AKP'li Prof. Dr. Y. Aktay'a diyorum ki:
'TÜRK IRKI YOK' o konuştuğun lisan nedir bir de bunun varlığını yokluğunu konuşmaya başlasan kim bilir ne kadar mutlu olursun?
Bu konudan dolayı AKP içinde olduğu kadar kendilerini övmekten, görüşlerine katılmaktan ve alkışlanışlarını bile yeterli bulmadığın kimi eşhas kim bilir sana olası bir Kürdistan (Kurdıtan) özerkliği içerisinde ne kadar mutena bir köşe hazırlarlar değil mi?
Bu bağlamda TÜRKÇE konusundaki önerime geçmeden önce TÜRK nedir diye düşünenler için çok eskilerden olduğu gibi yüz yıl kadar önce de bunun karşılığını bulmuş olan kişilere göre bakalım TÜRK kimdir?
TÜRK demek 1911'de Alman Müller'in Uygurca'dan yaptığı çeviriye göre 'güçlü - kuvvetli' demekmiş. Macar Türkolog Gyula Németh (1890 -1976)'in okuduğu bir kaynağa göre ise TÜRK 'gelişmiş insan' demekmiş. Peki, şimdi öncelikle Türklerin tarih sahnesine çıkışlarından en az iki bin yıl sonra Hunları anlatan Çinlilere göre atalarımız TÜRK kimdir bunu öğrenelim.
Çince kaynakları okuyarak bir kaç kitap da yayınlayan tarihçi Prof. Dr. Ahmet Taşğıl'ın Tarihin Arka Odası adlı canlı yayın dizisinde 07.12.2009 akşamı açıkladığına göre Çin kaynakları kendi dillerinde TÜRÜK ya da TORUK diye andıkları TÜRK için 'deniz kıyısında oturan' adam nitelemesinde bulunuyormuş. Bildiğime göre Uzak Doğu’nun en ucundaki Japonlar da TÜRK adını ‘Toruko’ diye yazarlar ve söylerler.
ODTÜ'den 'sosyolog' olarak mezun olan ve sonunda sanırım doçentliğin sırasında APK sözcülerinden biri olarak ekranlara çıkmaya başlayan sen Prof. Dr. Y. Aktay, 'TÜRK IRKI yoktur' diye karşı propagandaya kalkıştığı TÜRK IRKI böyle bir varlıktır taaa Pekin'den Baltık Denizi'ne Buda Peşte'den Cezayir, Sudan, Somali ve Kafkaslar'a kadar!
Çatla patla emi!?
İşte bu gibi emellerine ulaşabilmek için yenice bir çıkış yapabildiğine göre bir de 'TÜRKÇE diye bir dil yoktur!' deyiver de kendinden geçerek canlı yayınlarda tek başına ve karşına dikilecek bazı dil bilimciler, anlam bilimciler, arkeologlar ile sosyolojik tarih yazarları ile bol bol konuşmaya başlasan ne kadar alkış alacağını bir düşünsen, diyorum.
İlk bilgi olarak:
'Kırım’dan Musul’a, Kıbrıs’tan Van’a
Bosna’dan, Üsküp’e, Azerbaycan’a
Tuna’dan ses gelir tâ Türkistan’a
Tüm yurdun gözünde ya Türkçe ya hiç!' diyerek kamuoyuna seslenen eğitimci, şair,yazar Rana İslam DEĞİRMENCİ'nin aşağıdaki alanda bulunan TÜRKÇE konusundaki özlü yazısını şimdiden okumakta yarar vardır diye düşünüyorum.
'TÜRK IRKI YOK' o konuştuğun lisan nedir bir de bunun varlığını yokluğunu konuşmaya başlasan kim bilir ne kadar mutlu olursun?
Bu konudan dolayı AKP içinde olduğu kadar kendilerini övmekten, görüşlerine katılmaktan ve alkışlanışlarını bile yeterli bulmadığın kimi eşhas kim bilir sana olası bir Kürdistan (Kurdıtan) özerkliği içerisinde ne kadar mutena bir köşe hazırlarlar değil mi?
Bu bağlamda TÜRKÇE konusundaki önerime geçmeden önce TÜRK nedir diye düşünenler için çok eskilerden olduğu gibi yüz yıl kadar önce de bunun karşılığını bulmuş olan kişilere göre bakalım TÜRK kimdir?
TÜRK demek 1911'de Alman Müller'in Uygurca'dan yaptığı çeviriye göre 'güçlü - kuvvetli' demekmiş. Macar Türkolog Gyula Németh (1890 -1976)'in okuduğu bir kaynağa göre ise TÜRK 'gelişmiş insan' demekmiş. Peki, şimdi öncelikle Türklerin tarih sahnesine çıkışlarından en az iki bin yıl sonra Hunları anlatan Çinlilere göre atalarımız TÜRK kimdir bunu öğrenelim.
Çince kaynakları okuyarak bir kaç kitap da yayınlayan tarihçi Prof. Dr. Ahmet Taşğıl'ın Tarihin Arka Odası adlı canlı yayın dizisinde 07.12.2009 akşamı açıkladığına göre Çin kaynakları kendi dillerinde TÜRÜK ya da TORUK diye andıkları TÜRK için 'deniz kıyısında oturan' adam nitelemesinde bulunuyormuş. Bildiğime göre Uzak Doğu’nun en ucundaki Japonlar da TÜRK adını ‘Toruko’ diye yazarlar ve söylerler.
ODTÜ'den 'sosyolog' olarak mezun olan ve sonunda sanırım doçentliğin sırasında APK sözcülerinden biri olarak ekranlara çıkmaya başlayan sen Prof. Dr. Y. Aktay, 'TÜRK IRKI yoktur' diye karşı propagandaya kalkıştığı TÜRK IRKI böyle bir varlıktır taaa Pekin'den Baltık Denizi'ne Buda Peşte'den Cezayir, Sudan, Somali ve Kafkaslar'a kadar!
Çatla patla emi!?
İşte bu gibi emellerine ulaşabilmek için yenice bir çıkış yapabildiğine göre bir de 'TÜRKÇE diye bir dil yoktur!' deyiver de kendinden geçerek canlı yayınlarda tek başına ve karşına dikilecek bazı dil bilimciler, anlam bilimciler, arkeologlar ile sosyolojik tarih yazarları ile bol bol konuşmaya başlasan ne kadar alkış alacağını bir düşünsen, diyorum.
İlk bilgi olarak:
'Kırım’dan Musul’a, Kıbrıs’tan Van’a
Bosna’dan, Üsküp’e, Azerbaycan’a
Tuna’dan ses gelir tâ Türkistan’a
Tüm yurdun gözünde ya Türkçe ya hiç!' diyerek kamuoyuna seslenen eğitimci, şair,yazar Rana İslam DEĞİRMENCİ'nin aşağıdaki alanda bulunan TÜRKÇE konusundaki özlü yazısını şimdiden okumakta yarar vardır diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder