel ge­li­şi­mi­ni olum­suz et­ki­le­di­ği vur­gu­lan­mak­ta­dır. Bu yüz­den okul­lar­da­ki an­dı­mı­zın okun­ma­sı­na yö­net­me­lik de­ği­şik­li­ğiy­le son ver­dik.’’ http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/andimizin-kalktigini-dunyaya-9-dilde-anlatacak-729807/ BANU AVAR Saygı ÖZTÜRK'ün haberi: 'Andımız'ı kaldıran AKPKK, bunu demokratikleşme sayıp 6 dilde dünyaya duyurma kararı aldı. Erdoğan “Yetmez, 3 dil daha ekleyin” dedi. Ka­mu Dü­ze­ni Gü­ven­li­ği Müs­te­şar­lı­ğı ta­ma­men iktidar partisi AK­P’­nin rek­lam­la­rı­nı içe­ren “SESSİZ DEVRİM’­’ ve “De­mok­ra­tik­leş­me­’’ isim­li ki­tap­la­rı Türk­çe­’nin dı­şın­da İn­gi­liz­ce, Arap­ça, Kürt­çe, Fran­sız­ca, İs­pan­yol­ca ola­rak bas­tır­dı. Cum­hur­baş­ka­nı Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın ta­li­ma­tıy­la ay­nı ki­tap­la­rın Al­man­ca, Boş­nak­ça ve Rus­ça­’ya çe­vi­ri­le­ri­nin ya­pı­lıp bas­tı­rıl­ma­sı ka­rar­laş­tı­rıl­dı. Bas­tı­rı­lan ki­tap­lar ko­mis­yon üye­si mil­let­ve­kil­le­ri­ne Türk­çe ve Kürt­çe bas­kı­lı ola­rak da­ğı­tıl­dı. Si­ya­si hak­la­rın ge­niş­le­til­di­ği, fark­lı dil ve leh­çe­ler­de si­ya­si pro­pa­gan­da im­ka­nı ta­nın­dı­ğı, par­ti­ler­de eş baş­kan­lı­ğın önü­nün açıl­dı­ğı be­lir­ti­len ya­yın­da, nef­ret su­çu ve ay­rım­cı­lı­ğın ce­za­la­rı­nın ar­tı­rıl­mak­ta ol­du­ğu be­lir­ti­li­yor. Hü­kü­me­tin “de­mok­ra­tik­leş­me­’’ adı al­tın­da yap­tı­ğı ça­lış­ma­la­rı Ba­tı ül­ke­le­ri­ne an­lat­mak için bas­tır­dı­ğı ki­tap­ta il­ko­kul­lar­da “An­dı­mı­z’­’ın kal­dır­ma­sı da yer alı­yor. 9 dil­de an­la­tı­la­cak “de­mok­ra­tik­leş­me­’’­de an­dı­mı­zın ne­den kal­dı­rıl­dı­ğı da ki­tap­ta şöy­le yer al­dı: “So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de, ka­pa­lı top­lum­lar­da, bir dö­nem, öğ­ren­ci­ler­de mil­li bi­linç uyan­dı­rıl­ma­sı ama­cıy­la top­lu ve söz­lü tek­rar­la­ra da­ya­nan tö­ren­sel uy­gu­la­ma­lar söz ko­nu­su ol­muş­tur. Gü­nü­müz­de bu tür uy­gula­ma­lar gün­cel­li­ği­ni yi­ti­rir­ken, ile­ri de­mok­ra­si­ler­de ben­zer uy­gu­la­mala­rın terk edil­di­ği göz­len­mek­te­dir. Öğ­ren­ci­ler­de mil­li bi­lin­cin uyan­dırıl­ma­sı­na yö­ne­lik bu tür uy­gu­la­ma­la­rın ya­rar­lı bir et­kisi bu­lun­ma­mak­ta­dır. İl­ko­kul­lar­da her sa­bah esas du­ruş­ta ant okun­ma­sı uygu­la­ma­sı, pe­da­go­jik ola­rak da za­rar­lı bu­lun­mak­ta; öğ­re­ti­ci ol­ma­yan ez­be­re da­ya­lı bu tip zo­run­lu tek­rar­la­rın öğ­ren­ci­le­rin zi­hin­sel ge­li­şi­mi­ni olum­suz et­ki­le­di­ği vur­gu­lan­mak­ta­dır. Bu yüz­den okul­lar­da­ki an­dı­mı­zın okun­ma­sı­na yö­net­me­lik de­ği­şik­li­ğiy­le son ver­dik.’’ http://www.sozcu.com.tr/…/andimizin-kalktigini-dunyaya-9-d…/

2 Şubat 2015 Pazartesi

gebre otu tomurcuğu ve basur

https://scontent-b-lhr.xx.fbcdn.net/hphotos-xfp1/v/t1.0-9/10570360_1135788853113321_1962571250258864959_n.jpg?oh=ea0112713b91446f9eee080d45d87465&oe=5552EDEF Kapari yenilmez mi? 'Bin derde deva' değil ise de önemli bir rahatsızlığı giderici faydası vardır! 'Bildiklerinizi Unutun.. 02 Şubat 2015 Pazartesi 17:14 Peygamber efendimizin kapari bitkisi ile ilgili Hadisi şerifi: İbni Abbas (r.a.) demiştir ki: Ben benzi sararmış olarak peygamber aleyhisselamın yanına varmıştım. Ey İbni Abbas bu ne haldir diye sordu. Bende Basur hastalığı var dedim. Küçük yaşta olmana rağmen öyle mi? Gebereotunun çiçek tomurcuğunu alıp iyice döversin, sonra sulandırıp içersin buyurdu. Ben de aynen yaptım iyileştim.' Kaynak: Tıbbi-Nebevi cilt 1 sf.89 Hadis kaynağı: Ebu Nuaym vr. 81ab'(Alıntıdır)

hastaneler hasta ediyor

Bizi zorla hasta ediyorlar.............................................................TGRT HABER TV’de konuşan Prof. Ahmet Rasim Küçükusta, “Yazılan ilaçların, çekilen filmlerin, yapılan aşıların çoğu gereksiz” diye konuştu. Profesör Ahmet Rasim Küçükusta ezberleri bozdu. Dünya sağlık kartellerini eleştirdi. “Hastaneye giderseniz sizi zorla hasta ederler” dedi. TGRT HABER TV’deki “Ercan Gürses’le Haftasonu” programına konuk olan Küçükusta, korkunç iddialar ortaya attı. İşte o çarpıcı sözler: - MR’ların yüzde 90’ı gereksiz yere çekiliyor. - Kanser taramalarının çoğu kandırmaca. İnsanlar kendilerini kullandırmasın. - İlaçların çoğu boşa veriliyor. Yüzde 37’si çöpe gidiyor. - Antibiyotik yazan değil, yazmayan doktor makbuldür. Ama bizde tam tersi geçerli maalesef. - Grip aşılarının etkinliği sıfır.. Ben hayatta vurdurmam. - Her yıl gereksiz yere binlerce biyopsi yapılıyor, röntgen çekiliyor. -Leblebi çekirdek yer gibi anjiyo yapılıyor. Stent takılıyor. Bunlar vücuda zarar veriyor. - Check-up kampanyaları gerçek bir tuzak. Akciğer filmi vücudunuza zarar veriyor. - Insanlar kendiliğinden geçecek hastalıklar icin kesinlikle hastanelere gitmesinler. Tahliller vücuda radyoaktif ışın veriyor. Gereksiz ilacın faydası yok zararı var. - “Başlangıç” diye bir şey uyduruldu. Hastalara, alzheimer, reflü, astım başlangıcı teşhisi konuyor. Amaç hastayı boş çevirmemek. Başlangıç diye bir şey yok. Ya hastasın ya değilsin. - Kolesterol ilaçlarının tedavi yüzdesi çok düşük. Zararı daha fazla. Hayat tarzınızı değiştirmek ilaçtan çok daha etkili. Doğal beslen, hareket et bu beladan kurtul. - Nodül çok abartılıyor. Nodülün kansere dönüşme ihtimali çok düşük. Bunun için gereksiz tahlil ve teşhisler yapılıyor. - Vitamin haplarının sağlam insanlara hiçbir faydası yok. “Ben yorgunum” diye vitamin hapı alınmaz. - Köpek balığı kıkırdağı ile kanser tedavi edildiği iddiası tamamen uydurma. Köpek balıklarının kansere yakalanmadığı düşüncesi de safsata. Bu hayvanlarda kırk çeşit kanser tespit edildi. - “Bitkisel ilaçların hepsi masumdur. Yan etkisi yok” düşüncesi doğru değil. Unutmayın, haşhaş, tütün, zehirli mantar da birer bitki!..

tantan ve mıt

http://www.21yyte.org/tr/fikir-tanki/8387/tantan-orta-dogudaki-istihbarat-savaslarinda-turkiyenin-bugunku-altyapisiyla-mucadele-etme-yetenegi-kalmadi

mutluluk % 90 bizim elimizde

Suçu kendimizde aramak mı?!? Aslaaa!!! Yine de okuyalım aşağıdaki çoktan seçmeli karmaşayı. MUTLAKA OKUYUN ! Hayatın %10'u , başınıza gelenlerden oluşur. Hayatın diğer %90'ı ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla gelişir. Ailenizle kahvaltı yapıyorsunuz. Kızınız, çay fincanına çarpıyor ve bir fincan çay gömleğinizin üzerine dökülüyor. Biraz önce olan olay üzerinde hiç bir kontrolünüz yok. Sonradan olacaklar ise sizin davranışınıza göre belirlenecek: Lanet ediyorsunuz. Çayı üzerinize döktüğü için kaba bir şekilde kızınızı azarlıyorsunuz. Kızınız üzülüyor ve ağlamaya başlıyor. Kızınızı azarladıktan sonra eşinize dönüyor ve çay fincanını masanın kenarına çok yakın koyduğu için eleştiriyorsunuz. Bunu kısa bir sözlü tartışma takip ediyor. Öfkeyle odaya gidiyorsunuz ve gömleğinizi değiştiriyorsunuz. Odadan çıktığınızda kızınızı, ağlamaktan dolayı kahvaltısını bitirememiş ve okul için hazırlanamamış bir halde buluyorsunuz. Kızınız servisi kaçırıyor. Eşinizin işe gitmek için hemen çıkması gerekiyor. Hemen aceleyle arabanıza koşuyorsunuz ve kızınızı okula bırakmak üzere hareket ediyorsunuz. Geç kaldığınız için, saatte 40 km hız sınırlaması olmasına rağmen saatte 80 km hızla gidiyorsunuz. 15 dakikalık gecikmeden ve hız limitini aştığınız için ödediğiniz 83 milyon trafik cezasından sonra okula ulaşıyorsunuz. Kızınız size "Hoşça kal" demeden binaya koşuyor. İşyerinize 20 dakika gecikmeyle geliyorsunuz ve evrak çantasını evde unuttuğunuzu anlıyorsunuz. Gününüz korkunç bir şekilde başladı! Devam ettikçe, kötüleşiyor, daha da kötüleşiyor sanıyorsunuz. Eve gitmeyi dört gözle bekliyorsunuz. Eve ulaştığınızda eşiniz ve kızınızla olan ilişkilerinizde araya sıkıştığınızı sanıyorsunuz. Neden? Sabahleyin nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak! Neden kötü bir gün geçirdiniz? A) Çay sebep oldu B) Kızınız sebep oldu C) Polis sebep oldu D) Siz sebep oldunuz Cevap "D" şıkkı. Çayın dökülmesinde sizin bir kontrolünüz yoktu. Sizin gününüzün kötü geçmesine o 5 saniye içindeki davranışlarınız sebep oldu. 90/10 Sırrını keşfedin Olabilecek ve olması gereken ise şöyleydi. Üzerinize çay döküldü. Kızınız ağlamak üzere. Siz nazikçe "Tamam tatlım, bir dahaki sefere biraz daha dikkatli olman gerek" diyorsunuz. Havluyu kaptığınız gibi odaya gidiyorsunuz. Gömleğinizi değiştirip, evrak çantasını aldıktan sonra odadan çıkıyorsunuz ve ayni anda pencereden kızınızın otobüse bindiğini görüyorsunuz. Kızınız geri dönüp el sallıyor. Siz ve eşiniz işe gitmek için birlikte çıkıyorsunuz. 5 dakika önce işe geliyorsunuz ve çalışma arkadaşlarınıza neşeli bir şekilde selam veriyorsunuz. Patronunuz ne kadar güzel bir günde olduğunuz hakkında konuşuyor. Farka bakın! İki farklı senaryo. İkisi de ayni başladı. İkisi de farklı bitti. Neden? 90/10 sırrı inanılmazdır! Çok azımız bunun farkındadır. Sonuç? Pek çok insan gereksiz yere stresten, dertlerden, problemlerden ve başarısından acı çekmektedir. Bu sır nedir? Hayatın %10'u, sizin başınıza gelenlerden oluşur. Hayatin diğer %90'na ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla karar verilir. İnsanlar anlamsız şeyler söyler ve yaparlar. İnsanlar hasta olurlar. Arabalar bozulurlar, uçaklar geç kalır ve bütün planlarımızı alt üst ederler. Trafikte bir sürücü canımızı sıkabilir v.s. Bu %10'luk kısım tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşir. Diğer %90'lık kısım farklıdır. Bunu siz belirlersiniz. Nasıl? Olaylara yaklaşımınızla! Nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak. EDEBİYAT BAHÇESİ | Çay Keyfinde Hikayeler Yediveren Yayınları, Hayriye Düzgün Erbüyük ve Asiye Öcal ile birlikte MUTLAKA OKUYUN ! Hayatın %10'u , başınıza gelenlerden oluşur. Hayatın diğer %90'ı ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla gelişir. Ailenizle kahvaltı yapıyorsunuz. Kızınız, çay fincanına çarpıyor ve bir fincan çay gömleğinizin üzerine dökülüyor. Biraz önce olan olay üzerinde hiç bir kontrolünüz yok. Sonradan olacaklar ise sizin davranışınıza göre belirlenecek: Lanet ediyorsunuz. Çayı üzerinize döktüğü için kaba bir şekilde kızınızı azarlıyorsunuz. Kızınız üzülüyor ve ağlamaya başlıyor. Kızınızı azarladıktan sonra eşinize dönüyor ve çay fincanını masanın kenarına çok yakın koyduğu için eleştiriyorsunuz. Bunu kısa bir sözlü tartışma takip ediyor. Öfkeyle odaya gidiyorsunuz ve gömleğinizi değiştiriyorsunuz. Odadan çıktığınızda kızınızı, ağlamaktan dolayı kahvaltısını bitirememiş ve okul için hazırlanamamış bir halde buluyorsunuz. Kızınız servisi kaçırıyor. Eşinizin işe gitmek için hemen çıkması gerekiyor. Hemen aceleyle arabanıza koşuyorsunuz ve kızınızı okula bırakmak üzere hareket ediyorsunuz. Geç kaldığınız için, saatte 40 km hız sınırlaması olmasına rağmen saatte 80 km hızla gidiyorsunuz. 15 dakikalık gecikmeden ve hız limitini aştığınız için ödediğiniz 83 milyon trafik cezasından sonra okula ulaşıyorsunuz. Kızınız size "Hoşça kal" demeden binaya koşuyor. İşyerinize 20 dakika gecikmeyle geliyorsunuz ve evrak çantasını evde unuttuğunuzu anlıyorsunuz. Gününüz korkunç bir şekilde başladı! Devam ettikçe, kötüleşiyor, daha da kötüleşiyor sanıyorsunuz. Eve gitmeyi dört gözle bekliyorsunuz. Eve ulaştığınızda eşiniz ve kızınızla olan ilişkilerinizde araya sıkıştığınızı sanıyorsunuz. Neden? Sabahleyin nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak! Neden kötü bir gün geçirdiniz? A) Çay sebep oldu B) Kızınız sebep oldu C) Polis sebep oldu D) Siz sebep oldunuz Cevap "D" şıkkı. Çayın dökülmesinde sizin bir kontrolünüz yoktu. Sizin gününüzün kötü geçmesine o 5 saniye içindeki davranışlarınız sebep oldu. 90/10 Sırrını keşfedin Olabilecek ve olması gereken ise şöyleydi. Üzerinize çay döküldü. Kızınız ağlamak üzere. Siz nazikçe "Tamam tatlım, bir dahaki sefere biraz daha dikkatli olman gerek" diyorsunuz. Havluyu kaptığınız gibi odaya gidiyorsunuz. Gömleğinizi değiştirip, evrak çantasını aldıktan sonra odadan çıkıyorsunuz ve ayni anda pencereden kızınızın otobüse bindiğini görüyorsunuz. Kızınız geri dönüp el sallıyor. Siz ve eşiniz işe gitmek için birlikte çıkıyorsunuz. 5 dakika önce işe geliyorsunuz ve çalışma arkadaşlarınıza neşeli bir şekilde selam veriyorsunuz. Patronunuz ne kadar güzel bir günde olduğunuz hakkında konuşuyor. Farka bakın! İki farklı senaryo. İkisi de ayni başladı. İkisi de farklı bitti. Neden? 90/10 sırrı inanılmazdır! Çok azımız bunun farkındadır. Sonuç? Pek çok insan gereksiz yere stresten, dertlerden, problemlerden ve başarısından acı çekmektedir. Bu sır nedir? Hayatın %10'u, sizin başınıza gelenlerden oluşur. Hayatin diğer %90'na ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla karar verilir. İnsanlar anlamsız şeyler söyler ve yaparlar. İnsanlar hasta olurlar. Arabalar bozulurlar, uçaklar geç kalır ve bütün planlarımızı alt üst ederler. Trafikte bir sürücü canımızı sıkabilir v.s. Bu %10'luk kısım tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşir. Diğer %90'lık kısım farklıdır. Bunu siz belirlersiniz. Nasıl? Olaylara yaklaşımınızla! Nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak. EDEBİYAT BAHÇESİ | Çay Keyfinde Hikayeler